hesabın var mı? giriş yap

  • kimse annesini ve ailesini seven, değer veren, önemseyen bir insana düşman olmaz.

    düşkün diye tabir edilen kavramın altındaki mana biraz derin. bazı erkekler belli bir yaşa ve olgunluğa erişse bile annesine danışmadan, annesinin onayını almadan hiçbir şey yapmaz.

    bu tarz bireylerin evlendiği zaman da evlilikleri annesi tarafından yönetilir. ilişki iki kişilik değil üç kişilik bir boyuta ulaşır.

    kadınlar bu olaya düşmandır.

  • asil sebep, ne oylamadaki adaletsizlik ne de hadise'nin kiyafetidir.

    bana gore baslica birkac sebebi var:

    - bu tarz organizasyonlarda (eurovision, dunya kupasi, avrupa sampiyonasi vs) tum ulke bir olur temsilcimizi destekler. akp'nin tum stratejisi toplumu kutuplastirmak uzerine kurulu oldugu icin, toplumun farkli kesimlerinin -aralarindaki farkliliklara ragmen- bir araya gelmesi akp'nin isine gelmez.

    - turk vatandaslarinin -ozellikle interneti kisitli kullananlar ya da hic kullanmayanlari- avrupa'nin medeniyet seviyesinden ve hayat standartlarindan haberdar olmamasini istemesi.

    - bir de son zamanlarda eurovision'da lgbtq+ agirlikli katilimcilarin olmasi.

    edit: imla

  • daha adil bir dünya mümkün kitabını finalistlere sokmadığı için oy kullanmaya gerek bile görmediğim anket. kimlere hizmet ettiği belli.

  • 80 civarında doğanlar çocukluklarını yaşarken öğrendiler bunun ne olduğunu.

    okuma yazmayı yeni söküp de rakamları da anlar hale geldiğim tek haneli yaşlarımdan bir tanesinde yerde 100 lira bulmuştum. fazla önemsememiştim bu şansımı, sonuç olarak birileri önem veriyordu buna, ama benim için bir anlamı yoktu. üstünde yarış arabası veya artis resmi olmayan ama buna rağmen bir şekilde kıymete binmiş garip gurup bir şeydi para benim için o zamana kadar.

    yanımda o sırada mevcut bulunan diğer yaşıtlar benden daha acar çıktılar. çok büyük kıymetli bir şeye sahipmişim muamelesi yaptılar. ama bir tanesinin dediğini hiç unutmam: "bu parayla 10 tane çiklet alabilirsin!".

    anladığım dilden konuşmuştu en azından birisi.! ilk iş bakkala gidip bu denilenleri bizzat test etmek oldu. bakkala 100 lira uzatıldı ve "10 tane çiklet ne kadar?" diye soruldu akabinde de 10 tane turbo alındı. çiklet para birimi dururken neden bunu 10la çarpıp bir kağıdın üstüne yazıyorlardı acaba... neyse, ağıza birer ikişer atılan çikletler sonrası fazla kafaya takılmadı bu husus. en azından şimdilik... akşam anneye bu önemli izdivaç aktarıldı. annem takdir etti benim bu ticari atılımımdan dolayı, babam somurttu.

    uzun bir süre 100 lira gördüğümde 10 tane çiklet gözümün önüne gelir oldu. zaten bakkalımızla olan hesap hareketleri hep

    *
    debit kasa: 100 lira
    debit smm*: 10 çiklet
    ---credit stok:10 çiklet
    ---credit gelir: 100 lira
    *

    şeklinde gerçekleşmekteydi. hiçbir zaman 100 lira verip de 5 çiklet + para üstü almadım. likidite tercihim çiklet birimindeydi. her seferinde de parayı vermeden önce "10 tane çiklet ne kadar?" diye soraraktan bir miktar sinir bozukluğu yaratmıştım bakkal amcanın bünyesinde. "100 lira" dedikten sonra bana seçtirirdi her seferinde.

    ama bir gün çok acı bir olay oldu. alışkanlık haline getirdiğim 100 lirayı verdikten sonra "10 tane çiklet ne kadar?" sorusunu yönelttim ve hala gözümün önünden gitmeyen pis sırıtışıyla bakkal amca melodik bir şekilde "150 lira!" dedi.

    mahvoldum. kafamı indirdim. nasıl olurdu? neden artık 100 lira demiyordu?.. azik büzük bir şekilde 100 lirayı uzattım belki bir mucize olur da 10 tane çikletime kavuşurum diye. elime 6 çiklet ve lanet bir 10 lira geçti.

    enflasyon buydu.