hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • beşiktaş üsküdar motorlarında her hangi bi sıkıntı yok. an itibariyle icindeyim. beşiktaştan alıp altunizade'ye bırakıyorlar..

  • earl rögnvaldr kali'nin lausavísur adlı eserinde ve diğer birçok iskandinav kaynağında tafl adlı kadim bir masa oyunundan söz edilmektedir. işte söz edilen bu oyun çoğu kaynakta talf olarak geçse de günümüzde hnefatafl olarak isimlendirilmiştir ya da talf oyunlarının bir çeşidi olarak bilinmektedir. isveçli botanikçi carl von linné 1732'de isveç'in kvikkjokk kentinde bu oyunun oynandığını keşfetmiş ve ilk kez kayıt altına alınmıştır. hatta ilk kuralları da bazı eklemeler yaparak kendisi kaleme almıştır. oyunun kelime anlamına baktığımızda; hnefi yumruk anlamına gelen ve tafl ise tahta anlamı taşımakta olan kelimelerinin bir bileşiminden oluşmaktadır.

    muhtemelen çok önceleri oyuna harp alanı, kavga alanı ya da kapan gibi anlamlar yüklendiğini düşünmekteyim. fakat kesin olmamakla birilikte başka kaynaklarda kralların oyunu, kralın masası veya kral sofrası olarak da isimlendirilmektedir.

    tabii o vakitlerde bu tarz oyunlar pek fazla eğlence için oynanmıyordu, daha çok bir savaş komutanının ya da bir kralın kendini savaş alanında kendini tanıması ve kendi stratejisini kurması yönündeydi. bu şekilde kişi hem savaş taktik becerilerini geliştirmekteydi hem de düşmanlarını daha iyi kavrama konusunda bir ders mahiyeti taşımaktaydı.

    --- spoiler ---

    hatta uppsala üniversitesi’nden viking uzmanı dr. charlotte hedenstierna-jonson bir konferansta “insanlar oyunların eğlence amaçlı olduğunu sanıyor ama öyle değil. stratejik ve taktik savaşı uygulamanın bir yoluydu . dövüş yaşamı ile oyun arasında çok önemli bir bağlantı var.” demiştir.
    --- spoiler ---

    arkeolojik kanıtlara göre bir çok viking mezarında oyunun izleri görülmüştür. bu da bize oyunun daha çok askeri alanda kullanıldığı tezini desteklemektedir.

    tekrardan oyuna döndüğümüzde, oyunun satrançtan daha önceleri popüler olduğunu görmekteyiz. çoğunlukla kral masası 13*13 karelik bir tahtada oynanırken 9*9 ve 11*11 olmak üzere iki tahta üzerinde de oynandığını görmekteyiz.

    oyunun amacı; savunma yapan tarafın yani tahtanın merkezinde bulunan birliğin göbeğindeki şahın, tahtanın köşelerinde bulunan burçlara gitmesi ya da kenar karelere ulaşması gerekmektedir. bundan dolayı saldıran taraf önce bu bölgeler bloklama yapmayı amaçlar.

    oyunun prensibine göre tüm tafl taşları satrançta ki kale gibi sadece bir sıra (sol-sağ) veya bir sütun (yukarı-aşağı) boyunca istdiği kare boyunca hareket eder. fakat bu karelerin boş olması gerekmektedir. çapraz yönde hareket etmek veya başka bir taşın üzerinden atlamak yasaktır yani her hareket boş bir karede bitmelidir. ilk hamle her zaman saldırıda bulunan taraf yapılır. saldırı yapan taraf oyunu kazanmak için karşı tarafı zugzwang'a sürüklemek zorundadır. yani her turda taraflar bir hamle yapmak zorundadır.

    belkide dünya satranç şampiyonu olan magnus carlsen'in sırrı bu oyundur. ha bu arada şu an oyun hala oynanmaktadır ve bir federasyonu bulunmaktadır.

    kaynak ve ileri okumalar için :1234

  • türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayacak uydudur.

    misal turksat 4a/b kapasiteleri yetmediği için turksat, yeni uyduları atılana kadar geçecek süre için avanti'den hylas2'nin kapasitesini 3 yıllığına kiraladı geçtiğimiz yıl.

    acil durumlar için kullanılacak uydu internet şuan çoğu devlet kuruluşunda mevcut. bireysel kullanımdan ziyade acil bir durumda devletin organları arasındaki iletişim buralardan sağlanacak. sınır birlikleri, siha ve iha'lar, sismik gemilerimiz, libya, suriye ve karabağ'daki askeri elementler, kapsama altındaki konsolosluklar, büyükelçilikler hep bu uydudan gelecek iletişime bağlı.

    tv yayınlarını bir kenara bırakın. onların konumuzla bir ilgisi yok.

    edit: aq 2 seferdir açıklıyorum altta sığırın biri hala ne faydası olacak diye yazıyor.

  • aşağılık kompleksli yazarların yine hata yerine hatayı dile getireni linç etmeye çalışacağı başlıktır.

    bu kadar aşağılık kompleksli olmak için özel çaba sarfetmek lazım, kendi kendine olmaz.

    genç arkadaşlarım, hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız kendinize güveneceksiniz, ekşideki bu aşağılık kompleksli yazarlar gibi ezik olmayacaksınız.

    rönesans avrupalıların roma ve yunan medeniyetine karşı hissettikleri aşağılık kompleksinin yıkılmasıyla başladı. türkiye'de de bir şeyler düzelecekse öncelikle bu aşağılık kompleksinden kurtulmak gerekiyor.

    edit: rönesansı avrupa'nın roma ve yunan uygarlığına karşı duyduğu aşağılık kompleksi ile ilişkilendirmek benim kendi ortaya attığım bir fikir değil arkadaşlar, john gribbin'in bilim tarihi isimli kitabında yaptığı bir tespit.

  • yalnız olmadığımı düşündüğüm insanlar topluluğu.

    kocaman adam oldum, her siren çaldığında ve hayat durduğunda, 9:05'i gösterdiğinde saatler gözlerim doluyor.
    insanları görebilmek adına cama koşuyorum, sirenleri dinliyorum. ve evet bunu her seferinde can-ı gönülden isteyerek yapıyorum.

    allah rahmet eylesin.

  • doğacak çocuğada yazık anne ve babayada yazık onun için bu kararı alanları yargılamak yerine destek vermeyi düşünebilirsiniz...

    bir gün zihinsel engelli bir çocuğu olan, bir annenin duasına tanık oldum, hayatım boyunca unutamayacağım. " allah'ım evladımın canını benimkinden önce al diye dua ediyordu" nedenini ise kendi ölürse evladı perişan olur diye kaygılanıyordu!

    lütfen insanları yargılarken iki kere düşünün...

  • sırf güzel diye kendini bir kocaya yamayıp ömür boyu koca parasını yemesinden daha hayırlıdır.

  • kum barajları.

    avrupa ve amerika'dan bazı sivil toplum kuruluşlarının afrika'da geliştirdiği büyük yararları olan bir projeye konu olmuş küçük barajlar.

    hep duyarız haberlerde; afrika'da insanlar temiz suya ulaşamıyor, yiyecek bulamadığından açlıktan ölüyorlar, temizlik imkanları da çok çok kısıtlı olduğundan salgın hastalıklar kol geziyor, çocuk ölümleri korkunç boyutlarda vs.
    işte tüm bu sorunların temelinde temiz su yoksunluğunun yattığını fark eden bilim insanları ve gönüllüler, afrika ülkelerinde değişik çalışmalar yapmışlar ve çok çok yararlı da olmuş.

    afrika ülkelerinin çoğunda kış yaşanmıyor, yağmurlu sezon ve kurak sezon olarak iki mevsim var. yağmurlu sezonda her taraftan akan sular ağaç yoksunluğundan sele dönüşüp arazileri mahvediyor. kurak sezonda da susuzluktan ölüyor insanlar. yani iki sezon da ölüm getiriyor, yokluk getiriyor, kıtlık getiriyor.
    bunu önlemek için yapılabilecek en güzel şey de elbette baraj.

    bu vakıflar, yerel yönetimlerin de desteğiyle kurak sezonda halkı örgütlüyor ve kurumuş dere yataklarında uygun yerlere taş ve harç karışımıyla 2-3 metre yüksekliğinde barajlar kuruyor. barajın yakınına da bahçeler. yağmurlu sezon geldiğinde bu barajlar doluyor ve bir iki ay boyunca su sağlıyor. baraj kuruduğunda da asıl işlevi ortaya çıkıyor. yüzeyi kurumuş görünen barajın üstündeki kum katmanının altında, buharlaşma etkisinden korunmuş büyük bir su rezervi kalıyor. kurak sezonun kalan kısmında da bu su tulumbalar yoluyla çıkartılıyor. insanlar eskisine oranla çok daha iyi koşullara sahipler çünkü içmek ve temizlenmek için yeterince suları var. ayrıca bu suyla baraj yanındaki bahçelerinde de şimdiye kadar hiç tatmadıkları sebzeler yetiştirip fazlasını satıyorlar.

    buna benzer çok basit ama işlevsel pek çok yöntem geliştirilmiş. biri de çöl benzeri arazilerde taş setler oluşturmak. şöyle ki, normalde yağışlı sezonda oluşan sel toprağın en üstündeki çok ince ekilebilir tabakayı okyanusa sürüklüyor ve kurak sezonda da toza bulanıyor ortalık. bunu önlemek için halkı örgütleyip çöldeki taşları yan yana dizerek şeritler oluşturmuşlar. düz zemindeki taraçalar gibi. yağmur suları önce bu taşların oluşturduğu ilk sete geliyor, onun üstünden taşıp ikinciye, sonra üçüncüye... böylece akış hızı kırılmış olduğundan her setin içinde değerli alüvyon toprağı birikiyor. yağmurlar dindikten sonra da bu taşların arasında gür otlardan oluşan bir çayır oluşuyor. sanırım zamanla da tarım yapmaya başlıyorlar buralarda.

    bir de ekilemeyecek dağ yamaçlarını taraçalandırmak var. sanırım çinlilerden öğrenilmiş bir metot. normalde hiçbir işe yaramayan, erozyonla tüm verimini kaybetmiş kuru tepeleri taraçalandırıp bu taraça kenarlarına meyve ağaçları dikiyorlar; mango, avokado, muz vs bölgeye uygun şeyler. ardından taraçanın iç kısmına da sebze bahçeleri. eskiden ot bitmeyen tepeler meyve ormanı haline geliyor. şöyle bi' gezeyim desen fruktoz krizine sokacak kadar bereketli meyve ormanları oluşmuş.

    dünyayı bu tip işlere kafa yoran güzel insanlar kurtaracak.

    sand dams,

    kum barajları ve bahçeler,

    taş şeritler,

    taraçalar ve daha fazlası.

  • bir iddia. iddia sahiplerinin kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yok, fakat bu sabah dükkanımı açarken kapımın önünde bulduğum zarfı açınca öğrendim ki lanete uğramışım.

    bu işin sonu nereye varacak?

    edit: öğretmen adamım ben sayın tebliğci pezevenkler, sizin lanet ellerinizle kullandığınız lanet oylar neticesinde oluşan lanet düzende öğretmenlik yapamadığım için içki satıyorum iyi de yapıyorum.

    edit2: destek mesajları için teşekkürler, görseldeki bilgileri değiştirmem, sansürlemem konusunda ciddi uyarılar aldım, gerekeni yapacağım.
    görsel

    edit3: güvenlik kamerası dolu etraf bilsem ki savcılık bu işin üstüne gidecek hemen şimdi gerekli şikayeti yapayım fakat bu başımı belaya sokmaktan başka bir işe yaramayacak, tek başına bu bile başka bir ülkeye iltica etmek için yeterli bir sebep.