hesabın var mı? giriş yap

  • yapılan bir yorumdan türkiye'nin özetini anlayabileceğiniz haber.

    "ali vural 17.2.2012 12:38:00
    yorumlara bakiyorumda,istemeyenler,cekemeyenler camur atmaya baslamislar bile.."

    ki bu en beğenilen yorum.

    akpli kafası dediğimiz tamamen örnekteki gibi işte. insanlar akla ve mantığa dayalı bunun olamayacağını, olsa bile % kaçının türk malı olacağını merak etmişler. adam direkt olarak dayamış cevabı: çekemeyen anten taksın!

    arkadaş işte bu kadar sorgulamaktan, düşünmekten uzak olduğunuz ve her söylenen şeye 'alkış' tuttuğunuz için bu hâle geldik. yazık, çok yazık.

  • çok şaşırtıcı. kim böyle bir kariyerin üstüne, 70 yaşında, düşük seviyede sayılan bir takıma hocalık yapmaya gider. para desen, başarı desen ihtiyacı yok. unutulmaya gidiyor diyenler de yanılıyor. her hafta maçları ve sonuçlarını millet takip edecek. önceden bir gündeme geliyorsa şimdi beş gelecek. pana liderden 1 puan geride. hiç dönmesini istemem ama hasbelkader şampiyon olursa okan'ın ilk tökezlemesinde humeyni gibi döner

  • devlet kendi insanına turist kadar değer vermezse, turist neden versin? diye sordurtan durum.
    ya adamın kafası baya iyidi, ya da o da durumun farkında olduğu için, bana nasılsa bir şey olmaz diye şansını denedi.

  • bi gün, kurstan bir arkadaşım, işyerim civarından geçerken aklına geliyor beni arıyor, hatırımı soruyor. gelsene diyorum, bir çayımı iç, hem görüşmüş oluruz. bir duraksıyor, nefes alıyor, yok diyor, başka zaman. ısrarımı seveyim, hazır diyorum gelmişsin buraya kadar, çık işte yukarı. tamam geleyim de, şey diyor, az önce soğan yedim ben, çekiniyorum o yüzden. saçmalama diyorum, lafı bile olmaz, biz her gün yiyoruz n'olacak allasen. ikna kabiliyetimi yitireyim. neyse, çıkıyor bu yukarı. sarılıyoruz. ben bayılmışım. allah'ım böyle bir koku olamaz. çocuk sürekli anlatıyor, ben daimi gülümsüyorum filan ama, hoşbeşten fırsat bulunca ilk şunu soracağım: soğanı tarlasıyla birlikte mi yedin arkadaşım sen? o nasıl bir soğan yemektir? renkten renge giriyorum, imkanı yok o kokuyu defedemiyorum abi. taktım bi kere. sanki karşımda bizim hüseyin değil de, bir baş soğan oturuyor. kendisi oradan buradan laflarken ben hüseyin'i ince ince kıyıyorum, pembeleşinceye kadar kısık ateşte çeviriyorum. o koku gitmiyor. bi yarım saat sonra kalktığında tekrar sarılıyorum. yaşama sevincime.

  • https://twitter.com/…luk/status/1463522572243451917

    1) kifayetsiz erdoğan’ın iktisadi temellerden tamamen uzak ekonomi yönetimi, liyakatsiz bürokratlar ile birleşince, ülke kaosa sürüklendi. türk lirası serbest düşüşe geçti. mutfaklarımızda büyük bir yangın var. marketlerde karne uygulamaları başladı. esnafımız satacak mal bulamıyor.

    2) şahıs ve şürekâsı açık ve net söylüyorlar: “ülkeyi o kadar fakirleştireceğiz ki, yurt dışından gelenler çok ucuza insanımızın emeğini sömürebilecek.” ülkenin geleceği ile ilgili tek vaatleri sömürülmenizdir. satacak bir şey kalmayınca, fakirliğimizi satmaya karar verdiler.

    3) ey şahıs, ey ucube rejim, ey yarı cahil kadrolar, ey bu ucube koalisyonun dilini yutmuş küçük ortağı, bellidir ki sizde akıl galip gelmeyecek. anayasamızın bize tanıdığı hakları kullanarak, milletimizin sesini dinlemek üzere, “haydi meydana” diyorum. ilk mitingimiz mersin’de!

  • hatırladığım kadarıyla bu dergide internet köşesi tarzında bir sayfa olurdu. içinde de ''ahan da bunlara girebilirsiniz'' tarzında çeşitli internet sitesi önerileri vardı.

    eve ilk internet bağlattığımız ilk günler, doğru düzgün hiçbir internet sitesinden haberim olmadığı için miço'da önerilenleri deniyordum.

    hatta hepsiburada'ya ilk defa miço sayesinde girmiştim. meğer sonra anladım ki doğan grubu, kendi dergisinde kendi alışveriş sitesini promote ediyormuş lol.

    miço kartımı da şöyle bırakayım da kıskanın az.*

  • uluslararası hukuka göre hala suriye'ye ait olan, fakat üzerinde israil tarafından amerikan-israil ortaklı bir şirkete (genie energy ltd.) petrol çıkarma lisansı verilen bölge. üstelik petrol çıkartacak olan şirket ilginç isimleri bünyesinde bulunduruyor. stratejik danışma kurulunda rupert murdoch, dick cheney ve dünyanın sahibi lord jacob rothschild da var. şirketin başkanı effie eitam ise 1973'te yom kippur savaşı'nda suriyelilerle savaşmış eski bir general ve politikacı. hatta bakanlık da yapmış ve 2004'te filistinlileri karanlığın dibinden çıkmış yaratıklar olarak tanımlamış ve hepsini öldürmemiz lazım gibisinden laflar etmiş. kısacası suriye'nin iç savaş halinde olmasını israil golan tepeleri üzerinden çok güzel değerlendiriyor.

  • bir finlandiyalının dev gibi bir şantiye haline gelen istanbulla ilgili yorumu:

    "1453'de almışsınız ama, daha hala yerleşememişsiniz"

  • başlık: sınıf arkadaşıyla milli olmak

    1.selam arkadaşlar 17 yaşındayım lise 3 um.bizim sınıfta güzel bir kız var aramız çok iyi, tenefuste ben onun dizine yatiyorum bazen o benim dizime yatiyor bazen opuyorum o beni opuyor dudagiyla felan oynuyom hic hisey demiyor kicina saplak atiyom onada bisey demiyor ben artik dayanamıyorum beyler sizce ne yapmalıyım :d
    (17.05.2015 08:38 • trivela51)

    2. e artik siklerinizi tokusturmanin vakti geldi
    (17.05.2015 08:38 • sizindekusunuzvarmi)

  • çocukken ışıklı ayakkabıya sahip olanların fazlasıyla zengin olduğunu düşünürdüm.
    bir gün babama ne zaman zengin oluruz dedim, yarın dedi.
    inandım, yemin ederim inandım.
    sabah kalkarken zengin olacağımızı düşünerek uyandım güne.
    belki dedim ışıklı ayakkabım olur.
    olmadı, hiç bir şey değişmemişti.
    iki katlı bir evde oturuyorduk, müstakil bir ev.
    evin tek erkek çocuğu olduğum için şımartılmam gerekiyordu ama durumumuz yoktu.
    bende kendimi şımartmak için, alt kattaki odaya taşınıp, kendime genç odası yaptım
    yalnız ne oda ama..
    öyle ferrari genç odası takımı yok, somya üzerinde uyuyorum.
    oyuncaklarım yok ki, somyanın altındaki mavi leğene doldurayım.
    gazeteden kuponla elektrikli bir soba biriktirmiştim, yalnız çok şaşalı ha..
    odun maketleri vardı, şömine havası yaratıyordu.
    velhasıl uzun bir aradan sonra babama aynı soruyu tekrar sordum, baba dedim ne zaman zengin oluruz?
    odama baktı, bana baktı, sobaya baktı.
    kaloriferli bir evde oturursak o gün zengin oluruz dedi.
    askere gidip geldim yeni bir eve taşındık, güneş enerjisi var kaloliferi var..
    gittim yanına, can alıcı soruyu sordum..
    baba dedim zengin olduk mu?
    ev bizim olsaydı zengin olurduk dedi.
    babam sanki bilge bende öğrencisiyim, sürekli beni cevapları tokatlıyordu. zaten ışıklı ayakkabıda alamamıştık.
    otuzuma yaklaşırken, ev aldı babam.
    inşaat halinde, onunca katta bir daire, haftada bir gün çıkıp eve bakıyoruz.
    babam bakıp seviniyor, ben çıktığım merdiven basamakları nedeniyle söyleniyorum.
    baba dedim zenginlik zormuş, fakirken iyiydi..
    gel zaman git zaman evimize taşındık, kendi evimiz.
    kendi odam, baza üzerinde uyuyorum, gençliğimin rüyası masaüstü bilgisayarım ayrıca elbiselerimi koyacağım şahsıma ait dolabım var.
    baba dedim, zengin olduk mu ?
    bilge vermiş cevabını ; oğlum biz zaten hep zengindik.
    biz gerçek bir aileydik, hayallerimiz vardı, mutlu bir dünyamız.
    her şey çok zordu, ama bir o kadar güzeldi.
    baba dedim gariban edebiyatı yapma,
    şimdi biz zengin miyiz değil miyiz?
    ben direndim o devam ettirdi,
    kendi evin olsun, zengin olursun dedi.
    babamı trafik kazasında kaybettim, trafik sigortası kaza nedeniyle tazminat ödedi.
    annem aldığı tazminatı bana verip kendime ev almamı istedi.
    şimdi bir evim var,
    ama zengin olduk mu diye sorabileceğim babam yok.
    benim zenginlikten anladığım, vallahi de billahi'de beraber gülebileceğin bir ailem olmasıydı.
    küçük dünyanızda mutlu olmaktı, bağlılıktı ve sevmekti en fazla.