hesabın var mı? giriş yap

  • “içerisinde bulunduğumuz sezonda süper lig, türkiye kupası, uefa avrupa konferans ligi olmak üzere 3 kulvarda da hedefleri yolunda mücadelesine devam eden futbol a takımımız için yarım sezonluk bir planlama yapılmıştır.”

    sezonluk kelimesini yamalak ile değiştirirseniz açıklama ve durumumuz anlamından bir şey kaybetmiyor

    debe editi: ilk debem maalesef 3.5 sene önceki büyük umutlarımın büyük hayal kırıklığına ve hevessizliğe dönüşmesi sonucu geldi. #132229085 nolu entry'e ben de katılıyorum. ismail hocaya başarılar diliyorum.

  • şehirler arası otobüste telefon konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla adam kayın validesini kaybetmiştir. sağı solu arar kefendi cenaze işlemleriydi selaydı falan hazırlıklar yapılır. sonra telefon çalar.

    x: efendim bacanak
    y: ...
    x: evet
    y: ....
    x: nasıl ölmemiş
    y: ......
    x: geri mi canlanmış
    y: ....
    x: ee napacaz ya selayı falan verdirdik kayıncı da kefen almaya gitti.
    y: ....
    x: geri ölme ihtimali var mı
    y: ....
    x: iyi napalım yarına kadar ölmezse durumu millete açıklarız artık. doktor hatası diye.

  • batı dünyasında da kabul gören alternatif tıp yöntemlerinden biri.

    gerçekte ise 5000 yıl boyunca medikal tedavi olarak uygulanmıştır. çok basit bir şekilde, vücudun fiziksel fonksiyonlarını iyileştirmek için özellikle ağrı bölgelerine çok küçük çelik iğneler sokmaktır.

    bu tedavi yönteminin ilk bilinen kaydı, 4700 yıllık huang di nei jing içinde bulunmuştur. bu dünyada bilinen en eski medikal yazınlardan biri olarak kabul edilir. bu yöntemi yazıya geçiren ise çin tıbbının babası kabul edilen shen nung'dur. nung, daha avrupa dünyası bu gelişmeler hakkında hiçbir şey bilmezken, dolaşım, nabız ve kalp ile ilgili birçok bilgi ve tedavi yöntemi yazıya geçirmiş, birçok teoriye imza atmış bir hekimdir. bu yöntemi ise kendisi bulmamış, daha önceden de bilinen bu tedaviyi yazıya geçirerek gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamıştır.

    yöntemin temelinde, nung, vücudun her yerinde akan bir enerji olduğu üzerine bir teori geliştirdi. bu enerji gücüne çin tıbbında qi denmektedir. ona göre qi, ruhsal, duygusal, zihinsel ve fiziksel gerekli hayat aktivitelerini içermektedir. bir insanın sağlığı ise qi'nin damarlardaki akışı ve yin yang in evrensel gücü tarafından belirlenir. eğer vücuttaki qi akışı yetersiz veya dengesizse, yin yang de dengesiz olur ve bu şekilde hastalıklar meydana gelmektedir.

    qi, vücudun her iki yanında aynı olan meridyenler veya özel yollar boyunca vücutta dolaşır. vücudun yüzeyinde dikey olarak yukarı ve aşağı doğru uzanan on dört ana meridyen ve bunlardan vücudun her yarısında on iki organ meridyeni vardır. ayrıca eşleşmemiş iki orta hat meridyeni vardır. akupunktur noktaları, meridyenlerin cilt yüzeyine geldiği ve iğneleme ile kolayca ulaşılabilen özel konumlardır. aralarındaki bağlantılar, yin yang arasında bir denge olan qi'nin eşit dolaşımını sağlar. enerji sürekli olarak bu yollarda yukarı ve aşağı akar. engellendiklerinde yin yang'in dengeden çıkarak hastalığa neden olduğu söylenir. akupunkturun ise bu dengeyi sağladığı söylenir.

    bu yöntem aynı zamanda alkol, sigara ve uyuşturucu bağımlılığını tedavi etmek için de kullanılır. bu sayede, vücudun bu maddelere karşı olan fiziksel bağımlılığıyla başa çıkılabilmektedir fakat zihinsel bağımlılık ve alışkanlık varsa bundan kurtulmak tedaviyle pek de mümkün değildir. bu sebeple, bağımlılıklarda bu tedavi yöntemi tam anlamıyla başarılı olamamaktadır.

  • hdp seçmeni de bizim gibi bir kg ete 160, 1 kg domatese 30, 1 kg tavuğa 65, 1 kg muza 35, 1 kg hıyara 40, 1 tek maydanoza 10 tl veriyorsa daha doğrusu veremiyorsa mansur yavaş' a oy verir. çünkü artık iş siyaseti, ideolojiyi, kimlik bunalımını falan çoktan aştı. iş artık hayatta kalmak veya kalamamak seviyesinde.

  • fiyatlar hakkında diyecek bir sözüm yok. gemi azıya aldılar artık. iki ay sonra daha yazın başında 1000 liraydı şimdi 2000 olmuş deriz. yalnız bu modeli her jenerasyonda parlatıp satabiliyor olmaları daha çok ilgimi çekiyor. milyon çeşit model arasından yıllardır üretilen ve klasik haline gelmiş bir elin parmakları kadar modeli var adidas'ın. onlardan birisinin de bütün pazarlama stratejisini afro-amerikalılar üzerinden kurmuş olmaları pek tuhaf. bu modelle özdeşleştirdiğimiz beyaz sporcu veya sanatçı neredeyse yok gibi bir şey.

    normalde 1970'li yılların başında basketbol ayakkabısı olarak çıkmış bir model. önce kareem abdul-jabbar sonra neredeyse bütün zenci nba oyuncuları bunu giymeye başlayınca satışlar patlıyor. tahmin edebileceğiniz üzere çok kısa sürede sahalardan sokaklara iniyor. ilk beş yılında sadece üç farklı renkle sunulurken sonraki on yılda rap müzik yükselişe geçince sokaktaki konumunu run dmc ile sabitleyip her mevsimde onlarca farklı model satışa sunuluyor.

    üç bant eşofman ve superstar ise resmen run dmc'nin iş kıyafeti haline geliyor. yetmiyor my adidas adında bir şarkı çıkarıyorlar. basketboldan sonra haliyle rap müzik, break dans vb. zenci kültürüyle özdeşleşiyor. adidas bakıyor bu iş zencilerle yürüyor, doksanlarda aynı stratejiyi devam ettiriyor. yeni run dmc albümü ve tekrar popülerleşen old school akımını yakalayıp missy elliot, nelly vb. döneminde ne kadar meşhur zenci varsa sponsor oluyorlar. sonuç ortada. bugün bir milyon farklı modeliyle her sezon mağazalarında yer alıyor.

    hatta 2005 yılında coşup 35. yıl diyerek özel bir seri çıkarmışlardı. o kadar çok model vardı ki mağazada aklınız çıkıyordu. onun üzerinden dahi 15 sene geçmiş. ayakkabı olmuş 50 yıllık. tabi ki zamanla bir çok değişime uğradı lakin yarım asır boyunca aynı modeli satabilmek boru değil. en son pharell williams ve saz arkadaşları her yerde bu modeli giyerek reklamını yapıyordu. son zamanlarda popüler kültürden koptuğum için hangi esmer kardeşlerimizi kullanıyorlar bilmiyorum.

    segmentasyon, ne bileyim hedef kitle vs. diyebilirsiniz. o kadarını ben de tahmin ediyorum fakat bu ayakkabı stan smith gibi direkt bir beyazın adı verilerek, ya da hedef kitlesi direkt afro-amerikalılardır gibi bir strateji ile piyasaya sürülmemiş. sporda süper star kavramının yeni yeni oturduğu bir dönemde zenci yıldızların parlamaya başladığını ön görerek tasarlamışlar. tek bir yıldızın görüp bunu giymesi ile klasik haline gelmiş.

    kareem abdul-jabbar'ın demesine göre model piyasa sürülmeden önce sponsorluk vs. bir durum yokmuş. kendisi bir gün mağazada görüp beğenmiş ve satın almış. reklam işi sonra başlamış. bu dönemde piyasaya sürülüp ertesi yıl üretimden kaldırılmış onlarca basketbol modeli var adidas'ın. anlayacağınız superstar hem isim hem model olarak hedefi on ikiden vurmuş.

    fiyatlarla ilgili aklıma başka bir şey geldi son dakika. bunu doksanlarda gurbetçiler gelip türkiye'den alırdı daha ucuza satıldığı için. almanya değilse bile almancılar kıskanırdı türkiye'yi. eğer başlık altındaki almanya fiyatları doğru ise bugün tam tersi hale gelmiş.

  • debe editi: destekci arkadaslara tesekkur ederim, fumeci, ticaret bakanligi ve kadikoy belediyesi ucgeninde isi cozmeye calisacagim, gelisme oldukca burayi editleyecegim.

    istanbul'da goztepe medical park yanindaki fabrika satis magazasinda yasanan hadise.

    aslinda olayi daha da ilginclestiren kisim su; itimat gramaji belli olan ambalajli fumeci smokehouse urunlerini satiyor ve urunlerin uzerinde zaten acik acik gramaj ve barkod yazarken bu urunu alip tekrar tartidan geciriyorlar.

    bu duruma itiraz ettigimde kasaplar dahil zaten her yerde boyle oldugunu iddia ettiler. tarttiklari tabagin darasinin hesaba katildigini, ufak gramajlarin es gecildigini soylediler. ufak gramaj diye bahsedilen sey yaklasik 10 gram, aldigim sarkuteri urunu ise 97 gram.bu da görsel.

    bir kiloda az gibi gozukse de bu miktarda hesaba arti %10 civari yansiyor. paketli urunu almayip kestirmek istedigimi soyledigimde yine fark etmeyecegini, bu sekilde tartilacagini iddia ettiler.

    fumeci smokehouse urunlerini kendisinden daha pahaliya tabii ki satabilirler, buna bir itirazim yok ancak gerek hazir ambalajli urunun tekrar tartilmasi gerek sifirdan kestirsem bile ayni gramajin eklenecegini iddia etmeleri bana biraz ahlaksizlik boyutunda geldi, yine de emin olamadim.

    tuketici hakem heyetine basvurmayi ve fumeci smokehouse ile iletisime gecmeyi dusunuyorum. tecrubeli yazarlarin yesillendirmelerine ve konuya dair aydinlatmalarina da acigim.

    pesin edit: "baska yerden alsaydin madem, neden buradan aldin" diye soranlar olabilir. magazada cigirtkanlik yapip "fotosunu cekiciim bunun sizi sikayet ediciim" demek istemedim, aldim ve pasa pasa evime gelip cektim.

    edit 2: fumeci'nin urunlerini carrefour ve itimat'tan daha kucuk diyebilecegim baska yerlerden de temin ettim, kimse tartmadi, uzerindeki barkodu okuttular.

    edit 3: tuketici hakem heyeti yerine zabita ve belediyeye basvurmam tavsiye edildi. dogru, su an 10 liramin pesinde degil 10 liralarin pesindeyim. 175'i aradim, bu tarz seyler icin e-devlet uzerinden haksiz fiyat artisi sikayet bildirimine yonlendirildim o da henuz yanit vermiyor. ayrica fumeci'ye de yazdim. gelismeleri yazacagim.

    edit 4: fumeci satis muduru ile irtibata gectim, cok ilgili davrandi uzun uzun konustuk oncelikle kendisine tesekkur ederim. pazartesi itimat ile konuyu goruseceklerini belirttiler, yapilanin yanlis oldugunu onayliyorlar.

    edit 5: fumeci'nin sahibi denildigi gibi benimle bugun irtibata gecti, itimat ile gorusulup pakedin tartilmadan direkt okutulmasi uzerine anlastiklarini ve 2 gun icinde gecilecegini anlattilar. yani mevzuyu fumeci kanadindan cozduk. bugune kadar satilanlar ve iceride bana yapilan ukala muamele de yanlarina kar kaldi. fumeci urunlerini de bundan sonra gider sadece yerinden alirim sanirim.

    edit 6: itimat'in sahiplerinden bir beyefendi benimle sahsi telefonu vasitasiyla iletisime gecti, yasanan duruma dair uzgun olduklarini, universal barkod sistemiyle hazir paketlerin de tartilmadan kasadan gececegini ve hatta kendi tespit ettikleri kaymak vb. urunlerin de artik net agirliginin hesaplanarak verilecegini tarafima iletti.

    destek olan herkese tesekkurlerimi sunuyorum. lutfen olayi normallestirmeye calisan pastane, baklavaci ve kuruyemiscilere gecit vermeyin, hakkinizi arayin.

  • mikroplar tarafından ayağa kaldırılmakla sonuçlanır. geçirdikleri mutasyondan dolayı "abi iyi misin, bir şeyin var mı?" diye bile sorabilirler.

  • osmanlı imparatorluğu'nda padişahlarla vezirlere yapılan alkış merasimini yöneten saray memurlarına verilen isimdir. bir nevi şakşakçı başı diyebiliriz. :)

    sefer, cülus, bayram vb. gibi merasimlerde alkış çavuşlarının emrindeki alkışçılar padişahları yahut vezirleri alkışlardı. bu alkış esnasında da ''uğurun açık olsun, devletinle bin yaşa, mağrur olma padişahım, senden büyük allah var'' gibi övgüler sarf edilirdi. bu alkış merasimleri devletin ihtişamlı dönemlerinde oldukça kalabalık ve büyük bir organizasyon olurdu. devletin güçten düştüğü dönemden itibaren ise daha küçük ölçekli törenler yapılmıştır. osmanlı saltanatının sonuna kadar da devam etmiştir.

    tanzimat dönemine gelindiğinde alkış çavuşları lağvedilmiş, yerlerini hassa hademeleri ve mızıka-yı hümayun hademeleri almıştır.

    sultan mehmed reşad'ın başkatipliğini yapan halit ziya uşaklıgil anılarında alkış merasimlerine dair şunları yazmıştır:

    ''hademe arasında bir de alkışçılar diye tabir edilen bir zümre vardır ki sırasına göre altı, sekiz, on kişiden oluşarak, tam hünkarın arabasının geçeceği bir yerde, halka halinde toplanırlar ve gür bir sesle bir şeyler söyleyerek, alkışlarlardı. galiba eski osmanlı padişahlarının haşmet zamanında ''mağrur olma padişahım senden büyük allah var'' diye bağırıldığı hatırımda, belki de yanlış olarak kalmış bu alkışın sözlerini hiçbir zaman anlamak mümkün olmamıştı. böyle sekiz on ağızdan bir gulgule halinde çıkan bu gürültü bende bir merak halinde olurdu. nihayet soruşturmaya mecbur kaldım. sözler: '' yardımcın allah ola. yaşın uzun ola'' diye başlar ve kim bilir nasıl bitermiş.''

    kaynaklar:
    + mehmet zeki pakalın - osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü - meb yayınları.
    + abdülkadir özcan - ''alkış'' - tdvia - cilt: 2.
    + halit ziya uşaklıgil - saray ve ötesi - yapı kredi yayınları.