hesabın var mı? giriş yap

  • tamam bu silah bu savaşta kullanılan belki de en etkili silah olabilir, fakat anlamsızca çok ön plana çıkarılıyor, hakkında marşlar yazılıp söyleniyor. umarım bunun altından başka bir şey çıkmaz .

  • az önce sonuçlanan olay.
    özellikle bu başlık altına gelip "burayı şikayet sitesine çevirdiniz" minvalinde laflar eden suserlerin bu sonucu iyi okuması, çıktısını alıp saklaması ve günde iki kez tekrar etmesi lazım.
    başlığın açılmasından 2 gün sonra ford otosan tarafından arandım ve genel merkezden bir teknisyenin bulunduğum şehre gelip arabayı tekrar inceleyeceği söylendi. hukuki sürece başvurmama gerek kalmadan meseleyi çözeceklerini ifade ettiler. (sosyal medya yüzünden olduğu ne belli denilebilir ancak ne olduysa bu yazılanlardan sonra oldu zaten).
    bugün gelen telefonla da paramın iade edileceği söylendi.
    bu entry öncesinde yazan ve destekleyen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum, uygun zamanda her birine işkembe çorbası ısmarlayacağımı da belirtmek istiyorum.
    sosyal medyanın bir yaptırım gücü olduğuna gerçekten inandım. zaten olması gereken de budur, firmaların sosyal medyadan çekinmesi hem tüketici hem de firmanın yararınadır.
    bir kez daha teşekkürler ekşi sözlük, teşekkürler sedet.

  • akabindeki 3 4 gün boyunca devam edecek olan sıçamama hadisesinin başlangıcıdır. mecaz falan değil abi, bi şey oluyor sıçamıyorsun. başka yerlerde askerlik yapan arkadaşlara da doğrulattım onlarda sıçamamışlar. biz pasta kesmiştik ersoy sıçtı diye. öncü birlik oldu o bize, sonra hepimiz kahramanca sıçmıştık. ne günlerdi bea.

  • kendine yetersizlik duygulari,sosyal baskilanma ve elestirilmeye karsi asiri duyarlilikla belirli bir bozukluktur.
    asiri utangac ve cekingen,begenilmeme dusuncesiyle insanlarin arasina karismaktan cekinen insanlardir.
    bu davranis genellikle genc eriskin doneminde baslar ve degisik kosullar altinda ortaya cikar.

    insanlar icinde huzursuz ve sikilgan olduklarindan yakin iliski gerektiren sosyal ve mesleki etkinliklerden kacinirlar ancak ailesi ve yakin cevresi icinde rahattirlar ve istendigine emin olmadigi surece insan icine girmemeye ozen gosterirler.bu huzursuzlugun nedenlerinden biri toplum icinde uygunsuz bir sey soyleme korkusudur ve genellikle konusmaz hatta toplulukta kendilerini unutturabilirler.bunun sonucu olarak ta kendine guveni azdir ve kendisini cirkin,cekiciligi olmayan ya da beceriksiz biri olarak gorur ve insanlarin da oyle dusundugu kanisindadir.
    elestiriye cok duyarlidir,kucuk bir sozden cok kolay incinebilirler.rutin isleri disindakilere ellerini surmez,yanlis birsey yapma korkusuyla yeni aktivitelerden cekinirler.

    bagimli kisilik bozuklugu ve sizoid kisilik bozuklugu ile birarada goruldugunde depresyon,sosyal fobi gelistirmeye daha yatkindirlar.
    ancak diger kisilik bozukluklarinin aksine hasta durumundan sikayetci ve degismek icin caba sarfeder ve bu yuzden de psikoterapiden cok yarar gorur.

    -sizoid kisilik bozuklugundan farkli olarak sosyal izolasyon vardir ancak hasta insan icine girmek ister fakat sikilganlik ve istenmeme korkusu yuzunden bunu gerceklestiremez.ayrica sizoid bozuklukta hasta elestirilere karsi kayitsizdir.

    sosyal fobi ozellikle yaygin oldugunda cekingen kisilik bozuklugundan ayirt edilemeyebilir.sosyal fobi daha sinirli durumlarda ve baskalarinin gozu hastanin uzerindeyken ortaya cikar.cekingen kisilik daha genel olup baska insanlarla yakin iliskiye girmekten korkar.

  • daha önceki entrymde belirttigim gibi bugun yayinlanan ön rapora göre uçak, birgen air kazasi gibi gösterge hatasi sebebiyle kafasi karisan pilotlarin yanlis komutlariyla "stall" olmus, düsmüstür.

    gerekli izinden sonra irtifa kazanmaya baslayan uçagin hizi dogal olarak yavaslamaya baslamasi lazimken kaptan pilot, uçagin kendi göstergelerinde tam tersi hizlandigini gormus. bu kaptan pilot gostergesine bagli olan pitot tupunun arizasini gosteriyor. bu sirada yardimci pilotun gostergeleri dogru calisiyormus. bu ariza sonrasi pilotlarin iki seçenegi bulunuyordu:

    1. yardimci pilotun gostergelerini baz alarak yavaslayan uçagin havada durabilecek minimum hizinin altinda düsmemesi, yani uçagin "stall" olmamasi için güç vermek

    2. kaptan pilotun hatali gostergesini baz alip uçagin hizini dengelemeye çalismak.

    nitekim ikinci durumu, yani pilotun hatali gostergesinden kaynaklanan asiri hizi engellemek için bir karar almislar. bu kararin anlasilabilir yani eger bir uçak kaydedebilecegi maksimum hizin uzerine geçerse uçak “overspeed” alarmi verir ve bu hiz uçagin havada parçalanmasina sebep olabilir. ıki hiz gostergesini karsilastirip, daha normal olan hizin yavaslamakta olan yardimci pilot gostergesi oldugunu da dusunebilirlerdi. ancak bu durumda pilotlari suçlamak bence biraz haksizlik olur.
    tahminimce pilotlar iki uyariyi birden duydular. “stall” uyarisi ve “overspeed” uyarisi. yani uçak "hizin cok dusuk duseceksin" diyor, ayni zamanda da "hizin çok yuksek parçalanacaksin" diyor. bu durumu hayal edebilmek ve bu durumda nasil bir tepki vereceginizi dusunmek çok zor. hayatinizin en onemli kararini bir iki saniye içerisinde vermeniz gerektigini soyleyen zit uyarilar pilotlarin kafasini karistirmis olmali. bu uyari sonrasi uçagi “overspeed” durumundan kurtarmaya karar verince kaptan pilot, uçagin burnunu daha da yukariya kaldirdi. bu hareketin amaci "overspeed" uyarisi sonrasi uçagi yavaslatmak.
    uçagi yavaslatma istemesiyle birlikte, pilotlar uçagin burnunu havaya kaldirinca asiri hiz belirten kaptan pilot hiz gostergesinin bu duruma nasil karsilik verecegini gormek istemis olabilir. söyle ki uçak bu durumda hala anormal degerler veriyorsa kaptan pilot kendi hiz gostergesinin hatali oldugundan emin olacak ve kesin olarak yardimci pilotun gostergesini baz alip uçagi hizlandiracaktı. ama ön raporlara göre kaptan pilot "51 kez" burnu kaldirmaya calismis. tam raporu bilmeden neden bu kadar israrli bir sekilde stall olana kadar burun kaldirmalarini aciklayabilmek bence zor.
    bu olay sonrasinda ise uçak beklenen hizin altina dusmus ve stall olmustur. uçak havadan tamamen kontrolsuz bir sekilde düsüp, parçalanmaya baslamis.
    tam raporu bilmedigimiz için bundan sonrasini öngörmek zor ancak bildigimiz tek sey stalldan kurtulamamislar, ve uçak maalesef bu sefer düserken “overspeed” olmus. bu sebepten dolayi uçagin kuyrugu ve motor parçalari havadayken parçalanmis.

    edit 1:
    - olay air france kazasindan cok birgen air kazasina benziyor. bu kazanin birgen air kazasindan tek farki sanirim irtifa. air france kazasina su acidan benzememekte: air france kazasinda yardimci pilot yerden izin almadan ve diger yardimci pilota söylemeden uçagin burnunu anlamsiz bir sekilde havaya kaldirmis, stall olana kadar ve hatta sonrasinda bile uçagin burnunu havada tutmustur. uçak açisini kaybetmeden duserken diger pilotlar uçagin neden "stall" oldugunu anlamaya calisir, yardimci pilot uçagin burnunu havaya kaldirdigini soyler, ama çok geçtir.

  • üyelerden biri "bu kadar boş beleş insanın toplandığı bir platform daha yok. " yazmış. bunu donanımhaber'de okuyunca bir gülme geldi.

  • *edit: en basa bu dalga neyin dalgasi onu soyliyelim. einstein'in genel gorelilik teorisinin ozetine gore "madde" ** uzay ve zamana nasil egilip bukulecegini soyler; uzay ve zaman da cisimlere nasil hareket edecegini. yani uzay aslinda boyle gorunur ama bugune kadar boyle goremiyorduk:) iste cisimler, uzay ve zamani bukunce uzayda isik hizinda dagilan kutlecekim dalgalari* olustururlar. bu dalgalar bugune kadar gozlemlenememisti. bu dalgalar gozlemlenemeyince de, bu dalgalardan baska bi sey yaymayan uzay cisimleri de gozlemlenememisti. yani yasasin karadelikler!*edit bitti*

    ligo'nun yaptigi uygulamalı gözlemi basitçe anlatması çok zor:)

    (büyük harfle) "l" şeklinde bir kompleks düşünün. l'nin kolları 2-4 km uzunluğunda. biri diğerinden uzun, l'nin köşesinde bir beam splitter (ışın ayırıcı) var, l'nin alt tarafında yani ışın ayırıcının solunda ışın detektörü var... l'nin iki ucunda da asılı duran dev aynalar var. şöyle bir şey kendisi

    şimdi bir lazerle (ls diye gösterilen) ışın ayırıyıcıya (b diye gösterilen) ışın yolluyos, ayırıcı da iki demeti iki koldan (l'nin kollarından) dev aynalara yolluyor. deva aynalar demetleri gerisin geri ayırıcıya yolluyor. ayırıcı da aynalardan gelen ışınları lazer silahı ve ışın detektörüne (ld diye geçen) yolluyor. böyle bir görüntü hayal edin.
    ortada gravitational wave'in eğip büktüğü uzayzaman yokken, ışın atımları kollardan biri daha uzun olduğundan detektöre farklı, ancak düzenli ritmli zamanlarda geliyor. detektör de pek bi şey detect etmiyor :) (ışık dalgalarının süperimpozisyonuyla* ilgili bir dalga sebebiyle, birbirlerini nötralize ediyor isinlar)

    şimdi kollara gravitational wave atalım, böyle "vocurk vocurk" etsin... animasyonda gördüğünüz üzere sağdan giren gravitational wave, yüzeydeki partikelleri gah uzatıyor gah kısaltıyor... bu durum bizim "l"'de (ki adı interferometre-yani suya attığınız taşların birbirine girişen dalgalarını ölçen nane) iki boyutlu düzlemde şöyle bir görüntü yaratıyor. yani kollar bir uzuyor bir kısalıyor. tabii animasyondaki kadar degil. hidrojen atonu kadar ohom:) artık gelen ışın atımları düzenli ritmde değil. suya atılan taşların birbiriyle girişen (bkz: superimpositon) görüntüsü şeklinde. duzensiz girişen dalgalar da yeni bir dalga yaratıyor (biraz daha basitleştirirsem fizik ilmi çökecek:(( ışığın dalga fonksiyonundan da yararlanan detektör de gravitational wave'den sonra oluşan yeni dalganın ışığını tespit ediyor. böylece ölçüm gerçekleşyor.

    not: gerçeklik yukarıda anlattığımdan çok daha komplike, işbu entry aşırı basitleştirme adına fiziğin de müzğin de ırzına geçmiştir:)