hesabın var mı? giriş yap

  • aa, "abi bi beş dakikanız var mı? ben gümrükte çalışıyorum da.."nın sitesi çıkmış...

  • gerektirdiği emekle, çabayla, bilgilerle insanların gözlerini yaşartan efsanevi doktora tezidir.

    edit: yök’ten kaldırıldığı için linkten ulaşılamıyor. buradan ulaşabilirsiniz. *

    özellikle iyi bir ingilizceyle de açıklama yapılarak bu şaheserden oxford’daki, harvard’daki, cambridge’deki akademisyenlerin de yararlanması istenildiği gözden kaçmamış. helal olsun türk akademisi gelişiyor.

    https://twitter.com/…wski/status/937980525221990400

    kendi kisisel notumu duseyim. burada tezin sahibinden ziyade hatanin bu teze danismanlik eden kisiye ve bu tezi kabul eden sahislara ait oldugunu dusunuyorum. aslinda benim icim acidi, akademinin bu halini gordugum icin. anlamadigim bir diger nokta ise bu tezin neden yazildigi. egitim bilimleri enstitusunde, ortaogretim sosyal alanlar egitimi anabilim dalinda, tarih egitimi bilim dalinda boyle bir seye gerek var miydi? benim alanim olmadigi icin bunu ictenlikle soruyorum, yukarida saydigim alan olan “tarih egitimi” bilim daliyla ilgili olarak boyle bir tez mi yazilir, konusu bu mu olur? daha ziyade tarih egitimiyle alakali olmasi gerekmez mi? bu soruyu tezin icerigine girerek genisletmek istemiyorum ama boyle bir konuyu bile tez calismasi icin kabul etmek bana garip geldi, cidden alanim olmadigi icin bilemiyorum.

    ayrica bu calismayi lisans egitiminizde odev olarak bile verseniz hos gorulmez kanaatimce.

    edit: tez sahibininden ziyade hedefin veya asil elestirilmesi gerekenlerin bunu kabul eden akademisyenler oldugunu dusunuyorum. tez yazmak sancili bir surectir ve bu surecten kurtulmak icin insan can atabiliyor, ama buna izin vermemesi gereken tez danismani ve tezi kabul edenlerdir.

  • -sayın yolcularımız lütfen sevgili belediye başkanımız melih gökçek'i twitter'dan takip ediniz.

  • son yıllarda ortaya çıkan ilginç bir tür. 1 yıl süren çalışmalarımın sonucunda hazırladığım raporu yayınlıyorum. buyrun:

    -genellikle gri eşofman giyiyorlar. fenotipi* bronz olanların beyaz gömlek giydikleri gözlemlendi.
    -populasyon kendi içinde ellerini göğüs hizasına kadar kaldırıp tokalaşıyor, sanırım bir tür şifre.
    -çoğunun bileğinde dövme olduğu düşünülen karartılar var.
    bir kısmı vücudunun bütün kıllarını kirli sakal uzunluğunda alıyorken kalan kısım sadece sakallarını 3 numara kesiyor.
    - lise-vakıf üniversitesi-devlet üniversitesinde yapılan nicel gözlemlerde tüm eğitim kurumlarında eşit yoğunlukta bulundukları tespit edildi.
    -tüm illerden gelen sonuçlar değerlendirildiğinde kıyı şehirlerinde yoğunlukları artarken sadece bilecik'ten sonuç gelmedi.
    -kıyı şeritlerinde(tophane, bostancı, bakırköy vs) daha sık görülüyorlar.
    -havalar ısınınca kıyı şeritlerine nargile kokusuna iniyorlar. sıvı ihtiyaçlarını kola, votka-red bull, rakı, çay gibi likitlerden karşılıyorlar.
    -yaşam alanlarındaki tüm tütün kaynakları tükenene kadar çoğalıyorlar.
    -üniversite 1. sınıf olanları genellikle her yere 15'er kişilik gruplarla giderken daha yaşlı olanların populasyon büyüklükleri 4-5 kişiye iniyor.
    -gençlik dizilerine kadar yayılan bu türün aralarında şifre olarak kardeşim yerine kankaaağğ dedikleri de gözlemlendi.
    -populasyon içi çatışmalara genelde derbi maçlarından sonra rastlansa da ölümcül kavgalar genellikle dişiler için yapılıyor.
    -grupların alfa erkekleri genellikle araba sahibi oluyor.
    -aralarında verimli döller oluşturamamalarına rağmen sayıları esrarengiz biçimde durmadan artıyor.
    -üreme konusunda mitoz bölünmeden şüpheleniliyor.

  • acı bir toplum gerçeği. bende silinmez izler bırkamış bu okul müdürü türü, pazartesi ve cuma günü yaptığı konuşmalarda düzeni sağlamak ve kendini dinletmek için ısrarla iklim koşullarına vurgu yapar. kış mı?

    - arkadaşım bak sıraya girin, düzgün durun artık!!!! kımıl kımıl kımıldanma be!!! (işte tam burada müdür böyle sanki bizi kıskandırır gibi konuşacak) ben dururum burada. benim yerim iyi... siz de soğukta öyle dikelirsiniz. benim yerim güzel, siz de soğukta bekleyin... benim için proplem (okul müdürlerinin "eğemenlik" sözcüğüyle birlikte yanlış söylemeye meyilli olduğu bir sözcük) yok. beklerim ben. siz de soğukta dikelin...

    ya da çok mu sıcak?

    - susun artık evladım be! susun! hizana bak! bak hizana! hizana bak! (başlıyoruz) bu sıcakta bekletirim sizi. gidemezseniz evinize. benim yerim güzel, rahatım ben. bana gölge... olan size olur. pişerseniz bu sıcakta. oğlum hizana gir artık be saygısız adam!

    bir gün x-men'e türk bir karakter dahil olursa bu olsun istiyorum. "magneto bak o sıcakta öyle kalırsın... ben iyiyim serin yerdeyim magneto. senin için kötü olur... öyle dikelirsin orda". bence bu müdür türünün asıl gücü soğuğa ya da sıcağa vurgu yaptığında o iklim koşulunu ekstradan hissetmeniz. "donduk lan yeter" söylentileri bu noktada zirveye çıkar zaten. rahatsız edici bir başka mesele de şu: müdürün kendi yeri de o kadar rahat değildir aslında. o da nihayetinde yüksekçe bir yerden, okulun girişlerinden birinin tepesinden hitap ediyor bize. sanki tahtta oturuyor. "benim yerim güzel, bana göre hava hoş". e sen de ayaktasın, sana da 38 derece. ne bu tavırlar müdür?

  • --- spoiler ---
    adnan ziyagil: ne yapacağımı bilmiyorum, bu yaşıma geldim ama ne yapacağımı bilmiyorum

    ben söyliim adnan, beyaz gömlek içine koyu renk fanila giyme yeter.

    --- spoiler ---