hesabın var mı? giriş yap

  • reza zarrab'ın tahliye olduğu gün olması manidardır. hırsızın yatak odasına kadar girdiği söylentiler dahilinde.

    ayrıca ev demişim ama bildiğin yalı.

  • sözlükçü kardeşlerimizin belki karı kız düşer umuduyla son çare burada kendilerini afişe etmelerini hayretle izlediğim über bir başlık. profillere de üşenmiyorum bakıyorum ha, hepsi adeta hava ile çalışan özgüven makinaları koçlarım benim yürüyedurun.

  • aşırı kitap okuyanlar gittikçe uzaklaşırken, aşırı kitap okumayanlar dünyada kalmaya devam ettiği için dünya böyle boktan bir yere dönüşmüş olmalı. bu açıdan bakıldığında doğru bir önerme.

  • "rüyamda 15 tane ferrarim vardı hepsine nasıl benzin alıcam diye ağlıyordum. ruhum bile fakir lan!"

    "mutluluktan havaya uçsam kuş diye pompalıyla vururlar. o kadar şanssızım!" by inci-caps

  • mecaz falan kullanıldığı yok arkadaşlar, bu insanlar gerçekten tiyatro yüzünden birbirine girdi ve boşandı.

    olayı bilmeyenler ve anımsamayanlar için özetleyeyim:

    levent kırca-oya başar tiyatrosu, oya başar yönetmenliğinde al birini vur ötekine oyununu sahneye koyuyordu. başrolünde levent kırca'nın oynadığı bu oyun, oya başar'ın ilk yönetmenlik denemesiydi (son oldu galiba).

    oyunda, adalet sisteminin çürümüşlüğü ve mahkemelerde görülen trajikomik davalar işleniyordu. meddahlık geleneğine ve kabareye selam çakmayı seven levent kırca, oyun sahnelenirken metne güncel eklemeler yapıyor, doğaçlama takılıyordu. yönetmen oya başar ise, bu eklemelerin trajikomik oyunun gülmece yönünün ağır basmasına neden olduğunu, dramatik ve eleştirel yönünü gölgelediğini düşünüyordu.

    bu iş ikisi arasında inada bindi. levent kırca "kabare böyle oynanır" diyerek doğaçlama güncel esprilere devam etti. oya başar ise oyunun ruhunun bozulmasını ve yönetmenliğine karışılmasını istemediğinden, madem öyle işte böyle diyerek, kapalı gişe oynayan oyunu kaldırdı, artık oynatmıyorum dedi.

    bunun üzerine araları açıldı. birlikte çektikleri televizyon programı olacak o kadar'ın çekimlerine oya başar gelmedi. levent kırca da "öyle mi? o zaman ben de eve gelmiyorum" dedi ve tiyatroda yatıp kalkmaya başladı. oya başar boşanma davası açtı. daha sonra arayı bulmak için hatırlı insanlar girdi devreye, araları tam düzelecekken yine oyun yüzünden bozuldu. levent kırca, bu konuda tiyatronun ve olacak o kadar'ın daimi kadrosundan fatma murat ve ebru kural'ı rollerini beğenmedikleri için laf taşımakla ve oya başar'ı kendisine karşı kışkırtmakla suçladı ve onları kadrodan attı. oya başar da arkadaşlarına yapılan bu muameleyi kabullenemedi ve yolları tümden ayırdılar.

    daha öncesinde levent kırca'nın girdiği tırışkadan açlık grevi falan var da onlara giremeyeceğim.

    özetin özeti: oya başar tiyatroda ilk yönetmenlik denemesinde, sahnede levent kırca'ya bir türlü söz geçiremedi. yönetmenliği ve otoritesi sayılmayınca, oyunu sahneden kaldırdı. dışarıdan anlaşıldığı kadarıyla naz yapıyordu. ama levent kırca bunu anlayamamış olsa gerek ki, evi terk etti. naza karşı naza çekti kendini. ikisi de gurur yaptılar ve bir oyun yüzünden pisi pisine boşandılar. şaka gibi ama gerçek. inatçı keçiler!

  • o değil de, çayı gören akplilerin sesleri anında nasıl da kesiliyor ama! assgasfsgshsfshsjs.

  • biraz kendim birazda araştırma sonucu birinci sezon için kafadaki sorulara bulabildiğimiz cevaplar şöyle ;

    ---spoiler---

    son bölümde büyük jonas gençliğine sığınaktaki odada kapalıyken olayların büyük bir kısmını açıklıyor. sığınaktaki elektrikli sandalyeye benzer şey bir zaman makinası prototipi. o sığınağın altından ise mağaradaki solucan deliği geçiyor. solucan deliğinden çıkan enerji tam olarak noah'ın zaman makinasının olduğu odadan geçiyor. noah o elektrikli sandalye ile enerjinin geçtiği sırada çocukları denek olarak kullanıp zamanda yolculuğu ele geçirmek ve kontrol etmek istiyor böylece istediği gibi dünyanın ve insanlığın seyirini değiştirebilecek.

    çocukları mağaradaki solucan deliğini kullanarak kaçırıyorlar ama çocukların ölümünden de anlaşıldığı üzere zaman makinası hala prototip ve tam anlamıyla çalışmıyor. ölen çocukların cesetlerini helge aracılığı ile solucan deliğinden diğer zamanlara gönderiyor ki o sığınağa yakın yerlerde bulunmasınlar. mesela yasin isimli kayıp çocuğu 8. bölümdeki 1953 yılının nükleer inşaat alanında başka bir çocukla birlikte buluyorlar.

    mikkel ve gretchen'in(claudia'nın köpeği) yolculuğu enteresan mesela. çünkü köpek 1953'te mağaraya giriyor ve 1986'da claudia'nın yanına geliyor. zaten claudia orada parçaları birleştirmeye başlıyor zamanda yolculuk ve mağaradaki solucan deliğiyle ilgili. o tarihten sonra claudia'nın eylemleri tamamen gizem. hadi mikkel yanlışlıkla buldu diyelim solucan deliğini peki köpek nasıl o kapıları açıp 33 yıl ilerisine yolculuk yaptı.

    noah ve claudia zaman yolculuğunu kontrol etme savaşındaki iki taraftır. noah'ın da dediği gibi bir taraf iyi diğer taraf karanlıktır. her ne kadar noah kendini iyi taraf olarak bartosz'a tanıtsa da izleyici olarak hissettiğimiz noah kötü claudia ise iyi taraf gözükmektedir. noah'ın aksine claudia'nın gençliğini 1953 yılında görürüz ama noah'ın nereden geldiği nasıl büyüdüğü belli değildir. bartosz'un kendisinin gençliği olduğu yani arabada gelecek için kendisini safına kattığı düşünülmekte ama bunu kanıtlayan güçlü kanıt bulunmamakta.

    noah'ın şeytan olduğunu simgeleyen en büyük gönderme 4. bölümde okulda sınıfta geçen johann wolfgang von goethe muhabbeti. goethe'nin en bilindik eserlerinden biri "faust". faust(bartosz) şeytana(noah) bilgi ve güç karşılığında ruhunu satar. eserde olan diğer karakterler şeytanın yardımcısı mephistopheles(helge) ve faust'un sevgilisi gretchen(claudia'nın köpeğinin ismi). bu kadar benzerlik ve gönderme noah'ın şentanın ta kendisi olduğunu büyük oranda kanıtlıyor.

    dizideki başka bir ilginç nokta ise claudia ve yunan mitolojisindeki ariadne benzeşmesi. yunan mitolojisinde ariadne crete'li kral minos'un kızıdır. adada bir labirent bulunmaktadır ve minos kızına bu labirentin sorumluluğunu verir. labirentin ortasında minotaur(yarı insan yarı boğa canavar) bulunmaktadır ve kurban etme törenlerinde kullanılmaktadır. rivayete göre theseus adında bir şövalye minotaur'u öldürmek için labirente geliyor ve ariadne bu şövalyeye aşık oluyor. theseus'a labirentte kaybolmaması ve geri çıkabilmesi için bir top iplik veriyor. birlikte crete'ten kaçıyorlar ama theseus ariadne'yi terk ediyor. hatırlarsanız martha(ulrich'in kızı) okulda tek kişilik bir tiyatro gösterisi sergilemiş ve sonunda göz yaşlarına boğulmuştu. oradaki monoloğunda şöyle bir kısım geçer;

    "çıkrık bir yuvarlak içinde döner de döner. bir kader diğerine bağlıdır. amellerimizi bölen bir iplik, kan kırmızısı. kimsenin çözemeyeceği düğümler.

    ama koparılabilirler. o bizimkini en keskin kılıçla kopardı. ama geriye koparılamayacak birşey kaldı. görünmez bir bağ."

    claudia ve jonas arasında da tematik olarak yunan mitolojisindeki hikaye'ye benzerlikler var. claudia mağaradaki solucan deliğinin koruyucusu gibi gözükmekte. jonas'a mağarada solucan deliğini bulması için yardım ediyor.(kırmızı iple yol takip etme aynı ariadne'nin theseus'a labirentte kaybolmaması için verdiği iplik gibi) jonas sonrasında theseus gibi labirentin ortasındaki canavarı(solucan deliği/noah) kendisinin öldürmesi gerektiğini hissediyor. ayrıca martha'nın halası olduğunu öğrendiğinde aralarındaki bağı koparıyor ve martha'yı terk ediyor. bölümlerden birinde büyük jonas'ın otel odasındaki duvardaki koparılmış bir resimde ariadne, labirent ve ortasında theseus'un minatour ile savaşı gözükmekte.

    kafada sorular hala mevcut ve mevcut kalacakta zaten dizinin en güzel yanı bu kısmı. bir bölümü izlerken bile her dakikasında kafanızda sorular ve cevaplar ile boğuşuyorsunuz.

    son bölümde büyük jonas solucan deliğini yok edeceğini düşünerek mekanizmayı çalıştırdığında aynı mekan ama farklı zamanlarda olan küçük helge ve genç jonas arasında bir solucan deliği açılıyor. bir birlerine dokunduklarında küçük helge 1986 yılına jonas ise bir 33 yıl daha ileri giderek 2052 yılına gidiyor. helge'nin yaralı halde prototip zaman makinası odasına gidip noah'ın yardımcısı olduğunu çıkarabiliriz ama jonas'ın nasıl 2052 yılına gittiği ve çevrede olan nükleer felaket hakkında bir sonraki sezonu beklemek zorundayız.

    ---spoiler---

    gerçekten ses ve müzikleriyle verdiği gerilim ve sinematografisiyle almanlar müthiş bir iş çıkarmış. her bölümü sürükleyici ve temponun bir an bile düşmediği bu enfes diziyi kesinlikle kaçırmayın.

    bir sonraki sezonda beyinlerin yanmasını iple çekiyoruz.

  • 10 gün önce ülke başkentinde ana muhalefet lideri diri diri yakılmak istenen ülkede yaşayan orta dogulularin komiklik yaptığı başlık.
    7 haziran - 1 kasım ülke tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yasamamis gibisiniz.
    3 yıl önce kendi elleriyle besledikleri cemaatçi grup tarafından darbe girişimine maruz kalmamış gibi şakalar yapabiliyosunuz.
    seçim sonuçlarını kabul etmeyen bir diktatörün ülkesinde yasamiyormuscasina baskalarinin az gelişmisligiyle alay ediyosunuz.
    sizin bu ağlanacak halinize gülen şımarıkliginizla kim alay etsin acaba?