hesabın var mı? giriş yap

  • ali türkşen: hulusi akar istifa etmeliydi
    didem arslan: ama darbecilere bağırdığını söylüyor
    ali türkşen: demek ki iyi bağıramamış

  • hangi başlığa yazayım diye ararken çıktı karşıma. eziklik değil de ukte benimki. ortalamanın çok üzerinde bir başarıya sahipken, çocuk yaşta öğrenim hakkı elinden alınan, otuz olayazmış ancak halen içinden bundan mahrum bırakılmanın öfkesini atamamış ben...

    dün gecenin ortasında göz yaşları içinde uyandım. yine.
    insan bu yaşa gelir de hala kendini okul koridorlarında, sıraların üzerinde, dersliklerde görür mü diyorum. yine annemle kavga ediyorum, 13 yaşında yalvar yakar okumak istiyorum diye mücadele ediyorum tek başıma.

    elimden alınan çocukluğuma, sahip olmadığım hiç var olmamış anılarıma, öğrenmeye olan aşkıma, dört duvar arasına kapanmış 10'lu yaşlarıma, gençliğime ağlıyorum o kabuslarda.

    arayı kapatmak için kalkıp ders çalıştığım, gizli gizli kitap okuduğum uykusuz kaldığım geceleri, üzerine yine her sene birinci olduğum medrese derslerini, sekiz senede öğrenilecek ilmi dört senede hıfzettiğim o günleri hatırlıyorum.

    maddi her imkana fazla fazla sahipken bana istemediğim bir yol çizen aileme bakıyorum. sonra kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışan kendime. yetişemiyorum.

    ezik değil ama eksik hissediyorum, kaybolmuş hissediyorum. geç kalmış hissediyorum. şu an olabileceğim yeri hayal edip olduğum yere bakınca, yapılan haksızlığı hatırlıyorum tekrar tekrar. öfkeleniyorum.

    bana sorulmadan tayin edilmiş hayatıma, elimde olmayanlardan dolayı, elimde olanlarla yaptığım seçimlerin beni getirdiği yere bakıyorum...

    çevremdeki insanların, sırf o "diploma" denen kağıt parçasına sahip değilim diye kaale almayışlarını, potansiyelimi görmeyi iletimi, cahilliklerini hazmedemiyorum.

    başka kadınların ne güzelliğine, ne zenginliğine, okudukları "iyi" okullara bakıp kıskanıyorum, imreniyorum...

    her şeyi sineye çekiyorum ama bunu aşamıyorum!...

    edit: mesaj kutusundaki sayıya şaşkınlıkla uyandım. sonradan anladım ki dünkü iç döküşüm debe'ye girmiş.

    elbette okumayı bırakmadım; liseyi açıktan bitirip, yaşıtlarımla mezun oldum. şu an ise açık öğretimden sosyoloji okuyorum. yine de bu bazı şeylerin yerini doldurmuyor. şu an örgün eğitim almak istesem yine dış engellerle karşılaşacağım. yine de belki ileride olur...

    çok söylenmiş; herhangi bir üniversiteyi okumuş olmak için değil, ciddi anlamda kaliteli eğitim veren, bilgi üreten ve ürettiren bir okuldan derece ile mezun olmak isterdim.
    ne yazık ki, bu olsa bana açılacak kapıları, okuduğum kitaplar açmıyor.

    "maddi durumun yerindeyse önemi yok" diyen de var.
    benim için bu -elbette o da önemli ama- meslek sahibi olmaktan ibaret değil...

    evet, yine de okumanın yaşı yok ve bırakmış değilim ancak bazı şeyler zamanındaki gibi olmuyor ve yaşadığımız bazı şeyler unutulmuyor.
    ben de bunun vermiş olduğu anlık duygu yoğunluğu ile yazmıştım.

    son yazdıklarım bölük pörçük oldu biraz ama...

    attığınız her mesaj ve iyi dilekleriniz için tek tek teşekkür ediyorum.*

  • apple ürünleri delisi bir insan değilim. uzaktan uzağa takip edip bir de nasıl steve jobs olunur diye boktan bir kitap okumuşluğum var.

    yurtdışında yaşayan bir arkadaşım vasıtasıyla ilk defa iphone serisinden bu modele sahip oldum.

    iyi telefondur, kötü telefondur, antendir bilmemnedir 1000 lerce kez aynı şeyler yazıldı çizildi.

    benim söylemek istediğim şey dün gözlerimin önünde 91 yaşındaki okuması yazması olmayan babaannemin bu telefonu kullanabilmesi oldu. sadece 1 kez gösterdikten sonra, telefonu aldı tuş kilitini açtı fotoğraflara girdi ve sırasıyla fotoğrafları çevirerek baktı.

    yani onu bunu bilmem de apple bu ürünle human computer interaction olayının dibine vurmuş arkadaş.

    ayrıca fotoğrafları çevirirken her fotoğrafta sayfa çevirir gibi parmağını yalaması çok tatlıydı =)

  • linonofobi iplerden korkma durumudur. linonofobisi olan bir kişi, ipi şahsen görmeyi bırakın, sadece ipi düşünürken bile aşırı bir tepki gösterecektir. linonofobisi olan kişiler, dikiş veya ayakkabı bağlama gibi ipten veya iple ilgili herhangi bir eylemden kaçınacaktır.

    bu fobi genellikle, kısıtlanma veya kısıtlanma korkusundan kaynaklanabilecek ip ile olumsuz bir ilişkiden gelişir. kaçırılma veya ceza olarak bağlanma gibi travmatik bir olay yaşayan bir kişi linofobi geliştirebilir. bu olayların sadece televizyondan izlenmesi ile de gelişebilir.

  • limuzinsiz adım atmayan chuck bass'ın neden ilk bölümde okula belediye otobüsüyle gittiğini çözemediğim dizi. limuzin sanayideydi heralde o sırada.

    2013 editi: gossip girl'ün çözülemeyen yegane gizemi sıfatını koruyor.

  • anneme internet şubesinin nasıl kullanılacağını gösteriyorum. şifre koymamız gerekti;

    ben: evet anne şifre istiyor şimdi alakasız bir kelime söyle.

    anne etrafına bakar çiçeklerini görür,

    anne: fesleğen olsun.

    ben: ğ var onda telefondan girerken filan sıkıntı olur başka bir kelime bul.

    anne: ne bileyim ben ya sen bul işte bir şey.

    ben: anne evdeki herkesin hesabını ben açtım, unutuyorsunuz sonra diye de aklımda tutuyorum, bir sürü gereksiz bilgi var aklımda, lütfen kendi şifreni kendin bul.

    anne: bulamadım işte yardım et biraz

    ben: ya böyle seninle ilgili gibi olsun, ilgi alanında olan bir şey hiç unutmayacağım bir kelime

    anne: off, yordum beni, dur dur tamam buldum damat olsun

    ben: olmaz anne saçmalama başka bir şey bul

    anne: damat istiyorum işte şifrem damat olsun

    ben: tamam anne lanet olsun rakam söyle bir tane de

    anne: 2 damat2 iki tane damat istiyorum ( burada kinaye yapmıyor 2 kız kardeşiz)

    ben: of tamam anne şimdi bir kelime daha lazım parola olacak bu da

    anne: kıs kıs güler, kolaymış canım o da torun olsun önce damat, sonra torun ölene kadar unutmam bunları damat2 torun4

    ben:.............

  • yemek pişirmede altın kuralı unutmuyoruz: iyi yemek iyi malzeme ile yapılır.

    evet anlayacağınız üzere tüketici olarak pirinç seçmeyi bilmiyoruz. teknik ne kadar iyi olursa olsun pirinç seçmeyi bilmiyorsanız iyi pilav yapamazsınız. hadi tekniği bırak reyonda yer alan bazı pirinçlerde kalıntı olduğunu söylediğim halde umursanmıyorum.

    - son kullanma tarihine baktığınızı ve açıkta satılan pirinçleri zaten almadığınızı varsayarak diğer başlıklara geçiyorum.

    - öncelikle farklı boydaki pirinç tanelerinden uzak duruyoruz. farklı boydaki pirinç tanelerinin yapıları da farklıdır. farklı su çekme kapasitesine sahiptir. biri yumuşarken diğeri diri kalabilir. biri tane tane olmuşken diğeri çamur olabilir. eşit görünüm, eşit boyut önemli.

    - boyları aynı ama renkleri farklı olur mu? maalesef olmaz. yarısı beyaz yarısı şeffaf olduğunda yine üstteki sorunu yaşıyoruz.

    - tebeşirleşmiş pirinç demek olgunlaşmadan toplanmış pirinç demektir. genelde açıktan çuvalla satılan pirinçlerde karşılaşırım. bu arada siz mesaj atmadan ben söyleyeyim"-tebeşirleşmiş pirinç olgunlaşmamış pirinç değildir, toplandığı bölgedeki hava koşullarından dolayı pirinç tebeşirleşir" diye bir görüş de vardır ama benim için farketmez. tebeşirleşmiş pirinç dayanıksız pirinçtir. çabuk kırılır. mazisi ile ilgili kafa karışıklığı bizi ilgilendirmiyor. almıyoruz.

    - çeltikler uygun nemli ortamda toplanmadığında (nem yüksek olması durumunda) tanelerde bozulmalar oluşur. hani farklı renk diyorduk ya yukarıda. işte fermente olan pirinçlerde sararmalar oluşur. (hani dolaptaki kavanozda bir yıl kalan pirinçlerden bahsediyorum) pirinç kavrulduktan sonra acımsı bir koku meydana gelir. sararmış pirinç kalitesiz ya da kalitesini kaybı yaşamış pirinçtir.

    - ucunda siyah nokta olan pirinçte umarım mikrobiyal aktivite olmuştur. umarım diyorum çünkü eğer mikrobiyal aktivite olmamışsa ucunu böcek yemiştir. benim için ikisi de aynı şey ama ne bileyim işin içine böcek girince yüz felci gibi bişey geçiriyorsunuz. siyah noktalısını almayın işte.

    - evet. üzerinde kırmızı çizgiler olan pijamalı pirinçler var. çeltik fabrikada işlenirken kabuğu ayıklanmamış demek bu da. bu pirinçler kepeği alınmamış pirinçler olarak geçerler ve çoğu yerde kusurlu pirinç olarak gösterilirler. bana göre herhangi bir kusurları yoktur hatta vitamin ve mineral açısından daha besleyici oldukları bilinir. yalnızca su çekme kapasiteleri diğer pirinçlere göre farklıdır. deneme yanılma yöntemiyle bunu da ayarlayabilirsiniz.

    buraya kadar lezzetli yemek yeme isteklileri için yazdık. son paragrafı temiz ve adil gıda tüketimine kafayı takanlara ayıralım: bakanlık şu anda pirinçlerde kurşun kalıntısından başka bir şey araştırmıyor ama söylentiler yayılıyor. (bkz: kadmiyum) satın aldığınız pirincin nereden geldiğini öğrenmenizi ve bu konuda özellikle ergene havzasından elde edilen pirinçlere dikkat etmenizi öneririm.

    #95111366 burada "-yumurta bile kıramıyorum" diyen birinin bile kolayca yapacağı tarifi yazmıştım. şimdiye kadar bunu uygulayıp yapamayanı görmedim.

    #22109580 burada da diğer püf noktaları var işte.

    pirincimizi seçmeyi de öğrendik. geriye kullanılan suyun ph değeri kaldı sanırım.