hesabın var mı? giriş yap

  • 'sizin önünüzde açılmamızın nedeni, gördüğünüz halde kendinizi tutmayı öğrenesiniz diyedir. çünkü ulaşamazsınız; böyle olması, gizli olup da elde edilebilir olmasından daha iyidir.'

    hahaha fadlan abi gözlem diye yazmışsın ama reis bilezik gibi geçirmiş haberin yok sanırım.

    güzel anekdotlar barındıran gözlemlerdir. daha detaylı gerçek başlığında görülebilir.

    edit: anektod değil, anekdot

  • ege ve akdeniz sahillerinde konuşlanan pek çok tatilci güneş-kum-deniz* kombosunu antik kent gezisi sosuyla süsler; yani efes*, bergama*, side* gibi kentler bu tip tatillerin sosu işlevi görür bazıları için. tatilciler taş toprak deyip koşar adımla antik kentleri tavaf ederken, taşlara yüklenen estetik, kazınan cemaller, semboller, ifadeler binlerce yıl öteden bugüne bizlere o toprakların sahibi olduklarını, onlara gözlerini çevirenlerin yahut bir bakışını dahi esirgeyip koşarak uzaklaşanların da kendileri gibi yok olup uçup gideceğini, ancak kendileri kadar şanslı olup sonraki nesillere bir dikili taş bile bırakamayacaklarının mesajını vererek alay ederler adeta... gezenlerse, bugün hangi plaja gitsek sorunsalıyla meşguldür ve taşlara oyulmuş ve bugüne iletilen sembolik mesajların onda birini duyumsamadan hızlı adımlarla gezinir, çıkar, giderler ve çok yorulduklarından dem vururlar.

    aizanoi*asla herkesin* görebileceği, uhrevi havasını soluyabileceği bir antik kent değil; zira deniz-kum-güneş keyfine eklemlenemeyecek bir yerleşime sahip... bu antik kente binlerce yıl önceden bugüne var olduklarına dair bizlere, bugünlere iki çift kelam edenlerin ayaklarının bastıkları taşların kemikleştiği, soludukları havayı çevreleyen, gözlerinin gördüklerini misafir eden, seslerinin/konuşmalarının iyonosfere yükseldiği evrenin tam da o noktasında bulunmak ayrı bir ruh hali sunar. salt* kıymet bilenlerin, farkındalığı yüksek ve hisleri kuvvetli değer bilenlerin bu ruh haline varacağına dair çok güçlü bir inancım var.

    velhasılı kelam aizanoi antik kenti, bilhassa çağdaşları ve tüm antik tapınaklardan benzersiz olan aizanoi zeus tapınağı ile öyle herkesin ulaşabileceği*,*, esen rüzgarında saçlarını uçuşturup nefesini içine çekebileceği, taşlarıyla, sütunlarıyla, köşeleriyle göz göze gelip kavuşabileceği ve mahzenine büyük bir heyecanla inebileceği, ve elbette o mahzenin merdivenlerinden inerken sessizliği yırtan fondaki müziğin yine uhrevi bir mesaj gibi eleni karaindrou'dan vals tou gamou'nun olduğunu fark edebileceği tapınak değil... bu durumlar aizanoi'yı katmerli bir değere* ulaştırıyor.

    aizanoi kentinin bütünsel parçalarını oluşturan en önemli merkezi olan aizanoi zeus tapınağı çarpıcı güzelliğiyle dünyadaki en iyi zamana direnmiş ve mimarisi kendiliğini koruyan, ziyarete açık sapasağlam tonozlu yeraltı mahzeni* ile de sizi gerçek anlamda sarsacak sahiden. ben azizanoi'nin eşsiz mahzeninde retiarius ile tanıştım, onun mezar taşlarıyla karşılaşarak hem de... bu cesur kahraman, diğer gladyatörler gibi zırhlar ve miğfer gşymeyi reddederek kendini özgür savaşacağı şekilde sadece kasık kuşağı ve geniş bir kemer ile ağır kılıç ve kalkanla donanmış gladyatörlerle savaşmıştır. bir balıkçı ağı* sağ elinde ve ölümcül silahı hançeri sol elinde olan* gözüpek bir savaşçı... caesar'a* demiş ki " ave caesar, morituri salutamus!"*

    mahzeni ve taşlarının dimdik ayakta biçimini korur vaziyette kalması en önemli özelliklerinden biri, " bu tapınak, anadolu'daki antik çağ yapıları arasında ilk şeklini koruyarak günümüze ulaşmış nadir örneklerden..."*
    ben bu mesajların hücumundan sarhoş ve mutlu ruh halimin serencamında, yanımdaki bir termos kahvemle zeus'un şerefine ve medusa'nın saçlarına kaldırdım kahve kupamı tapınağın bir köşesinden aizanoi platosunu izlerken sütunların arasından. saçlarımı da saldım aizanoi'nin serin rüzgarına, indim tapınak girişindeki medusa'nın heykelinin yanıbaşına...

    ******************************notaizanoi***********************************
    aizanoi kentinin diğer nadide parçaları*:
    dünyanın ilk borsası olan aizanoi antik borsa*,
    hemen yanı başında görkemli bir parçası dikili duran aizanoi sütunlu yol ,
    çağdaşlarından daha talihsiz olduğunu düşündüren devasa aizanoi stadyum ve antik tiyatro ,
    ponçik ama sinirli ördeklerin vakvaklayıp peşinizden kovalayabileceği penkalas çayı* üzerinde, çavdarhisarlı şoförlük yapan bir amcamızdan öğrendiğime göre geçtiğimiz aya kadar üzerinden tonluk kamyonların geçebileceği kadar direnebilmiş antik köprü. bu köprü, yakın zamandan itibaren inşaat işçilerince hatalı uygunsuz malzemelerle yamalama usulü talihsiz bir restorasyona maruz kalıyor ve orjinal halinden eser kalmayacağı şimdiden belirgin olan aizanoi antik köprü

  • rus fizikciler yerin 100 metre altinda bakir tel bulduklarini,
    bunun ise atalarinin bundan 1000 yil öncesinde telefon sebekelerinin
    oldugunu kanitladigini duyurdular.

    bu olaydan 1 hafta sonra amerikan gazetelerinde ilginç bir manset.
    amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yil öncesine ait
    fiber optik hatlar bulduklarini, bunun ise, amerikan toplumunun
    ruslardan 1000 yil öncesinde gelismis digital haberlesme sistemleri
    oldugunu söylediler.

    bir hafta geçmeden türk gazetelerinde yeni bir manset.
    türk bilim adamlari yerin 500 metre altina kadar kazdiklarini ve
    hiçbirsey bulamadiklarini, bunun ise atalarinin 5000 yil öncesinde
    mobil telefon ve kablosuz iletisim sistemlerine sahip olduklari
    sonucuna vardilar....

  • bak bu adama, turk takimlari igrenc oynadigi her donem ve shaktarın iyi gittigi her periyot sonu ovguler duzuluyor ya.

    hep birileri çıkıp şunu diyor, degerini bilemediniz, bu adama ffutbol cahili dediniz, bu adam dunyanin en iyisiydi bilmemne.

    degil mi?

    hah işte var ya bu adam seneye 3 buyukten birine gelsin (ozellikle bjk bu konuda daha önde bence artık), 2 derbi kaybetsin, 3 beraberlik alsin, takim biraz sendelesin ve biraz defansif oynasin,

    o bugun degerini bilemediniz diyenler çıkıp da; "bu muymuş dahi? bu muymuş profesör? o futbolcuyu solda oynatan adama ben teknik direktor bile demem, istifa et bunamış adam"

    demezse ben de ne olayım.

    ülkem insaninin reflekslerini artik iyice kavradim. sik gibi ülkeyiz bu yüzden. cacık olmaz bizden.

  • birini dışarda bi yere davet ettiğinde hesabı daveti yapan öder. eğer davet ettiği şahıs tek gelmemiş ise diğer hesapları da daveti yapan kişi öder. malesef böyle :(

  • allah kimseyi; 'gezi eylemleri' sırasında #dolar 1.88'den 1.92'ye çıktı diye "ekonomiyi batırdınız" diyecek kadar alçak; dolar 1.92'den 7.30'a çıktığı halde tek kelime etmeyecek kadar haysiyetsiz, şerefsiz yapmasın...

    amin deyu verin bre müslümanlar.

    edit: dolar 30 tl amq. gene biz terörölele onlar vatansever.

  • uzun bir süre takip etmiştim kendisini. bazı konulardaki yorumlarını haklı buluyordum, ama bir şeyler tuhaftı.

    eleştiriden hoşlanmaması değil eleştiriyi asla kaldıramaması, hesabını büyük ölçüde kendisini eleştirenlere cevap vermek amaçlı kullanması, hep bir herkes tarafından onaylanma ihtiyacı duyması ve alamayınca çok büyük tepki vermesi hatta ve hatta savcılığa vermesi, paylaştığı kişisel fotoğraflarının "bakın bugün nasılım, selfie çektim beğendiniz mi, bugün rakı sofrasındaydım, efkarlıyım" tarzlarında olması ve bunun aktivist olduğunu iddia eden ve hesaplarını bu amaçla kullandığını öne süren biri için hiç profesyonel durmaması, sanki bu işe hep aradığı onayı ve ilgiyi elde etmek için başlamış gibi olması tuhaf. bir keresinde eleştirilerden kriz geçirip hastaneye kaldırıldım, hiç iyi değilim tarzı bir şeyler yazıp bir de serumlu halini koymuştu. sonra silmiş, ama bu bir beni onaylayın onaylamazsanız kendime zarar veririm tavrı değil midir? bir çeşit duygu sömürüsü, bir çeşit ne olursa olsun beni onaylamak zorundasınız yoksa sağlığımı ve yaşam hakkımı elimden alırsınız diyerek insanları onaylamak zorunda bırakma, eleştirileri etkisiz hale getirme çabası adeta. takipçilerine bakın bana ne oldu demesi, sanki okulda çocuklar tarafından alay edilmiş eve gelmiş annesine anlatıyor, ondan ilgi bekliyor.

    içinde incinmiş, sevgi ve ilgiyi yeterince görememiş, yaralı bir kız çocuğu taşıyor. o kız çocuğu, ne yaparsa yapsın yaptığı işlerden daha ön planda ve işlerinin, yaptığı doğru ve olumlu şeylerin bile önüne geçiyor, o kız sanki her şeyi itip ön plana çıkmak istiyor. haykırıyor. ben buradayım beni fark edin diyor. herkesin onayını almak ve alkışlanmak gibi bir şey peşinde ama bunun asla elde edilmeyeceğinden habersiz. mizah yapıyormuş gibi gözükerek hukuk okudum esprileri, harikayım alt mesajları, övgülerden ve kanaat önderi denilmesinden aşırı memnun olma hali...

    eksik ve yarım değilim mottosu taşıyan birisi, ama kendisini eksik ve yarım hissettiği o kadar belli ki. belki de eksiğini bu şekilde kapatmaya çalışıyor. ve kendisi bunun farkında bile değil. aklı, eğitimi ya da kendini yetiştirme tarzı öyle birine benzemiyor ama içindeki yaralı çocuk ilgi çekmeye çalışıyor. kadın da kendisiyle çatışıyor.

    özetle, yapmaya çalıştığı şeylerden aslında çok uzak olan biri. erkek egemen olan bir düzene yine erkek egemen tavırlarla karşı koyduğunu sanıyor. bunun dışında umarım iyileşir, ömür boyu bu gerçeği bilmeden de yaşayabilirdi. bu yorumlar içindeki eksik kalmış şeylerden ötürü oluşan hatalı imajına yapılmıştır, kendisine değil. evet kimseden nefret etmiyorum. çünkü hiçbirimiz mükemmel değiliz. ve herkesin bir hikayesi var.

    edit: bu entry son zamanlarda çok oylanınca birkaç güncelleme yapmak istedim. kendisi sosyal medya kullanımını düzeltmiş, yukarıda saydığım hiçbir şekilde bir sosyal medya kullanımı yapmıyor şu anda. instagram için konuşursak tabi, twitter kullanımı hala tartışılabilir. ayrıca eski tweetlerinin photoshop olduğunu iddia etmiş, twitter’da birisine yazdığı mention’da. photoshop olduğuna ben şahsen inanmıyorum. zamanında kabul edip özür dilediği bir şeye yıllar sonra photoshop demesine inanmamızı beklemesin.

  • ve halen aramızda 1 tane bile kız kaldıramayıp, sözlükte sağa sola abazanlık saçanların suratına tokadı yapıştırmış ablamızdır. yürü bea.