ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
alper potuk
senyoraj
-
kral veya derebeyi hüküm sürdüğü bölgede en üst senyör olduğundan, altının maliyeti ile piyasa değeri arasındaki farkı cukkalarmış zamanında. oradan geliyormuş yani ''senyoraj hakkı'' deyimi. sanırım ''kral hakkı'' da denirmiş buna.
annenin elektronik eşyaları dinlendirme tutkusu
-
hayattaki en büyük arzularımdan birisi şudur: bir gün tek başıma bir anket yapmak istiyorum. türkiye'yi il il gezip çocuklarla konuşacağım. bakalım en sevdikleri şarkıcı yonca evcimik mi... yeter lan. bu yonca evcimik'in yıllardan beri "beni en çok çocuklar seviyor, çocuklar bayılıyor bana, yoncimik'im ben zaten, bebeğim de çıktı, alıp oynuyorlar, fankulübümün çatısı çocuklar, çocuklar beni dinlemeden yemek yemiyormuş, kasetimi alan çocuklar erken konuşuyormuş, çocuklar beni çok seviyor, çocuklar bana bayılıyor, zaten beni çok seviyorlar, en çok beni seviyorlarmış, yonca abla diyorlar bana, çocuklar şöyle, çocuklar böyle..." demesinden fenalık geldi. gidip konuşacağım yarınımızın teminatları çocuklarımızla... diyeceğim ki böyle böyle diyor bu, hakikaten böyle böyle mi?
yoncimik'in bu iddiasını araştırmaktır benim arzum, evet. bu araştırmanın hemen ardından bir başka araştırmaya girişmek istiyorum: jean claude van damme'ın alnındaki şişliğin nedeni ne? ilk filmlerinde "herhalde filmi çekerken darbe aldı van dam" diye düşünüyordum. ama adam toruna torbaya karıştı, alnındaki o pinpon topu büyüklüğündeki şişkinlik aynen duruyor. sebebi ne acaba? gerçekten merak ediyorum.
üçüncü araştırma konum da şu olacak: izel 'i her görüşlerinde ya da izel'in herhangi bir parçasını her duyduklarında "izel yıllardır bir çare bulamadı şu cildine, aslında sesi de kendi de çok güzel, parası da var belli, ama çare bulamadı bir türlü kızcağız... demek ki bu kızın cildinin tedavisi zor" şeklinde geyik çevirenlerin ruhsal dünyalarını çözümlemek.
son araştırma konum ise başlığımızda gizli. annemiz neden elektronik eşyaları dinlendirmek istiyor? sebep ekonomik gerekçelerse bunu neden açıkça söylemiyor bize? neden aşağıdaki diyaloğu yaşıyoruz?
- oğlum kapat hadi şu bilgisayarını biraz...
- bi' dakka bi' işim var.
- oğlum kapat hadi, kaç saatir açık dinlensin biraz...
- ya dur anne bi' dakka
- kapat dinlensin... senin de gözün dinlenir...
bilgisayar dinlense ne olur, dinlenmese ne olur? illa bir dinlendirme tutkusu. bilgisayar... o olmadı, gözümüz. illa dinlendirecekler. ha keza televizyonda da aynı şey. "kapat da biraz dinlensin televizyon"... şimdi bu nedir allahaşkına? televizyona duyulan bu şefkat, bu merhamet nedir? gerçekten anlaşılmaz bir tutku. ha şimdi bazılarınız çıkıp elektronik eşyaları dinlendirmek annelere özgü bir durum değil... bazı tv kumandalarında sleep tuşu var, yani mantık aslında aynı baboli derse; onlara da derim ki o televizyonu o kumandayı yapanların da bir annesi olduğunu unutmayın.
unutmayalım ki bir soni'nin, bir toşiba'nın, bir elci'nin, bir filips'in, bir simens'in de annesi vardı ve bugün kumandamızda sleep tuşu varsa, bu büyük ihtimalle, bu televizyonu-kumandayı üretenlerin annesi yüzünden olmuştur. e sen adama iki de bir "toşiba oğlum kapat şu televizyonu da dinlensin biraz" dersen o da televizyon yaptığında, kumanda yaptığında oraya o sleep tuşunu koyar... haklı mı? bence haklı. delirttiniz çünkü...
guus hiddink
-
takımı aşağı yukarı şöyle yönetiyor:
space-space-space-space-space
tactics - standard - 4-4-2 attacking
ask to pick - oğuz çetin
proceed to match? - yes
space - space - continue game
go on holiday - until next game
yeni doğan bebeğin yüzünü smiley ile kapatmak
-
yüzüne smileyi bırak, instagram hesabı açtım hergün çatır çatır resmini paylaşıyorum. henüz nazar ışınları ulaşmadı. bebek güzel şeydir. ayıp saklanır, bebek değil.
hemen paylaşayım
3 ocak 2022 alkol ve sigaraya ötv zammı
-
aman zaten zararlı, içmeyiverin diyenler için şimdiden gelsin: allah sizin de belanızı versin!
insanların iki gram keyfi vardı, o da kalmadı.
ingilizcedeki en güzel kalıplar
-
1-guess what- bil bakalım ne oldu?
2-be right back -hemen geri döneceğim
3-in other words-yani, başka bir deyişle, başka bir ifadeyle
4-hit the road-yola düşmek
5-thanks to me-benim sayemde, sayemde
6-how dare you-bu ne cürret
7-have a seat-buyrun oturun, oturun
8-time to go-gitme zamanı, gitme vakti
9-give up-vazgeçmek, pes etmek
10-run away-kaçmak, firar etmek
11-about to--mak üzere
12-dig in-yumulun (yemeğe)
13-more and more-giderek daha fazla
14-keep the change-üstü kalsın
15-tell the difference-ayırt etmek, farkı anlamak
16-you have the right--e hakkın var
17-most of us-çoğumuz, birçoğumuz
18-get it-anlamak
19-carry on-devam etmek, sürdürmek
20-do mind-dikkat et
21-what do you mean?-ne demek istiyorsun?
22-long time no see-görüşmeyeli uzun zaman oldu
23-ıt's a piece of cake-bu çok kolay
24-away-uzak
25-take care-kendine iyi bak
26-what a shame!-ne ayıp
27-watch your mouth-sözlerine dikkat et
28-more or less-aşağı yukarı
29-here you go-buyrun, al bakalım
30-never better-hiç bu kadar iyi olmamıştım.
31-run out of-bitmek, tükenmek (süt, şampuan, zaman vs.)
32-ıt's up to you-sana bağlı, sana kalmış, sen bilirsin.
33-by all means-elbette (kuşkusuz)
34-that makes sense.-mantıklı
35-give me a hand-bana yardımcı ol, bana yardım et
36-ı will see to it.-ilgileneceğim, bakacağım, o işi halledeceğim.
37-get out-defol
38-don't get me wrong-beni yanlış anlama
39-it's beyond me-bu beni aşar
40-lets get to the point-sadede gelelim
41-you know what-ne diyeceğimi biliyorsun
42-it's my turn-benim sıram
43-give me five-çak bir beşlik
44-like ı said-dediğim gibi
çal keke çal
-
düşük kültür seviyesi ürünü bir video. insan hakları diye bir şey olmasa videodaki elemanlar ya antik roma'daki gibi köle olurdu veya bilimsel deneylerde kobay.
championship manager'ı kızlara uyarlamak
-
kız gözünden:
ali set to sign for you?
confirm[] reject[] delay[x]
1 hafta sonra:
ali set to sign for you?
confirm[] reject[] delay[x]
1 hafta sonra:
ali set to sign for you?
confirm[] reject[] delay[x]
ahmet made you a new offer
accept[x] reject[]
1 hafta sonra:
ali set to sign for you
confirm[] reject[] delay[x]
you agreed terms with ahmet
ahmet set to sign for you
confirm[] reject[] delay[x]
1 hafta sonra:
ali set to sign for you
confirm[] reject[] delay[x]
ahmet set to sign for you
confirm[] reject[] delay[x]
metin made you a new offer!
accept[] reject[x]
1 hafta sonra
you made an offer to mustafa
ali set to sign for you
confirm[] reject[] delay[x]
ahmet set to sign for you
confirm[] reject[] delay[x]
basri made you a new offer
accept[] reject[x]
1 hafta sonra:
mustafa agreed terms with you, sign?
confirm[x] reject[] delay[]
ali set to sign for you
confirm[] reject[x] delay[]
ahmet set to sign for you
confirm[] reject[x] delay[]
hasan made you a new offer!
accept[] reject[] negotiate[x]
türkçe yetersiz bir dildir
-
e o zaman türkiye'de cumhurbaşkanlığı kasacağına git arabistanda şeyhlik falan yap.
hayır ne dilimizi beğenirsin, ne dinimizi, ne aklımızı, ne izanımızı; hacıt zorla mı tutuyoruz seni burda...
(bkz: seviyorsan git arapça konuş bence)
çağatay uyuşturucu kullanır bana da ikram ederdi
-
öyle bir açıklama ki aşağıdaki gibi bir diyalog geçti sanıyorsun:
-gizem selam :) esrar?
+yok canım almiyim. aa nerde ezicen onu?
-senin sarmısak öğütücü vardı ya geçen geldiğimde göstermiştin. onda öğütürüz :)
+aa sahiden. hiç aklıma gelmemişti.
özcan deniz'in i feel good performansı
-
izledikten sonra soğuk lahmacun yemiş kadar mutsuz olduğum gudik performanstır. o nasıl bir gırtlak kullanımı, o nasıl bir ingilizce, bu nasıl sistem, bu nasıl teokrasi...
vay anasını sayın seyirciler.
so guu so guu... on dakika ara...
http://youtu.be/vbx9rue9mwk
erasmus'a gidip 20 ülke gezen türk kızı
-
"ispanya. bize yakın bir kültür. sıcakkanlılar. yolda adres dahi sorsanız, sizinle ilgilenir, yardım ederler. bunu diğer avrupa ülkelerinde bulamayabilirsiniz. ispanya’da kendinizi, evinizdeki gibi güvende hissedersiniz. "
bu abla burda adres sorsun, ben de o tarafa gidiyorum yürüyelim dersen kezban gibi trip atar ama elin ispanyol'u yapınca kendini evinde gibi hisseder.