hesabın var mı? giriş yap

  • hukuk devletinde olunsaydı gündemi epey meşgul edecek bir hadise ama biz diktatörlük simülatöründe olduğumuz için 2 gün sonra unutulacak hadisedir.

  • onlarca kişinin öldüğü trafik kazalarında bile firma ismini sansürleyen, en ufak bir ipucu vermeyen malum medyanın bu olayda sergilediği ekstra afişe çabası akıl sahipleri için ibretlerle doludur.

  • wick'in eğitim geçmişi spekülasyonlardan ibaret. fortis fortuna adiuvat dövmesi eski marine (spec ops) olduğunu ima ediyor ama lore'da bu resmi değil. yine de böyle ölümcül bir suikastçinin istihbarat eğitimi olmadığını varsaymak yanlış olur. bu açıdan bourne'dan tek farkı hitman olması. bourne malum, devletin yetiştirdiği bir ajan. wick devletten değil de askeriyeden direkt hitman'liğe geçmiş gibi görünüyor, verilen bilgilere göre.

    wick'in bildiği uzak doğu dövüş sanatları:

    brezilya jiu-jitsu
    judo
    jujutsu
    sombo
    aikido
    aiki-jitsu
    gun-jitsu
    car-fu
    shinobi-iri

    bourne'un dövüş eğitimi:

    jeet kune do
    krav maga
    escrima
    wing chun kung fu
    muay thai
    boks
    kali

    ikisi de yakın mesafe bıçak dövüşü ustası. ikisi de usta silahşör. sürücülükleri de yine profesyonel düzeyde.

    bu bağlamda yakın dövüşte kim galip gelir, onu bu dövüş sanatlarını bilenler kestirebilir bence. hangi dövüş sanatı diğerine daha üstün geliyor, biz bilemeyiz. öyle bir istatistik olsa bile kimse kesin bir sonuca varamaz. neticede işin içinde çok etken var. sadece kas gücü değil. taktik, zeka, içgüdü, öngörü vs de önemli. adam ani, zekice bir hamle yaparak, on dakikalık bir dövüşten sonra, rakibini öldürebilir yani. rakibin yorulmamış olması bir şey ifade etmiyor o yüzden.

    dövüş dışında kıyaslarsak; bourne daha fazla dil biliyor. acı eşiği, aldığı psikolojik eğitimlerden ötürü daha yüksek. mental olarak daha güçlü diyebiliriz yani. wick'den daha soğukkanlı ama görev bilinci var. haliyle görev dışı adam öldürmez. wick önüne kim çıkıyorsa içinden geçiyor bildiğin, lol. bourne daha çok sorgular o yüzden. neticede bu hayata devletime yardım ediyorum, ülkeme hizmet ediyorum diyerek girmiştir. wick ise baya bildiğin suç dünyasının adamı olmuştur.

    en iyisi dövüşmesinler bence. arkadaş olsunlar. anılarını paylaşsınlar, günbatımını falan seyredip biralarını içsinler yani, yazıktır.

  • flannery o'connor öyküleri, "hiçbir iyilik cezasız kalmaz" öyküleri. güney gotiği diye adlandırılan tarzın alabildiğine tutucu, cahil ve ırkçı karakterleri. cehalet, tutuculuk ve ırkçılığın korkunç birleşimine sahip karakterlerin, en basit günlük olaylarda bile nasıl bir yıkıcılığa sahip olabileceklerinin tasvirleri. her bir öykünün, öykü ne kadar rahatsız edici olursa olsun, gülümseten bir afallatıcılığa sahip olan sonları. şiirsel adaletler ve güney gotiğinin hakkını veren günlük hayatın şiddet kapasitesinin sonuçları. tekinsiz atmosferler ve ustaca kurguyla yetkin bir üslubun birleşimiyle yazan flannery o'connor biraz daha uzun yaşasaymış, kimbilir ne başyapıtlar çıkaracakmış dedirtiyor. metis'ten çıkan iyi insan bulmak zor ve her çıkışın bir inişi vardır adlı öykü derlemelerini okurken, öykülerin sarsıcılığı, mutlaka sıcak bir içecek eşliğinde okumalıyım dedirtir size.

  • basınç olayına niye takıyor herkes anlamadım. basınç relatif bir kavramdır. tüm evreni kendi koşullarımızla, duyularımızla ve bilgimizle algılamak aptallık bence. o balıkların döllenmeden itibaren gelişiminde basınç relatif olarak dengededir. balığa sorsan "siz o kadar yukarıda o vakum altında nasıl yaşıyorsunuz?" der.

  • damadın açıklamasıdır.
    hani biri borç istemeden önce, "abi şuradan büyük para bekliyorum" diye önden bi güven vermeye çalışır ya, sanki damat da tam olarak onu yapıyor.

    bu arada hani dışa bağımlılık bitmişti, hani imf bizden borç istiyordu.
    edit; imla.