hesabın var mı? giriş yap

  • "babam zeki müren dinleyip ne varsa eskilerde var der,ben 90lar için aynı şeyi diyorum,benim çocuklar da serdar ortaç & demet akalın dinleyip aynı şeyi diyecekse bu gelenek hemen burda bitmeli."

  • klasik bir 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanun m.54/2 örneği.

    ''etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır. ''

  • yemeyiverin. istikrara oy verin ki bu şekilde istikrarlı bir şekilde zamlar devam etsin. siz de yemeyiverin. size çok peynir meynir.

  • eaah eytere be. gırgır, şamata, troll bir yere kadar. arabesk, sen zaten köşede dur. ortalık karışık. açılın, akademik bilgi paylaşmaya geldim.

    konuş, inek:

    eved.

    (bkz: lisa feldman barrett) psikoloji alanında bir profesördür ve aynı zamanda sinirbilimcidir. bir süre önce üniversitemin psikoloji bölümünün lisans öğrencileri bu harika hocayı zoom konferansına getirdi ve biz de efsane bir sunum izledik. o günden beri bu kadına hayranım ve duygular üzerine yazdığı şeyleri okumaya başladım. bunlardan biri de "how emotions are made: the secret life of the brain" yani "duygular nasıl yapılır: beynin gizli yaşamı" isimli kitabıdır.

    türkçeye çevrildi mi bilmiyorum.

    bu kitapta dr. barrett'ın 2 temel argümanı var:

    1) duygular parmak izi gibi belirli, özel şeyler değil. mesela "öfke" diye belli bir duygu yok. yani öfkenin parmak izi yok. x'in a zamanındaki öfkesi, y'nin b zamanındaki öfkesi var. ya da p olgusunun t varlığında bireylerde yaratabileceği duygudurumlar olabilir.

    2) duygular simülasyondur.

    1. maddenin yeterince açık olduğunu düşünerek ikinci maddeye geçiyorum.

    arkadaşlar, dr. barrett bu argümanı ile şunu anlatıyor. biz bir toplumun, kültürün üyesiyiz. bir şeylere maruz kalıyoruz. bir şeyler bize sürekli tekrarlanıyor. bu cepte.

    5 duyudan gelen gerçek veriler var. bu da cepte.

    beynin çok güçlü bir yanı var. o da şu: tahmin etmek. bunu cebe atarken barrett'ın sunumunda verdiği örneği de açıklamak isterim. bu örnekten sonra ben bir çok şeydeki duruşumu değiştirmeye başladım 2 haftadır falan. neyse, gelelim örneğe:

    biz su içtiğimiz zaman susuzluğumuzun giderildiğini 2-3 yudum sonra anlıyoruz ya, haydi 5 yudum olsun ya da 1 şişeyi 10 saniyede tepemize diktik diyelim.

    aslında beynin, "susuzluk giderildi."yi algılaması için suyun vücuttaki ihtiyaçları karşılaması olayı 20 dk sürüyor.

    ama biz, saniyeler içinde anlıyoruz. çünkü beyin "tahmin gücü" sayesinde susuzluğun bir süre sonra giderileceğini tahmin ediyor ve size "susuzluk giderildi" bilgisini veriyor.

    metaforik olarak beyin, bildiğiniz en iyi falcıdan daha iyi bir falcı yani.

    neyse. gelelim duygulara.

    kafamızın içinde olup biten duygu dediğimiz bu şeyler aslında bizim maruz kaldığımız her şey sebebiyle (buraya yetişme biçiminizden izlediğiniz reklamlara kadar her şeyi dahil edebilirsiniz.) beynimizin tahmin etme gücünün çalışması ve bize, örnek veriyorum, "al sana sevgi" diye bir duygu üretmesi demek.

    yani biz, işe aldığımız aktörlerin (5 duyunun bize getirdiği sosyal, kültürel her türlü veri) bizde yarattığı tiyatro oyununu izliyoruz, duygu diye.

    sen, ölümün sevinçle karşılandığı bir toplumda yetişseydin, cenazeler seni ağlatmayacaktı.

    sen, ailenin ilk 6 yaştan sonra gereksiz görüldüğü ve çocukların okullarda yetiştiği ve anne babasını haftada 1 gün gördüğü bir sistemde büyüseydin ailen de sana ona göre davranacaktı ve senin anne-baba aidiyet duygun, böyle büyümeyen çocuğunkinden çok farklı olacaktı.

    örnekler çoğaltılabilir. gelelim sevgiye.

    "gerçek sevgi" diye bir şey yok. x'in sevgiyi gösterme ve alma biçimi var. hepsini beyin yaratıyor.

    flört şiddetinin en sikko cümlesi olan "sen kafanda kurmuşsun" olayı duygular için tamamen doğru.

    hepimiz, duyguları kafamızda kurduk. gerçek sevgi, zart sevgi hepsi simülasyon.

    bir sevgi biçiminden memnun değilsen, sevildiğini hissetmiyorsan algını, bakış açını ve maruz kaldığın çevreyi değiştireceksin.

    o zaman beynin, yeni tahminler yaratmaya başlayacak. sana yeni simülasyonlar kuracak.

    bu hususta kararlıysan da bir gün beyin seni mutluluk simülasyonu ile ödüllendirecek. yani yeni aktörler, yeni dekorlar, sonunda sevdiğin oyunu oynayacaklar senin için.

    "sen değişirsen dünyan değişir." klişesi yarı doğru bir klişe. tamamen doğru olması için ise dünyanı değiştirmen gerekiyor ki o da seni değiştirsin.

    bu noktada kimisi ülke, kültür değiştirir. kimisi iş değiştirir. kimisi de partner bulma pratiklerini değiştirir.

    artık nasıl olacaksa.

    debedit: teşekkürler. sizi seviyorum. gerçekten.

  • kilosu 18895 lira 35 kuruşa gelen bir aleti satın almaktır.

    ortaokulda coğrafya öğretmenim demişti ki bir ülkenin gelişmişliği bir malın kilosunu kaça sattığı ile ölçülür. sonra bol bol örnek vermişti. ham pamuk satarsanız 2,10 dolar, onu iplik yaparsanız 2,38 doalr, ipliği havlu yaparsanız 9,23 dolar, gömlek yaparsanız 31,25 dolara gelir kilosu diye. (kutsal bilgi olsun diye güncel rakamları buldum)

    biz kilosu 31 dolara gömlek satamazken, adamlar kilosu 8628 dolara telefon satıyor beyler. bize de tespit sıçmak kalıyor.

  • duman'ın değil tgb'nin halt yemesidir. adamlar fiyatlarını söylemiş senin işine gelmezse cagirmazsin. sanki zorla aldilar parayi. yine tgb'nin bok edip suçu başkasına attigi bir başka olay. bir işiniz düzgün olsun arkadaş ya.

    edit:olay hiç tgb'nin anlattigi gibi degilmis. adamlar soma kazasindan önce planlayip anlasmis dumanla. zaten tgb'den de bu beklenirdi. bu adamlara inanip gaza gelmeyin amk işleri güçleri dezenformasyon.
    (bkz: #44945415)

  • gece boyunca olayların vahameti hangi noktaya ulaşır, olaylar çok büyürse evdeki 3 aylık bebeğimi tehlikeden nasıl uzak tutarım kaygıları altında düşüncelerle geçirdiğim için oldukça yorgun vaziyette başladım sabaha.

    çivisi çıktı ülkenin iyice.

    edit : konum ankara

  • "bir cahille tartışmak bir güvercinle satranç oynamaya benzer; siz ne kadar iyi olursanız olun güvercin taşları devirir, tahtanın ortasına sıçar, kazandığını sanıp zafer turu atar..."

  • bazen sevinirsiniz.

    abim 7 yaşında geçirdiği su çiçeği sonrası rasmussen ensefaliti hastalığına yakalandı. bir kaç kez beyin ameliyatı oldu. beyin hücreleri öldü falan bir çok zorluk. doktorlar yürüyemez dedi, yürüdü. konuşamaz dedi, konuştu. ama yardımla, ama destekle. 21 yaşına kadar bakıma muhtaç yaşadı. yemeğini biz yedirdik, altını biz sildik, banyosunu biz yaptırdık. zor günler zor yıllardı.

    21 yaşında öldüğünde zekası 3.5 yaşındaki çocukla birdi. sol eli ve ayağı beyninin sol kısmındaki hücrelerin ölmesi sebebiyle felçliydi. ilaçları yeşil reçeteydi ve çoğu yurt dışından geliyordu. sürekli epilepsi nöbetleri geçiriyordu. son yıllarında kalbinde pille yaşıyordu. nöbetleri o şekilde durdurabiliyorduk. engel oranı yüzde 97.

    o zekasına rağmen her şeyin farkındaydı aslında. anlıyorduk biz de. o da dışarı tek başına çıkmak, kafasında kask olmadan, yanında biz dikilmeden maç yapmak istiyordu. kız arkadaşı olsun da istiyordu biliyorum. gerçi 50'ye yakın sevgilisi vardı. hemşireler dahil konuştuğu her kadın onun sevgilisiydi. çocuk aklı*

    neyse çok uzatmayayım. ölmeden son 1 yıl itibariyle ağırlaştı. yerinden kalkamadı, ilaçlar böbrekleri bitirmeye başladı. yatalak hale geldiği için kalça kısmında yaralar olmaya başladı. her zamankinden daha zor şekilde yattığı yerden temizlemek, yedirmek ve tuvaletini yaptırmak zorunda kaldığımız 1 sene sonunda öldü.

    üzüldük mü? çok... ama aynı zamanda çok sevindik. çünkü onun kurtuluşu oydu. ben bunu söylediğim zaman bana kızan çok insan var, hatta bunu okuyup saçma sapan mesajlar da gelecek biliyorum ama yaşamadan bilinmiyor. onun yaşaması onun ve bizim açımızdan çok zordu. o öldü ve kurtuldu böyle bir yaşamdan.

    bugün aramızdan ayrılışının 16. yılı. abim ama çocuğum gibiydi. çoğu şeyden feragat edip çok baktım ona. güzel baktığımı düşünürüm hep. hâlâ canım yanar, içim cız eder ama iyi ki diyorum, iyi ki öldü ve kurtuldu. onun adına yıllar geçmesine rağmen çok seviniyorum.

    debe edit: arkadaşlar mesajlarınız için çok teşekkür ederim. taktir edersiniz ki tek tek cevaplama şansım yok. buradan teşekkürümü kabul edin lütfen.

  • bunun bir de modern ile harmanlanmış versiyonu var: modern boho.

    modern bohem iç tasarım, tasarımdaki kişinin rengini, dokusunu ve bireyselliğini ortaya çıkarmak için boho-chic vurgularla birleşen şık modern unsurların eklektik bir karışımıdır. bu tasarım tarzı esas olarak kalender şekilde yerleştirilmiş doku, desen ve renk katmanlarından oluşur.

    bohem veya boho tarzı, bir yaşam alanının dekorasyon ve tasarımında kişisel, egzotik ve kurallara aykırı bir tarzdır. bohem tasarımın temel estetiğinin kişisel ve rahat olduğu söyleniyor. boho, başkalarına hitap etmek yerine sahibinin gözüne göre tasarlanmıştır.

    boho tasarımlarını zenginleştiren ve söz konusu tasarımın marka özelliği olarak bilinen pek çok obje bulunmaktadır. bohem tarzdaki aynalar, farklı desenler, renkler ve nesnelerle birleşerek eksiksiz bir modern bohem tasarım dizisi yaratıyor.

    modern bohem iç tasarımının temel kuralı şudur: kural yoktur.

    kısa bir tarihçe

    bohem tarzı iç tasarım, fransa'nın paris kentinde 19. yüzyıla kadar uzanıyor. o dönemin sanatçılarından, yazarlarından, göçebelerinden ve sanatçılarından büyük ölçüde etkilenmiş; yaratıcılığın kesinlikle paradan daha değerli olduğuna inananlar – orijinal bohemiler... toplum tarafından reddedilmek ve kabul edilmemek, istemeden de olsa o dönemin normlarını boşa çıkaran bir iç tasarım akımı başlatmalarına neden oldu.

    adından da anlaşılacağı gibi bohem tarzı, alışılmamış olanı kucaklamak ve kurallara karşı isyan etmek anlamına geliyordu. içine modern bir hava katılmış; popülerliğini aştı ve dünya çapında yeni kabul ve popülerlik ufuklarına doğru hızlandı.

    modern bohem iç tasarımı hangi özellikler tanımlar?

    bu tarzın da ortaya koyduğu belirttiği gibi; bu temayı tanımlayacak bir dizi kural yoktur; yine de bazı yaygın şeyler temayı vurguluyor ve o bohem havasını veriyor. örneğin, modern bohem iç tasarımı tanımlayan belirli bir tür aydınlatma, renk paletleri ve eklektik desenler var. modern bohem iç tasarımın birkaç özelliğinin bir listesi:

    renk: renkler nötrden canlı mücevher renklerinin karışımına kadar değişir. zümrüt yeşili, kraliyet mavisi, kırmızı ve pembelerin parlak tonları tarz sahibi bir alan yaratıyor.

    şekiller: bu temada yeni şekiller oluşturmak yerine grafik şekiller ve desenler yaygındır.
    estetik: bireyselliğinizi veya kişiliğinizi sergilemek için renklerin, dekorların ve desenlerin karışımı ve uyumu.

    armatür kaplaması: altın, pirinç, gümüş ve krom gibi metalik malzemeler, temaya fikstür kaplaması sağlamak için son derece popülerdir.

    dekor stili: genellikle el yapımı sanat eserleri veya seyahat hediyelik eşyalarından oluşur. rattan, ahşap veya peluş mobilyalar da birçok örtü ve yastıkla birlikte bu temaya çok yakışıyor.

    dekor estetiği

    bu tema sanatçılardan ilham aldığı için dekorun tablo, kilim, makrame gibi özgün şaheserlerle yapılması mantıklı; heykeller veya yorganlar.

    bu tarzda “çok fazla” diye bir şey yoktur. dekoru geliştirmek için aplikler, kolye uçları, lambalar veya mumlar gibi çok sayıda ışık kullanarak rahat bir ortam yaratın. etli meyveler veya eğrelti otları gibi bitkiler de temaya canlandırıcı bir etki katar ve ayrıca; renk monotonluğu kırar.

    çözüm

    modern bohem iç tasarım teması, kendini ifade etme bölümünün diğer temalarla birlikte oynanmasına olanak tanıdığı için boho iç mekanlar arasında her zaman popülerdir. modern estetikle birleşen boho esintileri, kendini ifade etmeyi vurgulayan veya tasarımın arkasındaki kişinin gerçek kimliğini ortaya çıkaran kendine ait bir dünya yaratıyor.

  • çoğu çakma olduğundan ülkenin fakirlik boyutunu anlamanıza ve ne kadar şekilci olduğunu hatırlamanıza yardımcı olur.