hesabın var mı? giriş yap

  • başlık altı saçma sapan komiklikli entryler dolmadan yazayım: hic gerek yok fikir beyan etmenize, zira komik değilsiniz. yazar thy'nin bir müşterisi olarak firmanın en çok talep gören domestik hatlarından birindeki bir soruna dikkat çekmiş. bu sorun son senelerde birçok müşteri tarafından da dile getiriliyor. benim de başıma geldi çok kereler. insanlar sabahın köründeki bir uçağa diğer şehirdeki iş toplantısı için binip uçakta yapacağı kahvaltıyı bekliyor olabiliyorlar. kimse uçağa sandviç yemek için binmiyor evet, hosteslerin de garson olmadığının bilincindeyiz. fakat bir şeyi yapacaksan düzgün yapacaksın, eleştirmedikçe, dile getirmedikçe de düzelmiyor çoğu şey.

  • adını öğrenene kadar "solsağlaklık" sallamasyonuyla ifade ettiğim, yapılan işlerde beynin her iki lobunun da yerine göre kullanılması şeklinde bir açıklaması olan özel durum.

    bu tarz insanların yeteneklerinin önemli bir niteliği de; bir işi yapmayı bir el ile öğrenmek diğeri ile de aynı yetenek seviyesinden devam ederek uygulayabilecek olmak anlamına gelmez. mesela her iki elle de çok yakın hızda ve düzgünlükte yazı yazabilirken, resim yapma yeteneği hangi elle başlanırsa o elle gider. diğer elle de aynı ustalıkla resim yapabilmek için önceki elle yapıldığı gibi en baştan pratik yapmak gerekir. burada gerçekten enteresan olan durum; her iki elle de eşit yetenekte resim yapabilir seviyede olunsa bile yine de resimleri iki farklı ressam yapmış gibi yapılan resimlerdeki teknik ve çizgiler farklı olacaktır. bu durumda ambidextrous kişilerin şizofreniye yakalanma riski taşıması da mantıklı oluyor. aslında sol ve ya sağ elde yazılan yazı karakteri için de aynı şey geçerlidir. ancak genelde ambidextrous insanlar farkında olmadan da olsa diğer elleriyle başladıklarında da kendi yazılarını taklit etme eğilimine girmelerinden dolayı genellikle iki elin yazı karakterleri benzerlik gösterir.

    bu bir elle kazanılan yeteneğin diğer ele aktarılamaması sorunsalının avantajlı olduğu durumlar da vardır. mesela masa tenisinde her iki elle de ustalaşma durumunuzda bu yeteneğinizden bihaber tecrübeli bir rakibiniz tekniğinizi çözüp karşı teknik geliştirmeye başladığı anda diğer elle oynamaya geçerek afallamasını sağlayabilirsiniz. pek çok spor dalında feci avantajlı bir durumdur. bazen de her iki eli kullanmaya o kadar çok alışırsınız ki sol elinizle alışmış olduğunuz işlere unutup sağ elinizle girişebilirsiniz. mesela benim sol elimle kendi çapımda ustalık kazandığım masa tenisini bir süre oynamadıktan sonra sağ elimle oynamaya başlayıp "nooluyo lan bana? şahane oynuyodum, nasıl bu kadar unutmuş olabilirim?" şeklinde düşünüp üç set boyunca da jetonun düşmemesi gibi bir vaka da başımdan geçmiştir. (bkz: yapılmış en aptalca dalgınlık)

    ayrıca karizmasından da yenmez. millet bi halt sanır. "aaa sen solak mısıııaan?" tarzı atakları en coolundan bir bakış atıp kalemi sağa geçirip istifi bozmadan yazıya devam ederek savuşturmakla birlikte hayranlık hayratı haline gelme hıyarlığını da zilyon kere yapsam yine bıkmam.
    ve ayrıca;
    (bkz: roland deschain)
    (bkz: silahşor)

  • müslüman olduklarını düşünen bir kitledir .

    anladıkları dilden söylersem daha net olur. hani diyorsunuz ya hem müslüman hem laik olunmazz diye. benimde size lafım şu hem müslüman hemde kul hakkı yiyicisi destekçisi olunmaz .

    alnınız haram, sırtınız çıkar, ruhunuz kör.

  • bos istir.

    sma ilacina kafa yormaktansa sma'nin erken teshisle onlenmesine kafa yorarak her yil yaklasik 200 bebek ve milyonlarca dolar kurtulabilir.

    ama psikolojisi sallantida halkimizin vicdani bu sekilde rahatlar mi bilemem.

  • üçüncü iç denizim, beş günlük kızım. kızımın adı. özgür'ü de var, o zaten doğuştan öngeliyor bizde.

    gökdeniz, üçüncü kızım. bildiğim her şeyi unuttuğum babalık hakkında. her şeyi yeniden öğrendiğim kızım, içdenizim.

    üç tarafı denizlerle çevrili bir adamım şimdi sayesinde. * **coğrafya bilgim bundan ibaret, kendi kendime yetiyor özkaynaklarım. canım kızım, canım.

    burnu bana benzerse ilerde üzülecek, ablaların küçücük çünkü burnu. olsun, canı sağolsun hem.
    kakası pembe olacak diye bakıyorum her seferinde. olsun. süt kokuyor kakası zaten. varsın pembe olmasın.

    gözlerimin içine bakıyor beş günlük, ben sahi kaç yaşındayım.

    olmasaydım olmazdı, olmasaydı ben nerden bilecektim yeniden bu heyecanı.

    eline çorap geçiriyoruz eldiven yerine. üçkiloüçyüzksengram mutluluk.

    gökdeniz, içdenizlerimin sonuncusu. kızım.
    hoşgeldin.

  • sonuna kadar haklı olan teğmendir.ibadet yerleri belli iken gidip koğuşta kılarsan bu askeri ciddiyete sığmaz.resmen erler kumpas kurarak teğmeni cezalandırmışlar.

    vah benim türk silahlı kuvvetlerim vah.

    ------------------
    edit
    çok sinirlendim.teğmene verilen bu cezaya sus pus olan rütbeliler artık tamamiyle tayyibe biat etmişlerdir.şerefiniz varsa teğmeni kurtarırsınız.o ''er''lere de askerlik hayatlarını dar edersiniz.

  • üniversiteyi bitirdiğim sene bir tanıdığımız beni kanada'da yaşayan yeğeni ile tanıştırmak istedi. aracı ile tanışma ve kanada'nın uzaklığı vs. derken düşündüm taşındım aman alt tarafı bir tanışma diyerek kabul ettim. iletişim bilgilerimi verdim ve bana ulaşmasını istedim. ancak adamdan birkaç hafta hiç ses çıkmadı. sonra dediler ki bayram tatilinde geliyor arife günü kızılay'da buluşun. ok dedim.

    bir yandan hiç gidesim yok bir yandan adamı merak ediyorum. giyindim, hazırlandım ve buluşma yerine gittim. oturdum bir kahve söyledim bekliyorum derken telefonum çaldı, yurtdışı numarası. etrafa bakınıyorum geldi göremedi de arıyor diye. açtım telefonu bir kadın sesi, byk hanım siz misiniz diyor. ben ne oluyoruz yahu diyorum içimden. evet falan derken dedi ben x'in ablasıyım! neyse geldi karşıma oturdu. ben soruyorum x nerede diye. cevap şu: x hala kanada'da yarın gelecek!

    hemen o saatte kızılay'da olan ablamla kardeşimi aradım buraya gelin dedim. çünkü tek başıma bir yere kımıldayamayacak kadar şaşkınlık içerisindeyim. neyse bizimkiler geldi biz dört kadın oturduk sohbet ediyoruz ama bu işte bir yanlışlık var. en son dayanamadım ya dedim hayırdır ne oluyor burada. ablası dedi ki: x seninle önce benim tanışmamı istedi. bizimkilere dedim kalkın gidiyoruz. neyse kalktık biz mekandan indik aşağı.

    olay burada kapandı mı, hikaye burada bitti mi peki? hayır! bir baktık çıkış kapısının önünde orta yaşlı bir çift. kadın dedi ki: annemler de merak ettiler de seni görmeye geldiler! ablam kahkahayı patlattı, kardeşimin kolundan sertçe çektim hadi gidiyoruz diye. öylece ortamı terk ettik.

    biz eve ulaşmadan olayın haberi gitmiş. neymiş ben saygısızlık yapmışım bizim tanıdığın kanadalı akrabalarına. lan???

    randevulaşmayı umduğum kişinin bütün ailesi ile randevulaştım sözün özü. ik gibi çöktüler başıma. mülakata almaya gelmişler, açıkçası ben yazılı bir sınav da bekledim ama o kadar abartmak istememişler sanırım.

    yıllarca ailede alay konusu oldum, bir daha da hiç kimsenin beni tanıştırmak istediği birisi olduğunda ok demedim. ben o hatayı yaptım cicim thank you diyerek yolladım.

  • genoa beraberliğinden sonra basın toplantısında soru geliyor "acaba takım yorgun muydu?" diye. jose mourinho'nun cevabı ders niteliğinde:

    -yorgun? günde 15 saat çalışıp ayda bir kaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. biz değil...

  • kavitasyon ile ilk seansta 2 cm inceldiğini iddia edenlerle birlikte, aldığımız şehir fırsatı indirimiyle gittik. önce sauna ardından masaj en sonda kavitasyon yapılacaktı. kendini diyetisyen diye tanıtan gencecik hanım kızımız bizi ölçtü, tarttı bunları bir kenara yazdı. sonra sauna sonra masaj en sonda kavitasyon, çıktık tamam bitti herşey. bizi karşılayan hanım kızımız tekrar geldi.
    - nasıl memnun kaldınız mı?
    + sanki gevşedik biraz.
    - şöyle geçin lütfen (bel çevresini ölçeçek)
    - aaaaa 2 cm incelmişsiniz.
    + öyle mi? (karşısında aptal var sanki, ilk geldiğimizde gevşek gevşek ölçtü belimi şimdi sıka sıka ölçüyor, 2cm incelmişim.)
    - şimdi şöyle geçin lütfen (tartacak)
    + peki tamam.
    - siz lütfen basküle bakmayın.
    + nasıl yani?
    - aşağı bakarsanız kilolu çıkarsınız.
    + aaaaa ama siz iyice aptal yerine koydunuz bizi, aşağı bakma yukarı bakma. dalga mı geçiyorsunuz siz bizimle?
    - olur mu öyle şey hanımefendi.
    +olur olur, diyetisyenim diye birde bizi kandırıyorsun. nerden mezun oldun, hangi okul bunu öğretti sana?
    - şey ben liseden...
    + liseyi bitiren diyetisyen mi oluyormuş, ne okudun ne eğitimi aldın da bizi kandırmaya çalışıyorsun?
    - aslında ben kursa gittim...

    biz yaptırdık, sinirlenip geldik. sizler yaptırmayın böyle şeyler. geçin ayna karşısına, belinizi gevşek gevşek ölçün. sonra gidin bir duş alın gelin sıkarak tekrar ölçün belinizi, bakın nasıl inceliyorsunuz. birde tartılırken aşağı bakmayın, kilolu çıkarsınız, eşinizden dostunuzdan yardım alın bakın nasıl zayıflıyorsunuz.