hesabın var mı? giriş yap

  • meral akşener'in 09.07.2019 tarihli grup toplantısında kurduğu fantastik cümle. hem chernobyl dizisine gönderme yapmış hemde durumumuzu çok güzel özetlemiştir.

  • bro saçların omuzlarına dökülüp filizlenmiş.. başlığa bir el atılsa ayrıca fena olmaz.

    alternatif görsel editi : görsel

    kutsalımsı bilgi editi : arkadaşlar çok mesaj geldi diye yazayım dedim. soru "yahu (panpa/bro/usta/üstad/müdür/karşim vs) en çok fav sen almışsın debeye girmemişsin ne iş?" bilmeyenler için en çok fav alan değil en çok beğenilen entry "debe" ye giriyor. yani bunun sebebi sizsiniz ehehe.

    kamu spotu editi: aramızda çokça vücudunu sergileyen yunan tanrıları var imiş. la olum burası "türk patent ve marka kurumu" mu?

    son edit : "başlığa bir el atılsa ayrıca fena olmaz." dan kasıt, o an başlık sahibinin yuttuğu harflerin düzenlenmesiydi. ama o kadar yanlış anlaşılmış ki herkes bir şeylere el atmış.
    görsel

  • bana her sabah farklı sürprizler yaşatan karardır.
    bu sabah saat 7.10'da, köpeğini dışarıya çıkaran bir teyzenin kafa feneri taktığını gördüm. madenci değildi kendisi.
    ay sinirim bozuldu, sabah sabah.

  • bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı başdanışmanı.

    demokrasiyle yönetilen ülkelerde bunu söyleyeni yaka paça gözaltına alırlar. biz saltanatı oylayacağımız için bizlik bir durum yok pek.

    "istediğimiz sonuç çıkmazsa iç savaş çıkar" demekle, kim jong un'un tek aday olarak girdiği seçimde %100 oy alıp sevinmesi arasında hiçbir fark yok. baktığınız zaman ikisi de demokrasi.

  • geçen yıl aralık ayı. bakü'deyim. bitirdiğimiz bir fabrika projesinde sisteme elektrik verilecek. biz de kontrol amaçlı oradayız, yani şantiyede. hava o kadar soğuk ki, 3 dk dışarı çıkıyorum, 3 dk trafo binasına girip ısınıyorum.
    derken azeri şantiye şefi ''gel ofise geçelim çay içip ısınalım biraz'' dedi. çıktık şantiyede yürüyoruz, her yer toz toprak. sonuçta inşaat halinde bir yer henüz. o kadar sert bir fırtına var ki düz yürümek mümkün değil. ayrıca fırtınadan toz toprak gözlere, kulaklara giriyor.
    neyse zor da olsa yürüyoruz. azeri arkadaş geri geri yürüyor, montunu da gözlerini kapatacak şekilde yukarı çekmiş. bana da aynısını yapmamı söyledi. ben de çektim montumu kafama kadar, geri geri yürüyorum. derken biri dokundu. arkamı dönmemle 1 metrelik çukur, içinde uçları sivri inşaat demirleri dimdik vaziyette çakılı bana bakıyor.
    ama işin tuhaf kısmı arkamda kimsenin olmaması.
    o gün tek bildiğim şey şu; kesinlikle iyilik yaptığım bir şeyin karşılığını aldım. allah beni 6 yaşındaki kızıma ve doğacak oğluma bağışlamıştı. aksi halde o çukura düşseydim feci bir ölüm beni bekliyor olacaktı.
    iyilik yapın arkadaşlar, size kötülük yapanlara da iyilik yapın. ben hep yapıyorum ve hiç yanıltmadı beni. her zaman işlerim rast gitti.

    şunu da ekleyeyim; olaydan sonra çukurun etrafını kapattırdım.

    zorunlu edit: hayat çok tuhaf. bu entride allah beni doğacak oğluma bağışladı yazmıştım ama oğlumu bana bağışlamadı. maalesef dün sabah ani bir komplikasyon sonucu kaybettik. halbuki haftaya doğumumuz vardı. dr. dediğine göre kordon bebekten kopmuş. biliyorum, oğlum cennette beni ve annesini bekleyecek.

    edit 2: siz ne güzel insanlarsınız yaa. destek mesajı atan herkesten allah razı olsun.

    önemli edit: geçen ay teste girmedim ama covid olduğuma eminim. eşime de bulaştığını düşünüyorum. hamilelerde kordon kopmasına neden olabilirmiş. lütfen hamileler dikkat edin kendinize. çünkü oğlumuz anne karnında öldü ama doktorların dediğine göre çok sağlıklı bir bebek.
    inşallah cennette oğlumuzla buluşuruz..

  • öğlenden beri gerçekleştirdiğim mükemmel aktivite. sebepsiz yere bere karşıma çıktı ve kafama taktım, yedi saattir kafamda. arada çıkarıyorum ev sıcak olmasına rağmen hafif bir esinti geliyor.*

  • osmanlı devleti'nde binek arabalara binme hakkı tanzimat'a kadar yalnızca padişah, sadrazam, şeyhülislam ve kazaskerlere verilmiş bir haktı. bu dönemden sonra seçkin kimseler de istanbul'da arabaya binme hakkına sahip olmuşlardır.
    tabii bunlar at arabası ve kaza vs. çok nadir oluyor, olsa da ölümle sonuçlanmıyordu.

    ancak daha sonra otomobiller gelmeye başlayınca doğal olarak trafik kuralları da icat edilmiş, 1913'te alınan kararla şehir içinde otomobillerin saatte 10 km'den hızlı gitmeleri yasaklanmıştır.
    şehir dışında da azamî hız 30 km'dir.

    istanbul'da hatta osmanlı topraklarında otomobil ile gerçekleşen ilk trafik kazası ise 28 mart 1910 tarihinde beşiktaş'ta gerçekleşmiştir. kayıtlara göre otomobil, bir yayaya çarpmış, yaya yaralı olarak bu kazadan kurtulmuştur.

    bir rivayete göre de ilk ölümlü kaza 1912 senesinde italyan büyükelçiliği görevlisinin otomobiliyle o sırada şişli camii'ndeki namazdan çıkmış olan idris adlı bir amcaya çarpıp öldürmesiyle sonuçlanan kazadır.

    yine aynı dönemlerde tramvay ve kayıklarla da ulaşım sürmekteydi.

    tramvaylarda en çok görülen kaza çeşidi de kişilerin hareket hâlindeki tramvaydan düşmeleridir. millet o kadar doluşurmuş ki tramvaylara, sürücünün yanı dahi tıklım tıklım olduğundan ve dahi adamcağıza da sürekli " bunu nasıl sürüyorsun " vs. tarzı sorular sorduklarından dolayı da kazalar olurmuş. bu sebeple de 1917'de sürücünün ( vatman ) yanına bir polis konulması kararı alınmıştır.

    yine minibüsler, kamyonlar vs. de ithal edilmeye başlanmıştır.
    cumhuriyet ilan edildiğinde istanbul'da 849 otomobil ve 189 kamyon bulunmaktadır.

    1900'lü yılların başında bizzat padişah tarafından verilen emirlerle gazetelerde haberler yayımlanmış, trafik kazalarına karşı halkın bilinçlendirilmesi amaçlanmıştır. meselâ takvim-i vekâyi'de, alkollü şekilde araç kullananlara, hızlı gidenlere, arabalardan yayalara laf atanlara vs. çeşitli cezalar verileceğine dair haberler yapılmıştır.

    1920 yılında da bu sefer bir fransızın kullandığı otomobil, hüseyin adında 14 yaşındaki bir çocuğa çarpmış ve ölümüne sebep olmuştur.
    yine aynı sene damat ferit paşa'nın makam arabası agah adındaki bir adama çarpar ve adamcağız hastanede ölür.

    üstelik 1914 yılında çıkarılan kararnamede de çeşitli önlemler alınmaya çalışılmıştır trafik kazalarına karşı.

    meselâ otomobillerin iki yılda bir muayene edilmesi kanunu tâ bu zamana dayanır.
    önünde iki, arkasında bir ışık bulunması zorunludur araçların.
    trafik yolun sağından akacaktır ve saraya ait otomobillerin sollanması yasaktır!
    en az elli metreden duyulacak bir korna bulundurmak zorunludur.

    1913 tarihinde alınan kararla da 20 yaşından küçük olan kişilere ehliyet verilmemesi kararlaştırılır.

    terakki gazetesindeki haberlere göre öğrencilerin okul ulaşımı da problem olmuştur bu yıllarda. okul servisleri tutulmuştur.
    ancak araç sürücülerinin çocukları hiç önemsemedikleri yönünde haber yapılıp bu durum haber yapılır.

    kısaca bu trafik belasına tâ başından beri çare bulamamışız millet olarak.