hesabın var mı? giriş yap

  • tutuklu gazetecileri , öğrencileri ve siyasileri bırakmak yerine katili sapığı bırakacakları düzenleme

  • kişinin bedensel veya zihinsel olarak normal işlev yapabilmesi için bir maddeye bağımlı olma durumu.

    pek bilimsel olmamakla beraber madde bağımlılığının sebebi, maddenin kısa süreli kullanımından sonra vücudun bu maddeyi kabullenmesi ve sistemin** normal düzeylere gelmek için bu maddeye ihtiyaç duymasıdır.

    örnek vermek gerekirse -ki gerekir, hayatında hiç sigara içmemiş "iffet" ile 10 senedir günde bi paket sigara içen "rıza", sigaranın diğer etkilerini gözardı edersek, metabolik olarak aynıdır. peki iffet'e bir tane sigara içirirsek ne olur? iffet'in kanına nikotin karışmaya başladığı andan itibaren, iffet kendini olağandan çok daha farklı, daha bir güzel hissedecek, beyninde kelebekler uçuşacaktır. fakat iffet'e üç ay boyunca sigara içirirsek, iffet de rıza gibi, metabolizmasının sigara içmediği eski güzel günlerdeki gibi çalışması için, yani o ilk sigarayı içirdiğimiz günden önce normalde hissettiği gibi hissedebilmesi için nikotine ihtiyaç duymaya başlamış olacaktır. kendisi kelebekleri çok sevdiyse de başka maddelere geçiş yapacaktır!*

    daha detaylı örneklemek için kafein'i inceleyelim. (bkz: #9648464)
    kafeini hayatında ilk kez alan bir kişide kafein, beyinde halihazırda bulunan nörotransmiterlerin (sinir iletimini sağlayan madde) yanında ekstra güç olarak işe girişir ki bu, kişinin uyarılması, kendine gelmesi, mayışıklık halinden zınk diye sıyrılması demektir.
    diyelim rıza da her sabahki gibi uyandığı gibi kahvesinin yanında sigarasını yakan kişi olsun. rıza'nın "sabah kalkınca kahve içmeden kendime gelemiyorum abi" demesine sebep, beyinde belli bir düzeyde bulunan nörotransmiterlerin, belli bir süre sonra "eeh kafein yapıyo abi bizim işi, biz o kadar kasmayalım kendimizi" demeye başlayıp, normalden az düzeyde salgılanmaya başlamasıdır. fakat kişi o sabah kahve içmezse, bu maddeler bunun farkına varıp "şşş, olm bissürü iş birikti koşun lan" diye eski çalışma tempolarına dönmeyip kafeini beklerler.
    son vurucu detay da "abi yarın sınavım var, kahve de kesmiyo napsam artık" diyen kişinin de aynı iffet'in sigaradan sonra başka maddelere alışması gibi daha güçlü veya farklı yapıda uyarıcılara** başvurmasıdır.

    sonuç olarak insan bedeni, herhangi bir maddeyi alsa da almasa da bildiğini okuyacak, aynı insan olacaktır. ne daha yaratıcı, ne daha zeki, ne daha güçlü...

  • aşure ayı olsun olmasın canımız çektikçe yaptığımız bir tatlıdır. her ne kadar yapması zor gibi görünse de aslında sürecin uzun olmasından kaynaklanır bu zorluk.düdüklü tencere olan bir evde bu süreç daha da kısalır.
    kişiden kişiye lezzeti değişir zira herkesin farklı bir damak tadı vardır yine de tadan herkesçe beğenilen bir tarifi şöyle de iliştireyim:

    1 su bardağı nohut
    1 su bardağı kuru fasulye
    2 su bardağı yarma (bkz: buğday)
    1 çay bardağından biraz eksik pirinç (kırık pirinç olursa daha iyi)
    1 çay bardağından biraz eksik ince bulgur
    100 g kuru kayısı
    100 g kuru incir
    100 g çekirdeksiz kuru üzüm
    (kuru meyveler isteğe göre daha fazla da olabilir, çeşitlenebilir de. ama çok çok fazla olunca ekşi olabiliyormuş)
    5-10 tane karanfil
    1 çay kaşığı tuz
    3 ya da 3.5 su bardağı şeker (ben şekeri tadına bakarak koyuyorum, şekerden şekere tadı değişiklik gösteriyor. bir de tabi kimisi az şekerli seviyor, o yüzden tadına bakıp azar azar koymakta fayda var)
    1 su bardağı süt

    üzeri için
    tarçın
    fındık, ceviz
    nar
    (bunlar da yine tercihlere göre değişir)

    nohut, kuru fasulye ve yarma bir gece önceden ıslatılır. bunun için kuru fasulye ve nohutu bir kaba koyup üzerini birkaç parmak daha fazla su örtecek şekilde, yarmayı da yine başka bir kapta aynı şekilde ıslatabilirsiniz.
    ertesi gün, nohut, fasulye, yarma yıkanır, fasulye ve nohut altta yarma üstte olacak şekilde düdüklü tencereye yerleştirilir, su eklenir ve pişmeye bırakılır. düdüklü tencere yoksa fasulye ve nohutu bir tencerede yarmayı ayrı bir tencerede pişirmekte yarar var zira yarma daha çabuk pişiyor.
    bunlar tamamen piştikten sonra pirinç ve bulgur ayrı ayrı haşlanır. bu malzemeler de haşlanınca, pişmiş olan diğer malzemelerin içine katılır. azar azar sıcak su eklenir ve malzemeler karıştırılır. o arada kuru meyveler haşlanır. kuru meyveleri de pirinç ve bulgur gibi ayrı ayrı haşlamakta fayda var, ama olmasa da olur. hepsi bir tencerede de haşlanabilir. onlar da haşlandıktan sonra suyu süzülür. (incirin suyu aşurenin rengini değiştiriyormuş, o yüzden diğer malzemelerden ayrı haşlamak gerekiyor).
    kuru meyveler eklenir. karanfil eklenir. tuz eklenir. orta ateşte karıştırarak malzemelerin özleşmesi sağlanır. daha sonra şeker eklenir. dediğim gibi tadına bakarak ne kadar tatlı olması gerektiğine karar verebilirsiniz. ancak sıcakken tadına bakmanız sizi yanıltabilir. (bir kaşıkla alıp kenara soğumaya bekletmek candır)
    aşurenin tadı ayarlandıktan sonra bir süre daha aşurenin pişmesi gerekir. bu süreç önemli tabi. aşureyi lezzetli yapan kısım da bu süreci uzun tutmak. özlü olmasını istiyorsanız iyice pişirmeniz gerekiyor. tabi yoğun bir aşure sevmiyorsanız sonrasında ekleyeceğiniz kaynar su ile kıvamını açabilirsiniz. ancak eklediğiniz sudan sonra da bir taşım daha kaynatmakta fayda var. yoğunluğu, tadı ayarlandıktan sonra süt eklenir. biraz daha kaynatılır, karıştırılır ve aşure tenceresi ocaktan alınır.

    dediğim gibi isteğe göre tarçınla, narla, fındıkla, cevizle servis edilir. şahsen ben tarçın ve narla pek seviyorum kendisini. cağnım tatlı

    son iki yıldır da komşulara dağıtma ritüelini arkadaşlara dağıtma olarak değiştirdim. evlerinden uzak arkadaşlarım ev aşuresine pek bir hasret iken onlara aşure yapmak pek de güzel oluyor doğrusu, evet.

  • turabi tavlayı yaparken kameralar neden göstermedi. hadi yaparken göstermedi o kadar ufak yuvarlak tahta parçalarını nasıl yaptı. hadi yaptı diyelim nasıl boyadı. hadi boyadı diyelim nasıl o kadar düzgün birlestirdi. hadi birlestirdi diyelim zarı nerden bulcak. zarı buldu diyelim ben yine de turabinin aq.

  • birkaç saat önce hayatını kaybetmiş, muazzam tasarımcı. az önce whatsapp grubundan arkadaşlarımın söylemesi sonucu dehşete düştüğüm olay.

    yaşı oldukça var elbet ancak ortada herhangi bir ciddi sayılacak sağlık problemi yokken ve dünyaya bu kadar büyük işler bırakmış bir isimken bir anda göçüp gitmesi durumu insanı dehşete düşürüyor. ister istemez gözler anna wintour'a çevriliyor. dünyaya müthiş işler bıraktı, ışıklarla uyusun.

  • başladınız yine izledim , akşam izlerim bilmem ne. bize ne ulan ne zaman izleyeceğinizden. dizinin konusu ne , oyuncular kim vs onlardan bahsetsene.

  • son osmanlı padişahı vahdettin'i, bütün tarihi gerçekler ortadayken, hakandı, halifeydi, şahbabamızdı, milletine aşıktı vs.. diyerek övmenin tek sebebi kendisinden sonra kurulan cumhuriyetten, ve özellikle ülkenin laik bir karakterde olmasından nefret etmek olmalı. yoksa kendisine en büyük sempatiyi duysanız bile hakkında yapabileceğiniz en insaflı objektif yorum 'hiç beklemediği halde kendini oturur bulduğu tahtı dolduracak kapasitede biri değildi' olabilir.

    sığındığı ingilizlerin himayesinde yaşasaydık, bağımsız olmayaydık da yine de başımızda bir halifemiz bulunaydı gibi düşüncelere kapılan arkadaşlara ingilizlerin aynı dönemde (birinci dünya savaşı sonrası) hindistanda yaptıklarını, çin'de japon-ingiliz çekişmesini ve çinlilerin çektiklerini okumalarını tavsiye ederim. eğer hala ingilizlerin insaflı efendiler olacağını düşünüyorsanız belki şu anektod o dönemde batının osmanlıyı nasıl gördüğünü anlatır size:

    vahdettin ingiltere'ye sığındıktan sonra ünlü amerikan şovmeni, barnum&baily sirkinin sahibi p. t. barnum ingiliz kralı 5. george'a telgraf çeker, 'size sığınan padişah ve karılarını sirkimde sergilemek istiyorum, kendileri için çok iyi ücret öderim' der. kral george buna çok güler, telgrafı pek çok insana okutur, epey eğlenir. (kaynak: lord kinross'un osmanlı tarihi)

    bugün barnum'un sirki yok, ama vahdettin'in peşinden şevkle gitmek isteyenler kendilerini internette sergileyip kimilerine eğlence kaynağı yaratmaya devam ediyorlar.