hesabın var mı? giriş yap

  • "akşam gelir gelmez vurucam kafayı yatacam" cümlesidir.
    akşama kadar köprünün altından çok sular geçer, uyku açılır.
    o tatlı uyku özlemi haftasonuna sarkıtılır.

  • bunun bugün şöyle bir çeşidini gördüm ki suratına kürekle vurulasıdır:

    binerken inenlere öncelik vermeyip kavga ettiği gibi, inerken de öncelik vermedikleri için binenlerle kavga etmiştir.

  • alışılagelmiş mutluluk anlayışını sarkastik bir biçimde ele alan güzel bir agnes varda filmidir.

    mutluluğu resmederken bol neşeli müzikler, çiçekler, piknikler, gülen oynayan çocuklar, bol gün ışığı, birbirini seven anne baba figürü kullanmış agnes varda. karakterler sevginin bir kişiyle sınırlı kalamayacağını ve başka kişilerde başka yönler bulunup aşık olunabileceğini ifade eder. bir erkek, iki kadında farklı çekici yönler bulur ve ikisine de aşık olduğunu iddia eder. evcimen ve sakin karısı bir yanda, daha asi bir kadın bir yanda... ancak işin komik tarafı, bir trajediden sonra o asi kadın da tamamen evcimen ve cefakar ‘evin anası’ rolüne bürünür. mutluluk kavramı yine baba, küçük çocuklar ve fedakar anneden oluşan aileye dönmüştür. kadının rolü ya erkeğe kendini adayan sakin kadın ya da erkeği baştan çıkaran femme fatale olarak belirlenmiştir. ama kadın eninde sonunda evinin hanımı olmuştur. mutluluk bu mudur cidden?
    kutsallaştırdığımız aile kavramı=mutluluk mudur?

  • şüphesiz ki ucuz ve samimi olmasıdır.

    tezgahlar mütevazidir, ürünler kaliteli, fiyatlar uygundur.
    içeri girerken dükkandaki en pahalı şeyi alabileceğini bilmek insanın öz güvenini artıran bir şey arkadaş. ben bunu bilirim, bunu söylerim.

  • 20 tl. yarın 15 i maaş günü gece 2 de yatacak iftar için 4 tl param kaldı onada makarna alıp onu yapıp yiyeceğim. 20 liram olsa hd ye gidip güzel bi iskender yapardım. yarına hiçbir maddi sıkıntım kalmayacak.

    edit : çok sayıda yemek ısmarlama teklifi hatta iban ver para yollayım teklifi geldi. gönlü zengin bütün arkadaşlara teşekkür ederim ama bi kamu kurumunda memurum ihtiyacım yok başlığı görünce yazasım geldi sadece. geçici bi maddi krizdeyim ay sonu tüm memurlara olabilir. bugün bol ketçaplı bi makarna yiyecem ama söz yarın iskender yiyecem :) siz ne iyi insanlarsınız valla çok teşekkür ederim.

    edit 2 : oha lan kargo geldi az önce sevgilim dün kek yapıp yollamış makarnanın üstüne birde tatlım oldu :)

  • aziz yıldırım ve rasim ozan kütahyalı'nın birbirleri hakkında söylediği her şey doğru, kendileri hakkında söylediği her şey yalandır.

  • filmekimi kapsamında izlediğim ve bana göre bu yılın en iyi filmiydi. film, en sevdiğim filmler arasına girdi.
    film özünde, insanın nasıl yaşaması gerektiğini iddia eder. nasıl mı? bundan sonrası spoiler.

    --- spoiler ---

    filmin baş karakteri hirayama'nın işi tuvaletleri temizlemektir. bu tuvaletler dikkat ettiğim kadarıyla oldukça özgün ve modern bir mimariye sahip. hiçbiri böyle rastgele yapılmış, öylesine sıradan yapılar değil.
    filmin ortalarında, hirayama'nın kardeşi kızını almak için hirayama'nın evine uğrar. kullandığı arabadan ve şoförünün olmasından kendisinin varlıklı birisi olduğunu anlayabiliriz.
    kız kardeşi bu kadar zengin bir adam, nasıl olur da tuvalet temizlemektedir diye düşündüğümde aklıma tek bir şey geldi. tuvaletleri temizlemek, hirayama'nın kendi tercihidir.
    peki neden bir adam başka bir alternatifi varken tuvalet temizlemeyi seçer? çünkü hirayama'nın yaşam tarzı, aslında sembolik olarak modern dünyanın pisliğini temizlemektir. wim wenders bu filmle şunu der: ancak bu şekilde yaşarsanız, modern dünyanın sizin üzerinizdeki pisliğinden kurtulabilirsiniz.

    peki nasıl yaşamalı?
    bir insana verebileceğimiz en önemli şey dikkatimizdir. o yüzden kimi dikkate alacağımıza çok iyi karar vermeliyiz.
    hirayama, işi olan tuvalet temizlemeyi aşırı ciddiye almaktadır. klozetlerin iç kısımlarına dahi aynayla bakarak orada herhangi bir pisliğin, lekenin, kirin kalmasına engel olur.
    onunla bu işi yapan birisi daha vardır. ama tuvalet temizliğini o kişi çok da ciddiye almaz. hirayama, o diğer çalışanla neredeyse hiç konuşmaz.
    hirayama'nın bu iş arkadaşıyla konuşmamasını ben şuna bağlıyorum. hirayama, yaptığı şeye saygısı olmayan bu kişiyi ciddiye almıyor. onu yok sayıyor. çünkü hirayama belki de insanları ne yaptığından ziyade nasıl yaptığıyla değerlendiriyor. ne yapıyorsan yap, hiç önemli değil; onu ciddiye almıyorsan, ona kendini vermiyorsun, hirayama'ya göre yoksun.

    neredeyse hiç konuşmayan hirayama, sadece restorandaki bir kadınla konuşuyor. hatta onunla edebiyat konuşuyor. bu konuşmadan oldukça zevk aldığını da anlıyoruz. hatta o kadından hoşlandığını, onu bir başka erkekle gördükten sonraki tepkilerinden anlıyoruz. kendisi filmde ilk kez o an sigara içiyor.
    hirayama'nın en mutlu göründüğü anlara baktığımızda o kadınla konuşması, yeğeniyle bisiklet sürmesi ve o kadının eski kocasıyla bir oyun oynaması diyebiliriz. her birinde de bir insan var.
    tek başına, monoton bir hayatı seçen hirayama, anlaştığı insanlarla birlikteyken oldukça mutlu oluyor.

    okumak ve müzik dinlemek hirayama'nın hayatı için son derece önemli. bu ikisi hayatının bir parçası. kendisi düzenli kitap okuyor ve sürekli arabasında müzik dinliyor.

    özetle wim wenders diyor ki mutluluk basit yaşamada.
    ne yaptığının bir önemi yok. ona kendini ver yeter.
    hayat insanlarla güzel. herkese aynı değeri, aynı dikkati verme. o az sayıdaki insanı bul, onlarla ol.
    --- spoiler ---

  • geri alamadıkları yüzde 1 milyon doğrudur ama yanlışlıkla ödeme kısmı yüzde 1 milyon yanlışlıkla değildir.