hesabın var mı? giriş yap

  • düserse ekime, düsmezse skime kadar dedigimdir.

    biraz da patronlarin sesi çiksin.

    orta sinif yok olursa hepiniz yok olmaya mahkumsunuz.

  • bu adamın ismini duyunca aklıma iki anı gelir. nedense anlatasım geldi.

    birincisi sanırım young boys maçıydı. izmir'de bir kahvehanede izliyordum. 0-1 gerideyken bu adam fırlayıp ceza sahasının içine girdi. sanıyorum fenerbahçe'nin ilk ciddi pozisyonuydu, kahvedeki herkes 'düş yere', 'atla ulan' diye bağırmaya başladı. stoch sanki bizimkileri duymuş gibi bıraktı kendini yere. ardından ikinci sarı kartını alıp oyun dışına atıldı. kahvede atla diye bağıran adamlar bu sefer ana avrat sövmeye başladı. çok ilginç bir manzaraydı.

    ikincisi gençlerbirliği maçını antalyada bir otelde izliyordum. stoch ceza sahasının dışından birkaç şut denedi ama isabetli olamadı. önceki maçta türkiye milli takımına güzel bir gol atmıştı. izleyenler 'ulan anca türkiye'ye atarsın, bize gelince böyle vurursun' minvalinde bir şeyler söylemeye başladı. birkaç dakika sonra stoch fifa puskas ödülünü alan, yılın en güzel golünü attı.

  • 41 ilde 657 orta halli aile üzerinde yaptığım bir başka dev araştırma. bu ailelerin % 65'lik bir bölümünde babasının, dedesinin ya da büyük dedesinin zamanında hatırı sayılır bir serveti olduğunu, fakat daha sonra bu servetin kaybedildiğini söyleyen bir anne veya baba mevcut.

    servetini kaybeden büyük dedelerle ilgili anlatılarda öne çıkan faktör ise çok acı: kumar. "büyük dedem rahmetli'nin 3000 dönüm arazisi bir gecede gitmiş... bir gecede... dükkanlar falan hep gitmiş... bir tek ev kalmış, o da ananenin üstüne olmasa o da gidecekmiş" şeklindeki bu anlatılar 1913-1944 yılları arasında türkiye'nin farklı bölgelerindeki yaygın alışkanlığın kumar olduğunu gösteriyor.

  • başlık içinde hülya avşar ismini aratınca çıkan 10 sonuca şaşırmamak elde değil. yarın öbür gün biri daha aratır kesin. dur birkaç defa daha yazayım. hülya avşar bence de, bir de hülya avşar var yine. o kadar çoklar ki, saymakla bitmez.

    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.
    hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar. hülya avşar.

    biraz daha iyiyim şimdi evet.

  • sevgili arkadaşlar, gerekli açıklama ve araştırma yapılacaktır. maalesef hemen beyin fırtınasına başladınız. aklınıza takılan bir kaç soruya cevap olması açısından:

    1. o saatte hava aydınlık (19.50), nasıl görmüyor?

    burası ülkenin en doğusu, güneş batıdan 1 saat daha erken batıyor. o saatte hava karanlık merak ettiğiniz buysa.

    2. bu kadar rütbeli neden aynı helikopterde?

    bölgenin coğrafyası gereği en güvenli ve hızlı ulaşım yolu helikopter faaliyetleridir. üst rütbeliler anlamında buranın "dolmuşu" helikopterdir. bir tümen komutanı da bir yere gidiyorsa helikopterle gider, yanında astları ve emir subayları ile beraber. bu kadar rütbeli için iki helikopter kaldırılmaz. minimum sayıda faaliyetle maksimum personel taşınır. 2 helikopter kaldırmak, riski iki kat artırmaktır. ktm dediğiniz sistem de aynı şekilde çalışır. güvenlik alınır, maksimum asker minimum seferle ulaştırılır. bu kadar üst düzey rütbeliyi kara yoluyla taşımak pkk'ya gel beni vur demektir.

    3. 3 dakikada epey yükselir helikopter, nasıl takılacak tele?

    yine bölgenin coğrafyası ve emniyet gereği dağların arasından gitmeniz gerekebiliyor. bir anda irtifanız 3000'den 800'e düşebiliyor sarp dağlar ve yamaçlar yüzünden. sürekli alçalıp yükselmek yerine de denize göre ortalama irtifanızı sabit tutup ilerlemek en doğrusu.

    4. bölgedeki elektrik telleri sistemde yok mu?

    yok. sivil helikopter kazasında hatırlayın, beylikdüzü'ndeki dana gibi kule bile sistemde yok. her bir yüksek gerilim direği sistemde nasıl olsun? bu yüzden yüksek gerilim tellerine uçak ikazlar takılır. bu konuda bir ihmal var mı, görüş kısıtlandı mı, araştırmalar sonucunda ortaya çıkar. bu konuda 172 adet helikoptere helikopter engel tespit sistemi entegrasyonu projesi var. ancak bürokrasi yüzünden sözleşme aşamasında bekliyor.

    hayat bir bilgisayar oyunu değil. mükemmel bilgisayar sistemleri yok, inanılmaz askeri sistemler falan yok. askeri konular ve doğudaki terör konusunda da doğuyu görmeden, botan'ı, sabır dağı'nı, hakkari'yi, çukurca'yı, doğan'ı, dağlıca'yı görmeden istanbul'dan ahkam kesmeyin. burası farklı bir dünya.

    edit:

    ekşişeyler'de paylaşılmış bu entry ve iyi niyetle ortak olarak sorulan bazı sorulara verdiğim cevaplar yandaşlık olarak algılanmış nedense.

    sevgili dünya, şu anda görevimi belirtilen alanın çok yakınında bir birlikte rütbeli olarak sürdürmekteyim. onlarca helikopter faaliyetine katıldım, onlarca pilotla konuştum. sizin "nasıl olabilir böyle bir şey?" dediğiniz onlarca şey burada rutine bindiği için haberiniz olmuyor. tümen komutanı 3-4 ayda bir gerek denetleme, gerek toplantı ya da yerinde görmek için böyle bir heyetle helikopter faaliyeti yapar. bu güne kadar dikkatinizi çekmedi ve haberiniz yoktu. kaza olunca "ne yani böyle mi gidiyor?" diyorsunuz. evet öyle gidiyor. zira her üst rütbeli sayın cumhurbaşkanı gibi 1000 kişilik güvenlikçi ile korunup, kara yolu ile intikal yapamaz. inanmazsınız cumhurbaşkanı ve bakanlar da bir yere giderken aynı uçakla gidiyor! bu çapta bir kaza tabii ki dikkat çeker ve soru işaretleri uyandırır. amenna. buna bir itirazım yok. itirazım hiç bir veriye, kanıta, açıklamaya dayanmadan "bunu pkk yaptı, amerika yaptı, almanya yaptı!" diyenlere.

    ilgili helikopter ilk belirlemelere göre yüksek gerilim hattıyla temas olduğu için kırıma uğradı ve buradaki genel kanı "tellere mi takılmış? yok artık!"dı. ben de dedim ki, "olabilir." ve bildiğim kadarını, bildiğim şekilde açıkladım. bunu yaparken dayanak noktam şahsi tecrübelerim, gördüğüm iha görüntüleri, askeri personel arasında konuşulan konuşmalardı. çünkü sizin "şehit" deyip geçtiğiniz her insan buradaki bir askerin devresi, arkadaşı, komutanı.

    yine ilgili helikopter taciz ateşi sonucu hızla alçalmak zorunda kalmış ya da saldırı sonucu düşürülmüş olabilir. amerika daha önce defalarca yaptığı gibi bir suikast düzenlemiş olabilir, içlerinde bir hain ya da casus olabilir. bunlar bir ihtimaldir. ancak içinde 1 tümgeneral, 1 yarbay, 2 albay, 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 1 üsteğmen, 2 başçavuş, 2 uzman çavuş bulanan helikopter düşünce henüz kesin bir açıklama olmadan "pkk işi" dediğinizde, bu derece üst rütbeli bulunan bir helikoptere pkk'nın saldırabilme cesareti ve kapasitesi olduğunu da peşinen kabul etmiş ve güçlendirmiş oluyorsunuz. dolayısıyla ilk etaptaki veriler geldiğinde bunlara göre bir değerlendirme yapmak ve direkt sonuca ulaşmak yerine olayın biraz aydınlanmasını beklemek bana göre en doğru hareket.

    tüm bunların yanında bana yandaş demeniz ile vatan haini demeniz arasında benim açımdan bir fark yok. hakaret olarak alırım. yandaş olduğumu düşünenler eski entrylerime bakabilir.

    tekrar tüm milletimizin başı sağolsun.

  • gerekli teçhizat ile yapılabilir. tabii, uçağın nereye gideceği de önemli.

    ticari uçaklar, genellikle atmosferin troposfer ve stratosfer arasında kalan “tropopause” seviyesinde uçar. bu seviyede, hava sıcaklığı -50 üzerindedir ve sabittir. bu seviyeye aniden çıksanız, hypoxia başlamadan önce yaklaşık 17 sn süreniz olur. oksijensizlikten zaten ölürsünüz.

    hypoxia, 10.000 ft yükseklikten sonra başlar. 13.000 ft sonrasında etkileri belirginleşir. nefes alırsınız ama, oksijen alamazsınız. bir kaç dakika içinde, çok mutlu ve sarhoş olarak, en basit işlemleri bile yapamayacak hale gelerek, ölürsünüz. bununla alakalı, internete “helios kazası” yazarsanız, bolca video ve bilgi bulabilirsiniz. uçakta hayatınız, bir tuşa bağlıdır. basınç ve oksijen, şakaya gelmez.

    bunu engellemek için, uçak tekerinde seyahat edilecekse, uçuş süresi boyunca (veya en azından 10.000 ft üzeri kullanacağınız) tükenmeyecek bir oksijen tüpünüz olmalı. bu tüp, -50 derecede de işlevini yerine getirebilmeli.

    donmadan önceki sorunumuzu hallettikten sonra, -50 derecede hayatta kalmamızı sağlayacak ekipmanlarımız olmalı. ateş yakamayacağımıza göre (ki zaten ortamda oksijen yok, nasıl yakacaksın) bir çözüm bulmak lazım. çok sıkı giyinerek, -50 ile başa çıkamayız tahminimce. özel dağcılık ekipmanları falan varsa, olabilir.

    sonrasında da, uçak tercihimizi doğru yapıp, iniş takımları kapanınca, içeride sıkışarak ölmememiz gerekli. bineceğiniz uçak tipini ve iniş takımlarını, önceden incelemekte, video izlemekte falan fayda var.

    tüm bu sorunlardan sonra, dış basınç, inanılmaz azalmışken (yaklaşık 200 hpa veya daha az olacaktır, normalde deniz seviyesinde hava basıncı 1013 hpa kabul edilir) ciğerleriniz falan patlamadan, nasıl yolculuk edersiniz bilemiyorum. nasa’dan astronot kıyafeti arayabilirsiniz. letgo’ya bakın.

    tüm bunlar yerine, kafanızı eşit miktarda çalıştırarak, bir iş bulun, vize alın, bilet alın ve üst tarafta seyahat edin. bu da benim tavsiyem. ama siz bilirsiniz.