hesabın var mı? giriş yap

  • anadoludan kop gel düz git
    ankarayı geç sağdan
    bursanın biraz yukarısı
    altunizadeden sonra köprünün hemen aşağısı
    avrupa yakası

    babamın otoritesini geç
    annemin damat takıntısı
    abimin şöhret sevdası
    gençliği solla
    kariyeri fulle
    çayını da demle
    son durak
    avrupa yakası
    avrupa yakası
    avrupaaaa yakasııııııı

    velhasıl;
    (bkz: avrupa yakası)

  • gebze halkalı hattı ile yeni tanıştığımız şu günlerde size bir müthiş -bence- hizmet sunuyorum ekşidaşlar

    karşınızda gebze-söğütlüçeşme arası durakların, kendinden bir önceki durağa olan zaman farkı

    13.03.2019 17.35 ekleme:
    yazdığım saatler hattın boşken olan saatleri. mesai saatleri için 15 dk bekleme ardından söğütlüçeşme’ye tıklım tıklım dolu gelen araca, söğütlüçeşme’deki tıklım tıklım kalabalık eklendi, çoğumuz binemedik. yollar boştur şimdi arkadaşlar, yollara saldırın, herkes marmarayda

    06.29 gebze
    06.31 darıca
    06.33 osmangazi
    06.35 gtü
    06.38 çayırova
    06.41 tuzla
    06.44 içmeler
    06.46 aydıntepe
    06.48 güzelyalı
    06.50 tersane
    06.53 kaynarca
    06.56 pendik
    06.58 yunus
    07.01 kartal
    07.04 başak
    07.06 atalar
    07.08 cevizli
    07.11 maltepe
    07.13 süreya plajı
    07.15 idealtepe
    07.17 küçükyalı
    07.19 bostancı
    07.22 suadiye
    07.25 erenköy
    07.27 göztepe
    07.29 feneryolu
    07.32 söğütlüçeşme

  • umarım komple kaldırırlar. böyle ego sahibi, kendini allah sanan insanların bu şekilde dibi görmesi beni mutlu eder. müşteriyle, halkla düzgün konuşacak önce!

  • ortalık karışacakmış... melih gokçek'in laflarına hala prim veren var mı? allah bir dediğinde sorgulanması gereken adamların laflarını taşımayın şuraya allah aşkına ya...

  • en büyük korkularımdan biri. mesela sırf bu yüzden trois couleurs filmlerini izleyemedim. ezkaza şöyle bir diyalog yaşasam:

    - abi bu filmler çok güzelmiş, öyle duydum. sen izledin mi?
    + izledim.
    - yönetmeni çok meşhurmuş, adı neydi yahu? sen bilirsin...
    + bilmez miyim... kıriş... kıriz... kıriştof kieş... kıriştofkieşloooo... olm yazıyor şurada, bak. kendin oku işte, of be... ağrı girdi başıma.
    - aaa, müziklerini de şey yapmış...
    + evet, zıbıng... zıbıngniyiw... zıbıngniyivpıreieşşedüeeeeeee...
    - abi? abi iyi misin? yetişin lan, adam ölüyo...
    + kırişpireisszcwzieszcisiesaelnaelnzzzzzzzzz... (burda üç ayrı çeşit z, ortası çizgili l, tepesi çentikli n, altı kuyruklu a ve e var aslen)

    allahınızı, kitabınızı, papa 2. jean paul'ü, adam malysz'i seviyorsanız yapmayın. şu isimleri parantez içinde telaffuzlarıyla mı yazarsınız, ne yaparsınız bilemiyorum. leh leksikolojisi öğrenmek durumunda mıyız hepimiz yahu?

    (bkz: krzysztof kieslowski)
    (bkz: zbigniew preisner)

  • kar, kış, ayaz derken yüzüm biraz kurudu. ben de kremden falan çok hoşlanmadığımdan, zeytinyağı süreyim dedim. iki gündür köşe kapmaca oynuyoruz bizim sıpayla. manyak mıdır nedir, önüne yağ koysan dönüp bakmaz, yüzümdeki yağa taktı kafasını. yalamadan rahat duramıyor. mır mır gurr kır kır mırr mır diye kovalıyor beni. yakaladığında kucağıma atlayıp yalamaya başlıyor. pis sapık! ananım ben senin!!!

  • zengin ile fakir'in en küçük ortak böleni coca cola , en büyük ortak böleni ıphone

  • acımasız olmak istemem ama;

    ekonomisi rezalet bir ülkeden abd'ye gitmeye çalışıyorsan zengin olacaksın o kadar.

  • vodafone arena nın ilk kırmızı kartını kimseye yedirmemiş ve tarihe geçmiştir.

  • bu yazı genel olarak başarıda çalışmak mı daha önemli zeka mı konusunu ele almaktadır.satranç üzerinden temellendirilmiştir.

    zekâ, en genel tanımıyla çözüm bulma gücü ve öğrenebilme; yetenek ise uygulayabilme becerisidir. birçok bilim insanı başarı için bu iki özelliğin olmazsa olmaz olduğunu savunur.

    macaristanlı eğitim psikoloğu lazio polgar ise bu bilim insanlarından birisi değildi. çoğunluğun aksine başarıda yeteneğin önemli olmadığı tezini öne sürdü ve bu tezi kanıtlamak için bir deney başlatmaya karar verdi. fakat deneyin başlaması için evlenmesi gerekiyordu. o da bu doğrultuda gazeteye ‘’teorimi kanıtlamak üzere hayat arkadaşı arıyorum’’ ilanını koydu. ilanı ilgi çekici bulan ukraynalı öğretmen klara, deney uğruna evlenecek delirmiş çift sözlerine aldırış etmeden evlenme teklifini kabul etti. bu sayede deney başlamış oldu.

    lazio, seçtiği alan satrancın nasıl eğlenceli hale getirebileceğini araştırırken 1969 yılında ilk kızları suzan dünyaya geldi. suzan 4 yaşına bastığında satrançla tanışarak günde 6 saat babası tarafından özel eğitime tabi tutuldu. 1974 ve 1976’da doğan sofia ile judit kız kardeşleri ile de satranç sınıfına iki öğrenci daha eklendi.

    polgar kardeşler: (bkz: https://eksiup.com/p/u5412117wo7d)

    sonuç; ilk kızları susan, fide’nin en yüksek ünvanı olan ‘’grandmaster’’ ünvanını alan ilk kadın, ortanca kardeşi sofia, o tarihteki dünyanın en iyi beş performanstan birini sergileyerek birçok önemli derece kazanan kişi, en küçük kız kardeşleri judit ise hem genel kategoride hem de kadınlar kategorisinde en genç ”grandmaster” ünvanını kazanıp, dünya sıralamasında ilk 8’e girebilen tek kadın sporcu olarak satranç tarihine isimlerini altın harflerle yazdırdılar..

    lazio, kızlarını dünya şampiyonu yaparak deneyini başarıyla tamamlamış oldu. peki, gerçekten de tezinde haklı mıydı?

    florida üniversitesi profesörü anders ericsson’ın ortaya koyduğu, malcolm gladwell’in outliers kitabıyla popüler hale gelen 10.000 saat kuralı lazio’nun ‘’dahi doğulmaz dahi olunur!’’ tezini desteklemekte.

    10.000 saat kuralı basitçe başarılı olmak için yetenek ve zekâdan ziyade çok çalışmanın önemli olduğunu belirtiyor. günde 3.5 saat çalışan kişi 10 yılın sonunda yaklaşık 10.000 saat harcamış oluyor ve o alanda üst düzey başarıya erişiyor. kitapta bahsedilen örneklerden bir tanesi efsanevi dünya satranç şampiyonu bobby fischer. fischer, 6 yaşında satrancı öğrendikten bir süre sonra ‘’yapmak istediğim tek şey satranç oynamak’’ diyerek yemek yerken bile vaktini satranç çalışmaya ayırmış, 15 yaşında satranç tarihinin en genç büyük ustası olmayı başarmıştı.(bu rekorun daha sonra kimin tarafından kırıldığını artık biliyorsunuz).

    bobby fischer: (bkz: https://eksiup.com/p/mg412119zctk)

    10.000 saat kuralını desteklemek için ‘’öğrenme sanatı’’ kitabının yazarı, ‘’searching for bobby fischer’’ ( masum hamleler ) filmiyle tanıdığımız joshua waitzkin örneğini de verebiliriz. fischer gibi çok küçük yaşlarda satrancı öğrenip çalışmalarına başlayan joshua, uluslararası usta olduktan sonra (2480 elo) satrancı bırakıp uzak doğu sporlarından birisi olan ju jitsu’ya yöneliyor ve orada da yoğun çalışmalarının sonucunda şampiyon olmayı başarıyor! ya da bugün dünyanın en iyi çocuk piyanistlerinden birisi olarak kabul edilen, aynı zamanda amatör bir satranç sporcusu olan izmirli kaan turan’a bakabiliriz. kendisi bir röportajında anne karnında dinlediği çaykovski’nin fındıkkıran balesini hayatı boyunca unutamadığını söylüyor. daha doğmadan piyano sesi ile tanışan kaan, aldığı birçok eğitimin yanında, çalışma önceliğini her daim piyanoya ayırıyor. 13 yaşına geldiğinde ise girdiği okul sınavlarında türkiye şampiyonu olmasının yanı sıra piyanoda dünya şampiyonu oluyor. (sofia polgar da satrançtaki başarısının haricinde ünlü bir ressamdı)

    örnekleri beethoven, mozart, picasso gibi birçok ismi ekleyerek çoğaltabiliriz. bilindiği gibi beethoven ile mozart müzisyen picasso ise ressam bir aileden geliyordu. beethoven’in babası ludwig van ünlü bir piyanist, mozart’ın babası leopold besteci ve müzisyen, picasso’nun babası blasco ise ressamdı. doğru eğitimle çok küçük yaşta tanıştılar ve kendi alanlarında binlerce saat harcadılar.

    bizler de bu mantıkla nobel ödüllü aziz sancar’ın ‘’çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum. bizi birbirimizden ayıran emektir. ben çalışmaya inanıyorum’’ sözünün ışığında hepimiz çok satranç çalışırsak shakhriyar mamedyarov gibi bir oyuncu olabiliriz diyebilir miyiz?

    maalesef! bir insan ne kadar emek harcarsa harcasın ‘’üst düzey’’ başarıya ulaşamayabilir. çünkü başarının %80’i çalışmaksa %20’si yetenek ve zekâdır. aziz hocamız çalışmanın önemini vurgulamak adına zekâya inanmıyorum dese de zekâ: %50’si kalıtsal olarak aileden geçen %50’si ise çevresel faktörler sonucunda şekillenen bilimsel bir gerçektir. m. gladwell’in kitabında çalışmasıyla örnek gösterdiği bobby fischer’in ıq’sunun 187 (einstein'ın 160) olduğunu unutmamak gerekir. yine de çok çalışmayla mamedyarov gibi üst düzey bir oyuncu olamasak bile ünvanlı bir satranç sporcusu olabileceğimizi söyleyebiliriz.

    azeri gm shakhriyar mamedyarov : (bkz: https://eksiup.com/p/xb412121nf8c)

    satrançta başarılı olmak için neler önemlidir?

    1- sevmek

    satrancı seven, isteyerek oynayan sporcu, öğrenmekten zevk alır ve satranç çalışmayı kolaylıkla alışkanlık haline getirir.

    2- doğru antrenör

    başarı için iyi eğitim şarttır. iyi eğitim ise ancak iyi antrenörle mümkündür. antrenör, sporcu potansiyelini sistemli bir çalışmayla destekleyerek, hazırladığı çalışma programını sporcu seviyesine göre ayarlar. en iyi öğrenme yöntemlerinden birisinin sporcunun kendi deneyimi olduğunu bilir, bu sebeple sporcusunun bol bol hata yapmasına izin verir. sonrasında geri bildirimlerde bulunarak sporcusunun hatalarından ders çıkarmasını hedefler.

    aynı zamanda antrenör, sporcunun eksiklerini fark edip sporcu stiline göre yönlendirmeler yapar. günümüzde maalesef bir takım antrenörler sporcularının oyun karakterine bakmaksızın sadece kendi bildikleri en iyi açılışı öğretmektedir. bu açılışlar kısa vadede başarı getirse de uzun vadede sporcunun satranç gelişimi için son derece zararlıdır. ( örneğin: beyazda da siyahta da ezbere oynanan taşduvar tarzı sistemler )

    3- disiplinli çalışmak ve sebat

    zaman zaman sporcular üzücü bir turnuva yenilgisinden sonra hırslanıp satrançta çok iyi olmak üzere kendilerine söz verir. ilk birkaç gün, günde 6-7 saat çalışıp sonraki günler yavaş yavaş bu çalışma sürelerini azaltan sporcu bir süre sonra çalışmayı tamamen bırakır.

    satranç emek isteyen zekâ ve bilgi oyunudur. dolayısıyla ne kadar çok bilgi öğrenilirse kazanma ihtimali o kadar çok artar. sporcu bunun bilincine vararak anlık motivasyonlarla bir günde 7 saat çalışıp sonrasında hiç çalışmamak yerine günde bir saatten yedi gün çalışmalı, satrancı hayatının bir parçası haline getirmelidir. ek olarak; canı sıkılsa dahi çalışmalarına devam edebilecek iradeyi göstermelidir.

    4- odaklanmak

    sporcu her çalışmayı, kendisini bir önceki halinden daha iyi noktaya taşıyacak bir araç olarak görmeli, bu şekilde çalışmalara odaklanmalıdır. çalışmalar esnasında otokontrol sağlayarak olumsuz etkileneceği her şeyden kendisini soyutlamalıdır. tahta başına geçtiğinde ise sadece oyunu düşünmeli, yaptığı hamleleri hissetmelidir.

    beethoven’ın dediği gibi ‘’yanlış bir nota çalmak önemsizdir. tutkusuz çalmak affedilemez!’’

    5- çevresel faktörler

    özellikle küçük yaş gruplarında ailelerin yanlış tutumu sporcunun başarısını doğrudan etkilemektedir. bazı aileler satrancın keyifle oynanan bir spor dalı olduğunu unutup olumsuz bir sonuçta çocuklarına ‘’senden 400 rating düşük güçteki sporcuyu nasıl yenemezsin?!’’ şeklinde kızmakta, sporcuyu satranca küstürmektedir. aynı şekilde bu durum aşırı hırslı antrenörler için de geçerlidir. antrenör sporcusuna maçtan önce ‘’o kadar çalıştık! mutlaka kazanacaksın’’ şeklinde stres yüklememeli bunun yerine ‘’elinden geleni yap, sonuç önemli değil’’ şeklinde rahatlatıcı söylemlerde bulunmalıdır.

    satranç ölüm kalım mücadelesi, sporcular da asker değildir!

    edit: yazıyı kaynaklarıyla birlikte sitemizden okumak isteyenler için : https://www.chessinside.com/…eka-calisma-ve-basari/