hesabın var mı? giriş yap

  • "meh meh meh, kölelik kalktı sanıyorsunuz ama sadece şekil değiştirdi" deyip de yaşadıkları beyaz yakalı kapitalizmiyle köleliği karşılaştıranlar bir zahmet köleliğin nasıl bir şey olduğunu araştırabilirler mi?

    birilerinin sana ruhunla, bedeninle sahip olduğu bir olgu kölelik. sahibin canı sıkıldığı için seni gece uykundan uyandırıp kırbaçlayabiliyor ya da ne bileyim gelip tecavüz edebiliyor. yetmiyor, ondan doğurduğun çocukları satıyor, hatta işleri kötü giderse seni de satıyor. bir şeye sahip olman mümkün değil, çuvaldan bozma kıyafetler giymek, yatağa aç gitmek zorundasın. fazladan bir lokma yesen, bir şey söylediğinden ses tonun sahibinin hoşuna gitmese ya da ne bileyim yanlışlıkla sahibinin gözünün içine baksan ölüm de dahil olmak üzere cezalandırılabilirsin. seni koruyan herhangi bir kanun ya da kurum yok. tam tersine bir şekilde kaçsan, kurtulsan, sahibinin kanunen seni yakalatma hakkı var...

    sen şimdi bunu gidip modern kapitalizmle karşılaştırıyorsun, hatta kendi durumunu bununla özdeşleştirip kendine acıyorsun öyle mi?

  • geçenlerde eşi hakkında çıkan icra-iflas olayını örtbas etmek için tezgahlanmış bir olay gibi geldi bana. bizim o kadar paramız var ki unutuyoruz hesabı. yoksa kim unutur lan o kadar parayı evde. ayrıca zenginler daha pintidir arkadaşlar evden demir paraları bile toplamışlardır merak etmeyin.

  • roma'da turistik bolgelerdeki marmaris carsi misali buyrun efendim aciktiniz mi iceri buyrun diyen garsonlara sahip restoranlar haric yemek yiyeceginiz her yer iyidir. birkac ufak noktaya dikkat ettikten sonra kotu bir sey yemek gercekten zor. nedir bunlar? oncelikle turist kafasindan cikmak lazim. siz oraya bir kulturu yasamaya/deneyimlemeye gidiyorsunuz. roma yemek kulturunde ise en onemli sey yoresellik ve neyin mevsimi simdi sorusu. hangi ayda gidiyorsaniz gitmeden bunu bir arastirin veya vaktiniz yoksa oraya gidince bakin pazarda hangi sebzeler, meyveler var (pazarlari gezmek ayri bir zevk). mesela baharda gidiyorsaniz o unlu enginarlari goturmenin tam zamani! italya'da bizde de oldugu gibi adamina gore muamele var. sadece restoranlarda degil kiyafet satan dukkanlarda bile. bu yuzden siparis verirken bruschetta, makarna, tiramisu uclusunden cikmak cok onemli. hani bunlari soylerseniz de kotu yemek yiyeceginize ihtimal vermiyorum ama kelimenin tam anlamiyla vasat bir tabakla karsilasmaniz cok olasi. e zaten 3-5 gunlugune gidiyorsunuz bogazinizdan sadece mukemmel seyler gecmeli! o yuzden mumkun oldugunca gunun menusu, ayin menusu tarzi seylerden siparis vermeye calisin, pisman olmayacaksiniz.

    ben sahsen gitmedim ama vedat milor ustadin tavsiye ettigi su restoran var: (bkz: la gatta mangiona). dedigine gore sehirdeki en iyi napoli usulu pizza burada yenirmis. (farki ne ola ki diyenler icin sehirde dolasirken goturdugunuz dilim pizzalar roma usulu oluyor)
    bu da ilgili videosu,
    https://www.facebook.com/…50279041837378&permpage=1

    bizim gittigimiz restoran ise yeni nesil restoranlardan urbana 47 idi. buradaki yemeklerin karbon ayak izi* sifir. yani her sey roma ve cevresinden geliyor. dolayisiyla her sey cok taze. bulundugu sokak da aksam yemekten sonra takilmak icin oldukca canli. ayrica yukaridaki bahsettigim olayi desteklemek gerekirse, ben artik son gecem oldugu icin tiramisu yemeden gitmem modundaydim. orada bulundugumuz zaman ise kestane ayi imis. neredeyse butun yemekler kestane ile ilgiliydi. neyse efendim ben tatli olarak tiramisu soyledim kiz arkadasim ise kestaneli bir tatli. aradaki farki kelimelerle anlatmam imkansiz. biri cennetten dusen bir lokma iken digerinin hicbir esprisi yoktu acikcasi. o yuzden en basta soyledigim uzere restoran muhim degil onemli olan mevsimine gore siparis vermek!
    http://www.urbana47.it/

  • bu tip yıllarca halkların kardeşliği, izmirli kızı öpmek vb diye şiirler yazdı, eline fırsat geçince sadece kendisi öpüştü.

    yıllarca batılılara siz doğuya gelmiyorsunuz, hakkari'yi görmediniz diye sitem eden adam muğla/ köyceğiz'de çiftlikte yaşıyor.

    ekşi elmalar filmi hakkari'de geçiyor, izlerken ya bu hakkari ne güzel bir yermiş diye düşünmüştüm meğer köyceğiz'de çekilmiş,

    ee aslan parçası bize kızıyordun niye hakkari'ye gelmiyorsunuz diye ulan sen hakkari'de geçen filmi muğla'da çekmişsin, herkes parayı bulana kadar solcudur.

  • retrospektif baktığımda kariyeri film senaryosuna en uygun basketbolcu olduğunu görüyorum.

    ufak bir kasabada doğup keşfedil. lige yabancıların küçümsendiği yıllarda gir. kariyerinin başında bocala. çalış, çalış, çalış.

    allstar olarak kendini kanıtla. oynadığın en yetenekli ve en yakın arkadaşın takımdan ayrılsın. çalış, çalış, çalış.

    süperstar olarak kendini kanıtla. nba finaline çık, 2-0 önde ve 3.maçta da farklı öndeyken nba tarihinde görülmediği kadar çok serbest atış düdüğü çalınmaya başlansın. dramatik şekilde seriyi kaybet. çalış, çalış, çalış.

    mvp olarak kendini kanıtla. normal sezonu açık ara önde ve favori bitir ama ilk turda elen. çalış, çalış, çalış.

    zirve dönemin geçiyor derlerken yine kariyerinin sonuna gelip şampiyonluk kazanamamış önemli oyuncuların bir araya geldiği kadroya lider ol. takımın en skorer ikinci oyuncusu sakatlanıp sezonu kapasın. kimse şans vermezken playoff'ta son şampiyon lakers'ı süpür, geleceğin üç mvp'sini barındıran thunder'ı ez, finalde rakip daha önce finalde karşılaşıp yenildiğin bu sefer üç hall of fame oyuncuya sahip daha güçlü bir heat olsun. hasta ol, serinin büyük kısmını 39 derece ateşle oyna. geriye düş, geriden gelip şampiyonluk kazan.

    bayrak adam olarak kariyerinin başından sonuna takım değiştirme. lige girdiğinde dalga geçilen takımını saygın bir takım halinde bırak. başlattığın uzun şutör akımıyla oyunun oynanışını değiştir. en çok sayı atanlar listesine tepeden gir. hall of fame seçil. forman emekli edilsin. heykelin salonun önüne dikilsin. ismin şehirde bir caddeye verilsin. pozisyonunda tarihin en iyisi olarak anıl.

    ne hayat ama!