hesabın var mı? giriş yap

  • kendi kimliğini içtiği sigara üzerinden şekillendiren,başkalarıyla aynı sigara markasını paylaşmanın orjinalliklerini zedeleyeceğine düşünen insanları sevindirmiştir.

  • 2.5 yılda açık cezaevine alınmış. nasıl bir adalet mekanizmamız var, nasıl bir infaz yapımız var anlamakta zorlanıyorum. adam katil arkadaşlar. alkollü araç kullanıyor, önüne 3 kişi atlıyor da frene asılamıyor değil.

    konuyu unutmuş olabilirsiniz; hatırlamak istiyorum. 1. alkollü araç kullanma var. 2. aşırı hız var. 3. olay yerinden kaçma var. 4. suçu başkasının üzerine atmak ve yalan beyanda bulunmak var.

    lan bu adamı nasıl savunabiliyorsunuz siz? değil edebiyatını sevmek, anası babası olsan savunamazsınız, katil amk adam katil.

  • elinin hamile kalacağından korktuğu için liseli genci son derece haklı bulduğum hareket.

  • bir kaç gün içerisinde karakola giderek ilk adımını atmayı planladığım kampanyadır.

    şöyle diyeceğim:

    "karakolunuzun görev alanında bulunan mahallede ikamet etmekteyim. bir kaç gündür gece 2-3 sularında ellerine davul almış motosikletli ve kamyonetli şahıslar bu davulları çalmak suretiyle mahallede dolaşmakta ve huzur ve sükunumu ihlal etmektedirler. bu şahısların tespit edilerek haklarında kabahatler kanunu, çevre kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca adlı işlem yapılmasın talep ederim".

    peşin not: anne-babamın da doğruladığı üzere ilk orucumu 6 yaşında tuttum. son 20 yıldır zaruret hali hariç bir ramazan orucunu bile kaçırmadım. hatta teravih namazını hatimli kıldıran camiler'in müdavimiyim. şuan size oruçlu olarak sesleniyorum.

    gelin özeleştiri yapalım. oruç tutmayanlara "inanmıyorsun bari saygı duy" demek kolay. senin oruç tutmayanlara saygın var mı? hatta oruç tutanlara saygın var mı? gecenin vaktinde istisnasız herkesi rahatsız ediyorlar ve buna karşı çıkmayı bırak, destek oluyorsun. çocuğu olan var, hastası olan var. benim gibi yemeğini yeyip yatan, sahura kalkmak istemeyen var. nasıl bir hoşgörü dini bu? gerçek islam bu değil. vallahi de billahi de bu değil. bak bu sefer gerçekten de değil.

    bu zulümdür, eziyettir, dinde yeri yoktur. ve ben inanıyorum ki allah bunun hesabını hepimizden soracaktır. buna bir son verilsin; oruç tutan müslümanlar tarafından.

  • ucuzluğun yanında tanıdıklık hissidir. herhangi bir şehirde herhangi bir bim'e girdiğimde kendimi evimde hissediyorum. başka hiçbir market, bakkal, dükkan, marka bana bu hissi yaşatamadı.

    bir de her zaman her yerde bulunurluğu var. istediğin yerden ev tut, bim'i buluyorsun. içinde ne olduğunu da biliyorsun. henüz bim rezaleti de görmedik sanırım.

    a101 de benzer politika izliyor ama çoğunlukla onların kasiyerleri aksi, nalet ve mendebur oluyor.

    canım bim. yarın gideyim de bir dost yoğurt filan alayım bari.

  • iv. murat koydugu yasaklara uyulup uyulmadigini bizzat kendisi kontrol etmeye merakli bir padisah oldugu için yine bir gün kiyafet degistirerek bir sandala biner. amaci sahil seridinde içki içilip içilmedigini kontrol etmektir. iv. murat'i tanimayan sandalci arada bir cebinden bir sise çikartip yudumlamaya baslayinca padisah sorar :

    - "nedir o içtigin ? "

    sandalci bekri mustafa'nin ta kendisidir; kendini kolay ele vermez.

    - "kuvvet surubu" der. "ben bundan iki yudum çekince kendimi aslan gibi hissediyorum. kürek çekmek viz geliyor".

    padisah tadina bakmak isteyince, bekri mustafa, nasilsa denizin ortasindayiz, bizi kim yakalayacak, diye düsünüp siseyi uzatir. padisah iki yudum alir almaz kükrer :

    - "bre zindik ! bu sarap. sarap içmeyi yasakladigimi bilmiyor musun ?

    bekri mustafa sasirir :

    - "sen kimsin ki içkiyi yasakliyorsun ?" der.
    - "ben iv. murat'im !.." yanitini alinca bekri mustafa küregi kaptigi gibi ayaga firlar
    - "simdi atarim seni denize, daha iki yudum aldin, kendini iv. murat sanmaya basladin. iki yudum daha alsan, dünyayi ben yarattim diyeceksin".

  • çocuklarda görülebilecek olan devamlı olarak başını sallama
    veya saçlarını arkaya alma, devamlı olarak burnunu çekme, kuş sesleri gibi
    sesler çıkarma gibi garip hareketler aslında turet sendromu denilen bir hastalık
    için başlıca belirtiler olabilir. beyindeki bu bozukluk nedeniyle bedensel
    hareketlerde düzensizlik olur. turet sendromu; binlerce kişiyi etkilemektedir.
    hastalar bazı hereketleri tekrar tekrar yapmakta ve kendi kontrolleri dışında
    birtakım sesler çıkarmaktadırlar.

    belirtileri nelerdir ?

    tekrarlanan hareketlerin bazılarına “tik” denir. gözleri
    kırpıştırmak, omuz silkmek, baş sallamak, yüzün seyirmesi ve devamlı tekrarlanan
    bedensel hareketler bunlara örnek olarak gösterilebilir. turet sendromu
    hastaları bazen başkalarının yaptığı hareketleri de devamlı tekrarlayıp
    dururlar, hastaların çıkardıkları sesler arasında burun çekmek, kuru kuru
    öksürerek boğazı temizlemek, öksürmek, hırıldamak bağırmak ve haykırmak gibi
    sesler sayılabilir. bazı hastalar ise gerek kendi söyledikleri gerekse
    başkalarının söylediği bazı sözcükleri devamlı olarak tekrar ederler. hatta
    kasıtlı olmayarak bazı ayıp ve karşısındakini küçültücü sözleri de devamlı
    olarak kullanırlar.

    hastaların karşılaştığı zorluklar nelerdir ?

    turet sendromu gerek hastalar gerekse aileleri için çok üzüntü verici
    bir hastalıktır. işin kötüsü halk arasında genellikle bu hastalığın ne olduğu
    pek bilinmediğinden hastalara akıl hastası veya terbiyesiz kişiler gözü ile
    bakılır. tabii hastalar ne terbiyesiz kişilerdir ne de akıllarından zorları
    vardır. turet sendromu olan bazı kişiler kendilerine uyuşturucu kullanan kişi
    gözüyle bakıldığından film seyretmeye gittikleri sinemalardan ve yemek yemeye
    gittikleri restoranlardan atılmaktadır. turet sendromu hastaları tiklerini ve
    sözlerini kontrol elmeye çalıştıkça iş daha da kötüleşmektedir. hastalar için
    gündelik basit işleri bile yapmak zordur, turet sendromu hastası olan bazı
    çocuklar okulda öğretmenleri tarafından yaramaz ve huzur bozucu çocuklar olarak
    bilinmektedir. bu nedenle öğretmenlerin ve okul danışmanlarının bu konuda daha
    uyanık olmaları için eğitilmeleri gereklidir. bununla birlikte, bazı aileler
    turet sendromlu çocuklarını durumlarından endişe ettikleri ve yardım için nereye
    başvuracaklarını bilmedikleri için etraftan kaçırıp saklamaktadır.

    tedavi edilebilir mi ?

    bugüne kadar turet sendromu’nun tedavisi bulunmuş değildir. bazı
    hastaların durumları ilaçlarla kontrol altına alınarak normal bir yaşam
    sürmeleri mümkün olmaktadır. hastaların devamlı yaptıkları hareketler ve
    çıkardıkları sesler genellikle stres ve heyecanlanma gibi duygulara bir tepki
    olarak görüldüğünden stres kontrolü ve gevşeme egzersizleri yararlı
    olabilmektedir.

    kaynak: http://www.webhatti.com/…164513-turet-sendromu.html

  • bir dönem diyetisyene gidilmiş ve başarılı bir şekilde 10 kiloya yakın kilo verilmiştir. daha sonra çeşitli nedenlerle diyet bırakılmış ve o 10 kilo aynen geri alınmıştır. bu geri alma sürecine askerliği nedeniyle şahit olamayan arkadaşa asker ziyaretine gidilir. arkadaş nizamiyeden çıkar çıkmaz sorar: "olm sen diyetisyene gidiyodun, naaptın diyetisyeni mi yedin?"

    eve dönülür, eşofmanlar giyilir, yürüyüşe çıkılır, spor salonuna yazılınır.

  • en son bu cümleyi kurduğumda;

    "madem öyle hanımefendi, cuma 10-11 arası halı saha maçı var. kaleye yazdım seni. gol yersen dağıtırım kafanı" cevabını almıştım. bir daha da sarfetmedim tabi. hey gidi hırçın tsubasa.

    deb editi: yenercan sözlük seni çok sevdi. ota boka penaltı deyip maçı kaybetmek pahasına bana attırdığın 23 golü bilmiyorlar tabi.

  • 2700 kelvin'i severler.

    geçmişte ışık üzerine araştırmalar yapan biri olarak kısmen dahil olduğum dernektir. renk sıcaklığıyla alakalıdır.

    sarı ışık - 2700 kelvin
    beyaz ışık - 6500 kelvin

    normalde ben de sarı ışık seviyorum ama çok sarı uyku getiriyor. onun için tavsiye edeceğim 2 kelvin derecesi var ki tadından yenmez. 3500k ve 4000k. türkiye'de 3500k ışık veren ampul biraz zor bulabilirsiniz ama 4000k hemen hemen her elektrikçide vardır.

    buradan daha detaylı görebilirsiniz.

    bunun basit bir örneğini mağazaların müşterileri güzel göstermek için kullandığı ışıklandırmalardan anlayabilirsiniz. mağazalar eskiden 2700k yani tam sarı ışık kullanırlardı. bu da yüzdeki pürüzleri hataları pek belli etmez. ama sapsarı ışık loş bir hava kattığı için zamanla bu alışkanlık yerine 4000k'e bıraktı. daha hoş bir iç görüntü oluşuyor, gözü yormuyor, hatalar beyaz ışığa nazaran az. bembeyaz ışık ( 6500k snow white ) kullanan yerlerin direk müşteriyi kaçırdığını düşünüyorum. bol ışık ama insan rahatsız oluyor, kendini çirkin hissediyor.

    diyeceğim o ki sarı ışık ( 2700k ) kullananlar, 4000k ( gün ışığı )'e bir şans versin. eminim çok beğeneceksiniz. isterken gün ışığı diye isteyin kutusunda da 4000 ya da 3500k'i doğruladığınızda alın.

  • edit:

    gelen mesajlardan sonra anladım ki bu insanımsı varlıklara müstehak bir toplumuz. içimizdeki gerçekten iyi insanlar kusura bakmasınlar.
    bizim toplumumuz bu insanlıktan nasibini alamamış, görmemiş şempanzelere layık maalesef.

    diyorum ki su veren itfaiyenin hortumunu. pılımı pırtımı toplayıp en kısa zamanda defolup gideceğim buradan. aklınız varsa siz de yapın bunu.

    edit2: şunu da söylemeden gidemeyeceğim. "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" kafasıyla olmaz. o yılan döner bir gün sizi de ısırır.