hesabın var mı? giriş yap

  • bir fabrikada, büyük bir makine aniden durmuş. tamirciler geliyor, bir türlü çalıştıramıyor.

    sonunda, yaşlı bir tamirci bulmuşlar. tamirci, makinenin etrafında dolaşarak, dikkatli bir şekilde kontrol etmiş. sonra, kendini izleyenlere dönerek;

    "bana bir çekiç getirir misiniz?" demiş.

    çekiç gelmiş. çekici eline alan tamirci, makineye yaklaşmış ve tespit ettiği bir yere çekici "tık" diye vurmuş. o da ne? makine, başlamış çalışmaya...

    patron, son derece memnun. sormuş;

    - borcumuz ne kadar?

    - 1000 dolar.

    - neee... çekiçle makineye şöyle bir vurdun, o kadar. bunun için mi 1000 dolar istiyorsun?

    - evet.

    - peki... o zaman bana ayrıntılı bir fatura düzenle. istediğin 1000 doların ayrıntılarını görmek istiyorum.

    bunun üzerine yaşlı tamirci, faturayı düzenleyip, patrona uzatmış. patron, faturayı almış ve dikkatle okumaya başlamış;

    çekiçle, makineye vurmanın bedeli: 1 dolar.

    çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli: 999 dolar.

    toplam: 1000 dolar.

  • teknik ve süper sanayileşmiş bir ülke olduğundan dolayı sanat ve estetikte diğer komşularına göre biraz daha geri kaldığı söylenebilir.
    otomotiv sanayisi ve elektronikte dünya birincisi olmalarına rağmen; italya'daki gibi giyim markaları, fransız kozmetik markaları hatta ispanya'daki gibi şarap üretim markaları yok almanların.

  • lan fotografi millet gtume baksin diye koyuyorsun zaten sonra neden tribe grip icerigi engelletiyorsun

  • 148 çalışma yılını deviren tarihi pizzacı. napoli centrale tren garından çıkıp direk karşınızdaki cadde olan corso umberto'da yürürken sağınızda kalıyor. (google map) entry'lerde çeşitli yorumlar olsa da tabi ki lezzet kavramı daha genele hitap etmek ile birlikte kişisel yanları olan da bir kavram. şahsi fikrime göre hayatımda yediğim en lezzetli pizza olmakla birlikte bu pizzacının asıl olayı sahip olduğu ruhu. evet çok sıra oluyor önünde ama içeriye girdiğinizde hissettikleriniz seyahatinizin asıl amacı olan italyan ruhunu sonuna kadar size sunuyor.

    marinara ve margarita olmak üzere iki çeşit pizza sunuyorlar menüde. marinara sadece domates sosu, doğal zeytinyağı ve fesleğen yaprağı , margarita ise domates sosu , doğal zeytinyağı, fesleğen yaprakları ve bu pizzanın bu kadar lezzetli ve meşhur olmasını sağlayan , bırakın italyayı direk napoliye özgü olan mozarella di buffalo campana ile servis ediliyor. marketlerde günlük taze olarak salamura suyunun içinde satılan bir peynir ve saniye düşünmeksizin hayatımda yediğim en lezzetli peynir. merak edenler için tuzu az , hafif lastik kıvamında ve sulu . napoli içerisinde çok meşhur diğer pizzacılardan da tatma fırsatınız olursa michele'nin lezzet farkının bu peynir olduğunu da rahatça anlayabilirsiniz.

    dükkanın içerisinde yiyebilmek için genelde bir saati bulan bir sıra beklemeniz gerekiyor. kapıdaki görevli ile görüşüp kaç kişi olduğunuzu söyledikten sonra size bir sıra numarası veriyor ve sıra geldikçe sesleniliyor. ben erasmus vesilesi ile napoli'de yaşadığım dönemde ise kapıdaki görevliye take away istediğimi söyleyip 5 dakika içerisinde pizzamı alıp çıkıyordum. dükkanın çevresindeki mini büfeler herhangi bir içecek almanız karşılığında pizzanızı mekanlarında yemenize izin veriyorlar. pizzanın fiyatı da bu arada 5 euro ve biz genelde iki kişi doyuyorduk eğer inanılmaz aç değilsek. aç olduğumuz zamanlarda da tek kişi zor bitiyorduk öylesine büyük.

    sonuç olarak hem gezdiğiniz şehirlerin yöresel lezzetlerini tatma açısından hem de pizzanın ana vatanı napoli'nin aktif en eski pizzacısı görme ve deneme amaçlı kesinlikle gitmenizi öneriyorum.

  • muharrem ince zeki adam.

    farklılık dikkat çeker. gece mitingi diye bir şey çıkardı adam, gece miting yapıyor, binlerce insanı peşine takıyor. işte bu liderliktir.

    bu liderlik yarın bir hile olduğunda ysk önüne çağrı yaptığında 50 bin kişiyi oraya toplar.

    ihtiyacımız olan şey liderdi. bulduk. gerisi kolay.

  • kaybolması üzerine amerika birleşik devletleri'nde yeni bir yasanın çıkışına sebep olan kişi: brandon swanson :(

    marshall, minnesotalı 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan brandon swanson, 13 mayıs 2008 akşamı canby, minnesota'da bahar döneminin sonunu kutlamak için bir partiye katıldı. marshall'daki partiden sonra, gece yarısı evine gitmek için yola çıktı ancak arabası aniden yoldan çıkarak bir hendeğe girdi. gece saat 2 civarında yardım almak için ailesini aradığında arabanın hasar görmediğini, yaralanmadığını, lynd yakınında olduğunu ancak birilerinin gelip kendisini alması gerektiğini söyledi. ailesi oğullarına yardım etmek için hemen yola çıktı. bölgeye vardıklarında, brandon’ın araba farlarını açıp kapatmasını istediler ama brandon etrafta görülemedi. brandon fark edilebilmesi için arabadan inip kasabaya doğru yürümeye karar verdi fakat telefon görüşmesi sırasında aniden "ha s++tir!" diye bağırdı ve çağrı aniden sona erdi. ailesinin telefonu tekrar çaldırmasıysa hiçbir sonuç vermedi, bu yüzden saat sabah 6:30’da polisi aramaya karar verdiler.

    görevli polis memurları 19 yaşında birisinin eve geç gelmesinin son derece normal olduğunu, bu yüzden brandon’ın er geç döneceğini, beklemeleri gerektiğini söyleyerek arama çalışmalarını bir müddet erteledi, çalışma ancak sabahın ilerleyen saatlerinde başlatıldı. polis, cep telefonu kayıtlarını taradığında brandon’ın ailesine lynd yakınlarında olduğunu, fakat kendisinin cep telefonu sinyalinin arabasının bulunduğu yerden yaklaşık 20 mil uzaktaki porter kasabasında olduğunu tespit etti. arabanın anahtarları kayıptı, brandon ise gözlüğünü arabada bırakmıştı. bu detayın verilmesinin sebebi, brandon’ın bir gözünün hiç görmemesiydi.

    polis ilerleyen günlerde kolluk kuvvetleri ve arama köpeklerinin de dahil olduğu arama çalışmalarıyla, brandon’ın arabadan indikten sonra yönünü kaybederek yellow medicine nehrine düşerek boğulmuş olabileceğini ya da sudan çıkmayı başarmış olsa bile soğuktan dolayı hipotermiden öldüğünü düşündü. arama köpekleri, mud creek yakınlarında insan kalıntıları buldular ama brandon’a ait değildi. ilerleyen günlerde brandon’ın kokusunu bu sefer yakındaki bir çiftlikten aldılar, ancak bölgedeki pek çok çiftçi arazilerinin aranmasına izin vermedi ve polis aramayı bırakmak zorunda kaldı. belirgin bir kanıt olmamasına rağmen, bazı insanlar o gece bir saldırıya uğradığını da düşünmektedir. polisin olayın sıcağı sıcağına taramak istemeyerek brandon’ın yaşını bahane etmesi üzerineyse, vali pawlenty mayıs 2009'da brandon yasasını çıkarmıştır. artık, bir kayıp olayı meydana geldiğinde kurbanın yaşına bakılmaksızın hemen soruşturma başlatılması gerektiği bildirilmiştir.

    dava şu an hala açık, ancak devam eden arama ve soruşturmalara rağmen brandon swanson'a ne olduğu büyük bir gizem olmaya devam etmektedir.

    daha detaylı okuma yapmak isteyenler için kaynak