hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşlar ilk oylar doğudan geldiği için bütün ödüller mad max'e gidiyor. daha los angeles sandıkları açılmadı bile, lütfen sandıkları terk etmeyin!!11!1!

  • almaya karar verdiğiniz şey her ne ise ondan soğumanıza neden olacağı için yapılmaması gerekendir.

    bu kış kombiyi yenileyeceğim, bütün markaların başlıklarını gezdim, bir tane doğru dürüst marka yokmuş meğer türkiye'de, vaillant'ından baymak'ına kadar hepsi dandikmiş. soba kurmayı düşünüyorum şimdi.

    sadece bu değil, misal bilgisayar almaya karar verirsiniz, model beğenirsiniz, girer ekşi sözlük'e bakarsınız ne demişler diye,

    "uzak durun"lar, "yanından bile geçmeyin"ler, "o markayı evime bile sokmam"lar havada uçuşur.

    her marka berbattır, her markanın servisi soyguncudur, her marka aslında "çok bozmuştur."

    siz siz olun, birşey alacağınız zaman girmeyin ekşi sözlük'e, içinize sinen neyse gidin alın, kötü çıkarsa da kader diyip geçin.

    yoksa burada yazanların hepsini dikkate alırsanız bir şey alamazsınız.

  • gram sikimde değil. evlenmeyin siz de dağ ayılarıyla. bu adamın ayılığını göstereceği bu zamana kadar elli tane olay olmuştur.

  • wason selection task olarak da bilinen meşhur matematik problemlerinden biridir.

    önümüzde bir masa var ve bu masanın üzerinde yan yana dizilmiş 4 kart var. bu kartların ikisinin üstünde sırasıyla 3 ve 8 yazarken, diğerlerinin üstünde bir şey yazmasa da bu iki kart sırasıyla kırmızı ve kahverengi.

    görsel

    sorumuz şu şekilde:

    birileri bize gelip "ön yüzünde çift sayı olan kartların arka yüzleri daima kırmızı renktir" diyor. bu kişinin doğru söyleyip söylemediğini anlayabilmek için hangi kartları ters çevirmek gerekir?

    bu soru aslında zor bir soru değildir ve bu tarz sorulara alışkın kişiler bir süre düşündüklerinde sorunun cevabını rahatlıkla saptayabilirler.

    ancak ilginçtir ki bu tarz sorularla haşır neşir olmayan kişiler bu soruyu çözmekte çok zorlanırken, tamamen aynı soru bu kişilere farklı bir biçimde sorulduğunda problem günlük hayata uyarlandığından problemi kolayca çözebilirler.

    şimdi yukarıdaki soruyu bir süre boyunca çözmeye çalışın. eğer çözemezseniz aynı sorunun şu şekilde sorulduğu versiyonu çözmeyi deneyin:

    siz bir polissiniz ve 18 yaşından küçüklerin alkollü içecek tüketmesinin yasak olduğu bir ülkede alkollü içecek satışı yapan bir barı denetlemeye gidiyorsunuz. bu barda oturan 4 genç ve her gencin önünde bir içecek görüyorsunuz. gençleri birden dörde kadar 1. genç, 2. genç olacak şekilde isimlendirelim. gençlere uzaktan bakarak şu bilgileri ediniyorsunuz:

    1. genç 17 yaşında
    2. genç 22 yaşında
    3. genç kahve içiyor
    4. genç bira içiyor

    şimdi isterseniz 1. ve 2. gencin hangi içeceği içtiğine bakabilir, ya da isterseniz 3. ve 4. gencin kaç yaşında olduğunu öğrenebilirsiniz.

    bu durumda bu barda yasaların çiğnenip çiğnenmediğini en az kaç genci sorgulayarak ve hangi gençleri sorgulayarak öğrenebilirsiniz?

    şimdi iki farklı şekilde sorduğumuz sorunun cevabını önce ilk halindeki şekliyle, sonra da ikinci halindeki şekliyle verelim.

    sorunun ilk hali için cevap: üzerinde 8 yazan ve kahverengi olan kartı çevirmek bize olabilecek en az sayıda kartı çevirerek "ön yüzünde çift sayı olan kartların arka yüzleri daima kırmızı renktir" diyen kişinin doğru söyleyip söylemediğini anlayabiliriz.

    eğer üzerinde 3 yazan kartı çevirirsek ve kırmızı olduğunu görürsek bize ön yüzünde çift sayı olan kartların arkasının kırmızı olduğunu söyleyen kişinin söylediği şeyle çelişkili bir durum bulamayız. çünkü bu adam bize tek sayıların arkası kırmızı olamaz diye bir bilgi vermedi.

    eğer üzerinde 8 yazan kartı çevirir ve kırmızı görürsek adam doğru söylemiş olur ancak kahverengi görürsek adam yalan söylemiş olur. bu durumda 8 numaralı kartı çevirdiğimizde adamın yalan söylediğini gösterebilecek olan bir durum söz konusu olduğundan 8 numaralı kartı çevirmeliyiz.

    eğer kırmızı yüzü olan kartı çevirir ve arkasında herhangi bir sayı görürsek kural herhangi bir şekilde çiğnenmiş olmaz çünkü adam bize tek sayıların arkası kırmızı olamaz diye bir şey demedi.

    eğer kahverengi kartı çevirir ve arkasında çift bir sayı görürsek adamın bize yalan söylemiş olduğunu anlarız çünkü adam bize çift sayıların arkasının daima kırmızı olduğunu söyledi. bu durumda bu kartı da çevirmeliyiz.

    böylelikle cevap üzerinde 8 yazan kart ve kahverengi kart olur.

    şimdi ikinci haliyle çözümü: cevap 1. ve 4. gençtir.

    22 yaşındaki kızın ne içtiğine bakmamıza gerek yok çünkü o ne içerse içsin yasalar çiğnenmiş olmayacak.

    kahve içen gencin ne kaç yaşında olduğuna bakmamıza da gerek yok çünkü kahve içmek için bir yaş sınırı olmadığından çocuk kaç yaşında olursa olsun yasalar yine çiğnenmiş olmayacak.

    bu durumda bira içen gencin kaç yaşında olduğunu öğrenmemiz ve 17 yaşındaki gencin ne içtiğine bakmamız gerekir. çünkü bu gençlerin yasaları çiğneme ihtimali söz konusudur ve yasanın çiğnenip çiğnenmediğinden emin olmak için yaşlarını ve içeceklerini bilmemiz gerekir.

    sorunun ikinci şekline ve çözümüne baktığımızda görüyoruz ki bir matematik sorusunun zorluğu her zaman o sorunun çözüm yöntemi ile ilgili değil, bazı durumlarda sorunun soruluş biçimi ile ilgilidir.

    yani iyi bir matematikçi sadece soruları doğru şekilde çözebilen kişi değil, aynı zamanda soruları doğru şekilde sorabilen kişidir. çünkü siz bu soruyu ilk şekilde sorduğunuzda çözmeniz zorlaşır ve iş karmaşık bir hal alırken ikinci şekilde sorduğunuzda kestirme yoldan gidilebildiği için soruyu çözmek kolaylaşır. bu durumda iyi soru çözebilme yeteneği aynı zamanda iyi soru sorabilme yeteneğidir.

    peki neden?

    bir matematikçi olduğunuzu ve bu soruyu çözmeye çalıştığınızı düşünün. eğer siz bu soruyu çözerken sorunun ilk halini görüp de "bu soruyu ben aslında başka şekilde de düşünebilirim" diyerek aynı soruyu kendi kendinize ikinci şekildeki gibi sorabilirseniz kendi işinizi kolaylaştırmış, dolayısıyla iyi bir matematikçi olmuş olursunuz.

    tabii sorunun ikinci halinin daha kolay olması benim şahsi görüşüm değil. bu olay 1992 yılında evrimsel psikoloji üzerine çalışan leda cosmides ve john tooby tarafından birçok insanda denenmiş. yaptıkları denemelerde soruyu sordukları insanların çok az bir kısmının soruyu ilk haliyle çözebildiğini, ancak soru ikinci haliyle sorulduğunda soruyu çözme oranının arttığını gözlemlemişler.

  • bu sene yine başıma kaldı. yıllardır salça yaparım, bazen 2 bazen de 3 yıl kullandığımız olur. tarif rahmetli anneannemin tarifi.

    1) domates seçimi: bunu etli bir domates türü olduğu için sırf ankon domatesden yaparlar ama bence yanlış yaparlar. ankon domates iyidir ama tarla domatesin tadını vermez. ben kendi tarifimde minimum %20 tarla domatesi kullanırım. 100 kilodan yapacaksanız 80 kilo ankon 20 kilo yuvarlak bildiğimiz tarla domates kullanmanız tavsiye edilir.

    2) çıktı miktarı: bu yöntemde %8-9 arası bir salça çıkar ama taş gibi salçadır. normal bir salçadan bir kaşık kullanmak yerine bundan 1/3 -1/4 kaşık yeterli olur.

    3) yapım yöntemi: fermantasyon + güneşte kurutma. güzelce yıkadığımız domatesleri mümkünse 1 gün kadar kurutup bekletin ki meyvenin üzerindeki flora tekrar oluşsun. arkasından domatesleri bıçakla 3-4 parça halinde kabaca parçalayın. benim kendinden çizmeli balıkçı kıyafetim var. onu güzelce temizleyip çizmeyle eziyorum. daha kolay bir yöntem. sonrasında domateslerimizi suyuyla birlikte ağzı kapaklı büyük turşu bidonlarına alıp yaklaşık 5-6 gün kadar dışarda ağzı tam kapalı olmayacak şekilde bekletiyoruz. neden bu kadar bekletiyoruz? amacımız sadece domateslerin erimesi değil, aynı zamanda fermentasyona izin vermek. bu süre arttıkça salçanızın ekşiliği de artar, lezzetlenir. siz bu süreyi isterseniz 2-3 güne de düşürebilirsiniz. ancak bu süreyi bir haftanın üzerine çıkarmamanızı tavsiye ederim, yoksa içeride yoğun bir alkol oluşumu başlar. daha da uzun süre tutmaya kalkarsanız alkol oksijenle temas ederek asetik aside yani sirkeye dönmeye başlar. içeriden hava çıkışı olacağı için bidonun ağzını kapatıp hava çıkışına izin vermezseniz bir sabah karıştırmak için açtığınızda domatesler yüzünüzde patlayabilir. tülbentle de örtebilirsiniz, maksat sinek böcek girmesin. daha kolay erimeleri için bir avuç kadar kaya tuzu atmayı da unutmayın. günde en az 2-3 defa karıştırın. özellikle sabah kalktığınızda üzerinde beyaz bir tabaka varsa korkacak bir durum yok. turşularda da olur. ayrıca sabahları hacmi artar, karıştırınca tekrar hacim düşer. o nedenle domatesleri bidonlara aldığınızda 20-25 litrelik bir bidon için 1-1,5 karış kadar boşluk bırakmayı unutmayın. bir de küf olayını internetten incelemenizi tavsiye ederim.

    buradan sonrası önemli. bir süre sonra domatesler iyice eriyince domatesin kırmızı tarafı ve içindeki şeffaf( hafif sarımsı) su birbirinden ayrılır.(sarımsı su bidonun dibine inerken kırmızı etli kısım üste çıkar) salçam çabuk olsun isteyenler bu sarımsı suyu atarlar. arkasından ya güneşte kuruturlar ya da kaynatırlar. bu hafif sarımsı su dökülürse lezzet büyük oranda gider, sakın atmayın. geç olsun ama emeğinize değsin. işin en önemli püf noktası budur. kurutma işleminden sonra kurutma yaptığınız materyalde sarımsı lekeler görürsünüz. buralara parmağınızı filan sürerek tadına bakın. ne demek istediğimi anlayacaksınız.

    4) ilistirden geçirme: mutlaka eldiven kullanın. uzun süre domatese temas etmek ellerinizi oyun hamuruna çevirebiliyor. kepçeyle bidondan aldığınız domateslerinizi bir güzel ilistirden geçirin. kalan posayı atmıyoruz, ayrı bir bidona koyun. bu posalarda ciddi miktarda domates kalabiliyor. amacımız domatesi iliğine kadar sömürmek. bu nedenle domatesleri ilistirden geçirdikten sonra posayı koyduğunuz bidona, posanın seviyesini geçecek kadar bu süzdüğünüz domatesten ekleyin ve o bidonu bir gün kadar beklettikten sonra tekrar ilistirden güzelce geçirin ki domates posalarının içinde kalan domatesten de faydalanmış olalım. o 1 gün içinde mümkün oldukça posaları gelip gidip mıncırın ki iyice parçalanıp içindeki domatesi salsın. kalan posayı daha doğrusu posanın posasını da kurutup parçalayıcıda toz haline getirdikten sonra yemeklerde, salatalarda kullanabilirsiniz. (zamanında 20 liraya alınan dark souls 2'yi 450 saat oynamış adamım. o domatesin kilosuna 10 lira veriyorsam iliğine kadar sömürürüm, kusura bakmayın)

    5) kurutma: ben sitenin çatısına seriyorum. yapı marketlerde kalın naylon brandalar var. 2 metre kadar ondan kestirip yere seriyorum. kenar kısımlarına naylon üste gelecek şekilde kalas koyup yükselti vererek havuz oluşturuyorum. geniş tepsilerde de yapabilirsiniz. daha sonra salçanın sarımsı suyu ve kırmızı kısmı birbirine girsin diye son bir defa karıştırıp döküyorum. sinek böcek düşmesin diye üzerine tül filan da koyabilirsiniz. günlük kontrol etmenizde fayda var. antalya sıcağında 4-5 günde oluyor. salça güneşte çektikçe kenarlardan ortaya doğru toplayın. kıvam konusuna gelince pazardan aldığınız ev salçalarını unutun. onlar ticari olduğu için tam kurutmuyorlar. bu yüzden daha ağır basıyor ama içinde ciddi oranda su olduğu için çabuk bozulabiliyor. ayrıca daha çabuk olsun diye bahsettiğim bu sarımsı suyu döküyorlar. o da salça olmaktan çıkıp domates sosuna dönüyor. kıvamı patates püresi kıvamından daha sert olmalı ama çiğ köfte kıvamı kadar sert olmamalı. kaşıktan kesinlikle akmaz, şap diye yapışır. hatta kaşığa aldığınızda bir damla su bile kaşığın kenarından akmamalı. daha nasıl anlatayım bilemedim.

    6) tuzlama: kurutma işlemi esnasında su buharlaşırken tuz buharlaşmaz. o nedenle salçanızı zehir gibi tuza bulamamak için tuzlama işlemini en başta değil en sonda yapın. ilk başlangıçta bidonlara domatesleri koyarken çabuk erisin diye az bir miktar kaya tuzu atmıştık. salça, bozulmaması için bol tuzlu olur. bir parça çiğ salçanızın tadına bakın. tuzdan ciğeriniz yanmasın ama dudaklarınız biraz büzüşsün, ona göre tuzunu ayarlayın. az tuz salçayı bozar. yemeklere salçanızı koyarken, salçanın da tuzlu olduğunu hesaba katarak tuz eklerseniz sorun olmaz. bu arada saçmalayıp sakın rafine tuz kullanmayın(hiç denemediğim için başıma gelmedi ama kurtlanıyormuş). mutlaka kaya tuzu kullanın.

    7) saklama: serin bir yerde muhafaza edebilirsiniz. buzdolabınıza da koyabilirsiniz. ancak sakladığınız kabı mümkünse 2 kat siyah poşetle örtün ki ışık almasın. ışık aldıkça salça koyulaşır. tadında çok bir değişim olmuyor zamanla ama rengi 1-2 yıl sonra filan koyu bordoya dönebiliyor. o nedenle ışık almaması önemli. kavanoza doldururken hava-boşluk kalmamasına özen gösterin. ha bir de ilk 1 ay önemli. ara ara açıp salçanızı kontrol edin. üzerinde bir bozulma varsa o kısmı temizleyip tekrar güneşe serip biraz daha kurutun. tuzunu az koyarsanız da bozulma olabilir. o nedenle biraz daha kaya tuzu da ekleyebilirsiniz. ilk ayı atlatırsa salçanız 2-3 yıl kadar gidiyor. ayrıca iyice kuruttuğunuz için çok keskin olmasından dolayı normal salçaya oranla 1/3 - 1/4 oranında kullanmanız kafidir.

    bu tarif biraz ekşimsi, yoğun aromalı olur. çevremizde kim bizim salçanın tadına baksa çok beğenir. hiç olumsuz bir yorum duymadım açıkçası. ama tabi damak zevki bu, yapan olursa umarım beğenir.

    son olarak o kadar anlattık ancak demeden de geçemeyeceğim, bence salça yemeği bozuyor abi. fazla baskın bir tat. sevenlere afiyet olsun.

    edit: hijyen ve sağlık koşulları ile ilgili iki kelam etmek isterim. bu tarif geleneksel salça yapım tarifidir, dikkat etmeniz gereken en önemli konu küftür. size %100 sağlıklı olduğu yönünde beyanda bulunmuyorum. kaldı ki plastik bidonlarda bekletilip güneş ışınlarına maruz bırakılan bir ürün için bu durum zaten söz konusu olamaz. bende para bol derseniz cam veya metal materyal de kullanabilirsiniz, güneşe maruz bırakmak istemiyorsanız kaynatırsınız, bu kadar basit. pazardan çilek diye bildiğin zehir alıp hapur hupur yiyenlerin bu hassasiyetini anlamak pek mümkün değil. ancak size şunu garanti edebilirim, pazardan veya açık satılan salçalardan çok daha temizdir ve hatta türkiye'deki bazı üretim tesisindeki salçadan da daha temizdir. bu ürünü yaparken ne kadar temiz olacağınıza da bizzat siz karar verirsiniz. ben mesela bira yapımında kullandığım star san hb arındırıcı ve durulandıktan sonra kalıntı bırakmayan pbw temizleyici ile tüm materyalleri temizliyorum. hani o kadar duyarlıysanız ultraviyole radyasyon etkisinden korunmak için güneşe de çıkmayın, wifilerinizi kapatıp cep telefonu kullanmayın, sokakta gezip egzoz gazına maruz kalmayın, balık bile yemeyin. saymakla bitmez.

    buyrun salça üretim tesisinden bir görüntü : link
    buyrun süt üretim tesisinden bir görüntü : link
    buyrun zeytin üretim tesisinden bir görüntü : link

    edit 2: hafta sonu itibariyle bitmiş haligörsel

    kullanılan domates miktarı: 102 kg
    çıkan salça miktarı: 8,6 kg