hesabın var mı? giriş yap

  • hayatının büyük bir kısmını "insanları neyin mutlu ettiğini", "parayla mutluluğun ilişkisini" bulmaya adamış, macar asıllı psikoloji profesörü.

    kendisinin en önemli çalışması "flow theory" diye adlandırdığı teoridir. flow theory'de genel olarak; insanların zor; fakat eğlenceli bir aktiviteye odaklandıklarında zamanın nasıl geçtiğini anlamadıklarını, zamanın onlar için adeta aktığını *, böylece dünyevi dertlerden uzaklaşıp mutlu olduklarını anlatır.
    fakat her eğlenceli aktivite, flow aktivitesi sayılmaz. mesela televizyon izlemek, uyumak sayılmaz, ama matematik problemi veya puzzle çözmek, resim yapmak, spor yapmak flow aktivitelerindir. yani mental yada fiziksel bir çaba, ayrıyetten büyük bir odaklanma gerektirir. ayrıca aktiviteyi gerçekleştiren kişinin bir amacı olmalı, ve aktivitenin bütün kontrolünün o bireyin elinde olması gerekir. bu yüzden teoriyle ilgili yazılarda sık sık "challenging but enjoyable" , "deep focus", "pursue a goal" gibi kalıplar geçer. ek olarak; teorisini düşününce aklımda hep dali'nin şu ünlü resmi canlanır http://3.bp.blogspot.com/…_-_1931_salvador_dali.jpg .

    dr. csikszentmihalyi ayrıca para ve mutluluk ile ilgili çalışmalarında da, aralarında bir ilişki olmadığını; fakat paranın insanları mutlu edeceği düşüncesinin, toplumdaki "başarıyı servet ile ölçme" takıntısından ileri geldiğini söyler.

  • kentsel dönüşümde yıktığı evlerin parasını peşin verip (isteyene para, isteyene yeni ev,ev isteyip parası yetmeyene ev gerisini taksit) bütün evi ücretsiz (belediye fen işleri ile) yıktıktan sonra pencere,kapı,baca,demir gibi para eden şeyleri ev sahibine verip molozu 5 kuruş almadan kaldırıyor ise belediye chp'lidir.

    100 binlik eve 47 bin fiyat çıkartıp üstüne 8 binde (hafriyatçı taşerona) ev yıkma ve moloz taşıma parası alıyor ise akp'lidir.

    edit: tomalara su vermiyor ise de chp'lidir.

  • şimdi normal bir insan bu parayı bi şekilde ekonomide kullanır ve jilet gibi smokini çekip, george soros'tan bilderberg davetiyesi falan bekler. dünyayı yöneten 5 aile ile 4 çayı filan içer.

    lakin bu parayı babama versen, sahibinden sitesine girer, istanbul anadolu olarak filtresini yapar ve anadolu yakasındaki daireilerin hepsini alır. üzerine kalırsa da beykoz'dan 1-2 arsa çeker. her ay 30 milyon milyon tl kira getirisi ile, paranın kendini 250 yılda amorti etmesini bekler.

  • 1836'da jean françois paujot isimli bir jamaikalı tarafından üretilmiştir.

    aslında, kendisi kırmızı ve mavi muz (sadece pişirilerek yenilebilir) üretimi yaparken, bahçesindeki ağaçlardan birinde bulunan muzun sarı rekli olduğunu ve pişirmeden yenilebildiğini farketmiş. muz türleri arasında daha kaliteli bir muz üretebilmek için çaprazlama yaparken, bugün bildiğimiz muzu üretmeyi başarmış.

    asıl ilginç olan ise, paujot'ın daha iyi bir muz üretme çalışmaları sırasında bu sarı muzun doğal bir mutasyon sonucu kendiliğinden oluşması. yani bu muz onun çalışmalarının ürünü değil. bugün bildiğimiz tüm muz tarlaları o tek ağaçtan ortaya çıkmıştır. tabi sonrasında çok zengin olduğunu söylemeye gerek görmüyorum.

    ayrıca bugün bildiğimiz muzun meyvesi kısırdır. doğal yollarla çoğalamaz.

  • hayatlarında ilk defa anneleri dışında kadın görmüş yabanileri ülkeye aldılar, ya alacağınız olsun .

    bu arada, fon alıp bunların burada kalmasını savunan gazetecilerin de mk.

  • "çıkar telefonunu." diyen çizgili tişörtlü milli irade dayıları yok, türbanlı bacılarım yok, haftada 6 gün, günde 10+ saat çalışarak asgari ücret alan insanların bindiği kalabalık metrobüs yok.

    bu mu gerçekten istanbul?