hesabın var mı? giriş yap

  • bluegrass müziği çok fazla dağ ezgisi taşır. appalachia köylülerin müziğidir. haliyle irlanda ile iskoçya göçmenlerinin müzikleriyle hayat bulur. en azından bu şekilde doğmuştur.
    country ile arasında büyük farklar yok. country daha ziyade abd'nin güneydoğusunda yaygındır. western ve balad müziğinden ezgiler vardır. ve -göçmenlere- değil beyaz amerikalı çiftçilere özgü amerikan halk müziğidir. bizdeki türküler gibi.

    en nihayetinde country seven bir adam bluegrass'a bayılır.

    the stanley brothers'ın bazı şarkıları bluegrass'a örnek olarak verilebilir: http://www.youtube.com/…=the stanley brothers &aq=f

  • --- spoiler ---
    açık açık söylediler dizinin konusunu. beğenirsin beğenmezsin ayrı ama durum belli. verildi cevaplar.

    dizinin konusu ve adanın olayı belli; ab-ı hayat.

    ada; ab-ı hayat'ın saklandığı yer.

    tarih boyunca bir çok kişi tarafından aranılan ab-ı hayat, adanın içinde yer alıyor. ab-ı hayat'ın özelliği insanlara sonsuz bir yaşam ve gençlik vermesidir. bu durumda önce jacob'ın sonra richard'ın içtiğini gördüğümüz şaraba benzeyen koyu renkli o sıvı, ab-ı hayat.

    jacob'ın elinde sınırlı miktarda bulunan sıvının kaynağı muhtemelen ışığın merkezindeki yer. kadını ışığa bakarak şöyle söyledi; bütün insanlar bu ışığın peşinde oysa hepsinin içinde biraz var ama kimseye yetmiyor, yaşam ve ölüm orada. bütün insanlık yüzyıllardı ölümsüzlüğün, sonsuz hayatın peşinde ve aslında gerçekten hepimizde biraz olan tek şey bu; hayat. var ama yetmiyor, fazlasını istiyor insanoğlu. bu ab-ı hayatın kaynağı bulunursa bulan insanlar insanlığı bitirir. pek çok inanç sisteminde inanılan şudur; tanrı, yaşam kaynağı, ışık demeti, evren artık hangisini seçerseniz; büyük güç, enerji, ışık, yaşam herkesin, her canlının içinde vardır.

    bizim hikayemizde bu ab-ı hayat bir adanın içine saklanmış duruyor. gelip geçen bulamasın, hiçbir insan sahip olamasın diye. fakat engellenmek istense de bir şekilde insanların yolu oraya düşüyor. bazen bir gemi kazası bazen bir uçak kazası. teknoloji değiştikçe geliş yolları değişiyor. işte bu insanlar adaya geldiği zaman ab-ı hayatı ele geçiremesinler diye bir bekçiye ihtiyaç duyuluyor.

    bu bekçide aranılan şartlar; tercihen adada doğmuş olması, ab-ı hayat içmiş olması, özünde iyi bir insan olması.

    jacob'ın ve isimsiz evladın annelerini öldüren kadın da aslında bir emanetçiden fazlası değil, öldüğü zaman teşekkür ediyor çünkü artık bu döngünün dışına çıkmış yerine vekil atamış durumda. ada artık o'nun ölmesine izin veriyor ve tıpkı richard gibi o da ölmeyi uzun zamandır istiyor.

    jacob'ın ve desmond'ın ortak bir özelliği var. ikisi de tam sebebini bilmedikleri halde adayı korumak için odaklanıyorlar. desmond 108 dakikada bir deli gibi butona basarken dünyayı kurtardığını düşünüyordu. jacob da, ab-ı hayatı saklarken dünyayı kurtardığını düşünüyor. ikisi de haksız sayılmaz.

    özel ve seçilmiş ölü bedenlerin yerini alan black smoke'un bir özelliği var. bedenine girdiği kişinin bazı hareketlerini ve sözlerini yaşatıyor. locke'un bana ne yapmam gerektiğini söyleme civarında bir lafı vardı ve black smoke, locke'un bedenine girdikten sonra bu sözü kullanmaya devam etti. sahil kenarında oturan ve anası isim vermeden öldüğü için isim açısından piç kalan eleman da, annesinin ve kendisinin sözlerini tekrarlıyor. insanlar gelirler yıkarlar...

    bu ab-ı hayat durumu bize, çok zengin insanların hani sayid'in dünyayı dolaşarak vurduğu insanların ve widmore efendinin aslında neyin peşinde olduğunu anlamamızı da sağlıyor. ilana gibi jacob'a bağlılığı ile bilinen insanlar widmore'un karşısında yer alıyorlar çünkü widmore'un o ışığı gördüğünü ve amacının adayı, jacob'ı kurtarmak değil de black smoke olayına girmeden o sıvının, ışığın kaynağına ulaşmak olduğunu biliyorlar. hatırlayın ilana ekibindekiler minibüste söylemişlerdi yanlış taraftasın diye... öyle değil mi ama bir düşünün tarih boyunca gerçekten çok zengin insanlar, krallar ve widmore gibiler yani elde edebilecekleri her şeyi elde eden insanlar neyin peşinde olurlar? ölümsüzlüğün.

    bu arada tamam jacob'ın yerine biri geçiyor ve o görev devrediliyor da arkadaş harbiden salaksınız ha bu kavuk olayı black smoke geleneğinde yok hala uyanamadınız. dumanın özelliği şu; o ışığı korumakla görevli kimseler ölürse onların bedenlerine yerleşebiliyor. deli teyzenin amacı neydi? adayı koruma görevini piçe vermek, aday o'ydu yani. o ölünce bedenine girebildi black smoke tıpkı, locke gibi bir başka seçilmiş aday ölünce bedenine girebildiği gibi.

    adadaki manyetik alanın özelliği falan filan hep aynı çünkü adanın içinde ab-ı hayat var ve bu enerji kaynağı çok güçlü...

    peki ölüler niye dolanıyor?

    hayatın ve ölümün kaynağı olan yerden bahsediyoruz. bilumum inanışa göre ölen ruh, enerji aslına rücuu eder yanı o kaynağa geri döner. o enerji ise bazılarının öldüğü halde işlerinin bitmediğine inanıyor ve içine almıyor. o kimseler serbest salınıma devam ediyor.

    --- spoiler ---

  • oyunu dün bitirdim, bugün platinledim. açıkçası beni tatmin etmedi bu oyun.

    oyunun en büyük eksisi bir önceki oyunun aynısı olması. yani evet, 2018'de çıkan marvel's spider-man oyununa oranla tek fark haritaya kar skini eklenmesi, ha bir de ilk oyunun hikayesine oranla bağ kuramadınız yan-ana karakterlerin oluşturduğu bir hikaye. hikaye dediysem öyle uzun bir şey beklemeyin 5 saatte bitirirsiniz ana senaryoyu (en zor zorlukta oynadım, 6 saatte bitti). ki hikaye anlatımı ve karakterler ile kurulan ilişkiler yönünden, ilk oyundan çok zayıf bir oyun bu.

    oyunun bana göre tek artısı oyunun ps5'de 60 fps çalışması. bu gerçekten inanılmaz bir artı, akıyor oyun. şehirde boş boş dolaşasınız geliyor. 60 fps modundan sonra kalite modunda (4k+rt desteği olan mod) 30 fps oynamak işkence oluyor. bu nedenle oyunu ps5'de oynayacak olanınız varsa ve yeni nesil görsel fark görmek istiyorsanız, öncelikle mutlaka kalite modunda deneyin, sonra 60 fps modunu denemek istiyorsanız öyle deneyin.

    özetlemek gerekirse ilk oyundan sonra oldukça vasat bir oyun olmuş. ben buna ne dlc derim ne de oyun. ikisinin ortasında bir şey.

    eğer ki 2018'deki spiderman'e aşık olduysanız, daha da fazla spiderman oynamak istiyorsanız indirimlerde değerlendirilebilecek bir oyun olmuş (ben de oyunu kiralayarak 3 günde plantinledim). şu an ki fiyatıyla alma gibi bir çılgınlığı yapacak insanlar olduğunu sanmıyorum, o fiyata ne oyunlar satılıyor ps store'da.

  • tespittir. ama bazı ufak detaylar var...

    20 senedir bilişim sektöründe olan, belki yüzlerce yazılımcı ile çalışmış hatta iddiasına girerim bir yazılımcıyla 5 dk konuşarak tüm seceresini çıkaracak kadar tecrübesi olan birisi olarak olayı biraz farklı şekilde yorumlayayım.

    bundan 20 sene önce sadece html dilini bilen -ki bu en temel yazılım dillerinden birisidir- kişiler bugünün yapay zeka algoritmasıyla uğraşanlar kadar değerliydi.

    çünkü o zamanlarda html'i öğrenmek bile çok zordu. kaynak azdı, bilgiye erişim kısıtlıydı...

    peki geçen süreçte ne değişti de bu işler ele ayağa düştü?

    open source, yani açık kaynak kültürü gelişti.

    insanlar yazdığı kodları harmanlayıp, bir güzel paketleyip herkesin kullanımına açtı. örneğin bir web sitesi mi istiyorsun? 20 yıl öncesine kıyasla bunu yapabilmek için artık bir kod yazman bile gerekmiyor. internette yazılmış ve insanların kullanımına sunulmuş yüzlerce open source proje bulman mümkün.

    google gelişti.

    yazılım mı öğrenmek istiyorsun. tek yapman gereken google'ye "x kodlama dersi" yazman yeterli oluyor. milyonlarca içeriğe anında ulaşabiliyorsun.

    youtube icat edildi

    aradığın bilgiye ulaşım artık hiç olmadığı kadar hızlı oluyor. hızı bir kenara koyun artık ders alıyor gibi birileri çıkıp size yazılımı anlatıyor. ulan 20 sene önce insanlar bu bilgilerin yüzde biri için servet döküyordu...

    kurumsal firmalar fabrikasyon işler için kendi paketlerini yazdılar.

    işin içinde ticaret var. maaşlı çalışan milyonlarca insanlar var. büyük firmalar ne yaptı. daha az insanla daha çok iş yapabilmek için kendi kütüphanelerini yazdılar. react gibi go lang gibi, nodejs gibi. 20 sene önce bir yazılımcının aylarca uğraşıp yapacağı işi, birkaç saate kadar düşürdüler...

    sonuç olarak yazılım dilinin yazması, okuması ve öğrenmesi inanılmaz şekilde kolaylaştı ve süreç müthiş şekilde hızlandı...

    daha kolay anlaşılabilir olduğu için yazılım öğrenen insanların yaş ortalamasını da haliyle düşürdü. artık ergenliğe gelmemiş çocukların bile oturup bir şeyler yazabildiğini hepimiz biliyoruz ki bu çok da güzel bir şey.

    fakat bunun getirdiği bir dezavantaj var. şöyle düşünün;

    mahalle bakkalları neden artık eskisi kadar çok kazanamıyor?

    çünkü artık zincir marketler var.

    peki zincir marketler artık neden çok kazanamıyor?

    çünkü artık online market satışları var.

    olay teknolojiye ayak uydurmakla ilgili. dönemine ayak uyduranlar başarılı olurken, bunu görmezden gelenler ise zamanla yok olmaya mahküm oluyor.

    doğada uzun vadede nasıl en güçlüler hayatta kalabiliyorsa, aynı çarklar yazılım sektörü içinde de geçerlidir.

    şimdi konuyla ne alakası var demeyin,

    yazılıma ulaşım bu kadar kolaylaştığı için yazılımın ticari değeri de hızla düşmektedir. örneğin eskiden 50 bin liraya yazılan bir web sitesi bugün 1000 liraya yapılabiliyor. çünkü artık bunu yapabilecek çok fazla insan var.

    evet artık yazılım öğrenmek 4 ayda mümkün. hatta sıkı bir şekilde 4 ay boyunca çalışırsanız iş bulabilecek kadar kendinizi geliştirmeniz de mümkün. ama "ehhe artık yazılım biliyorum yıllık 150 bin dolar kazanırım" hayalleriniz için biraz daha düşünmeniz gerekiyor. dananın kuyruğu da zaten burada kopuyor.

    4 ayda öğrenebildiğiniz yazılım yukarıdaki verdiğim mahalle bakkalı kıvamında olacaktır. çünkü artık öyle yazılım teknolojileri var ki, 20 senedir bu işin içinde olan beni bile bunları görünce koca bir oha çekiyorum.

    dünya genelinde yazılım işi gerçekten çok ilerlemiş durumda. bizim değil 4 ay, 40 yıl uğraşsan bile anlayamayacağın teknolojiler ile uğraşıyorlar.

    bugün 4 ayda öğrenebildiğin yazılımı belki bundan 10 sene sonra 4 günde öğrenebileceksiniz. ya da 4 ayda yapabildiğiniz bir projeyi ileride 4 saatte yapabileceksiniz.

    yani evet 4 ayda yazılım öğrenmek mümkün ama bu herkesin öğrenebileceği bir konumda olduğu için diğerlerinden hiçbir farkınız olmayacaktır. kendinizi sürekli geliştirmediğiniz sürece kısa sürede öğrendiklerinizin hiçbir işe yaramayacağını kendiniz de tecrübe edebilirsiniz.

    şuanda yazılım teknolojileri bizim öğrenme hızımızdan çok daha hızlı ilerliyor.

    yani evet 4 ayda bir yazılım öğrenmeniz pek de mümkün. ama öğrendiğiniz şey koca bir kumsalda tek bir kum tanesi gibi olacaktır.