hesabın var mı? giriş yap

  • islam'ın, uygarlık treninin arkasından koşmasının üzücü videosudur.
    demiryollarını içeren herşeyi, treni, dizel motoru, sinyalizasyonu, elektroniği, motor yağını, seri üretimi ve bunun için gerekli olan tüm süreçleri, insanların eğitimini, rayları ve gerekli tüm sistemi kurup işler hale getirenler seni niye beklesin ki?
    neyini beklesin senin söylesene? şahane, en birinci ibadeti yapıyorsun diye mi beklesin? para versen de beklemiyor baksana.
    sen hala tren beni beklesin diye bekle.
    nah bekler seni tren.
    hala anlayamadın.
    tren kaçtı, hala anlayamadın.

  • murphy kanunları uyarınca, doğru insan tam da beklenmeyen anda çıkar aslında karşımıza.
    her kalabalık kutlamaya, üzerimize en kibar elbiseler, en içten gülücükler alıp gideriz.
    herkesin alnında ne yazar okumaya çalışırız, gel gör ki doğru insan, kafada takke, ayakta sabo terlik ve dizleri çıkmış bir eşofmanla bakkala indiğimizde düşen parayı yetiştirmek için arkamızdan koşan insandır.
    ya da otobüste cep telefonunu açık unuttuğumuz için tüm yolculardan azar işitirken, -ikarus otobüste ne abs' si- diyerek bizi kollayandır.

    doğru insanı ararken girilen şekil şemal, bizi onun için doğru olmaktan çıkarır aslında. en doğru en doğal olandır. bunu unutur, o bizi yüzlerce metreden seçsin diye şatafata boğarız kendimizi.yüksek sesle konuşuruz o ne kadar esprili olduğumuzu anlasın uzaklardan diye, pembe, morlara boğarız kendimizi elalem çok yakışıyor dedi diye, sosyal görünmek için bir merhabamız olan herkesi öperiz yol ortası rastlantılarında.

    bu sebeple bekleyiş kaybettirir aslında ha keza arayış da. çünkü gerçek, yağmuru seyrederken yalnızlığa ağlamaktır.
    doğru insan bu anı içten içe bilen ve bu anı silmek için emek verendir.
    oysa göremeyiz. çünkü yaptığımız şatafatın benzerini bekleriz ilk etapta.

    karizmatik bir merhaba bekleriz belki de o her bayram mesaj atanımızdır. 15 yıldır doğum günümüzü unutmayan ve sadece dost gördüğümüzdür.
    belki okulda sınav dönemi bize de fotokopi çektirendir.

    doğru insan biz teklif etmeden ders çalıştıran, hava soğuduğunda ceketini verendir.
    doğru insan yalındır, doğaldır. bunu bilmek bekleme süresini kısaltır.
    aramak ya da beklemek değil aslolan görebilmektir.

    herkes için doğru insan vardır, önemli olan omzunuza bırakılan ceketteki sıcaklığı hissedebilmektir.

  • "10 yaşında filandım, bir çocuk markasının erkek reyonundan şort veya tişört aldı annem, daha doğrusu ben seçtim, o da itiraz etmedi. dünyalar benim oldu! içinde kendimi en rahat hissettiğim giysilerimdi. saçlarımı, amerikan tıraşı kestirince de kendimi çok beğenmiştim. o halimle bir akrabamızın düğününde kızlar tuvaletine girecektim, orada çalışan biri, “oraya giremezsin! erkeklere girmen gerekiyor” demişti de ne kadar mutlu olmuştum..." demiş oyuncu. hele o son cümleyi okuyunca içim cız etti. 10 yaşında dahi o çocuk kalbi bundan dolayı pır pır ediyorsa, kararına kulp takanlara bok yemek düşer.

  • hepsinin nedenleri farklı farklıdır. fakat konuyu asıl öznesi olan tomris hanım tarafından ele alarak az da olsa çözümleyebiliriz.

    ülkü tamer ile zaten okul arkadaşlığı var. karşılıklı bir aşk vae. çocuklarını kaybetmeleri onlara büyük bir travma oluyor. yıllar içerisinde aşık oldukları, bir birlerini tanıdıkları insandan uzaklaşıyorlar da.

    o son dönemlerinde cemal süreya gibi ince ruhlu ve travmalarına iyi gelecek bir adamla yakınlaşması normal. cemal süreya için ise eserlerinde anafikir olabilecek düzey ve donanımda bir kadına aşk duyması normal. sonuçta şiirle büyümüş, şekillenmiş bir kadın tomris hanım.

    cemal süreya ile çok uyumlu olmadıkları da aşikar.

    büyük bir uyum ve gerçek aşkla bağlandıkları turgut uyar ile ilişkilerini irdelememize gerek yok. zaten gerçek bir aşk.

    edip cansever'in ise diğer sözlük yazarlarınca bolca altı çizildiği gibi sosyal çevre darlığından tomris hanım gibi etkileyici, şiirden hoşlanan ve anlayan bir kadına aşık olduğunu düşünüyorum.

    tabii şimdi böyle hepsiyle birlikte yaşamış gibi yazıyorum fakat tüm yorumlarımı paylaşılan anılar ve ilgili şairlerin eserlerinden elde ettiğim bilgilerle kendimce yazıyorum herkes gibi. belki de olaylar çok farklıdır.

    hepsinin güzel anılarına ve bizlere bıraktıkları eserlere saygı ve sevgiyle diyelim. iyi ki yaşamışlar ve bilmeyip görmeseler de hayatlarımıza dokunmuşlar.

    (bkz: güneş topla benim için)

  • uzayda kaybolan bir astronotun büyük çilesi. uzaylının seninle iletişim kurabilen, isterse seni dünyaya geri gönderebilecek teknolojiye sahip türüne denk gelmişsin ama güneş diyorsun bakıyor, samanyolu diyorsun bakıyor. senden daha açıklayıcı bir tarif bekliyor seni geri gönderebilmek için. sen de ona bakıyorsun, kamera gözlere zumluyor...

  • o çocuk ben olabilirdim.
    sizi temin ederim..

    5 buçuk kilo doğan bir bebektim ben, annem 46 kiloymuş bana hamile kalınca, 9. ayda 72 kilo olmuş. ağırlığının yarısından fazla kilo almış yani. 5 buçuk kilo ve 60 santimetre.. yumuk yumuk tombili bumbik, 1 kilo yanaklı bir bebekmişim.

    ve beni yolda görenler ısırmadan muncurmadan bırakmıyorlarmış..
    işte birgün beni yolda bir prodüktör görüyor, bostancı pazarında.
    bu ne acaip bir çocuk, hemen getirin bana deneme çekimine alalım diyor anneme..
    gidiyoruz çekime, ön eleme yapılıyor. çeyrek finaller, yarı finaller ben hepsinden mutlu ayırılıyorum.
    mutlu ayrılıyorum dediğim, bir sürü cici bebe veriyolar, bol sütlü vitaminli.. besleyici bir şey aynı zamanda..
    daha ne besleneceksem artık?
    neyse..
    son ikiye kalıyorum artık, final oynamak istiyorum zaten..
    finaldeki rakibim geliyor, aman allahım o ne öyle?
    bu çocuk türk değil ki!!
    sarı saçlı maviş bir şey..
    annem sinirleniyor, herkes çok inanmış bana, kıbrıstaki türk temsilciliğinden bile telefonlar yağmış, azerbeycan uyumamış bütün gece..
    ama heyhat! bu çocuk, türk bile değil! bize benzemeyen 1000 kıymetli ya, ben anlıyormuş gibi ağlamaya başlıyorum. annem beni susturmaya çalışıyor. ancak sonucu biliyorum ben..

    o çocuğu seçiyorlar! hiçbirimize benzemeyen o çocuğu..

    ve yıllar sonra bu başlığı görüp iyice anlıyorum.
    1-0 mağlup başlıyoruz biz bu hayata, hem mağlup başlıyoruz hem de her bebe gibi ağlıyoruz. bunda bir gariplik yok.

    not: tüm milliyetçilik duygularımı kullandığım bu yazının tamamı gerçektir. cici bebe türk olsun!

  • sevgili dostum

    biliyorum bu konudaki tonlarca akıl verme ve nasihat yazısından sıkıldın. üstelik hocam böyle şeyler bu ülkede işe yaramaz bu ülkede çakallıklar, yalakalıklar işe yarar da diyebilirsin. ancak dostum bir takım evrensel işler vardır ki eninde sonunda hayatına değer katar zaten sana anlatacağım şeyler iş hayatında kullanacağın excel tablosu değil tüm hayatında kullanabileceğin kurallar.

    evet ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak başlıyorum, toplanın etrafıma

    1. kendini sürekli geliştir

    psikolojik sebep: yetenek teorisi ve büyümeye yönelik zihinsel yapı

    kendini sürekli geliştirmek, iş yerinde ve kişisel yaşamda başarı için esastır. carol dweck'in "büyüme zihniyeti" teorisi, başarıya giden yolda zorlukları fırsat olarak görmemizi ve yeteneklerimizi geliştirebileceğimize inanmamızı önerir. bu yaklaşım, stres ve başarısızlıkla daha sağlıklı bir şekilde başa çıkmamızı sağlar. kısacası dostum iş hayatında karşına bir takım engeller, problemler ve imkansızlıklar çıktığı zaman şikayet edeceğine veya birilerini suçlayacağına tüm bu zorlukları kendini geliştirmek için fırsat olarak göreceksin. örneğin sana hiç anlamadığın bir iş verdiler. hemen ben bu işlerden anlamam diye bağırmak yerine bir durup acaba bu yeni işten bana fayda verecek neler öğrenebilirim diye düşün. belki öğreneceğin yeni beceri sana bambaşka kapılar açacak nereden biliyorsun ?

    tabi sadece işyeri yetmez kendini farklı alanlarda da geliştirmen lazım ve o alanda bol bol okuman, eğitim görmen gerekiyor. örneğin sosyal psikoloji, algı yönetimi, ingilizce ,yapay zeka ve sosyal medya gibi konularda kendini geliştirmen sana müthiş yeni yollar açacaktır.

    kısacası her durumda bu ne olursa olsun mutlaka kazanabileceğin bir avantaj ve öğrenebileceğin bir şeyler vardır. bu yazımdan sırf bunu hatırlasan ne güzel olur.

    pratik uygulama önerileri:

    eğitim ve kurslar: işinle ilgili online kurslar, seminerler veya atölye çalışmalarına katıl.

    mentorluk: alanında deneyimli bir kişiden rehberlik al.

    hedef belirleme: smart (özgül, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili, zamanlı) hedefler belirle ve düzenli olarak bu hedeflerini gözden geçir.

    2. iletişim yeteneklerine yatırım yap

    psikolojik sebep: sosyal bağlantı ve güven

    etkili iletişim yetenekleri, iş yerinde güven ve saygı oluşturur. daniel goleman'ın "duygusal zeka" teorisi, sosyal becerilerin ve empatinin, iş başarısı için kritik olduğunu gösterir. buradan önemli nokta dostum şunu iyice kafana sokman. ne kadar eğitimli, tecrübeli, bilgili ve çalışkan olursan ol eğer üst düzey sosyal becerilerin yoksa iş hayatında da özel hayatında da bir yerlere varman çok zor. insan toplumsal bir varlıktır ve toplum içinde önem kazanmanın en önemli yolu sosyal iletişim becerilerdir.

    pratik uygulama önerileri:

    aktif dinleme: karşındaki kişiyi dikkatli bir şekilde dinle ve anladığını göster.

    vücut dili: göz teması kur, yüz ifadeni kontrol et ve uygun jestler kullan.

    duygusal zeka testleri: kendi duygusal zekanı ölçmek ve geliştirmek için çeşitli testler ve alıştırmalar yap.

    eğitim al : bu konularda algı yönetimi, beden dili, diksiyon, kişisel imaj ve koçluk gibi eğitimler alabilirsin. iletişim becerileri ve algı üstüne alacağın her tür eğitim inan son model spor araba almandan çok daha fayda verecektir sana. çünkü araba eskir ama aldığın bilgi zamanla daha da güçlenir.

    3. çalışma ve yaşam dengesini koru

    psikolojik sebep: stres yönetimi ve iyi olma hali

    çalışma hayatının stresini dengelemek için kişisel zaman önemlidir. bu denge, psikolojik ve fizyolojik sağlığı korur, iş performansını artırır. dostum iş hayatı "sevdiğin işi yap" gibi klişelerden çok farklıdır. en severek yapacağın şey bile iş haline dönüştüğü anda işin rengi değişir. örneğin benim hayatımda en sevdiğim şey kitap okumaktır ama eğer bana kitap okumayı iş olarak yaptığım örneğin yayın evi editörlüğü gibi pozisyon verseler o çok sevdiğim kitaplar gözüme o kadar güzel gelir miydi bilmiyorum. o sebeple iş yaşamında stresi doğal kabul edeceksin. burada mesele stresi yönetmeyi öğrenmek. bağırıp çağırmak veya akşamları beş tane bira içmek çözüm değil ne yazık ki. peki ne yapabilirsin. aşağıya yazıyorum

    pratik uygulama önerileri:

    zaman yönetimi: iş ve kişisel yaşam arasında denge kurmak için bir ajanda veya uygulama kullan. yani neyi ne zaman yapacağını programla. ya babadan kalma defter kullan ya da bu konuda bir ton uygulama var onları indir. kendine haftalık, aylık ve yıllık planlar yap. bu planları aşırı kutsallaştırmadan esnek bir şekilde uygula. örneğin salı akşamları film izlenecekse aman şu raporlara bakayım deme o filmi izle. eğer cumartesi akşamını eşinle veya arkadaşlarınla geçireceksen bundan da taviz verme. iş telefonunun işte kalsın ve özel zamanlarını mutlaka koru. yani düdüklü tencerende buhar biriktirme mutlaka aralarda buharı dışarı at.

    hobiler ve aktiviteler: stresi azaltacak aktivitelerde bulun. bir hobin olsun. ister balık tut, ister kitap oku ister tak çantanı gez. ama mutlaka hobilerine ve sosyal aktivitelere önem ver. bir ton maaş alıp haftada bir kere kafede bile oturamıyorsun o işte sorun vardır dostum.

    fizyolojik ihtiyaçlar: yeterli uyku, dengeli beslenme ve düzenli egzersiz. bu üç silahşor yaşamının olmazsa olmazıdır. yeterince uyumaz, kötü beslenir ve hareket etmezsen biriken stres seni aç piranha balıklarının ete saldırması gibi kemiğine kadar yer bitirir.

    son olarak, çalışma ve yaşam dengesi; bu, modern çalışma hayatının en büyük zorluklarından biri. bizim dedelerimizde olmayan türlü meselelerle boğuşuyoruz. teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı ama bir yandan da zorlaştırdı. örneğin senin deden büyük ihtimal günde yüz elli tane mail ve dört yüz tane mesaj cevaplamaya uğraşmıyor aralarda gidip çınar ağacının altında tahta sandalyede kahvesini höpürdetiyordu.

    bu konuda sana bir tavsiyem daha olacak. yazıyı okuduktan sonra benim kanala gidip oradaki "mutlu bir yaşam için edinilmesi gereken alışkanlıklar nelerdir ? " videomu bir izle derim.

    işte kanalım burada

    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru/

    sevgilerimle