hesabın var mı? giriş yap

  • terste kalmamışlardır. terste bırakılmışlardır zira türkiye kötü değil düşmanca yönetilmektedir.

    zarar edenlere "mal" diyen şakşakçıları çekinmeden engelleyin ve geçin. onlar halkı bile isteye zarara sokmaya çalışan recep ve yandaşlarını görmezden gelecek kadar esnek omurgalılardır...

    not: terste falan kalmadım.

  • yazılanları sildirmese yaptıkları usülsüzlükten haberim olmayacaktı. merak edip tipine bakayım dedim. tahmin ettiğim gibi baş örtülü. sorsan ultra süper müslümandır. şaşmaz whatsaptan her hafta hayırlı cumalar mesajı yolluyordur etrafına özlü sözlü filan. çocuğu filan varsa da kesin iki isimlidir ebubekir sıddık türevi. yiyin ulan dünya size kalacak sanki.

  • (bkz: 30 yaş üstü espriler)

    edit: muhtemelen bu yarın dbe'ye girecek.
    ssg sadece esprilerden oluşan bir sözlük istiyordun buyur kına yak. senden tek ricamız biraz disiplin..çok gülmek isteseydik komikaze'de takılırdık ne işimiz var kutsal bilgi kaynağında!

  • çok az kişi sonunda evlenip evlenmediğinizi anlayabilir, bir çokları için de evliliğiniz önemi olmayan bir ayrıntı olur.

  • v rally adlı araba yarışında bir haritada ormanın içinden geçerken karşınıza bir dere çıkıyor. normalde o dereden hızla geçen arabalar kenara su sıçratırken, ben aracı dere kenarına park edip kuş seslerini dinlerdim. hep arabadan inip dere kenarında piknik yapmayı hayal ettim. olmadı. tabii araba yarışı bu. şimdi orada piknik yapma imkanı verseler, bu sefer bi küçük illa ki açılır. sonuçta yarışın ruhuna aykırı. olmaz. ımmm dıt.

  • enteresan bir terapi tekniği. travma sahibi danışanların beyinlerinin sağ ve sol loblarının sesle ya da titreşimle veya her iki yolla birden uyarılmasıyla gerçekleştiriliyor. konuya dair özellikle son dönemde bir hayli ilgi yoğunlaşması yaşandığından kişisel tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.

    çocukluğum ve ergenliğime dair oldukça büyük travmalarım olduğu için bu metodu denemek istedim. terapistimle geçirdiğim bir ayın ardından bu metodu uygulama kararı aldım. başlamadan önce internette yazılanlar nedeniyle bir hayli heyecanlı ve endişeliydim fakat süreç boyunca korkulacak bir şeyin olmadığını gördüm. süreç esnasında yaşadığım sıkıntı ve üzüntü, travmalarımın hayatımın içine etmesinden ve bütün insan ilişkilerimi alt üst etmesinden daha vahim değildi.

    neyse sürece gelelim. terapistimle birlikte bende travmaya yol açan anıları ve bu anıların bünyemde yarattığı hisleri listeledik. bu hislerin yoğunluğunu derecelendirdikten sonra beni en çok etkilediğini düşündüğümüz anıdan yola çıkarak işe başladık. her emdr seansının başında gözlerimi kapatarak bu anıyı hatırladık. 15-20 saniyelik anı hatırlama faslının ardından yaklaşık 1-1,5-2 dakika boyunca gözlerim kapalı haldeyken uyarıldım. sessiz kaldığım bu 1,5 dakikanın ardından aklıma gelenleri 20 saniye boyunca anlattım. sonra tekrar gözlerimi kapatarak 1,5 dakika boyunca yeniden uyarıldım. emdr bu şekilde 1,5 dakikalık uyarılmalar ve akabinde 20 saniye boyunca bu uyarılmaların size anımsattığı şeylerden bahsetme şeklinde ilerliyor. bu anımsayışlar esnasında aklınıza alakalı, alakasız, faydalı, faydasız pek çok şey geliyor. bende bolca anı ve his olduğundan ve terapi sürecine az çok hakim olduğumdan seanslarım oldukça verimli geçti. fakat travmalarıma dair bir hayli dirençli olduğumdan yaklaşık 6-7 emdr seansı sonrasında gelişme kaydedebildim. süreç benim gibi sabırsız bir insan için biraz yavaş ilerliyordu ve ciddi ciddi bırakmayı düşündüm. ama şu ana kadar oldukça az yol kat edebilmiş olsam da 'iyi ki bırakmamışım' diyorum. yaklaşık 6-7 emdr seansının sonunda terapiye başlarken kullandığımız anının en önemli sahnesinin silindiğini fark ettim. uğraşsam da o sahneyi net bir şekilde hatırlayamadım ve bundan terapistime bahsettim. o da emdr'ın anılarda fluluk yaratabileceğinden bahsetti. bu beni şoka uğrattı. binlerce defa söylenmiştir ama bu bildiğimiz (bkz: eternal sunshine of the spotless mind)

    terapi genel olarak bir hayli yavaş ilerleyen bir süreç. 20-25-30-40 senede yaşanan koca bir hayatın yaralarını sarmak kolay olmuyor. bu nedenle kısa sürede büyük ilerlemeler kaydetmeyi beklemek de gerçeklikten uzak ütopyalar olarak kalıyor haliyle. buradaki arkadaşların bir kısmı ilk 1-2 seans sonunda ciddi ilerlemeler kaydettiklerinden bahsetmişler. ben de o yüzden büyük beklentilerle bu yola çıkıp ufak çaplı bir hayal kırıklığı yaşamıştım. mucizeler bekleyen arkadaşları uyaralım yani; mucize gerçekleşmiyor. o üzücü olaylar yaşandı ve geçmiş değiştirilemiyor ne yazık ki. terapinin yapabileceği şeyler; geçmişe yönelik bakış açınızı değiştirebilmek, beyninizin yanlış kodlaması sonucu sizde travmaya neden olan olayları yeniden hatırlatarak beynin bu defa bu anıları sağlıklı bir şekilde kodlamasını sağlayabilmek ve olaylara yönelik hassasiyetinizi azaltabilmek. bunlar gerçekleştiğinde siz daha olgun ve geçmişi bırakıp geleceğe bakabilen bir insan haline geliyorsunuz. bu bakış açısı değişimi ise insanın tüm hayatını baştan aşağı değiştirebilir.

    insanların yanında ağlamaktan nefret eden biriyim ve terapistimin yanında dahi ağlayabilmek benim için çok zor oldu. ama emdr seanslarımın hepsinden salya sümük çıktım. dumura uğradım. yaşadıklarımın ağırlığı altında ezildim. tüm hayatımı baştan ele aldık ve olayların sandığımdan daha da vahim olduğunu gördüm. gözden kaçırdığım bir dünya daha yaram varmış ve hepsine birer birer dokunduk. bu süreçte çok yoruldum. üzüldüm, ağladım, yıprandım, çaresiz hissettim, umudumu yitirdim ve daha bir sürü şey. şu an süreç devam ediyor, hatta yolun başında sayılırım. terapiye başladığım halime oranla daha kırılgan, daha sakin, daha farkında ve daha mutsuz bir insan oldum. ama bu farkındalığın uzun vadede benim lehime döneceğini çok iyi biliyorum. o nedenle devam edeceğim ve her şeyin daha da iyiye gideceğini umuyorum.

    son tavsiyeleri verecek olursak; -biraz kişisel gelişim kitabı tanıtım yazısı gibi olacak ama mazur görün- bu süreci yalnız geçirmeyin. çevrenizde sizi seven ve size destek olan birileri olsun. o insanlara nasıl bir sürece girdiğinizden ve bu süreçte olacaklardan bahsedin. sizi hoş görsünler ve yanınızda olsunlar. desteğe ihtiyacınız olduğunu dile getirmekten çekinmeyin.

    eğer böyle bir desteğiniz yoksa yalnız kalmamaya çalışın. terapistinize destek alabileceğiniz kimsenizin olmadığından muhakkak bahsedin.

    terapiye çok düzenli bir şekilde devam edin. hiçbir bahane terapide aksaklık yaanmasına ve o disiplinin bozulmasına neden olmamalı.

    terapiden mucizeler beklemeyin ve sonuçların uzun vadede görüleceğini bilin. umudunuzu yitirmeyin.

    ve tabii ki bu süreçte doğru insanla çalışın. terapistiniz olacak insanı çok iyi araştırın ve bu konuda para harcamaktan çekinmeyin. hiçbir şey akıl ve ruh sağlığınızdan kıymetli değil.

    terapistinizi sevin ve onunla iletişiminizi sağlam tutun. aklınızdan ve kalbinizden geçenleri terapistinizle dürüstçe paylaşın. ve bu süreçte çok çabalayın. siz çabalamadıktan sonra sizin hayatınızı kimse sihirli bir dokunuşla dönüşüme uğratamaz.

    bir süre sonra gelen edit: emdr'a karşı kararsız kaldım. sorunları çözer gibi yaptı ama gerçekten çözdü mü yoksa rafa mı kaldırdı, emin değilim. herkeste farklı etkisi var muhtemelen bu yöntemin. travmanıza neden olan kişi hala hayattaysa ayrı dert, ölmüşse ayrı dert. acı hala tam anlamıyla geçebilmiş değil. çok merak edenler birkaç seans deneyebilir.

  • 15 yıllık bas gitaristlik hayatımda geçen yıl doğruluğunu anladığım durumdur. şöyle ki, taksim (bkz: dorock) barda düzenli sahne aldığımız zamanlardan birinde, judas priest'ten painkiller çalıyoruz. baya da iyi yardırıyoruz parçayı normalde. ancak alkolün etkisiyle sanırım, bu sefer ben parçanın daha girişinde mavi ekran verdim. parçanın hangi nota ile başladığı konusunda bile bir fikrim yok. beyin olmuş tabula rasa. lan dedim bittik. sonra aklıma geldi, olm rezil olacağına kapat potanstan gitarın sesini, çalıyormuş gibi yap. ama nasılım a dostlar, görmeniz lazım...yılların air guitarcılarına taş çıkaracak hareketler yapıyorum. bir davulcuya gidiyorum şekil yapıyorum, bir seyirciye gidiyorum gitarı biralarla tokuşturuyorum falan. insanlar gazdan ölecek.

    arkadaş, grup arkadaşlarım da dahil, biri de çıkıp demedi ki aga bu nedir? lan bildiğin çalmadım parçayı, kimse anlamadı. tebrik falan aldım hatta milletten. orada anladım ki, boş işler bunlar. o zamandan beri jamiroquai falan çalıyorum daha çok lan. nasıl travma yarattıysa artık...

    denizin buz gibi sularından gelen edit: işittiğim laflar sebebiyle illa "ironiden anlamayan nesle aşina değiliz" diye not düşüreceksiniz adama. hayatımın yarısını verdiğim bir enstruman için nasıl "boş işler bunlar" diyebilirim ki?