hesabın var mı? giriş yap

  • dün gece ingiliz bir adamla (edebiyatçı/tarihçi bir akademisyen) bira içerken laf lafı açtı ve newton'un color theory'sine geldi. meğer adam newton'un ingilizce notlarını, mektuplarını (latince olmayan yazılmış eserlerini yani) bir hayli incelemiş, dil kullanımı açısından öğrencilerine örnek olarak kullanıyormuş.

    ne alaka color theory ve dil diyeceksiniz ama, newton kendi notlarında mavi rengi "blue" yerine sürekli "blew" olarak yazmış. üstelik tek noktada değil, tutarlı olarak sürekli.

    sabah ayılıp gece neler konuştuğumuzu hatırlayınca, şurada bir düzine örneğine denk geldim: http://www.newtonproject.ox.ac.uk/…alized/natp00006

    "for, a mixture of yellow and blew makes green"
    "as it happens in the blew flame of brimstone; the yellow flame of a candle; and the various colours of the fixed stars."
    "the original or primary colours are, red, yellow, green, blew, and a violet-purple, together with orange, indico, and an indefinite variety of ıntermediate gradations."

    blue'nun etimolojisine bakarsanız "blew" ile akrabalığı görülüyor (anlam olarak değil, yazım olarak) ancak bu yıllarda ingilizce standardizasyonuna dair somut adımlar atılmamıştı, dictionary ile sözcüklerin yazım ve sesletimlerinin ilişkilendirilerek standartlaştırılması 1750'lere denk geliyor. newton'un çağdaşlarının da hiçbirisi blue'yu blew olarak yazmamış, ama kimse de "ne diyon kardeş sen" dememiş. örneğin newton'un rival'ı robert hooke'un newton'a eleştiri mektubuna bakıyoruz:

    "namely that which is most refracted, gives a blue, and that which is least a red"

    dilde standardizasyon için gerçekten güzel ve garip bir örnek.

  • bu lafı diyen bu ülkenin şehitlerine kelle, teröristbaşına sayın, katillerine destan yazdılar, öldürülen çocuğa terörist, ve hepsinin ötesinde ülkeyi kuran atamıza ayyaş diyen bir adamsa sadece acı acı gülümsetir...
    bi de küfrettirir ama ben burada edebimi bozmayacağım şimdi... o anladı benim demek istediğimi...

  • refika’nın tarifleri yapınca güzel olmuyor. ben bunu 12. denememden sonra eşim ellerimi tutup gözlerime bakarak “refika ile olmuyor” demesinden anladım. bir süre ona konduramadım ama sonra düşününce kavradım ki cidden güzel olmuyor tarifleri. özel bir aurası var. o etki alanından sıyrıldığınızda bunu fark ediyorsunuz. ülkemiz için kıymetli bir renk ama izlemelik.

    arda ise çok başarılı. ne diyorsa koyuyorum; içime sinen bir lezzete ulaşıyorum.

  • bugün kasmaması sanırım imkansız. eğer bugün minimum kasmayla yayın yaparsa seneye dekoder satmaya başlar.

    debe editi: nerdeyse hiç donmadı kendisini tebrik ediyorum. dekoder satarsa ilk alıcısı benim

  • kuran'da nur suresi 2. ayet'te belirttiği gibi:

    “zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, allah'ın dinini uygulama hususunda o ikisine karşı merhamet duygusuna kapılmayın. mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun.”

    bakmayın bizim ülkedeki tatlı su müslümanlarına. gerçek islam tam olarak bu. kırbaç ve sopa cezası net olarak kuran'da belirtilmiştir. kaynak verdik, inanmayan gitsin evindeki kuran'dan teyit etsin. bu ülkedeki kadın ve erkek her fert yatıp kalkıp atatürk'e dua etmeli. onun sayesinde bu tarzda orta çağ'dan kalma bedevi adetlerine ülkemizde rastlanmıyor.

  • bence istanbul'u sonunda doğru kişilere emanet ettiğimizin göstergesidir.

    hiçbir başarısı olmayan, ne idüğü belirsiz "kartal imam hatip mezunları" yerine sonunda türkiye'nin en büyük şirketinin ceo'su vs. gibi adamlar yönetecek şehri.