hesabın var mı? giriş yap

  • dün sinema gişesindeki kıza para yerine iddaa kuponumu uzattım, birkaç saniye bakıştık öyle. yine de ben olsam alırdım, ne biliyon ki üç maçtan birden yatacağımı.

  • gitar çalan çocukların olduğu video da türkiye gençliğini özetidir. huzur, mutluluk gibi anları yaşamanın haram olduğu her an bir patlama ve ölüm haberleri ile darmadağın olan gençliği. diğer ülkelerdeki yaşıtlarının aksine birçok sorunla baş etmek zorunda bırakılan gençliği. bizler sevgi, mutluluk, özgürlük gibi kavramların varlığını çoktan unuttuk.

  • 'ben hep 50 liralık dolduruyorum' diyen insanlara yönelik çok başarılı bir görsel bilgilendirme şöleni:

    ''ekonomi anlatıyorlar. ben size ekonomi anlatayım. 2002'de iktidara geldiğinde 50 lirayla bunu (30 litrelik yeşil bidon) dolduruyordun. 16 senenin sonunda bunu (8 litrelik kırmızı bidon) dolduruyorsun. al sana ekonomi.''

  • annemin birden bire yaslandigi yaz.
    uc kardesiz. annem gundelige gidiyor. babam kumarbaz. evden annemin pazara gidip en ucuzundan haftalik sebze ve para kalirsa da biraz meyve alalim diye biraktigi parayi bile alip kumara yatiriyor. evin kuytu koselerinde sabahlari annem, ogleden sonra babam; biri surekli bir sey sakliyor, digeri surekli onu bulup, kumara yatiriyor. sonra annem, paralari karsi komsu melahat teyzelere birakmaya basliyor.
    o arada, annem surekli bizimle pazarlik halinde: ''okuyacaksiniz, meslek sahibi olacaksiniz. bizim gibi olmayacak hayatiniz.''
    ''tamam anne'' diyoruz. tamam anne. yeter anne. yeter baba. yeter baba! bunu en cok kucuk abim soyluyor. ben pek sesimi cikaramiyorum. korkuyorum.

    buyuk abim o yaz askeri okulu kazaniyor. yazili sinavdan sonraki diger sinavlara girsin diye annemle babam, bizi birakip bursa'ya gidiyorlar. spor ayakkabisi olmadigi icin yalin ayak kosarak kazaniyor kosu sinavini. babam gururlu: "ciplak ayakla bile gecti butun cocuklari." sonra diger sinavlari da kazaniyor ama annem fikrini degistiyor. ''askeri okula gonderemem daha cok kucuk'' diyor komsulara. ama lıseye yazdirmak icin ceket lazim. okul ceketi cok pahali. para yok. hic mi yok? hic yok. sonra kapi kapi dolasiyor tum akrabalari: cocugunuza kucuk gelen lıse ceketi var mi? kimsede yok. hic mi yok? hic yok.

    ''daha ceketi bulamiyorsun, nasil okutacaksin ki'' deyip vazgeciyor. ve abim bursa'ya bir daha goturuluyor. donus yolunda annem yaslaniyor. 3.5 saatte genc bir kadindan yasli bir kadina donusuyor. geri dondugunde cok sasiriyorum. ama soramam. kizabilir.
    kayit icin bir kontrat imzalamamiz gerekiyormus. eger olur da abim okulda duramaz, mezun olmadan once ayrilmak isterse taahhütnamede belirtilen miktarda parayi odemek zorundaymisiz. iki de kefil istiyorlar. kefillerden biri annemin yegeni: imam. digerini bulamiyoruz. sonra bir komsumuz ''ben imzalarim'' diyor. onlar da fakir ama ''imzalarim ben'' diyen ali abi itfaiyeci. memur oldugu icin imzasi gecerli. sonra ali abi cok genc yasta kalp krizinden oldu. ailece hala dua ederiz ona. sonra...sonra daha baska bir suru hikaye.

    o yazin sonunda abimi gormeye gidiyoruz. cok guzel bir bahcedeyiz. heyecanla bekliyoruz. kapilar acilacak. ogrenciler bahceye cikacak. ve iste aciliyor tum kapilar: birbirinin ayni yuzlerce cocuk. hangisi abim anlayamiyorum. hepsi ayni kiyafet icinde. saclari ayni sekilde kesilmis. sonra kalabik arasindan yavas yavas yaklasiyor abim. onu gorunce neden bilmiyorum agliyorum. abim degil sanki. pazardan alinma ayakkabilarimdan birinin numarasi kucukmus: o gun ilk kez giydigimden daha once anlamamistik. ayagimi acitan ayakkabiyi cikariyorum. beyaz corabimda kan.

  • dünya bir gaz bulutu içinde kütleçekim etkisiyle bir araya gelen toz ve kayalardan oluştu. ilk oluşum sürecinde dünya günümüzdeki gibi kabaca küresel bir şekle sahip değildi, böylesi bir cismi döndürmek çok kolaydır. bir cisme kuvvet uyguladığınızda eğer kütle merkezinden geçen bir eksene denk getirmezseniz (ki bu düşük bir ihtimal) kuvveti uyguladığınız taraf bu eksen etrafında dönmeye başlar. işte oluşum sürecinde dünyaya çarpan her türlü başka nesne de yüksek ihtimalle merkezden geçen bir eksenden çarpmadığından dünya dönmeye başladı. dünyanın dönüş ekseni güneş etrafındaki dönüş yörüngesiyle paralel değildir, bu yörüngeye göre dik dönen (varil gibi yuvarlanan) gezegen olduğu gibi, ters istikamette dönen gezegen de vardır. bu dönüş eksenleri gezegenlerin ilk oluşum sürecindeki çarpışmaların bir bileşiminin hangi yönde daha fazla yoğunlaştığına yönelik oluştu yani.

    bu dönme hareketini engelleyebilecek veya yavaşlatabilecek tek şey cismi sabit tutan başka bir kuvvetin olmasıdır. normalde atmosfer içinde gözlemlediğiniz her cisim bir süre sonra dönmeyi bırakır, bunun sebebi eğer yere temas ediyorsa yer ile cisim arasındaki, etmiyorsa da hava ile cisim arasındaki sürtünme kuvvetidir. ancak dünyayı durdurabilecek bir sürtünme kuvveti yok, ihmal edilebilecek kadar küçük. atmosfer biz pek öyle hissetmesek de uzay boşluğuna kıyasla aşırı bir şekilde yoğun, uzay boşluğu ise o kadar seyrektir ki sesi bile iletemez, atom ve moleküller birbirine o kadar uzak konumlanmıştır. dolayısıyla dünya bir kere dönmeye başladığında durması için bir sebep bulunmamakta. eğer gelecekte dünyaya devasa büyüklükte başka bir gök cismi çarparsa dünyanın dönüş eksenini değiştirebilir, ama dünya yine de başka bir eksende de olsa dönmeye devam edecektir.

  • --- spoiler ---

    filme yönelik en yaygın okuma joker’in iyi tarafı, batman’in ise kötü tarafı temsil ettiği şeklindedir. fakat bu film iyi ve kötü arasındaki bir mücadele değil, hepsinin gerekli olduğu, birbirlerinin olmazsa olmazları olan id, ego ve süperego’nun “taraflı” bir hikayesidir.

    joker = id;

    freud’un terimleriyle id, “kişiliğimizin karanlık ve ulaşılamaz parçasıdır … o herhangi bir düzenliliğe sahip olmadığı gibi, kollektif bir iyi de üretemez, sadece içgüdüsel ihtiyaçların (salt keyife odaklanan) tatminini gerşekleştirmeye uğraşır”. freud’un id’e yönelik bu tanımı joker’i tek başına tanımlamaya yeter de artar bile. fakat yine de, joker freud’un id’inde bir adım daha ötededir, mükemmel id’dir. onu mükemmel kılan şey, muhatabını ahlaki ikileme düşürebilecek planlar kuran faust’un mephistopheles’i olmasıdır. bu konuda fazlasıyla iyidir. genelde tüm gollam kentini, özel de batman ve harvey dent’i (süperego ve ego) ahlaki ikilemlerle karşı karşıya bırakabilir. bu yetenek süperego’nun (batman) karşısında onu bir adım öne çıkarır. o sadece salt keyif kaygısı güden içgüdüleri tatmin etmeye uğraşan bir id değil, kendini engelleyecek olanı alt etmesini de bilen bir mephistopheles’dir. süperego’nun tüm dayatmalarının (iyi) köküne kibrit suyu dökebilecek bir yeteneği vardır.

    mükemmel id’in bir artısı daha vardır, freud’un id’inde olduğu gibi hipnoz yada nevrotik semptomlar yoluyla kendisini ortaya çıkarmak mümkün değildir. kurulduğu koşullar sürekli değişkendir, neden bunları yaptığına dair hikayesi (gerekçesi) her zaman farklıdır. onu bu şeyleri yapmaya iten bilinç altındaki güdü sürekli değişkendir. birinde yüzüne yapılanlardan (yaralar) dolayı babasını suçlarken, bir diğerinde bunları yüzüne kendisinin yaptığını buna rağmen karısının kendisini terkettiğini anlatır (hikayeyi bir de süperego’ya anlatmaya çalışır, ama o bunu dinlemez). bilinçaltına inilen bu iki seansta karşılaşılan koşullar bütünüyle farklıdır. o halde mükemmel id, (joker), tanımlanamadığı için öngörülemez olandır. neden öngörülemez olduğunu da şu cümlelerle açıklar: “plan yapan birine benziyor muyum? ne olduğumu biliyor musun? arabaları kovalayan bir köpeğim. arabayı yakalasam ne yapacağımı bilemem. anladın mı? sadece yaparım. (plan yapanlara) bir şeyleri kontrol etmeye çalışmanın zavallılığını gösteriyorum.”

    batman = süperego;

    freud süperogo’yu id’de gelen emirleri engelleyen otoriter bir şey olarak tanımlar, baba figürünün uzantısı olan herşey (din, okul vs.) süperego rolünü üstlenir. yapılması gerekeni söyleyen sestir. yardımcısı alfred’in batman tanımlaması tam da bu süperego tanımının değişik açıdan yenide yapılmış versiyonudur: “dayanın, efendi wayne. dayanın. bunun için sizden nefret edecekler ama batman’in gerçek amacı bu. o dışlanabilir. kimsenin apamayacağı tercihler yapabilir. doğru tercihleri”. batman doğrunun ne olduğunu bilendir, ve üstelik doğrunun ne olduğunu buyurmak zorunda olan da.

    id’den bağımsız süperego’nun bu doğru/ları, batman’ı joker’in ötekisi haline getirir. fakat bu ötekilik ortadan kaldırılması gereken bir ötekilik değil, karşısında olanı anlamlı kılan bir ötekiliktir. joker’in batman’a seslenişi manidardır: “sensiz ne yaparım ben? gidip mafyayı mı soyayım? hayır. hayır. hayır, sen beni tamamlıyorsun.” bunların rolü birbirlerini ortadan kaldırmak değil, ego üzerinde hangisinin kontrolü ele geçireceği mücadelesidir. bu yüzden batman ve joker sürekli savaş halindedir, birbirlerini ortadan kaldırmayacak bir savaş halinde. joker ve batman’ın bir çok kez muhatabını öldürme imkanı bulmalarına rağmen, öldürmemelerinin nedeni budur.

    [eklemek gerekir; süperego'nun id karşısındaki zayıflığı en büyük anlam kaynağı olan kapitalizm'e id'in verdiği tepkidir. alfred'in batman'a neden joker'i (kolayca) alt edemediğini anlattığı sahne bunun üzerine kuruludur: "bazı insanlar para gibi mantıklı şeylerin peşinde değildir. satın almak, korkutmak, anlaşmak ya da pazarlık etmek mümkün değildir". joker, süperego'nun elindeki en büyük düzenleyici güce yani kapitalizm'e asla ayak uydurmayan biridir. para onun için ucuzluktan başka bir şey değilir, tek derdi hayalini gördüğü dünyayı gerçekleştirmektir: "batman'siz bir dünyanın hayalini gördüm". süperego'nun ortadan kaldırıldığı, yukarıdan emirlerin gelmediği bir dünyanın hayali içindedir, bu anlamda kapitalizmin ötekisi bütün anlam dayatmalarını baştan savan anaşizmle dirsek temasındaki katıksız bir sosyalizm'dir joker. ve bunları kapitalizmin tüm yasaları/kurumları batman'in yanında olmasına rağmen yapar.]

    harvey dent = ego;

    yine freud’un tanımına göre ego, “id’in dış dünyanın direkt etkileriyle şekillendirilen bir parçasıdır. o aklı ve sağduyuyu temsil eder … id ile olan ilişkisinde atın üzerindeki bir adam gibidir, atın üstün gücünü kontrol altında tutmak zorunda olan.” freud devam eder, ego, id ve süperego arasındaki dengeyi sağlamaya çabalar. harvey dent’in batman’a yaklaşımı bu yüzden joker’e olan yaklaşımından çok farklı değildir, batman’in yasalar dışında hareket etmesinden pek hoşnut olmaz.

    fakat burada asıl önemli olan, id ve süperego’nun mücadelelerini ego’yu ele geçirmek üzerine yapmalarıdır. ego ikisine de dirense, çabalarını bunları dengelemek üzerine inşa etse de bu ikisi arasındaki mücadele süreklidir. batman, harvey dent’i kendi mirasçısı olarak görürken, joker onun kendinin kanıtı olabileceğini düşünür. bu mücadelede joker’in elinde muazzam bir bilgi vardır: “insanı öldürmeyen şey (acı) tuhaflaştırır”. bunu harvey dent’in üzerine uyguladığında, ona en büyük acıyı tattırıp buradan sağ çıkmasını sağladığında, harvey dent tuhaflaşmıştır. batman’in kontrolünden çıkmış bütünüyle id’in temsilcisi haline gelmiştir.

    peki neden joker kazanır (bu muzzam bilgi neden işe yarar), bunu da harvey dent batman’la konuşmasında dillendiriyor: “çarpık zamanlarda, düzgün insanlar olabileceğimizi sandın, ama yanıldın” joker’i mükemmel id yapan çarpık zamanlardır (çığrından çıkmış zamanlar)

    --- spoiler ---

  • bu aileye bakıp herhangi bir dini unsur göremiyorum diyen yazarın tersine ben bu ailede bir sürü dini unsur görüyorum

    1. havva denen kadın 2011 yılındaki ifadesinde demiş ki ; ‘’oğlum isa ve damadım tumcer evdekilerin camiye namaza gitmesini fırsat bilip meryemin cesedini tütünçiftlik te bir yere gömdü.’’

    bir düşünün bu ne demek? bu kadın evde o günlerde aç susuzdu çocuklar da öyle.hatta tecavüze uğramıştı. ki bunun akabinde vefat etti.düşünün ki evdeki büyük ablanız böyle bir halde ve camiye gidiyorsunuz neden? açıklayım neden olduğunu
    muhtemelen bu gerzekler ablalarının içine cin girdiğine eniştenin de onu tedavi ettiğine inanıyorlardı.öyle ki namazı cemaatle kılmanın sevabını kaçıracak anormal bir durum yok ortada.çünkü bazen insanların içine cin girer.dinimizde cin yok mu yani.yok diyen bok yer.

    neyse eve dönüyorlar ki abla evde yok.ablanın cin çıkarırken ufak bir kazaya kurban gittiğine ya da cinlerin onu öldürdüğüne ablalarını kurtaramadıklarına inanıyorlardı belki de

    ama ilginçtir ki kız ölmeden kredi çektirip almışlar üzerlerine.bunun için de kendilerince mantıklı bir açıklamaları vardır elbet.

    2. havva kadının başındaki başörtüsü öyle ciddi biçimde örtülmüş ki ..neredeyse yüzü gözükmüyor.çünkü biliyorsunuz saçınız bir teli dahi gözükse cehennemde yanacaksınız.çok dindarlar hem de sofular..cinlerden büyüden deli gibi korkuyorlar.kızını verdiği adam hoca.herhangi birine değil kızını değerli bir hocaya vermiş kadın yani büyü bozuyor adam .el falan da almıştır birinden .adam hoca ..

    kızı hakeza güzelce örtünmüş.muhafazakar çevrede yaşıyorsanız bilirsiniz ; kapalılar bile kendi içinde kısım kısım ayrılır bazıları şal takar bazıları daha uzun eşarp takar bazıları çarşafa girer her birisi bir öncekini (eşarp takan şal takanı mesela )kendinden daha hafif /münafık olarak görür.yeterince örtünmüyordur çünkü.işte burda din unsuru var.entry e konu olan ailemiz bal gibi dindar .üstelik anadolu dindarlığı dediğimizden daha öte bildiğin siyasal islamcılık kıvamında.

    3- ailedeki isimler isa, havva, fatih, meryem ve evet recep tayyip..
    dindar oğlu dindar

    şimdi kimse çıkıp bana dinle ne alakası var demesin.bu palu ailesini benim gözümde ilginç yapan şey onları bu hale dini inançlarının getirmiş olması.yani işledikleri suçlar dini inanlarıyla öyle bir harmoni oluşturmuş ki bunların hepsini yaparken yanlış bir şey yaptıklarını düşünmemişler.tez konusu tam yani.