hesabın var mı? giriş yap

  • kabaca "zihnin uyanmasına rağmen bedenin hala uykuda olması" şeklinde açıklanan bir şey olsa da, bu açıklama uyku felci tecrübesinin sadece hareket edememe yönünü açıklayabilmekte. öte yandan çoğu zaman bu hareket edememe durumuna eşlik eden hipnopompik halüsinasyonlara bakıldığında, zihnin tam olarak bir uyanıklık halinde olmaktan ziyade, ancak kişinin nerede olduğu gibi temel şeyleri fark edebilecek bir bilinç düzeyinde olduğu görülmekte. söz konusu halüsinasyonların farklı zamanlarda, farklı yerlerde, farklı kişilerin yaşadığı tecrübeler arasında gösterdiği büyük benzerlikleri açıklamak için ise elde jungvari teorilerden fazlası mevcut değil. yine de "bak uyumadan önce eksik ettik duayı, yine geldi kodumun ecinnisi", "ruhum bedenimden çıktı hava aldı geldi" gibi şeyler demek yerine psikoloji bilimine kulak vermek daha iyi.

    ilk birkaç seferde kişiyi illa ki yusuflatacak, sık tekrar ederse ve kendisiyle başa çıkılabilirse sıradanlaşacak, hatta eğlenceli bir psikedelik tecrübe haline gelebilecek bir şey uyku felci. şahsım adına, daha önce bir iki defa başıma gelip güne boktan bir ruh haliyle başlamama sebep olmaktan başka bir işe yaramamış olan bu olay, iki sene önce başka bir eve taşındıktan sonra hemen hemen her gün başıma gelmeye başlayınca ilgimi çekip hakkında bir sürü şey okuduktan sonra eğlenceli hale gelmiş, gerçekleşmesi giderek seyreldikten sonra da bazen özellikle tetiklemek için çabaladığım bir şey.

    uyku felcini tetikleyen şeyler arasında en başta sırtüstü uyumak, normal uyku saatinin dışında kısa bir süre uyumak, her zaman uyunan yerden farklı bir yerde uyumak, stres, aşırı yorgunluk, hayat tarzında ve alışkanlıklarda ani değişimler geliyor. uyku felci yaşamayı özellikle istemeyenler sırtüstü uyumamak suretiyle bu hadisenin gerçekleşme ihtimalini büyük ölçüde azaltabilirler.

    uyku felcine eşlik eden halüsinasyonlara gelecek olursak, başta da dediğim gibi, farklı kişilerin tecrübeleri arasında belli şablonlara oturtulabilecek büyük benzerlikler taşıyan unsurlar bulunmakta. bu benzer unsurlardan en tipik olanı herhalde bulunulan mekanda başka bir "varlığın" bulunması. bu "varlık", kendini çeşitli şekillerde gösterebildiği gibi, varlığına ilişkin bir kanıt oluşturmaksızın kişide "sadece orada olduğu" inancını doğurabiliyor. aktarılan tecrübelerde odada bulunan "siyah bir yaratık", ya da "siyah bir adam" sık görülen bir unsur. ben de biri ilk yaşadığım uyku felcinde olmak üzere iki defa tam olarak insan ya da yaratık diyemeyeceğim, büyük, siyah bir antropomorfik silüetle karşılaştım. "karabasan" ismi sık karşılaşılan bu halüsinasyondan geliyor olsa gerek. uyku felcinin sebep olduğu hareketsizlik ve sessizlik bu tip bir sanrıyla birleştiğinde, onun kişiyi boğmaya çalışan bir yaratık olduğu hissini uyandırması mümkün. varlığın kendini siyah bir silüet olarak değil de açıkça betimlenebilecek bir yaratık ya da hayvan olarak göstermesi de anlatılan şeyler arasında olmakla birlikte ben bu tür bir şeyle karşılaşmadım.

    bununla beraber bu varlık kendini, kişinin tanıdığı biri gibi korkunç olmak zorunda olmayan bir şekilde de gösterebiliyor. anlatılanlardan görüldüğü kadarıyla çoğu zaman bu varlık kişi ile aynı evi paylaşan ev arkadaşı, eş gibi insanlar şeklinde tezahür ediyor. bu çeşit bir tezahürde genellikle kişinin orada olduğu sanrısında bulunduğu yakınıyla iletişime geçmeye çalışıp, hareket edememesi ve konuşamaması sebebiyle başarılı olamaması ve o halde kalma endişesi mevcut. elbette burada önemli olan görülen şahsın aslında orada olmaması. aynı evde yaşadığım abimin normalde işte olduğu bir saatte evde bulunması ve ona beni uyandırması için seslenmeye çalışmam benim de sık yaşadığım bir sanrı.

    yukarıda da dediğim gibi, mevcudiyetinin hiçbir duyusal kanıtı olmasa da, kişide tehlike arz eden bir varlığın yakınında olduğu inancı da oluşabiliyor ki, bu da en boktanı. olağandışı bir şeyle karşılaşmak hayal gördüğünüzün farkına varıp uyanmanızla, tanıdığınız birinin sanrısını görmek en fazla uyandıktan sonra "işe bak yau aynen orda duruyo gibiydi halbuki?" demenizle sonuçlansa da bu sonuncusu sizi kolayca paniğe sokuyor.

    aktarılan vakaların çoğunda uyku felci giderek yükselen sinir bozucu ve anlamsız gürültülerin duyulmasıyla başlıyor. enteresandır ki bu kadar tipik bir unsur hiçbir tecrübemde mevcut değildi. bununla beraber vücudun giderek yükselen bir frekansta titremeye başlaması da anlatılanlar arasında. uyku felcinin başlaması bende genellikle gözlerim halihazırda açık olduğu halde tekrar açmışım gibi bir hisle olsa da, okuduklarım arasında böyle bir şeyle hiç karşılaşmadım.

    uyku felcinin temelinde hareket edememe durumu olmasına rağmen sık olmamakla beraber hareket edebilme sanrısı görülebiliyor. bundan da sanrı olarak bahsediyorum zira birkaç defa yataktan kalkıp içeri gittiğimi gördükten sonra aniden yatağımda uyandım. benzer tecrübelerin olduğu anlatıları okurken büyük bir şaşkınlıkla, hatta tecrübelerini yazanlar genelde bu olayı beden dışı deneyimle bilmemneyle açıkladığı için "ulan yoksa?!" nidalarıyla, bir benzerlikle karşılaştım: insan ayağa kalkabilse bile sanki yürümeyi yeni öğreniyormuşçasına büyük bir zorlukla hareket edebiliyor. uyku felci yaşayanlara tavsiyem tam olarak uyandıklarından emin olmadan ayağa kalkmaya çalışmamaları zira "ayağa kalktığıma göre uyanmışım" diye düşünüp yürümekteki zorluğu bacakların tutulmasına ya da akşamdan kalmalığa yorarken içeride birden abuk subuk bir şeyle karşılaşmak ya da tuzağa düşme hissinin hasıl olması hoş bir şey değil. bununla beraber yataktan aşağı doğru kayma, yüz kaslarının gerilmesi gibi istem dışı hareketler de görülebiliyor.

    bundan daha sık olarak tecrübe edilen bir şey ise uçma hissi. olayı astral seyahatle, beden dışı deneyimle ilişkilendirenler bu hadise üzerinde özellikle duruyor. bu uçma hissi havada asılı kalma şeklinde olabildiği gibi odanın içinde, hatta dışına doğru hızla bir tarafa savrulmak şeklinde de olabiliyor. anlatılanlar arasında birkaç defa "karabasan" tarafından yataktan kaldırılıp bir yere fırlatılma unsuruna rastladım. "karabasan" sanrısı ve bu tip bir sanrı bir arada bulununca böyle bir his oluşuyor olsa gerek ki, ben bu ikisini ayrı ayrı yaşadım.

    bir diğer vaziyet tekrar tekrar uyanma durumu, bir nevi rüyada rüya görmek. insanlar nadiren bu durumu uyku felciyle bağdaştırsa da benim için olmazsa olmazı ve sadece uyku felcinde yaşadığım bir şey. uyandın, uçtun ettin, tekrar uyandın, kalktın zar zor içeri gittin, tekrar uyandın. dört beş defa tekrar ettiğinde sinir bozucu bir hale gelip insanın uyanık mı yoksa uykuda mı olduğunu kestirememesine sebep olan bir durum.

    bu anlattıklarım ilginç bir şekilde farklı kişilerin tecrübeleri arasında benzerlik gösteren unsurlar. fakat bu halüsinasyon hadisesinde cebelleştiğiniz şey aslında kendi zihniniz olduğundan bundan nasıl etkileneceğiniz de ne düşündüğünüze bağlı. ruh diye bir şeye ve bedenden çıkabildiğine inanıyorsanız, havada asılıyken aşağı baktığınızda kendi vücudunuzu yatakta yatıyor bir halde görebilirsiniz. karabasan hikayeleriyle büyütüldüyseniz de hissettiğiniz tehlikenin sebebi gerçekten karabasan gibi gelebilir size. yoksa bilinçaltı denen şey biraz eşelendiğinde yüksekte olma hissi ya da bilinmeyenden korkma durumu karşınıza çok derinde bir yerde çıkmaz herhalde. ruh, ecinni, öte dünya gibi takıntılarınız varsa işiniz zor olsa da, eğer yoksa uyku felcini korkutucu bir durum olmaktan çıkarmak zor değil. gerçekleştiği fark edildiğinde o sırada beynin bir oyun oynadığını hatırlayıp sakin kalmak en önemli şey. eğer korkularınız uyku felcinde devreye soktuğunuz ilk şey olmazsa, bilinçaltınızda uslu uslu otururlar ve odanızı hortlaklar kahvesine çevirmezler, siz de "ehe ehe ne güzel uçuyomuş gibi oluyo, biraz daha sürsün" dersiniz. kafayı fazla takarsanız da sağda solda astral seyahat mastral seyahat dersiniz.

  • ekşi sözlükte papua yeni gine başlığı olduğu için papua yeni gine devletinin ekşi sözlüğün papua yeni gine'de temsilcilik açması ve vergi vermesini istemesine eşdeğer bir olaydır. bunu ciddi ciddi savunanlar var. insan gerçekten hayret ediyor.

  • pazartesi gibi bir günde, istanbul gibi bir şehirde, 18:00 gibi bir saatte taksim'de bir mekanda bulunabilen ve buna rağmen "çok çalıştım ya" diyebilecek kadar yüzsüz olan insanların katılacağı etkinlik.

  • geçen yine metrobüs bekliyorum hiç boş gelmiyor. neyse bir tane geldi tek kişilik bir boşluk vardı lego gibi girdim oraya. tetriste çubuğu bekler gibi beni bekliyormuş meğer. neyse gidiyoruz çok şükür binebildim falan diyorum.

    metrobüsle durak arasındaki sınırı benim, yanımdaki dayının, en uçtaki şişman abla ve diğer kapının yanındaki zayıf bir abinin ayakları çiziyor. akıncı beyi gibi en uçtayız. 300 spartalı gibi elimizde mızraklar adam girmesi imkansız. sonraki durakta kapılar açıldı. inen yok. duraktakiler kedinin ciğer bakışı gibi büyük bir beklentiyle bir bize bir ayaklarımıza bakıyor. girecek ufacık bir boşluk bir aralık arıyor.

    sonra kalabalığın içinden bıyıklı bir dayı geldi. şöyle bir baktı. 4'ümüz adama bakıyoruz. benim gözüm zayıf abide. içimde dayanın aslanlarım dayanın diyorum. sonra duraktaki bıyıklı dayı tahmin ettiğim gibi zayıf abinin oraya sıçradı. ama orada boşluk yok. girmesi imkansız. sıçradı geri düştü. sonra bir daha atladı. bu sefer tutundu. zayıf abi bildiğin jilet gibi kapıya yabıştı. o yabıştıkça biz zip gibi rarlanıyoruz. ama durmuyor bıyıklı dayı. adam sığ havuzda yüzmeye çalışır gibi körüğe kadar imkansız bir şekilde ilerledi. zayıf abi artık kapıyla bütünleştiği için büyük bir gedik oluştu kapıda. sonra umutla bekleyen insanlar walkind dead'deki zombiler gibi hurraa kapıya yüklendiler, açılan o delikten abartmıyorum bi 8 9 kişi girmiştir.

    bu sırada ben oluşan tsunamilerle kendimi nefes nefese tekerlek üstü koltukların orada buldum. gözlerim bizim ekibi aradı ama hepimiz metrobüsün farklı noktalarına savrulmuştuk artık. zayıf abi ise metrobüs şehidi olarak kutsal şehadet şerbetini içmişti. seni unutmayacağım zayıf abi.

  • plüton'u çoğu insan en büyük cüce gezegen olarak biliyor veya keşfettiğimiz ilk cüce gezegen olarak. ama plüton ne en büyük cüce gezegen ne de keşfettiğimiz ilk cüce gezegen.

    keşfettiğimiz ilk cüce gezegen ceres. ceres, italyan astronom giuseppe piazzi tarafından 1801 yılında keşfedilmiş ve 2007'de gönderilen dawn isimli uzay orbiti 8 yıllık yolculuk sonunda 2015 yılının mart ayında ceres'in yörüngesine girmişti. peki plüton için gönderilen new horizons'ı günlerce takip ettiğimiz, plüton için kampanyalar başlattığımız hâlde ceres'i neden yok sayıyoruz? plüton önce gezegen kabul edilip, sonra gezegenlikten çıkarıldığı için mi? plüton bu ününü neye borçlu?

    ceres 1801 yılında keşfedildi demiştim. keşfedildikten 1850 yılının ortasına kadar geçen sürede gezegen olarak kabul edilmiş. şaşırdık mı? üstelik o yıllarda henüz neptün keşfedilmediği için güneş sistemi'mizin 8. gezegeni olarak bağrımıza bastığımız ceres, plüton'dan 150 yıl önce aynı şeyleri yaşamış. neptün'ün keşfiyle gezegenlikten çıkarılmış.

    ceres'i astronomiyle birazcık ilgili arkadaşlar bilir, peki ya orcus?

    orcus, bilimsel adıyla 90482 orcus, neptün ötesi bir cüce gezegen. orcus plüton'a kayıp ikiz kardeşi kadar benziyor. benzerliklerine kısaca değinelim;

    *orcus, dünya'ya plüton'la hemen hemen aynı uzaklıkta. (güneş'e 6 milyar kilometre)

    *orcus'un da aynı plüton'un uydusu charon gibi irice bir uydusu vardır. (vanth)

    *orcus güneş etrafındaki dönüşünü 243 yılda tamamlarken, plüton 247 yılda tamamlıyor.

    tüm bu benzerliklere rağmen orcus'un gezegen olması söz konusu dahi olmamış. buraya bi' bilgi notu düşelim, orcus roma mitolojisi'nin ölüm tanrısının adıdır ve bu isim kendisine uluslararası astronomi birliği'nin plüton'a benzer büyüklükteki ve yakın yörüngelere sahip gökcisimleri yeraltı dünyası tanrılarının isimleriyle adlandırılır kuralına göre verilmiştir.

    ceres
    orcus

    neyse çok dağıttım, plüton diyorduk. plüton güneş sistemi'nin 9. gezegeni arayışları sonucunda keşfedilmiş. 9 demişken 8. gezegen neptün, uranüs'ün yörüngesindeki gariplikler sonucunda, "bu garipliklere sebep olan başka bir gezegen olmalı" savı üzerine aranıp bulunmuş. neptün'ün yeterince tatmin edemediği astronomlarsa gezegen arayışlarını sürdürmüş. percival lowell o astronomlardan biri ve ömrünü plüton'u bulmaya adamasına rağmen plüton'u bulamamış. lowell'in ölümüyle 9. gezegen arayışı duraklama dönemine girmiş. daha sonrasında ise clyde tombaugh isimli genç astronom plüton arayışlarını sürdürmüş.

    clyde tombaugh

    tombaugh, tam 4 yıl boyunca her gece gökyüzünün fotoğrafını çekti ve gezegen olabilecek cisimleri aradı. 1930 yılında aranan gezegeni buldu. ya da bulduğunu sandı. çektiği fotoğraflarda sabit duran yıldızlar arasında hareket eden bir cisim arıyordu: plüton'un keşfi

    plüton dünya'mızın uydusu ay'ın yarısından biraz büyük ve kütlesi yarısından çok çok daha az. yerçekimi 0,658 m/s², yani dünya'da 80 kilo olan biri plüton'da 5 kilo 365 gram gelecek. aslında hiçbirimizin fazla kilosu yok, dünya'nın yerçekimi ivmesi fazla.*

    plüton eliptik yörüngesinde dolanırken güneş'e en fazla 4,4 milyar kilometre yaklaşıyor. en uzak olduğu ansa güneş'e uzaklığı 7,4 milyar kilometre civarında. sıcaklıksa -215 santigrat dereceyle -234 santigrat derece arasında değişiyor. yani plüton'da yazlar çok soğuk ve serinken, kışlar buz gibi ve daha da serin.

    plüton, yıllarca bizden çok uzaklarda ve yalnız bir gezegen olarak bilindi. 1978 yılında james christy, charon'u fark etti. fakat charon, plüton'un uydusu olamayacak kadar ağırdı. ve ikilinin gezegen-uydu değil de ikili sistem oldukları çok geçmeden anlaşıldı. plüton ve charon birbirlerine sürekli olarak aynı yüzlerini göstererek aynı merkez etrafında birlikte dönüyor (charon, plüton'u bizden iyi tanımıyor yani) ve bu dönüşü 6 günde tamamlıyorlar.

    plüton'un charon dışında hydra, nix, styx ve kerberos adında kaya parçasından bozma (özellikle hydra tam bir patates) dört uydusu daha var. şimdilik. zira new horizons plüton'a ait yeni uydular keşfetmiş olabilir. kendisi aylar boyunca plüton ve uydularının fotoğraflarını göndermeye devam edecek. şimdilik bildiklerimiz;

    *plüton'un etrafında puslu bir katman olduğu kaydedildi.

    *plüton sandığımız gibi eris'ten küçük olmayabilir. bu da gezegen olması için önündeki engellerden bazılarını ortadan kaldırır.

    *kalp biçimindeki parlak alanın güneyinde 3500 metre yüksekliğinde dağlar var. çok genç olan bu yapılar bize plüton'un yüzeyinin jeolojik olarak hâlâ aktif olduğunu gösteriyor.

    *-230 derecelerde seyreden yüzey sıcaklığı nedeniyle buzulların su değil nitrojen olabileceği düşünülüyor.

    *plüton'un bize gönderdiği kalbe artık clyde tombaugh anısına tombaugh regio deniyor.

    *plüton da aynı mars gibi atmosferini günbegün kaybediyor.

    *plüton'un mars ve venüs gibi devasa kraterlere sahip olmamasının sebebiyse azot döngüsü.

    *2006 yılında 411 astronomun oylamasıyla gezegenlikten çıkarılan plüton'un bizlere gönderdiği kalp "plüton tekrar gezegen olsun" seslerinin yükselmesine sebep oldu. ama unuttuğumuz bi'şey var ki, eğer plüton gezegen olarak kabul edilirse şuradaki neptün ötesi diğer cüce gezegen ve cisimleri de gezegen olarak kabul etmeliyiz.

    *new horizons elde ettiği bilgileri 1 kilobayt/saniye hızla dünya'ya gönderdiğinden veri aktarımının 16 ay boyunca devam edeceği öngörülüyor.

    *tüm dünya'da pluto olarak bilinen plüton türkçe'ye türk dil kurumu'nun ufak bi' hatası yüzünden plüton olarak geçmiş.

    *pluto ismiyse cüce gezegenin keşfinden sonra önerilen 3 isimden (minerva, cronus ve pluto) biri. pluto önerisi, 11 yaşındaki oxford öğrencisi venetia burney'den gelmiş.

    *plüton 18 şubat 1930'da keşfedildiğinden beri aynı konuma bir kez daha gelmemiş. tam turunu 23 mart 2178'de tamamlayacak. eğer neptün'le çarpışmazsa...

  • bu gece evden alkol almak için dışarı çıkar çıkmaz polis çevirmesinde geçen diyolog:

    polis: ehliyet ruhsat.
    cmbkts: tabi buyurun.
    polis: alkol aldık mı?
    cmbkts: yok daha almadım. almak için çıktım.
    polis: (elinde alet olmasına rağmen üfletmeden) al, iç bir tur at gel bekliyorum burada.
    cmbkts: evde içecem ben ya.
    polis: canın sıkılır çıkarsın filan 3' e kadar buradayız biz.
    cmbkts: eyvallah.

  • sozlugun geldigi bu noktada bir "kezban" olmak icin turkce bir isme sahip olmanizin yettigini gosteren telefon.

    - adin ne?
    - ezgi
    - telefonun ne?
    - iphone
    - hahah kezbana bak hahahahahah