hesabın var mı? giriş yap

  • yarışmacıların marka isimlerini söylememek için onları komik bir şekilde sansürlemesi. şöyle diyaloglar çıkıyordu mesela ortaya;

    -zigros'tan meyve suyu alınması lazım. *
    -karkur'dan salatalık aldın mı? *

    yarışmayı show tv veriyordu ama kanal6'da ev içinden 24 saat canlı yayın yapılıyordu. bu kanal btv de olabilir, net hatırlamıyorum.

    ilk yarışmada eve viyana'dan bağlanmışlardı bir şey için. melike almanca tercümanlık yapıyordu. daha sonra "viyana'nın kapısına dayanmış osmanlı'nın çocuklarıyız" gibisinden bir söylemde bulununca alkış kıyamet inlemişti stüdyo :(

    ayrıca radyoda sırf bbg konuşulan bir kanal kurulmuştu. ev hanımları sürekli bağlanıp yarışmacılar hakkında dedikodu yapıyordu. annem de sık sık bağlanıyordu radyoya. babam uğraşmaktan vazgeçmişti bir yerden sonra.

    son olarak yarışmacıları sabah uyandırmak için evde alarm olarak çalan şarkı; http://www.youtube.com/watch?v=pov-3yipswc

    edit: patates sultan uyardı; almanca konuşan yarışmacı berra'ymış. teşekkürler.

  • olay anının görüntüsü

    ömer faruk gündoğdu 5 yaşında..
    dedesinin elinden tutup karşıdan karşıya geçiyordu
    sonrası bu malum görüntü
    hastaneye kaldırılan küçük çocuk kurtarılamadı
    yani şu kazayı yapabilmek için afedersiniz ileri düzeyde kör olmak lazım

    bu arada şoförün cinsiyetini özellikle yazmadım
    siz tahmin edin...
    zira ben yazarsam cinsiyetçi olmakla suçlanacağım..

  • ulan bilmem kaç senedir şu dizinin ekmeğini yiyorsunuz. bilmem kaçıncı tekrar olmasına rağmen hala prime timeda gösteriyorsunuz.

    bir kere de yeni bir şey katın bari dizinin sevenini onurlandırın.

    hiç yabancı dizi izlemiyor musunuz?

    koyuyorlar oyuncuları, yapımcıları, senaristi, kostümcüyü filan sırayla aynı yönetmen koltuğuna; sırayla dizi hakkında konuşuyorlar. arka planla ilgili değişik şeyler anlatıyorlar.

    çeksene şöyle bir güzellik, bu kadar seveni diziyle ilgili bir şeyler öğrensin, mutlu olsun.

  • daha önce bu konu hakkında başlık açıldı mı bilmiyorum. açıldıysa da aramaya imanın bütün şartlarını yerine getirmeme rağmen bulamadım. bulan yeşillendirsin edit'leyeyim.

    doğrusu;

    "kız arkadaşından ayrı güzel vakit geçirdikten hemen sonra muhakkak bir kavganın patlak vermesi"

    olacaktı lakin harf sınırına takıldık.

    erkekler bilir. hani bazen kız arkadaşınızdan ayrı, özellikle de onun fazla tanımadığı, sizin eskiden tanışıklığınız olan arkadaşlarınızla buluşur ve vakit geçirirsiniz, bu bir gece yemek yemek olur, bir tatil olur vesaire, bişiler olur işte.

    neyse sen çok güzel vakit geçirir ve ait olduğun yere dönersin. vallahi ne iyi oldu ne zaman görmüyordum arkadaşları da şöyle eğlendim de böyle eğlendim de hepsinin sana selamı var da falan filan derken bir kavga çıkar. hiç alakasız yere ama. çok osuruktan bir sebepten yani. büyür de büyür. kıç kadar mevzu olay olur. en son dayanazsın ve dersin ki,

    "yahu kırk yılın başı arkadaşlarla vakit geçirdim ya ondan olay çıkarıyorsun di mi, çıkarmasan şaşardım, hep aynı şeyi yapıyorsun, ben farklı insanlarla arkadaşlarımla vakit geçirmeyi seven bir insanım tamam mı senin gibi değilim, cidden yazık ya..."

    işte en söylenmemesi gereken şeyi de söyledin ve bütün ipleri onun eline verdin. artık %100 haklı olduğun, gerçekten de ondan ayrı güzel vakit geçirmeni kıskandığı için çıkardığı boktan bir kavga için gidip ezile büzüle özür dileyeceksin, aşkım bitanem ben seni çok özledim de, haklısın öyle dememliydim de, bik bik bik bik.

    allahım en nefret ettiğim şey ya.

    düdüt: msj kutum ağlama duvarına döndü arkadaşlar. sözlük yazarı hemcinslerimi bu yazı üzerinden "sen mi yazdın bunu?" diye taciz eden kız arkadaşlarına bir çift lafım var; birce, pelin, merve, büşra, ayşe, zeynep, fatma, irem, ayça, selma, duygu, seda, esma, defne ve diğerleri, hepinize söylüyorum, evet bu yazıyı ben yazdım, yani senin erkek arkadaşın, sevgilin, sözlün, nişanlın, kocan olan ben yazdım. sorup durma artık.

    düdüt 2: "eline sağlık ama fav'layamıyorum çünkü görürse kavga çıkar" diyen tayfa. ağlattınız. ama siz başka bir başlığın konususunuz.

  • önüne 3-5 kuruş attığı itleri, kendisinden bahsedildiğini anladığında aşağılık ve aciz bir refleks olarak hemen atatürk'e saldırmaya kalkarlar.

  • biz kimiz ki adamı linç ediyoruz? bence bir sanatçı olarak daha iyi bir gelecek için her yolu deniyor adam. ben saygı duyuyorum. yalakalık yapmaya ihtiyacı yok ki. paraya da ihtiyacı yok. dünya kucak açmış. bugün istese japonya vatandaşlık veriyor. o ise burada bir uğraş veriyor. yaptığı sanat deseniz çok üst seviyelerde. hem bu ülkenin kültürüyle, hem de dünyanın acılarıyla yoğurduğu eserler ortaya koyuyor. burada onu eleştirenler youtube’u açıp bir iki söyleşisini izlesin. kurduğu cümlelerle bizi beşle çarpıp ona böler.

  • red special'ın 50 seneden daha yaşlı ve dünyanın en değerli gitarlarından biri olduğu düşünülürse bu ufak şımarıklığın aslında çok rasyonel bir eylem olduğu görülebilir. bu hususta brian may'in eleştirilebilecek tek durumu "lan tırrık 50 tane çalışanın var, bir tane adam tut ekipmanlarını koruması için gitarı da tutuştur eline ekonomide uçup getirsin ne bu şov" şeklinde olabilir. o da sayın may'in kendi seçimidir. bizim çenemiz yoruluyor anca.

  • maçta şüphesiz ki birçok hüzünlü an vardı ama en hüzünlüsü de; şampiyonlar liginde oynayabilmek için fener'i tercih eden stoch'un; fener 3-0 gerideyken dakika 87' de oyuna girmek için beklerken, çipil çipil gözlerini kırpıştırmasıydı.