hesabın var mı? giriş yap

  • şüphesiz dünyanın en mal insanları tarafından yönetilen ülkedir. adamların becerebildiği tek şey, halktan alınan korkunç orandaki vergileri ayakkabı kutularına doldurabilmek.

  • zamanında murat murathanoğlu'nun şöyle bir yorumu vardı hakkında:
    "sokakta gördüğünüzde muhasebeci veya inşaat mühendisi olabileceğini düşünebilirsiniz ama basketbolcu olması aklınızın ucundan bile geçmez."
    ufak tefek adamların da basketbol oynayabileceğini gösteren bir adamdı stockton.
    jordan'ın gazabına uğrayıp yüzük alamadan emekli olanlardan o da.
    tabi böyle bir kariyerden sonra yemişim yüzüğünü ayrı konu.

  • akşama ferhunde hanımlar var. çelik saçlarını sallıyor. bir de kızlar niye tişörtlerini kot pantolonlarının içine koyuyorlar?
    az önce geçen arabada çalan şarkı yayaye coco jumbo muydu? her çocuğun evinde de mario var canım. ayrıca o ekose gömleklerden ben de istiyorum.
    lc waikiki diye bir mağaza var. bayağı kaliteli şeyler satıyor, cıvıl cıvıl, egzotik. oradan alabiliriz.

  • güven nedir sorusunu bana sorduran olay.

    böyle bir enty girmiş biriyim sikseler göndermem.

    (bkz: #50362852)

    neyse

    arkadaşım buna izin verdi adamın fırsatı yoktu kız ise ağlıyor tatil tatil diye.

    neyse kız teklif sundu kankimle gideyim o zaman başımda erkek olsun. iyi dedi oda perşembe sabahı arabayla yola çıktılar 800km. haftaya pazar dönecekler.

    adam hoşgörülü bir insan sevgilisine güveni tam izin verdi ama bana o kadar ters geldi ki bırak göndermeyi teklif bile etse baya arıza çıkartırdım sanırım.

    bana godoşluk gibi geldi ama hangi dereceden godoş bilemedim.

    tamam hoşgörülü olmak lazım ama bu biraz fazla. denize gidecekler dağa bayıra çıkacaklar otel ayarlamışlar ama macera olsun diye ilk 3 gün arabada sabahlayacaklarmış plan böyle. direk otele gitmek yok ilk 3 gün karavan tipi gezi yapacaklar 800 km yol 3 günde gidilecek. ibne 20km ortalama ile gider.

    ulan şimdi bunlar denize gidince birbirlerine güneş kremi sürmeyecekler mi lan ??????

    masonluk derecelerinin kalıbını kullanırsak

    örnek

    4.derece: gavat üstadı

    7.derece: gavat ve hakim

    9. derece: dokuzlar'ın seçilmiş gavatı

    13. derece: solomon krallığının gavatı

    14.derece: yüce üstad kutsal kubbe gavat seçilmişi

    19.derece: büyük pontif yüce gavat

    20.derece: düzenli locaların büyük saygıdeğer gavatı

    23.derece: gavat sandığı başkanı

    26.derece: iskoçyalı gavat

    27.derece: gavat tapınağının hakim amiri

    30.derece: beyaz siyah gavat şövalyesi

    32.derece: kutsal sır yüce gavat.

    şiir

    alagavat çocuktum, ufacıktım,
    top oynadım,acıktım.

    buldum yerde bir erik,
    kaptı bir alagavat.

    erik kaçtı kankasına,
    gavat bindi bir ak doğana.

    gavat, yolu şaşırdı,
    kaf dağından aşırdı.

    evet.

    tatilden döndüler ama kız oldukça mutsuzdu bizim salak yoktur birşeyi diyordu dün ortalık karışmış sabah haberim oldu.

    neyse salak sıkıştırıyor kızı dün kız hıçkıra hıçkıra ağlıyor ama birşey söyleyemiyor. kağıt kalem istiyor ve yazıyor.

    -bana dokunmasına izin verdim.

    herşeyin özeti olmuş zaten bu cümle.

    ne demek lan izin verdim vay amk.

  • bu konuda zamanında çok yazıldı çizildi, neden şimdi hortladı bilmiyorum ama:

    nokia, 1990'ların sonlarında işletim sistemi olarak symbian'ı seçti. 9210 communicator ve 7650 gibi cihazları hedefliyorlardı. 8 megabayt ram ve 4 megabayt diske sahip cihazlardı bunlar. linux, bu spesifikasyonlar için uygun değildi. windows ce vardı ama o da işe yarar bir opsiyon değildi. bu yüzden nokia için tek geriye kalan seçim symbian'dı. aslında symbian dediğimiz şey, psion epoc os idi.

    7650 üzerinde kendim zamanında uygulama geliştirmeye çalışmıştım. çin işkencesi gibi bir şeydi. çünkü psion, rom üzerinde çalışan uygulamalar, pil destekli ram ve siyah beyaz ekran için tasarlanmıştı. 7650 gibi bir cihaz için, üçüncü kullanıcıların uygulama yürütmesi için, flash bellekten, ram'a geçirmek gibi, performans öldüren adımlar gerektiriyordu.

    sonra n95 gibi renkli ekranlı cihaz çıktı. uygulama geliştirmek hala imkansız gibi bir şeydi. yani mümkündü ama symbian'ın sunduğu bir platform ve api olarak ortada hiç bir şey yok sayılırdı.

    tam bunlar olurken, apple çok daha iyi teknik spesifikasyonları olan iphone 1 çıkardı 2007 yılında. içinde 128mb ram, 16gb flash hafıza, gerçek bir cpu ve gpu, 18bit renkli dokunmatik ekran... ve en büyük farkı, tamamen bu cihaza göre tasarlanmış bir işletim sistemi. hem de, üçüncü kullanıcılarda uygulama geliştirmeye temelden uygun.

    iphone lansmanına nokia yönetimin verdiği ilk tepki hakkında çeşitli spekülasyonlar döndü. bunlardan biri: iphone çıkar çıkmaz yönetim kurulu toplantısına gönderilir. orada tüm yöneticiler, toplantıda beraber açarlar paketi. ciddi bir rakip olmadığını, fiyatının çok yüksek olduğu sonucuna varırlar. bu yüzden ufak bir pazar payı alacağını, nokia'nın pazar lideri kalacağını düşünürler. başka bir hikayeye göre, benzer bir cihazı ne kadar sürede piyasaya çıkarabileceklerini sorar genel müdür. cevap olarak: zaten çok benzer bir cihazın prototip aşamasında olduğu, çok kısa zamanda isterlerse çıkarabileceklerini söyler mobil cihaz departmanı yöneticisi.

    sonraki senelerde durumun vahameti adım adım belli olur ve o çok büyük mesafe üstünlük hızlıca yok olup, yerini yetişme yarışmasına bırakır. özellikle işletim sistemi konusu nokia'nın sandığından çok daha büyük bir problemi olduğu çok geç anlaşılır.

    symbian'ın olmayacağı anlaşılınca, meego'a odaklandılar ama o da bir türlü rekabet edebilecek bir son kullanıcı deneyimi veremedi. sürekli, önümüzdeki bir kaç aya problemleri çözeceğiz, release edeceğiz diye oyalandı tüm şirket, senelerce.

    kısaca, işletim sistemi veya daha geniş söylemek gerekirse, yazılım tamamen hafife alındı. gerekli ve gerçekçi bir vizyon geliştiremediler.

    hala bir çok şirket bu kafada. alırız işe 50-100 yazılımcı, veririz paralarını, kafalarına vura vura yaptırırız mantığında. ama mesela meego takımı belli bir noktada 2000 kişi ile çalışmaktaydı. nokia'nın elinde çok imkan vardı ve teknoloji konusunda deneyimli ve başarılı yönetimi ve çalışanları vardı. buna rağmen önleyemediler. çünkü yazılım sanıldığının aksine, gerçekten vizyon gerektiren bir alan.

  • aslinda avukat muvekkil diyaloglari na girmistim bu entryyi, istek uzerine buraya da giriyorum.

    (daha muvekkil olmamis bir musteriyle gecen bir diyalogdur aslinda, aradim mamafih daha uygun bir baslik bulamadim.)
    avukat kardesimin basindan geciyor, gecen sene
    yer: rize
    mekan: kardesin ofisi

    m: avukat hanim, ben aileme dava acmak istiyorum
    k: konu nedir?
    m: evlatlik oldugumu ve bunu benden gizlediklerini dusunuyorum.
    k: bunu ailenizle paylastiniz mi?
    m: evet soyledim
    k: ne dediler?
    m: oglum gerizekali misin? 5 cocuktan sonra neden seni evlatlik alalim?