ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
star wars episode ii - attack of the clones
-
insani ilk star wars filmi seyrettigi cocukluk yillarina goturen, empire strikes back kadar haz veren, "ah anakin evladim cok yakisiklisin, ama sakin ol biraz" dedirten ve 2005 yilini sabirsizca beklememize yol acan (kim ne derse desin bana gore) cok basarili film.
eşinin canı baklava çekince iki tepsi alan kociş
-
hayattaki tek başarısı süslenmek olan bir kezbanın köpeği olmuş kociştir. arkadaki çalışanın "ne yapıyor bunlar amk" bakışı olayın vahametini anlatıyor zaten.
ha bi de hiç öyle ay avam numarası yapmayın kızlar, böyle adam bulsanız siz de atlarsınız. paralı kocayı görünce feministlik bitiyor tabii.
ekşi sözlük'te her altı erkeğe bir kız düşmesi
-
daha ne istiyonuz lan diye isyan ettiren hesap.
inci'de 10 erkeğe 1 pixel kız düşüyor..
sözlüğe girişteki mesajınız var yeşili umudu
-
bi bunu bilirim, bir de rüştü'nün her golden sonraki ofsayt umudunu.
sabahın yedisinde ter kokan insan modeli
-
sabahları beş dakikalık duş almayı "jakuzide köpük terapisi yapıp portakal suyu çekmek(!)" zanneden insanların da var olduğunu ortaya çıkartan ciddi problem.
yüzleşmesi zor gerçekler
-
fatma girik'in bülent ersoy'un eski sevgilisi olması!
avrupa yakası'ndan akılda kalanlar
-
yavuz seckinin canlandirdigi sertac karakteri. adam "yanci" taniminin birebir karsiligiydi resmen. "abi bana bi kazandibi duble olsun"
adıyaman'da churchill sunumu yapan kahveci
-
bunun churchill olduğuna emin miyiz? bana daha çok stalin ya da hitler gibi geldi.
tanım: adıyamanlı bir simyacının soda, tuz ve limondan hazırladığı bir iksir.
çarşı pazarda kaybolmuş çocuk
-
çılgın kalabalıklar arasında yalnız kalmanın dehşeti genç dimağına dövme gibi kazınan, post apokaliptik
vahşete aşina nesildir.
kızının sevgilisi ile tavla atan izmirli baba
-
kızının cesedini müge anlı'da aramayacak babadır.
dr. dre'nin gerçekten doktor olmaması
-
snoop dogg'un köpek olmaması kadar üzücü bi durum.
mansplaining
-
ilkin rebecca solnit'in kullandığı ve feminizm literatürüne eklediği bu kavramın özetleyici nitelikteki tanımı şu: "endlessly pontificating white male syndrome", türkçesiyle "daima kendisini yücelten beyaz erkek sendromu". bire bir karşılığı ise "erkek söylemi/açıklaması" olabilir, zira man ile explain'in birleşiminden oluşmuştur.
buradaki kritik hususun erkeğin beyazlığı olduğunu düşünüyorum, zira ortodoks feministlerin bu kavram üzerinden getirdikleri eleştiriler daha çok egemen sistemin merkezine dönüktür, o merkezde bulunan da "beyaz erkek"tir. siyah erkekler ise kendi özgürlük mücadelelerini vermiş bir kesimi, yani, ezilen başka bir kesimi temsil eder: ezilenlerin dayanışmasıdır bir nevi.
bir şeyler yazdım, buyrun:
(2) patriyarşi öldü mü? (mansplaining kavramı)
http://jimithekewl.com/…du-mu-mansplaining-kavrami/