hesabın var mı? giriş yap

  • dunyada ates sadece olimpos'un tepesinde yanmaktadir. insanlar soguktan ve vebadan kirilirken tanrilar atesi sadece kendilerine saklamaktadirlar. kendiside tanri olan prometheus'un gonlu buna razi gelmez ve atesi bir gece olimpostan calip insanlara verir. cezasi cok buyuk olur. zeus tarafindan kayalara baglanip cigerlerinin kargalar tarafindan yenmesine mahkum edilir. olumsuz oldugundan bu iskence sonsuza kadar hep tekrarlanicaktir.
    ates hirsizi olarakta bilinir. eger bir tanriya inanacak olsaydim o tanri kesinlikle prometheus olurdu.

  • kararını bana ilk söylediğinde, espri yapıyor sandım. böyle espriler yapılır çünkü, babasız büyünen evlerde. "yeter, bıktım kirlinizden, dağınıklığınızdan, bulucam zengin bir koca evlenip gidicem" li çok illallah duydu bu kulaklar. ancak o an ortada ne benim tarafımdan yaratılmış bir dağınıklık vardı, ne de serzeniş cümleleri. yemek yiyorduk, "salatadan da alsana. dünya kadar yapıyorum kalıyor. hadi tabağını sıyır da makarna koyayım" zamanlarıydı takriben. "evleniyorum ben" dedi. "iyi" dedim, "hayırlı olsun". "gerçekten, şaka yapmıyorum". "ben de şaka yapmıyorum" dedim. "hayırlı olsun". ardından tabağımı sıyırdım, odama çekilip, o masada söyleyemediklerimi, başka bir masada yazdım...

    "evlen tabi. hayatı boyunca bizim için en iyiyi düşünen sen, kendin için kötüyü düşünecek değilsin ya. her günü bizim için yaşayan sen, en azından bir günü kendin ve yeniden sevmiş olduğun adam için yaşa. hem güneye yerleşirsiniz belki ? hani hayallerini kurduğun o ev, ekip dikebileceğin bir bahçe vardı ya, sonun da senin olur. aynen çocukluğunun geçtiği o köydeki gibi. şehre gelip acıyla, sancıyla, zorluklar ve ihanetle hiç tanışmadığın günlerde olduğu gibi..."

    tanıştım, iyi adam, hoş adam. en önemlisi saf, temiz, mert adam. onun da var bir hikayesi, senden benden karışık. otuzlu yaşlarında bir beyin ameliyatı geçirip doktorların "çocuğunuz olmayacak" demesiyle sarsılmış. "evlenmem o zaman ben" diye küsmüş insanlara. bir yolcu teknesi alıp, denize sığınmış. babayiğit, cana yakın, delikanlı adam... böyleleri çok kalmadı istanbul'da. kalanlara rastlayınca insan seviniyor. elindeki bezi sağı sola sürerken "bak evlat" diyor; "bunlar teknenin motorları. suyu şuradan çekip soğumalarını sağlıyoruz. normalde yasak ama tuvaleti denize basıyoruz mecbur. gerçi sistemlerimiz arıtıyor kirli suyu...istersen başka bir gün yine gel de açılalım seninle. adaların ardından izlemen lazım istanbul'u." küçük ışıklar halinde öyle masum görünür ki bu şehir, onca suçu, onca yavşağı, onca ağlayış ve haksızlığı sınırlarında nasıl barındırdığına şaşar insan, der gibi dalıyoruz. bir süre sessiz...

    kimisi çıkıyor işte yıllar sonra, öz babandan daha babacan yaklaşıyor. fırsatı olsa öz anan kadar sevecek o derece. benim sevilecek bir yanım kalmamıştır gerçi. annemi en son öpmek istediğimde epey uzanmam gerekmişti, annem tarafından en son öpülmek istendiğimde ise epey eğilmem...

    şimdi merhaba gençliğim. selam, çocukluğumun son dönemleri. gel bakalım, bir türlü kurup yaşayamadığım hayat. yaklaş, bekar evi yalnızlıkları. bir tane bile temiz tişörtün, ütülü gömleğin kalmayışı... hoşçakal, babamın oyundan çıkmasıyla istemeden koluma geçirdiğim kaptanlık pozu bandı. arada uğrarım, gece kaç olursa olsun, dönmem gereken ev..

    ve güle güle anne.
    talih sizi, bir "yazlıkta" kocatsın..

  • 36 saat nöbet tutarken tüm dikkatini hastalarına vermesi gerekiyordu, bir anlık bir hata başkalarının hayatına mal olabilirdi.
    nöbet bitimindeki hata ise kendi hayatına mal oldu.
    doktorların bu şekilde çalışması ne insani ne de yararlı.

    edit: kaza değil cinayet

  • kutsal bilgi kaynağı ekşi sözlük'te bu tip başlıklara göz yuman moderatörlerin iş ahlakına laflar hazırlıyorum.
    gün gelecek, büyük patlayacağım.
    biz yazar olacağımız zaman neler çektik, öss ye hazırlanır gibi hazırlandık çaylakken gireceğimiz entry'ler için.

    şimdi "bu başlık ve bu entry ne alaka, formata uygun mu?" diye soracaksınız.
    şaka lan şaka, kim soracak..

    para için buna bile göz yumulacak.

  • ben kötü bir şey olduğuna inanmıyorum şahsen. şimdi selülit dostu denilen maddelere bakalım: kahve, çikolata, beyaz ekmek, pilav, tatlılar, kızartma.. dostu bunlar olan bir şeyden kimseye zarar gelmez arkadas.. ne diyor büyüklerimiz "bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim"..
    kankası kahve olan, çikolata olan bir şey kötü olamaz dostum.. yoo, yoo..

  • -alo aşkım napıyosun
    +sağol hayatım iyiyim, evde televizyon seyrediyorum. sen napıosun?
    -sen de karı gibi ne oturuyorsun evde anlamıyorum ki...
    +birazdan çıkacam zaten arkadaşlarla ya
    -kim kim?
    +ercan, kamil, ufuk, behzat...
    -kesin bi bok yiyeceksiniz erkek erkeğe siz. ne yapmaya nereye gidiyorsunuz bu saatte?
    +kızlar da var hayatım
    -ne işin var ben yokken kızların arasında senin ha???
    +yok öyle değil hayatım, yani bizim arkadaşların sevgilileri falan, boşta kız yok yani
    -o daha kötü ya, ne işin var onlar çift sen tek..
    +onlar sorun etmiyor ki...
    -sen niye etmiyorsun?
    +lan ben niye edeyim?
    -hoşuna gidiyor galiba...
    +sende gel...
    -ben gelemem!
    +lan o zaman ne yapayım.. manyak mısın?!
    -ne biçim konuşuyorsun sen yaaa? kavga çıkarmakta üstüne yok! nereye gidersen git, beni ilgilendirmez...
    +tamam o zaman
    -nereye gidiyorsun?
    +allah belamı versin, bi yere gitmiyorum evde oturacam..
    -otur zaten evde karı gibi
    +.....
    -sana diyorum orda mısın?