hesabın var mı? giriş yap

  • arap ülkeleri bile türkiye'den çok daha zekice idare ediliyor. bizimkilerin şirazesi iyice kaydı. araptan çok arapçı olduk. en az 1 milyon filistinli göçmenin geleceği söyleniyor türkiye'ye.

    çakma polat alemdar kılıklı fake abdullah çatlı da, ikinci ahmet davutoğlu olmaya aday şekilde açıklamalar yapıyor temel reisin yanında. bir arap kazığı daha yemek için çok hevesli yani, başımızdaki arap aşıkları.

  • yıllardır dikkat ederim piyasadaki tüm biralar arasında bu tombul efes pilsen'e has bir tat var. fakat bu tadın çok da övünülecek bir yanı yok. benzetme yapacak olursak da çocukken balkondan aşağıya bakarken ağzına balkon demiri denk gelmiş herkes anlayacaktır. kesinlikle efes pilsen içtikten sonra ağızda kalan tat işte bu balkon demirinin keskin ve metalik tadı gibi arkadaş.

  • mel gibson'ın oynadığı fidye (diye hatırlıyorum cine 5 in digiturk gibi oldugu zamanlardan e tabii küçüğüm hatırlayamadım) diye bi filmdi. adamın çocuğunu kaçırıp zibilyon şaklabanlıklar yaptırıyorlardı. ulan ne korkmuştum beni de ya kaçırırlarsa diye. sonra babam olm biz fakiriz seni kaçırmazlar demişti de ilk defa o zamanlar fakir olmamıza sevinmiştim.

  • meali: "işaretin lazım zira benim savunacak peşinden koşacak kendi doğrularım yok"

  • uzun zamandır ağır bir mobbinge maruz kalıyorum, bir süredir de istifa etmeyi düşünüyordum, nihayet son gün yaşanan seviyesiz saçma sapan kavga sonucu yeter artık diyerek yaptım.

    çok büyük bir rahatlama hissettim, tıpkı yeniden nefes almak gibiydi, meğerse yavaş yavaş tükeniyormuşum, hâlâ üstümde bir gerilim var sanki yüksek gerilim hattına tutulmuş gibi. şimdi bu stres ve gerilimden arınıyorum, her günü bir öncekinden daha çekilmez yapan, sizi canından bezdiren bir yerde vakit kaybetmeye gerek yok.

    edit: hede düzeltmesi.

  • tımarhanelerin başhekimlerine mektup açıklaması ile sunduğu metin, beni benden almıştır. yakarışı, yüzevurumu hatta onların yüzlerine tükürüşü aynen de şöyledir;

    baylar,
    hukuk ve gelenek, sizlere insan aklını değerlendirme hakkı tanıyor. bu muazzam ve haşmetli yetkiyi muhakeme yeteneklerinizle kullanmanız gerekmektedir. lütfen gülmeme izin verin. uygar toplumların, alimlerin ve yöneticilerin bu bönlükleri, psikiyatriye sonsuz bir doğaüstü bilgelik ihsan ediyor. mesleğinizin konumu önceden karara varmakla ödüllendiriliyor. burada biliminizin geçerliliğini de, akıl hastalığının varlığına dair şüpheleri de tartışma amacımız yok katiyetle. fakat, akıl ile maddenin arasındaki karışıklığın at koşturduğu yüz tane afra tafralı patolojik tanıdan, hâlâ kullanıldığı belirsiz yüz tane sınıflandırmadan kaç tanesinde, sizin bir çok esirinizin yaşadığı aklın dünyasına yaklaşmak için içtenlikle çaba gösterilmiştir? örneğin, sizden kaç kişi bir şizofrenin kendisine dadanmış rüyaları ya da imgelerinin karmakarışık bir kaç kelimesinden yakın?çok az kişiye nasip olacak bir görev için sizi eşit bulmamamız şaşırtmıyor. fakat sizi, darkafalı ya da değil, sadece belirli insanlara verilen bu yetkiyi, araştırmalarını aklın tahakkümünü müebbet hapisle cezalandırmayı tüm coşkunluğumuzla protesto ediyoruz. hem de ne hapis! hepimiz biliyoruz ki;hayır, çoğunluk tarafından bilinmiyor- tımarhaneler, akıl hastaneleri olmaktan uzak, yatanların bedava ve kullanışlı işgücü sağladığı ve vahşetin tek kural olduğu, sizlerin de buna izin verdiğiniz korku dolu hapishaneler. bilim ve adalet kisvesi altındaki bri tımarhane, kışlalarla, hapishaneyle ya da köle kolonisiyle karşılaştırılabilir ancak. keyfe keder mahpusluğa dair bir şüpheyi de dile getirmiyoruz burada. böylece sizleri telaşlı inkar derdinden korumuş oluruz. fakat kesinlikle belirtiyoruz ki, resmi tanımla deli diye tanımlanmış olan hastalarınızdan birçoğu keyfe keder içeride tutulmaktadır. hezeyanın serbest gelişmesine her türlü müdaheleyi protesto ediyoruz. hezeyan da insana ait diğer tüm fikir ve davranışlar kadar makul ve meşrudur. anti-sosyal eylemlerin baskı altına alınması prensip olarak kabul edilemez olduğu gibi saçmadır da ayrıca. çünkü bütün bireysel eylemler anti-sosyaldır. hepsinden öte, deliler toplumsal diktatörlüğün bireysel kurbanlarıdır. özellikle insana ait olan bireysellik adına, duyarlılıktan hüküm giymiş tüm bu kişilerin özgürlüğünü talep ediyoruz. hiçbir kanunun düşünen ve eyleme geçen insanlar kadar güçlü olmadığını sizlere bir kez daha hatırlatırız. bir kısım delinin tezahürlerinin muhteşem biçimde coşkulu mizacına değinmeden kendilerini takdir etmiş olamayız. basitçe belirtmek isteriz ki, onların gerçeklik konsepti de, davranışlarının doğurduğu sonuçlar da tamamen yasaldır. yarın sabah turunuzu atarken şunu asla unutmayın: dillerini bilmeden konuşmayı denediğiniz tüm o insanlara karşı tek avantajınız, kabul edin ki, elinizdeki güçtür. çünkü -nerede bok kokusu varsa, orada insan vardır.

    - antonin artaud / sürrealist devrim 15 nisan, 1925

  • kahvaltıcıdayız arkadaşımla. arkamızda da sürekli feys de feys tivitır da tivitır fotoğraflarından bahseden muhtemelen liseli ağırlıklı bi grup var. kahvaltıcı aşırı kalabalık, bi gürültü bi kıyamet. bu arkamızdaki grup da sağa sola koşturmaktan perişan olmuş garsonlardan birini çağırdı. gelişen muhabbet:

    -buyrun ne istemiştiniz?
    +(kameralı telefonu uzatarak) ya bizi çeker misineeez?
    -sizi şu an hiç çekemem, aşırı yoğunuz da.

    hayatımda duyduğum en güzel kinayeydi galiba lan.

  • maç sonu ligtv'ye röportaj için kaç tane türk oyuncu geldi ama 24 kasım öğretmenler gününü kutlayan bir tek kuyt oldu. bizimkiler öküz, öküz.