hesabın var mı? giriş yap

  • internetin artik yayginlastigini bu alanda kabul edemeyen , o bilgileri sadece kendilerinin bilmesi gerektigini dusunen yuksek ego karsisina cikan hasta turudur. lan zaten teshis koyup ilac alacak olsa sende ne isi var, belki adam bakmis biraz onceden noluyor bana diye. belki su da olabilir mi diye soruyor doktora? sanki doktorlar her seferinde 100% dogru teshis koyuyor, ki hastanin kendini bilmesi bazi seylerden suphelenmesi doktorun da isini kolaylastirir.
    korkun lan , yakinda teshisi de ameliyati da robotlar , ozel mekanizmalar yapacak. ben de beni alman teknolojisine emanet edin diye espri yapacam. ben yetisemezsem oglum soylesin diye vasiyet edecegim.

  • işim gereği yılın %70'i seyahat ediyorum. bu uçuşların önemli bir kısmı yurt dışı. uçuşlarım da genelde thy ile. tabi thy nezdinde çok çok çok küçük bir kalem olsa da ben de thy'ye para kazandırıyorum. benim kazandırdığım para ile sponsorluğu destekliyorum. helal olsun benim param müjdat gezen gibi aydın sanatçılara verilen sponsorluklara.

  • hala bazilarinin " büyük milletler hic alfabe degistirmemistir taam mı" seklinde yorum yaptigi hadise. peki japonlar türkler gibi yüzlerce yildir turkce ile uzaktan yakından alakasi olmayan bir lisanin alfabesini mi kullanmaktalar. o japonya kendi dilinin alfabesini kullanmaktadır. slavlarin krill alfabesi aziz krill tarafından slav halkları için geliştirilmiş bir alfabedir bin kusur yıl önce. senin bu tabanda yapabileceğin tek eleştiri "neden göktürk alfabesi değil de latin alfabesi kullanmayı seçtik?" olabilir en fazla. ayriyeten türkler kendisi dişinda uluslarla en fazla ilişkide bulunmuş ırklardan biridir dünyada. karsilasmadigi milletler pek azdir tarihte. bunun beraberinde getirdiği kültürel etkileşim ile türkler pek çok değişim yasamis, pek çok defa alfabe değiştirmiştir. çinliler, japonlar gibi izole yasamamislaridir uzun yillar boyu. uzun lafin kısasi bok atacak başka bir şey bulun sevgili arap milliyetçileri.

  • türk sinemasında çok az film kibar feyzo'nun yapabildiklerini yapabilir. sapına kadar sistem eleştirip bu kadar populer olmak, prime timelerde süre almak, ablere girmek kolay iş değildir. kibar feyzo 1978 yılında vizyon yüzü görür. fazla komedi filmi yönetmeyen atıf yılmaz yönetir filmi. senaryo ise sinemanın başarılı yan oyuncularından biri olan ihsan yüce'ye aittir. yapımcı koltuğunda azru film vardır, doğal olarak da ertem eğilmez... arzu film olunca kalabalık bir kadro da kaçınılmaz olur. arzu filmin müdavin oyuncuları şener şen, adile naşit, kemal sunal gibi oyunculara ihlas salman, erdal özyağılar ve dönemin komedi oyuncusu olan müjda ar'da katılır..film iki köylü arkadaşın askerlik dönüşü ile başlar. feyzo ve bilo askerliklerini jandarma olarak ülkenin iki ayrı hududunda yapar. feyzo'nun gözleri bilo'nun kolunda ki onbaşı pırpırına takılır.. arkadaşına onbaşı olmuşun diye söylenir. bilo ise köyün itibari yükseltim diye cevap verir. askeri bir ortamda -ki devlet kapısıdır- onbaşı olmak itibar gören bir şeydir.. bu diyalog bize, bilo ve feyzo arasında ki farkı ortaya koymak için yeterlidir. film ilerlediçe bilo'nun bu itibara nasıl sahip olduğu anlarız.. bilo sevdiği -tek taraflıdır bu sevgi- için sürekli olarak otoritenin yanında yer alır.. o'na böyle kavuşacağını düşünür.. otorite olan köyün ağasına yalakalık diz boyudur. feyzo ise, sevdiğine kendi imkanları ile sahip olmaya çalışır. onun için otoritenin pek bir önemi yoktur. bu isim anasıda olabilir, köyün ağası da..

    köyü bütün dünyaya kapalı bir ülke gibi düşünebilirsiniz.. sonuçta bütün imkanlar ağanın kontrolu altındadır. köyde bir televizyon, radyo ya da gazete yoktur.. zaten ihtiyaç da yoktur.. feyzo jandarma olup, tekrar köyüne geldiğinde lengeli fötr şapka giymekte bir sakınca görmez. çünkü şehirde bunu herkes giymektedir ve bu ağalara has bir durum değildir. keza aynı şeyden askerlik için köyden çıkmış olan bilo'da haberdardır...

    feyzo, ne zaman köyden koyulup şehire gidince köyde ki düzen bozulur.. feyzo aslında işin hiçte köyde ki gibi olmadığını anlar.. aslında toprak da, mahsul de köylünündür. başlık parası diye bir şey yoktur ve ağalar" faşo"dur... dışarıdan öğrelinen ve köye getirilen herşey baskıcı maho ağa için sorun olmaya başlar.. artık insanları doğduğu topraklardan sürmek bir çözüm değildir. çünkü sürülen bu insanlar, düzeni bozacak ve zarar verecek fikirlerle geri dönmektedirler.

    köye gelen bir hükümet memuru çifte koşan adamı görünce şaşırır. hemem ağaya çıkışır peki bunu bilmiyor mudur.. bilmiyordur da acaba ağayı neden karşısına alıp konuşmaktadır.. köyün "seçilmiş" bir muhtarı dururken, su işini neden tanımadığı, hürüyeti belli bile olmayan bir ağa ile konuşmaktadır.. acaba o köylünün neden çifte koştuğu bilmiyor mudur. yoksa bilmiyorum ayakları mıdır bunlar. hem otoriteye bal, hem de marabaya.. bunun üzerine ağa bütün köylüyü toplar meydanda feyzo'ya gereken ceza verilir... köylü ise tehdit eder yarım ağaz... şuradan topu 141-142 baş insansınız, ayağımın altına almıyım sizi.. zaten ne derdi eskiden tecekamız otorite karşı gelenin cezası ölümdür, bilemedin ağır hapis.. devletini sevecen, öyle ya da böyle... nerde derdi bunu 141 ve 142 de... ahhh maho ağa, sen var ya sen...

    feyzo hak aramayı öğrenir.. hakın aranması gereken bir şey olduğu bilir.. hakın aranmadan olmayacağı bilir ve öğretir köyüne... ama yinede yararlanır kurulu düzenden.. daha aylık çocuğu satışa çıkarır köy kahvesinde... eee zaten büyünce satmıyacak mıdır kızını en çok parayı verene.. eğer düzeni değiştiremiyorsan, ondan sende yararlan o zaman.. onun emrettiği şeylerden kendice nasiplen... taşı kendine yont birazda.. feyzo'nun bu "ulu davası" biraz da gülo için, onu bu davaya sürükleyen de bu olgu.. allah aşkına hengimizin bir nedeni yok ki bu davalar için.. belki kişisel ama sonuçta kitlesel bir neden.. işte feyzo'da gülo derdi üzerinden maho'yu devirmeye çalışıyor.. dışarıdan aldığı fikirler ile.. empoze olmuş bir kere, duramaz ki, hele ki o "hedef" hala dururken..yoksa feyzo'da bilo gibi bir yol izliyebilirdi. bu amaçına yalakalık, soytarılık ile ulaşabilirdi. ama o zor olanı seçti, hayat ona bunu öğretti. feyzo sorgulamadı ama sonuç çıkarması hep bildi.. sendikalı ile harranlı arasında ki farkı kendi aklınca açıkladı... feyzo biliyordu ki birileri birilerini bir şekilde ayrı tutuyordu... belki onlar hemşeri değillerdi ama bağlı bulundukları kurumdan saf feyzo'yu haberdar etmeyecek kadar da gafil insanlardı. evet onlar ayrı tutuluyordu.. bilmedikleri, sahiplenemedikleri bir birliğin üyesi olmuşlardı.. o zaman hemşeri olup da kayılmakla, sendikalı olup kayılmak arasında ne fark vardı.. onlar üçyüz alırken, emek kardeşlerin yüz alması o birliğin övütlediği bir şeymiydi...

    feyzo o duvara yazılan sloganları silerken, slogan yazmasını öğrenecekti... o slogonlar köyün duvalarında hayat buldukça o zalim ağanın ayakları kıçına vuracaktı.. feyzo birlik olmayı öğrenmişti.. zaten atalarmız dememiş miydi.. bir elin nesi var iki elin sesi var diye.. o zaman seslerin yükselme zamanı gelmişti.. kadınlar mal olarak satılamazdı.. başlık parası kalkmalıydı, o para ile öküz alınmalıydı... ama öküz iyi bir yatırım aracı mıydı.. şimdi o parayla öküz alınınca o öküzle ağanın tarlası sürülecekti.. yani öküzde ağanın olacaktı, ya peki avrat.. onun bütün mülkiyeti feyzo'nun olacaktı.. yok yok avrat kesin iyi bir yatırım aracı olarak duruyordu...

    kibar feyzo ne kadar politik bir taşlama olarak dursa da, komikliğinden hiç taviz vermiyor.. ağanın ölümü bile bir komedi unsuru olarak lanse ediliyor... film, zamanın köylü diline tamamen hakim duruyor ve bundan hiç gocunmuyor.. köylüleri istanbul paşası gibi konuşturmuyor... derdini insanın canını sıkmadan anlatıyor ve ortaya türk sinemasının en başarılı komedilerinden biri çıkıyor.. ve hala türk insan bundan daha iyisini görmedi...

  • zannedersin roman veya film senaryosu yazmış da onu çalmış amk. altı üstü 10 sn google araştırmasıyla bulunacak bir bilgi vermiş.

    rezalet puanı: 0.5/10

  • "sorun ne biliyor musun?

    sorun, senin gerçekleştirmek için çırpındığın hayallerini, başkalarının bakkaldan ekmek almaya gidiyormuşcasına kolay gerçekleştirmesi. hem de hiç haketmeden. "

    behzat ç.