hesabın var mı? giriş yap

  • sinemaya giden hemen hemen herkes şu giriş introsunu hayatında bir kes görmüştür. işte bu görseldeki kadın bayan columbia'dır.

    peki kimdir bu bayan columbia?
    hemen kısacık bir bilgiyle başlayalım; amerika birleşik devletleri'nin kadın ulusal kişiliğidir. yani amerika kıtası'nı veya yeni dünya'yı anlatmak ve kişileştirmek için uygulanan tarihi bir isimdir kendisi. çünkü 1800'lerden 1900'lerin başlarına kadar, ülkelerin kendilerini kadın bir karakter şeklinde kişileştirmesi popülerdi. bu kişileştirmeler genellikle bilgelik tanrıçası olan yunan tanrıçası athena'ya dayanıyordu. en popüler olarak kullanılan tanrıça kişileştirmeleri britannia (ingiltere), germania (almanya), marianne (fransa) ve unutulmuş columbia (amerika) idi. o günden bu güne gelene kadar amerika'yı anlatmak için şiirlerde, yer isimlerinde ve 1924 yılında bir sinema şirketi tarafından kullanılmaya başlandı, bildiğiniz üzere columbia pictures.

    1918'de harry ve jack cohn kardeşler ve arkadaşları joel brandt tarafından cbc film isimli bir satış şirketi olarak kurulan columbia pictures, aslında hollywood'un en eski ve köklü stüdyolarından biridir. ilk yıllarında, stüdyo çoğunlukla düşük bütçeli filmler üretse yıllar geçtikçe büyümeyi başardı. cohns ve brandt'ın 1924'te kendilerini daha sofistike göstermek için columbia pictures olarak yeniden yapılandırdı ve bayan columbia'yı yüzleri olarak kullanmaya başladılar.

    1924'te başlayan bu logo serüveni ta ki yıl 1992 gösterene kadar devam etti. scott mednick, sony pictures'a ait olan tüm eğlence tesisleri için logolar oluşturmak üzere peter guber tarafından işe alındı. daha sonra mednick, logoyu dijital olarak yeniden boyamak ve kadına klasik bir görünüm kazandırmak için new orleans sanatçısı michael deas'ı tuttu. michael deas, bir grafik sanatçısı olan arkadaşı jenny joseph'i logo için bir model olarak istedi. jenny joseph deas'i kırmadı ve işi kabul etti fakat jenny joseph daha önce hiç modellik yapmamıştı ve bu çekimlerden sonra da hiç model olmadı.

    zaman kısıtlı olduğundan dolayı hemen işe başladılar. orijinal olan bayan columbia bir amerikan bayrağıyla kaplanmıştı, ancak deas'a renk şemasını değiştirmeyi kafasına koymuştu bunun için kartelanın beyaz, turuncu ve mavi olarak değiştirilmesini istedi.

    fotoğraf çekimi, fotoğrafçı kathy anderson tarafından new orleans'taki dairesinin oturma odasında dört saat sürdü. küçük fotoğraf stüdyosunda kathy anderson'un dediğine göre ;
    --- spoiler ---

    “inanılmaz yetenekli illüstratör olan michael deas, bir tablo için referans fotoğraflar çekmemi istediğinde, o sanat eserinin ne kadar ikonik olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. bir iş arkadaşım tarafından tanıştırılan , times-picayune gazetesi sayfası tasarımcısı jenny joseph ise mükemmel bir modeldi ve gerisi tarihe mal oldu."
    --- spoiler ---

    görsel-1
    görsel-2
    görsel-3

    yukarıdaki görsellerde görebileceğiniz üzere deas, ortaya çıkan görüntüleri ikonik resmi için kullandı. joseph'in modellik yaptığı tek zaman bu, ancak son 25 yıldır milyonlarca insan sinemaya her gittiklerinde hep onun yüzünü gördüler.

    son
    kaynak:12

  • 1 zarfın içine atılan 3 pusula dan 2 tanesinin sonucunu kabul ediyorlar ama 1 tanesinin sonucunu kabul etmiyorlar. ee bu nasıl sandığa darbe?

  • o anın ayrıntılarını pek hatırlamıyor olsam da babam şöyle bir anımızı anlatırdı hep;
    ''sen 5 yaşlarındasın, elinden tuttum bakkala gittik. yoğurt, ekmek falan aldık. bizim de durumlar iyiyken sana sürekli aldğım bir çikolata vardı, kinder sürpriz mi ne işte... senin gözün ona takılmış ama almıyorsun. ben de cebimdeki parayı hiç düşünmeden sen üzülme diye onu da almak için bakkala uzattım, sen elimden tutup yerine koydun ve şöyle dedin ''istemiyorum o çikolatayı, ben artık onu sevmiyorum '' öyle bir söyledin ki almadan çıkmak zorunda kaldım, çok sevdiğini biliyordum ama çikolatayı, o gece uzun zaman sonra ilk defa ağlamıştım...''
    herhalde benim fark ettiğim ilk an bu olsa gerek. bu anımı da neredeyse hiç kimseye anlatmamışımdır sevgili sözlük.

    3 yıl sonra edit: bu hatıranın da yer aldığı bir öykü kitabım çıktı aylar önce, -affınıza sığınarak- okumak isteyenlerle paylaşıyorum (bkz: sürünün dışında)

    4 yıl sonra edit2: güzel mesajlar atıp babama selam söyleyenler oluyor arada, sağ olsunlar ama o selam yerine gitmiyor. çünkü ben 17 yaşındayken bizi terk etti. herkese sevgiler.

  • benim sevmediğim bi şeysi var bunun. çok minik, aslında kimse farketmiyo muhtemelen ama, benim biraz sinirime dokunuyo.

    akşam eve geliyorum, yatana kadar ses telleri pasif, yatarken zaten pasif, sabah kalkıyorum, alelacele işe gidiyorum, teller hala pasif. iş yerinde, belki bi 15-20 saattir hiç hareket görmemiş ses tellerim, ilk rasladığım iş arkadaşıma günaydın derken bi garip oluyo, çatallı gibi garip bi ses çıkarabiliyo. yarım öksürük/boğaz temizleme gibi bişiden sonra sorunsuzca günaydın diyebiliyorum ama akabinde.

    bu durumdan zerre haz etmediğim için sabahları işe giderken yolda, bi kere bile olsa mutlaka "aaa eee ooo öööö uuu üüüü ıııı iiii" diyorum. en fazla 5saniyemi alıyo.

    çok küçük hesapların adamı diye milletle dalga geçiyodum. şimdi şu halime bak.

  • memleketim burdur'dan manavgat'a gönüllü olarak yardım için toplanan eşyaları taşımaya ve yangın söndürme çalışmalarına katılmaya geldim. şahit olduğum ve şahitlerden birebir dinlediklerim:

    bunları asla unutma manavgat'ım, asla unutma antalya'm, asla unutma türkiye'm;

    - özellikle 29 temmuz 2021'i hiç unutma,

    - ülke yanarken ortadan kaybolan cumhurbaşkanını unutma,

    - işin ciddiyetini anlatmak için tek tek tweet attığımızı unutma,

    - devletin tek imkânının 3 uçak olduğunu ancak sayın cumhurbaşkanımızın 13 uçağı olduğunu unutma,

    - herkesin ciğeri yanarken ülkeye hâlâ giren afganları(peştunları) unutma,

    - yangın bölgesinde fink atan (belki de tabiat gezintisine çıkmışlardır!) milli savunma bakanlığı'nın gardaşı afganları(peştunları) unutma,

    - 8 ilde art arda yangın çıkmasına rağmen "sıcaktan olmuştur" diyen içişleri bakanı süleyman soylu'yu unutma,

    - 29 temmuz'un akabindeki süreçte gerçekleşen:

    - suçu belediyelere yıkan tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli'yi unutma,

    - önce köylülerden duyduğumuz daha sonra jandarma tarafından da teyit edilen suriyeli muhacir gardaşların köylere gönderilen yardımları çalmak, yağmalamak için kamyonetlerle geldiğini unutma. (manavgat kalemler köyü çıkışına 3 tane üzeri açık küçük kamyonetlerle yaklaşık 50 kişilik suriyeli bir grup gelmiş. biz yardım için geldik demişler fakat halk tarafından köye sokulmayıp geri gönderilmişler. araçların plakalarını köylüler almış.)

    - zaten sıkışık olan trafiği iyice kesip 30 araçlık konvoylara gelip trafiği tıkayan bakanları, bürokratları ve trafiği tamamen felç edip, itfaiyeyi aksatıp kafana keyif çayı fırlatanları unutma,

    - manavgat size tatil verdi; deniz-kum-güneş verdi, vergi verdi, şehit verdi, döviz verdi, tarım verdi... bir kere manavgat'ın devlete ihtiyacı oldu. yalnız ve çaresiz bırakıldı. koca bir ilçe, toroslarımız yandı, devlet izledi. evet milletimiz cömerttir. ülkenin dört bir yanından yardım sel gibi aktı. millet vardı ama devlet yoktu, unutma!!!

  • tuğba ekinci ile aynı kaderi paylaşmıştır.

    bırakın şu şarkıyı yıldız tilbe söylesin amk!

    yıldız tilbe'nin laneti üzerinize olsun.