• öncelikle söyleyeyim; arama yapıp sözlükte buna benzer iki başlık gördüm. ama iki başlığı da beğenmedim. o yüzden ayrı bir başlık açıyorum.

    (bkz: çalışmak için yaşamak mı yaşamak için çalışmak mı)
    (bkz: çalışmak için yaşamak yaşamak için çalışmak)

    ikinci olarak biraz dikkat ettim de sanki bir yaşam gurusymuş gibi ya da "bu işler benden sorulur koçero rahat ol sen" der gibi entry girip duruyorum. ama galiba sözlüğe yazar olurken "sadece bilgi vereceğim, sözlüğü forum gibi kullanmayacağım" sözümü tutmaya çalışıyorum.

    konuya gelecek olursak; bu konu kapitalist düzen açısından, insanın köleleşmesi, siyaset, popüler kültür gibi daha pek çok açıdan irdeleniyor. benim de bu konular hakkında ekonomik ve siyasi unsurlar açısından edecek bir iki sözüm var ama etmeyeceğim. onun yerine işin psikolojik boyutu hakkında birkaç laf etmeye çalışacağım.

    amerikalı psikolog abraham maslow'un 1943'te yaptığı bir çalışmayla ortaya koyduğu ihtiyaçlar hiyerarşisini bilirsiniz. bu hiyerarşinin 4. basamağı saygınılk, prestij gereksinimiyken; 5. basamağı kendini gerçekleştirme gereksinimi (bilmeyenlere uzun açıklamıyorum, konumuz bu değil, açıp okuyun bir ara). maslow der ki karnı doymuş olan, kendini güvende hisseden ve sevgi ihtiyacı doyurularak kendini bir yere ait hisseden birey 4. basamaktaki "prestij ve saygınlık kazanma" ihtiyacının doyurulmasını ister. eğer bu da karşılanırsa en son basamaktaki "kendini gerçekleştirme" ihtiyacını, yani sahip olduğu yeteneklerle ilgi duyduğu alanda istediği hayatı yaşama ihtiyacını doyurarak bütünlüğe ulaşmaya çalışır.

    buraya kadar maslow söyledi. bundan sonrasını ben söyleyeyim. insanın saygınlık kazanma ihtiyacı var dedik. bakın bu bir ihtiyaç. olursa güzel olur diyebieleceğimiz bir şey değil. çocuk yetiştirirken siz saygınlık ve prestij ölçütü olarak matematikte başarılı olmayı, türkçeden ya da fenden iyi not almayı koyarsanız; müzikte iyi bir kulağı olmasını, harika resim yapmasını, müthiş bir dans yeteneği olmasını o kadar da övgüye değer bulmazsanız, çocuk da "ulen benim bu anne baba dediğim insanlar matematikten 90 alınca havalara uçuyor, yüzlerinde güller açıyor, aferinlerin bini bir para oluyor ama sınıfın çoğundan güzel resim yapıp resmim sergide kullanılsa bile en fazla bir aferin alıyorum. iyisi mi ben matematiğe odaklanayım" der ve bir süre sonra kendi yeteneklerinden uzaklaşmaya başlar. çok uzatmayayım aynı çocuk büyüyüp de bir iş yaşantısına girdiğinde karşısında iki durum bulur: biricisi; çocukken yetersiz bir şekilde karakterine ya da yeteneklerine yönelik değil de sadece dışsal değerlendirmelerdeki başarılarına yönelik (matematikten 90) onay aldığı için çok para kazanmaya çalışarak veya patronun en çalışkan elamanı olarak dışsal ödüllerle prestij kazanmaya çalışır. ikincisi; kendi yeteneklerine yabancılaştığı için ilgi alanına uygun olmayan bir alanda mutuz olma pahasına çalışarak yetersiz ve sahte bir doyum arar.

    tabiri caizse küçükken doğru bir şekilde karşılanmayan saygınılk ve prestij ihtiyacını doyurmak için it gibi çalışır ama ne kadar çalışırsa çalışsın doyumu sahte ve geçici olacaktır (bkz: çocukluğa inmek) tabi kişi bunun farkına varmaz. çalışır,çalışır,çalışır... sanki hayat sadece böyle yaşanırmış gibi, çalışmanın neden kendisine bu kadar haz verdiğini bilmeden, yorulmasına rağmen neden işini bu kadar çok sevdiğini bilmeden çalışır.

    diğer yandan gelişim psiklolojisi alanında hizmet yapmış ve insan yaşamını sekiz döneme ayırarak psikolojisini anlamlandırmaya çalışmış erik homburger erikson'un psikososyal gelişim kuramında göre insan, yaşamının yetişkinlik döneminin sonlarında şöyle bir kendini yoklar ve üretken olma ihtiyacını doyurmaya çalışır. eğer üretken olmazsa mutsuz olur. bu üretkenliğini de ya gerçekten üreyerek, çocuk yaparak sergiler ya da bir eser üreterek, bir iş üreterek, bir para üreterek sergiler. çoğunlukla ikisi birden.

    tabi işin kimlik boyutu falan da var. ortamsız, itilmiş, kendini yalıtmış asosyalin tekisindir. kabul gördüğün, en geniş sosyal ortamına ulaştığın, yani tabiri caizse hayatta adam yerine konduğun ilk yer ve belki de tek yer iş ortamındır. sen de dana gibi çalışırsın.

    seni çok dövmüşlerdir. hayatta güçlü olmaya yemin etmişsinidr. tek gücün para olduğunu fark etmişsindir. o yüzden ihtiyacın olmasa da yine kendini paralarcasına çalışırsın. hep daha fazlası için.

    son iki paragraftaki açıklamarı özellikle biraz sığ yaptım. bunlar da uzun uzun irdelenebilir konular ama bilinirliği daha fazla olduğu için anlatmaya pek gerek yok sanırım.

    bu kadar yazdık ama inşallah okuyan çıkar. hadi bakalım.
  • kişinin inancıyla ilgili olabilir. örnek olarak islam inancında kişiden "hayatını devam ettirecek kadar dünya işine çalışması, ahirete çalışmak için yaşaması" beklenir. bu bağlamda, erdemli bir müslüman temel ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, üreme ...vs) karşılayacak kadar dünya işiyle meşgul olmakla yetinip kalan vaktini ibadete ayırmalıdır. ancak, herkes müslüman değil ve herkes benzer inanca sahip olmayabilir.

    herhangi bir din teorisinden bağımsız olarak, ahirete inanmayıp hayatı sadece dünyadan ibaret kurgulayan insanlar da var. böyle bir inanca sahip olan kişiyi bahsettiğimiz erdemli müslümanla kıyaslamak istersek bu kişinin de "hayatını devam ettirecek kadar kendine çalışması, dünyaya bir katkı sağlamak için yaşaması" beklenebilir.

    ikinci paragraftakine benzer bir inanca sahip insan için, sadece beslenme, barınma, üreme gibi temel ihtiyaçların karşılanması kendine çalışmaktır. peki bu işlerin dışında emek verilen, uğruna mesai harcanan olgu nedir? kendisinden başka bir insana daha katkı sağlayan, bugün ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayan şeylerin yarına kalmasını sağlayan herşey bu bağlamda değerlendirilebilir. bugün ekmek için buğdaya ihtiyaç duyan biri, gelecek yüzyıllar boyunca buğday türünün devamlılığını sağlamak veya gelecek yıllarda daha verimli, daha kaliteli buğday elde edebilmek için çalışabilir mesela. böylece çalışmak için yaşayan bir birey elde etmiş oluruz.

    insanları sadece kendi inançlarınıza göre değerlendirmeye çalışınca anlamsız görünen onlarca detay, her bireyin -din teorilerinden bağımsız- kendi özgün inancı olabileceğini düşündüğünüzde bir anda anlam kazanabilir.

    din, tanrı ile birey arasındaki iletişim biçimidir. herhangi bir teoride belirlenen bir kalıba uyması gerekmeden bir inanç düzlemi kurulabilir. müslüman allah'a ibadet ederek ahiret için çalışırken, başka bir birey için yaptığı iş, bir ibadet olabilir.

    ayrıca bazı insanlar gerçekten sırf yaşamını devam ettirebilmek için ara vermeksizin çalışmak zorunda kalmış da olabilir tabi. çok da şey etmemek lazım.
  • başlık "tüm insanların çalışmak için yaşaması" olarak değiştirilmeli.
  • bulgaristan muhacırı olma ihtimali yüksektir :)) onlar da yaşarlar hayatı zevkli şekilde ama burd-ada değil , orada dostum :) yeşil kırmızı beyaz bayraklı ülkeye giderler para harcamak için .
hesabın var mı? giriş yap