hesabın var mı? giriş yap

  • 34 yaşında, evlilik karşıtı ve dolayısıyla bekar bir arkadaştan:
    "şilili madenci yeraltından çıkar çıkmaz sevgilisine evlenme teklif etmiş… iki ay sonra birileri gelip kurtarır sanıyor herhalde."

  • çok üst kalifiye insanların dünyanın en gerizekalilari ile birlikte aynı pozisyonda aynı maaşa çalışmasıdır. ve genelde üst yönetim hep bu torpilli cahillerden oluşur..
    işi yapanlar hep bu kalifiye elemanlardir. is verilse de yapamayacak o sığır kesim ki yaklaşık %70dir hiç bir is yapmadan torpil bularak hep yükselirler. kamu hep o %30 sayesinde ayaktadır.

  • çanakkale savaşı süresince mustafa kemal ile liman von sanders arasında, savaşın gidişatı ve genel yönetimi bakımından esaslı görüş ayrılıkları olmuştur. von sanders - bir alman olarak, doğal biçimde kendi ülkesinin çıkarlarını düşünmüş ve - ingilizleri mümkün olduğunca çanakkale'ye yığıp, dikkatlerini batı cephesinden uzaklaştırmaya, güçlerini bölmeye yönelik bir strateji izlemişken; mustafa kemal, hemen her koşulda düşmanı hızla ve temelli yok etmeyi ön plana almıştır.
    bunun en tipik bir örneği, ingilizlerin karaya çıkarma yaptıkları 25 nisan 1915 günü yaşananlardır. von sanders muhteşem (!) bir öngörü ile ingilizlerin saros körfezinden çıkarma yapacağını düşünüp, ona göre bir savunma planı yapmıştır. mustafa kemal ise ingilizlerin çıkarma yapacağı yeri mutlak bir doğrulukla öngörmüş ve tarihe o meşhur "süngü tak!" talimatını vererek geçtiği gün yaşanmıştır.
    son olarak, von sanders'in o sırada hala saros körfezi çevresinde dolaşıp durduğunu, oysa asıl ingiliz çıkarma birliklerinin çoktan çıkarmaya başladıklarını söylemekten ben utanıyorum da şu günlerde bile bir yerden kıvırıp, atatürk'e laf atacak adamlar utanmıyor diyerek işbu entryime son veriyorum.

  • 2 sezon 3. bölümünde geçen bir diyalog..

    özlem kelimesinin tanımı bundan daha güzel nasıl yapılırdı bilemiyorum..

    tony: insanlar lisayla yapmayı özlediğim şeyleri yaparsam kendimi iyi hissederim sanıyorlar. ama asıl noktayı kaçırıyorlar. lisayla bir şey yapmayı değil, onunla hiçbir şey yapmamayı özlüyorum. anlıyor musun? sadece evde oturmak mesela, dışarı çıkmadan, bir şey yapmadan, hatta konuşmadan. sadece onun orada olduğunu bilip öyle oturmak. bazen kafamı çevirip sadece ona bakardım.

  • çok çeşitlidir.

    yere para düşürürsünüz, parayı alırken yakalanırsa chp'lidir, yakalanmadan alırsa ve üstüne de parayı sizin çaldığınıza herkesi ikna ederse akp'lidir.

  • acilin isvicreli bilim adami geldi. sana laflar hazirladim oytun.

    gece gece tuz ayran videosuna denk geldim, tasak mi gerçek mi diye anlamaya çalışırken gerçekten makalesinin basıldığını gordum. peer reviewed bir dergi mi emin değilim, öyle çok ikna edici bulgular yok. hadi ikna edici olsa bile yogurt ve tuzun sinerjik etkisi ile bir şey yok. yoğurt niye eklenmis belli değil. madem ekledin, tuzsuz ayran ve yogurtsuz tuzlu su grupları nerede. zaten sonucta da buna değinilmemis. makalede son isim olan oytun kardeşimizin makalenin iceriginden haberi yok mu?
    zaten kurduğu cümle ayri bir sikinti. "otizmde böyle bir sikinti var. ayran ya da tuz tek basina bir sey yapmiyor ama ikisi birlikte zehir oluyor". afedersiniz ama bu nasil embesilce bir yorumdur? sözde kendi cikardigi makaleye göre sadece tuz da otizme sebep oluyor. ee bu adam kendi makalesinden habersiz mi?
    bence habersiz. researchgate'de oytun'un adina tikliyoruz ve görüyoruz ki kendisi her hafta bir makale yayinlamis. agustos ayinda 4 makale var sanirim, resmen cilginlik. kanserden, otizme kadar cok farkli konularda makaleler. bu arkadasin bu calismalarin hepsinde yer alma ihtimali var mi? yok. zaten kendi makalesinin sonucundan bile bihaber.

    sonra dananin kuyrugunun koptugu noktaya geliyoruz. researchgate'de kendi kurdugu "erbas institute of experimental medicine" diye bir arastirma merkezinde calismalarini yaptigini görüyoruz. google'de arayinca böyle bir enstitü ile ilgili bilgi bulamiyoruz. onun yerine söyle bir dergi sitesi cikiyor ilk sayfada.
    https://jebms.org/ journal of experimental and basic medical sciences
    editor-in-chief: oytun erbas

    yayinlanan makalelere bakiyoruz, oytun beyin makaleleri full. adam kendi kurdugu kendi chief editörü oldugu dergiye makale pompaliyor. özetle cok kirli isler dönüyor. benim anlamadigim, doktor olabilecek kadar okumus bir insan nasil böyle islerin pesine düser. bence kafayi yemis olabilir. kim bilir belki de kendi uydurdugu seylere kendi de inaniyor. yakinda kokusu cikar ve bir yerlerinde patlar. insan icine cikamaz diyecegim de adam yüzsüz. yazik.

    edit: bir arkadaş olayı onceden özetlemiş zaten.(bkz: #125364279)

  • bu ülkede pozitif yönde ve cesurca yapılan her girişimin arkasında duran biri olarak, athena uzun yıllardır beni hayal kırıklığına uğratsa da, bugün umutlandırdı.

  • kedi insanoğluna layık olduğu muameleyi yapan hayvandır. istisnalar kaideyi bozmaz

  • gün itibariyle mail boxıma düşen, frida kahlo tarafından yazılmış oldugu söylenen, paylaşmadan geçemeyeceğim kadar güzel bir yazının başlığı.

    sevmekten ne zaman vazgectim?

    kotu gunumde yanimda olmadigin zaman vazgectim.
    canin sikildiginda benimle paylasmadigini, kirilacak veya tedirgin olacak olsam bile dusuncelerini acikca soylemedigini anladigim zaman vazgectim.
    bana yalan soyledigini anladigim zaman vazgectim.
    gozlerime baktiginda kalbinle bakmadigini ve bana hala soylemedigin seyler oldugunu hissettigimde vazgectim.
    her sabah benimle uyanmak istemedigini, gelecegimizin hicbir yere gitmedigini anladigim zaman vazgectim.
    dusuncelerime ve degerlerime deger vermedigin icin vazgectim.
    agrilarimi dindirecek sicak sevgiyi bana vermediginde vazgectim.
    sadece kendi mutlulugunu ve gelecegini dusunerek beni hice saydigin icin vazgectim.
    tablolarimda artik kendimi mutlu cizemedigim ve tek neden sen oldugun icin vazgectim.
    bencil oldugun icin vazgectim!!
    bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem icin yeterli degildi, cunku sevgim yuceydi. ama hepsini dusundugumde senin benden coktan vazgectigini anladim. bu yüzden ben de senden vazgectim.

    frida kahlo

  • 24 ocak kararları ile ülkemiz serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. unutmadan belirtmek lazım kararlar 1980 yılına ait, ön planda demirel, beyin takımında ise özal var. serbest piyasa ekonomisinde alan ile satan arasındaki kurallara devlet kesinlikle müdahil olmaz. ürünlerin fiyatları piyasa koşulları içerisinde oluşur. yani ben bir kaşığı 5tl'ye maledip 500 bin tl'ye satabilirim. alan olur veya olmaz buna kimse karışamaz.

    bir başka söylenmesi gereken ise serbest piyasa ekonomisinde stokçuluk kesinlikle suç değildir. kişi bir ürünü stoklayarak bir yatırım gerçekleştirir ve istediği zaman istediği fiyattan satışa çıkarabilir. burada soğuk hava deposu olan birini düşünelim. elma yılda 2 ay toplanan bir meyvedir. eğer stokçular olmasa o iki ayda elma fiyatı inanılmaz düşerdi ama stokçu elmaları satın alıp yıl boyunca stoktan piyasaya sürerek kar etmeye çalışır. böylece üretici de mağdur olmamış olur.

    şimdi gelelim asıl meseleye, fiyat yükselten adamların peşine kolluk kuvvetlerini koşturursan ne olur? sermaye ve para dünyadaki en ürkek şeydir. tavşan gibidir rahatsızlığa gelemez ve kaçar. sermaye ve para seni terkederse 1994 gibi 2001 gibi ve yine bu yıl ağustos ayında yaşadığımız gibi sorunlar yaşanır. yani sermaye serbest piyasa kurallarının işlemediği yerde durmaz. devletimiz sermayeyi kaçıracak aksiyonları bir bir uygularken vatandaş bile serbest piyasa kavramından bihaber. yazık.

    not: devlet serbest piyasa ekonomisinde sadece tekelleşmeye karşı mücadele verir.