hesabın var mı? giriş yap

  • david weber'in honor harrington serisinden, hayatımda grdüğüm en "abi gel senle bir rakı içelim" karakterlerden biri olan karakter.

    ilk kitapta karşılaştığımızda horace harkness bir chief petty officer'dir. (kıdemli üstçavuş) kariyeri boyunca 12 kere senior chief (başçavuş) olma şansını yakalamıştır, hatta iki kere olmuştur da, ama horace harkness'in iki küçük sorunu vardır.

    birincisi, çarşı izninde herhangi bir mekanda bir marine uniforması görürse, üniformanın içindekini hastanelik etmenin kendisi için nefes almak gibi fiziksel bir zorunluluk olması...

    ikincisi de tanrı, kraliçe ve amirallik lordlarının büyük bilgeliklerine rağmen yaptıkları ufak hataları düzeltmek adına kendini aynı gemiyi paylaştığı silah arkadaşlarına gemide normalde bulunmayan ufak tefek rahatlıkları sağlamayı kendine bir görev edinmiş olması.

    ama harkness buna rağmen donanmadan atılmamıştır, çünkü çoğu zaman eline geçirdiği herhangi bir elektronik parçasıyla yapabildiklerini buweaps'taki r&d uzmanları aylarca düşünüp çözememektedirler.

    bir sokak dövüşçüsünün suratına, bir dövüş horozunun duruşuna ve ustura keskinliğindeki bir zekaya sahip bu ihtiyar kurt, honor harrington'un kuyruğuna takılıp genç teğmen scotty tremaine'i kanadı altına aldıktan sonra hayatta pek bir ileri gitmiş...

    --- spoiler ---

    ...hatta honor harrington hikayesine dahil olmuş en korkutucu kadınlardan biri olan marine başçavuşu iris babcock (ki sıradan humanoidleri çekirdek gibi ayıklamak üzere tasarlanmış ana karakterimiz bu abla tarafından er meydanında patates çuvalı gibi sağa sola savrulmaktadır. askere gitmiş vatandaşlarımızın gördükleri en felaket başçavuşu hatırlamasını istiyorum. işte o ceberrut başçavuş bu ablanın yanında masum kedi yavrusu gibi kalıyor) ile dünya evine girip evinin erkeği, üstüne bir de çektiği bir başka akla hayale sığmaz kulamparanın neticesinde sir horace harkness bile olmuştur.

    --- spoiler ---

  • ankara'da okuduğum senelerde, trabzonspor'da oynuyordu. bir gün otobüse bindim ve bir amca bana umut bulut'un gol attığı bir maçta, umut ile ilgili bir spor manşetini gösterdi. "bak, oğlum bu benim." dedi. kendisiyle o denli gurur duyan, otobüste tanımadığı insanlara bile oğlunu anlatma isteğiyle yanıp tutuşan bir babası vardı ve bu kadar senedir, umut bulut hakkında tek bildiğim şey de bu. sanırım yeter de artar bile. başı sağolsun.

  • kusura bakmayın ama istanbulu beğenmek için o drone kadar yüksekten bakmak gerekir ona. sokaklarının arasında, evlerinin içlerinde hangi cehalet, geri kafalılık, hayata ve hakikate duyulan nefret ve haset hüküm sürüyor siz biliyorsunuz. denizi, boğazı, cami minare ışıkları, 4 levent trafiğiyse hoşunuza giden şey orasını bilemem. doğru düzgün kent planlaması yapılamamış bir şehrin binalarına bakıp mest olanlara gözlerini insanların yüzlerine çevirmelerini tavsiye ederim. bakalım istanbulda güleryüzlü ve mutlu kaç insan kalmış. hanginiz beşiktaş sahilinde şöyle denize nazır oturup soluklanabiliyor artık.

  • kim bilir kimler var şimdi kalbinde
    sen beni unuttun çoktan belki de
    ben hala yaşarım eski günlerde
    her şeyde sen varsın unutamadım
    ---------------------------------------------

    her şey boş anlamsız şimdi gözümde
    bin öfke bin nefret her bir sözümde
    yılların çilesi belli yüzümde
    aynada baktığım yüze küskünüm
    -----------------------------------------------
    huzurlu günlere kavuşamadım
    yıllardır sevgiyle tanışamadım
    dünyanın haline alışamadım
    ben de bu dünyada yaşayamadım..
    ----------------------------------------------
    sensiz kalacak yine
    evim barkım ocağım
    bakıp bakıp resmine
    bugün ağlayacağım
    ----------------------------------------------
    avunurum senin hayallerinle
    unuturum belki günün birinde
    bana bıraktığın zor günlerimle
    boğuşur yüreğim ağlamaklıyım
    çaresiz yüreğim ağlamaklıyım
    -----------------------------------------------
    hataya düşmüşüm bunca sevmekle
    aramı açtılar benim gülmekle
    ömrümü geçirdim boyun bükmekle
    yine de kimseye yaranamadım
    ------------------------------------------------
    bir içten bakışına delice tutulmuşum
    esrarlı gözlerine gönülden vurulmuşum
    -------------------------------------------------
    bir başkaydı aramak
    keşke hiç bulmasaydım
    kalbimin sahibini
    ömrümce arasaydım
    ---------------------------------------------------
    çok kalpsizsin sevgilim
    aşk nedir bilmiyorsun
    hemen darılmak için bahane arıyorsun
    -----------------------------------------------------
    gece vakti tekele yollayacaksınız beni be kardeşim...

  • doğru bir tespittir.

    benim sürecim de şöyle olmuştu:

    satılık ürün: çekyat
    gerçekten tertemiz, neredeyse hiç kullanmadık.
    kendi değeri 2000 tl idi

    - ilk fiyat: 800 tl
    arayan yok
    - ikinci fiyat: 500 tl
    arayan yok
    - üçüncü fiyat: 250 tl
    arıyorlar ama gelen yok
    - dördüncü fiyat: 100 tl
    arayanlar arttı ama hala gelen yok
    - son fiyat: 1 tl
    bir öğrenci aradı, "ben almak istiyorum ama nakliyeyi siz halledebilir misiniz?" dedi.

    orada bende film koptu, apartman görevlimize sordum. oğlu evleniyormuş, bedavaya ona verdim.
    bu kadar beleşçi ve şark kurnazı bir millet olamaz.