• hasan ali toptasin 2003 basimi cocuksu oyku kitabi. cocuk kitabi demeye gonlum razi olmadi, cocuk serisinden oyku kitabi demeye de. bunca sene sonra bana bir masali okutabilen bu kitabi sirf cocuklarin okuyabilecegi kategoride degerlendirmek istemem. tamam yazarin kendisi "bu bir cocuk kitabidir" diyor, ama ben demiyorum kim ne derse desin. ayni etkiyi uc bes sene once filler sultanini okurken de hissetmistim uzerimde.

    ***

    bir gurgen'in agzindan dinliyorsunuz bu masali. okuyor degil de dinliyor gibi aynen. toptas'in betimledigi o orman sesini duyuyor, o orman kokusunu aliyor gibi. ak sakalli mese size de anlatiyor sanki korkularini, ve siz de geceleri kabuslarla uyaniyorsunuz gibi. guneste parlayan baltalar gozunuzu aliyor bir an, besparmak daglari etek etek onunuze seriliyor. yapraklariniz, dallariniz oluyor, kuslarla beraber sakiyorsunuz.

    okuyor gibi degil de, buyukannenizin anlattigi masallari gozler kapali hayal etmeye calisiyor gibisiniz.

    nasil yasamaniz gerektigini ogretiyor bu gurgen size. her zaman dik durmanin ne demek oldugunu, egilmeden yasamanin onemini. olumun bir son olmadigini fisildiyor kulaginiza. oldukten sonra bile hayatta kalmanin, hatta en guzel sekilde kalmanin yolunu gosteriyor. "dik durun" diyor. bir cocuga verilebilecek en guzel tavsiyeyi hissediyorsunuz o gurgen'in sesinden: "egilme". cocuksu bir inancla, cocuksu bir saflikla, cocukca paylasarak...

    ***

    "...bir cicek kokusundan nasil tasar, diyeceksiniz belki. tasmaz olur mu, tasiyordu iste; gorup kokladiginiz cicegin otesinde dussel bir cicek daha gordunuz mu, tasiyordu..." (sayfa 6-7, biz)
  • yeni basiminin ilustrasyonlarini kiz arkadasimin yapmadığı kitap. baya guzel olmuş o yapsın isterdim.
  • " ve zavallı köknar öylesine gitar, gitar öylesine şarkı, şarkı öylesine balık oluyordu ki, gerçekte kimse ne alıp verdiğini bilemiyordu." , "direndikçe güzelleşir her şey" gibi cümlelerin bir çocuk romanına sığmış hali.
    yani, neymiş? sırf bu kitabı okutmak için bile çocuk yapılabilirmiş.
  • gürgen ağacını dinlerken bana anlattıklarının utancı altında ezildiğim, kalbimin çocuk kalan hücrelerine yeşil yaprakları ile dokunan, büyümüş ve kirlenmiş hücrelerini bir ağaç çığlığı ile yakan hasan ali toptaş romanıdır.
  • "korku dağları bekler ile başlayıp utanç dağları isimli bölümüyle biten bu 13 bölümlü romanı okuduğumuz zaman diliminde hiç değilse bir kerecik olsa ‘durup ince şeyleri anlamaya’ vakit bulabiliriz diye düşünüyorum. bahsettiğim o çocuksu üslup sayesinde eşyanın ruhuna, farkındalığa, merhamet nazarına erişebilme imkânına sahip olunuyor. yıpranmış insan kimliğinden sıyrılıp bambaşka bir suretin içinden insanlığa şu satırlar ile bakmak idrakimize dokunuyor:

    'ak sakallı meşenin dediği gibi, insanın zalimliğine ağaçlarla kuşlar, böceklerle otlar, hayvanlarla taşlar değil ancak insan karşı koyabilirdi.

    adına savaş denen şey, yeryüzünün herhangi bir noktasında başlayıp herhangi bir noktasında bitmezdi. her şey gibi o da insanda başlayıp insanda biterdi. bu yüzden, cepheler falanca dağda ya da ovada değildi. cepheler, bütün acımasızlıklarıyla insanoğlunun içindeydi.

    yani, insan bir savaş alanıydı. öpen hatta okşayan, konuşan, susan, çiçekler veren bir savaş alanı.'"

    http://www.neokuyorum.org/…-ben-bir-gurgen-daliyim/
  • kilit ne demektir bilir misiniz?
    ne demektir?
    ben size söyleyeyim, kilit, insanın utancı demektir her şeyden önce... insanoğlunun nereye ulaştığının göstergesi demektir. insanların birbirlerine duydukları güvensizliğin elle tutulur halidir kilit. birbirlerine duydukları saygının derecesidir. bu yüzden, bir çeşit utanç belgesidir her kapıda...

    işte sadece şu kısım bile ne kadar harika bir kitap olduğunu gösteriyor. çocuk kitabı diyorlar ama asla değil insanlık kitabı. yediden yetmişe herkes okumalı. kitap okumayı sevmeyenler bile çok rahat okuyabilir. alın okuyun dostlarınıza hediye edin. çocuğunuza alın. gerçi ben bu yaşımda bile çok etkilendim. ama siz okuyun karar verin okutun çocuğunuza.
  • elime aldığım gece bitirdiğim, merak ile okurken hiç bitmese diye düşündüğüm güzel kitap.
    ah güzel gürgen ağacı, ne hayallerle büyütüyor insan kendisini, sonunu bilemiyor tabi ki... çok üzüldüm senin için, senin için, marangoz'un oğlu için, marangoz için, bebek beşiği olamadığın için çok üzüldüm... okudukça herbirimiz için ayrı üzüldüm... sahiden de "hiçbir şey hayal edildiği kadar güzel olamıyormuş."
  • memleket uğruna kendini feda eden güzel çocukları bir gürgen ağacının dilinden anlatan, hasan ali toptaş imzalı çocuk kitabı!

    kitabı bitirdiğimde aklıma ilk gelen şey ahmet erhan'ın gülşiir'inden üç dize olmuştu;

    "...
    anlamak isterim, hangi yasa
    bir beşikle bir darağacını
    aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?"

    --- spoiler ---

    "...
    bir şeyler sordular sonra bu gence. ama, o yanıt vermedi, gözlerini ötekilerin gözlerine dikip yalnızca baktı. ıssız bir dağsümbülünün ıssızlığıyla, ya da içi uçma hasretiyle yanıp kavrulan miniminnacık bir kuşun hasretiyle.

    derken, hiç kimsenin ummadığı bir anda, kendiliğinden, yavaş yavaş bana doğru yürüdü. ömrünün son adımını attığında altımdaydı. boyunu boyuma ölçercesine, göğsünü hafifçe öne doğru çıkarmış, dimdik duruyordu. hiç kuşkusuz, avludakiler onun bu kadar cesaretli oluşuna şaşırmışlardı. gene de, içlerinden biri hızla yaklaşıp, ipi boynuna geçirdi. oysa, genç adam o sırada bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu. tam da ağzını açacaktı ki, yer çekiliverdi ayaklarının altından..."

    /.../

    "eeey ağaçlar!" diye bağırdım. "eeey gürgenler, çamlar, köknarlar ve meşeler! eeey uzun kuyruklu tilkiler, ey ürkek adımlı tavşanlar! duyuun beni ey dağlar taşlar! duy beni dağsümbülü! duy beni eey ormanın kuytusunda gezinen yalnız böcek! duyun beni eey gökyüzünü derinleştiren kuşlar! duyun ve bundan böyle bir darağacı olarak bilmeyin beni! eğer beşparmak dağları'nın ardındaki düzlükte kuru bir dalım kalmışsa, artık ben bir gürgen dalıyım!"
    --- spoiler ---
  • orhan veli'nin "pencere"

    "pencere, en iyisi pencere
    geçen kuşları görürsün hiç olmazsa
    dört duvarı göreceğine"

    şiirinden esinlenilmiş gibi duran bir bölümü olan hasan ali toptaş kitabı.

    yani pencerenin bu durumsalligi tek orhan veli'nin aklına gelmemistir elbet. sözgelimi bana kapı veya pencere arasında seçim yapma sansi(?) verilse, hangisi olmak isterdin diye sorsalar büyük ihtimalle pencere derdim. şiiri bildiğimden midir nedir hemen bir kurt düştü içime. açık acik bu dizeleri yazmış gibi geldi bana.

    " en iyisi pencere olmak, diyordu çam. bu durumda, inanın bana en iyisi pencere olmak. çünkü her pencere bir yanıyla içeri bakıyorsun bir yanıyla da dışarı bakar. hiçbir şey göremeden bile en azından gökyüzünü görur yani. kuşları, bulutları, ufuklari, yıldızları, yağmurları ya da kar taneciklerini görür..."
  • koskoca güzelim gürgen ağacının insanın hallerini görmeden, onun ıstırabına ortak olmadan önceki haline duyduğu özlemin öyküsü. ah göz boncuklu güzel beşiğim, olmasaydı sonumuz böyle...
hesabın var mı? giriş yap