hesabın var mı? giriş yap

  • karisinin adini kendi adina ekleyen sevgililerden evladir.

    uzaktan bir tanidik var facebookta. herifin adi süleyman idi en son. baktim okşan süleyman olmus.

    gerci evlendi mi travesti mi oldu bilmiyorum.

  • bundan 1-2 ay kadar önce playstation 3 satışa koymuştum ve bu siteden de bir ilan yayınladım. bir ay içerisinde türlü abukluklarda teklif aldım. öyle böyle değil ya. 600 lira dediğim ürüne "buna 300 veririm, bu fiyatın üstünde bulursan da şanslısın" diyecek kadar. bir süre sonra sanalpazar'da sattıktan sonra ilanımı silmedim ve gelen abuk mesajlara aynı abuklukta cevaplar verdim. bir tanesini birebir aktarayım:

    a: 400 tl (ulan öküz, bir merhaba der selam verir insan)
    b: 410 tl
    a: uyar
    b: 420 tl?
    a: olmaz
    b: :( ben de o zaman konsolu 400'e başkasına veririm :p
    a: 420
    b: yok kardeş çok kırdın beni artık 450 versen ancak satarım.
    a: tamam son fiyat
    b: sana yok ps ms satmıyorum

    çok fazla ürün satan biri olmadığım için sahibinden şöyledir böyledir diyemem ama gelen tekliflerin hemen hemen hepsi bunun gibi mezarcılığın, ölücülüğün son noktasıydı. bir de adamı keriz yerine koyma çabalarına tilt oluyorum. tek akıllı sensin allahın çomarı.

  • başlık: ergenliğimin kara günü
    entry: huzurlu bir akşamdı, kapalı kapılar arkasında o günlerde beni en özel hissettiren şeyi yapmıştım gene;osbir.
    neyse oturuyorum takılıyorum beyler, üst komşumuz geldi. 2 tane de taş gibi kızı vardı. kakara kikiriler, bunlar yanıma geldi sonra. önceki gece düğüne gitmişler, kamerayla düğünü çekmişler, açaymışımda izleyeymişik!. kitle kalabalık, aç gözlü!, düğün görmek isteyen; bir komşu, iki kızı, babaları, annem, kardeşim, yiğenim. aldım ön usb den taktım kamerayı. görmedi koduğum bilgisayarı. kasayı çektim biraz, arkaya uzandım taktım. doğruldum yerimde. otomatik kullan geldi amk, videoyu oynat dedim. herhangi bir intro yok, oyuncuların adını gösteren bir yazıda yok, videoyu çeken firmanın şahsın ismide yazmadı. latin olduğu her halinden belli bir abimiz, kadını karyolanın başına doğru eğmiş, tüm hırsıyla gibiyordu. şoktan kurtulup kapatana kadar büyük bi yaygara çıktı. kapattıktan sonra gözümü bilgisayarın ekranından ayırmadan öylece durdum. etrafımdaki konuşmaları dinledim. "kamerayı aldığımız çocuk hiç böyle bir çocuk değildi." "hemen arıycam o çocuğu terbiyesiz herif" falan. herkes odadan ayrıldı. ben o sürede taşları yerine oturtmuştum bile. kasanın arkasına eğildiğim sırada, kolum cd açma tuşuna basıyor, çıkan cd rom tekrar koluma çarpıp geri gidiyor, bilg. kamerayı gene görmüyor, otomatik kullanda cd yi açıyor.
    beyler 11 yıl geçti, o vidyodaki kadının yüzündeki acıyla karışık zevk ifadesi hala gözümün önünde. olaydan sonra yemekten içmekten kesildim. kendimi insanlara unutturmaya çalıştım. hayatımda hala etkilerini görüyorum.

  • içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
    aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
    beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
    asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.

  • 1 kişinin fakir 2 kişinin zengin olduğunu öğrendiğimiz ifade.

    fakirler ölür, zenginler hayatını kaybeder. daha öğrenemediniz mi?

  • "rendekar doğru mu söylüyor ? "düşünüyorum öyle ise varım" oldukça makul.. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar.. düşünen bir adamı düşlüyorum.. düşündüğümü bildiğim için ben varım.. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum.. böylece o da benim kadar gerçek oluyor.. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor.. düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum.. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor.. o gerçek ben ise bir düş oluyorum.."

    puslu kıtalar atlası - ihsan oktay anar

  • türkçedeki bağnazlık kelimesiyle kısmen açıklanabilir. backfire effect, yüzde yüz doğruluğu kanıtlanmış tezlerle bile bağnazları inandığı fikirlerden vazgeçirememek şeklinde yorumlanmış ilk entry'de. ancak bence bir düşünceye veya fikre inanan insanlara o fikrin kesinlikle ve binde bin yanlış olduğunun ispatlarını gösterdikçe kişilerin kendi fikrine daha çok bağlanması olarak da açıklanabilir. yani asıl eylem kanıt gösterildikçe kişinin yanlış bilgiyi ve fikri daha çok ve daha canhıraş savunması.

  • yaşları hakkında ziyadesiyle bilgi sahibi oldum;

    -ilkokuldayım. sarp apak geldi. naber dedi. çok utandım.

    olm yumurtadan çıkar çıkmaz sözlüğe mi geliyonuz nedir bu amk

  • bakın buraya yazıyorum, yakında batacak bu site! batmalı! batmasını istiyorum!

    çünkü 10 ilandan 8 i boş. o yüzden insanlar ben bu site üzerinden “iş bulamıyorum” diyor. bu sizin özgeçmişiniz ile ilgili değil bu durum, kariyer.netin satış politikası ile ilgili.

    bu hafta x inşaat şirketinin üst düzey yönetici ilanını gördüm. elimde bir arkadaşımın çok iyi bir özgeçmiş var diye, insan kaynaklarını aradım. ik camiasında genel olarak herkes birbirini tanıdığından nazımız geçer diye düşündüm. kariyer.net de başvurmuş bir de ben göndermek istedim diye rica ettim. uzun yıllardır tanıdığım ik yöneticisi "öyle bir arayışımız yok, sanırım bir yanlışlık olmuş" dedi. peki dedim, herkes hata yapabilir.

    sadece iki gün sonra yine aynı pozisyon için başka bir firmayı aradım. "marsha iflas açıklıyoruz bu hafta, bir yanlış anlaşılma olmasın sakın" dedi.

    bu sitede iş bulma umuduyla her gün insanlar çok fazla zaman geçiriyor. sizde bu sitedeki kullanıcının kullanım süresine göre "reklam satıyorsunuz." onu da biliyorum. ama bu boş ilanlarınız yüzünden insanlarda "insan kaynakları geri dönmedi" imajı oluyor. cv görüntülenme sayısının düşmesinden bahsetmiyorum bile.

    eğer alım yapmayacaksanız ve şirket “istihdam yaratıyor gibi” göstermek adına boş ilan çıkıyorsanız insan kaynakları “allah sizin de belanızı versin.” işsiz kalın, kalın ki aynı durumu sizde yaşayın! hatta cvniz benim elime düşsün, bütün stresimi sizden çıkarayım.

    özetle batmanı istiyorum kariyer.net! insanlara daha fazla hayal kırıklığı yaşatmaman için batmanı istiyorum!

  • şu otomobili ya adam akıllı üretin adam gibi herkes baksın incelesin ya da hazır değilse de temcit pilavı gibi ikide bir yarım yamalak göstermeyin şunu. yok bagajı açmak yasak yok zoom yapmayın yok binmeyin bu ne arkadaş böyle tanıtım mı olur? yaptığınız iş kendinize benziyor, tebrikler.