• aynanin son kasedinden bir parca...
  • erhan güleryüzün yazılarını topladığı kitabında** okuduktan sonra daha bi dikkatli dinlediğim ve "aslında güzelmiş lan" dediğim, içinde güzel cümleler barındıran ayna şarkısı

    beş parasız okul yılları
    toy bir sıcak gurbet sokakları
    otogarda çaresiz kuru bir sefalet
    baştan kaybedilmiş fakülte aşkları
    gözümde bir çocuk ruhum bin yaşında
    yıl sonu okuldan kovulma telaşları

    yılları yılları kovaladı
    dostlar kalbimi yaraladı
    ya gittiklerinden ya vakitsizlikten
    bir carem olmadı sevdiklerimden
    ayrılmış yollarda hayattan geçerken
    bir çarem olmadı sevdiklerimden

    buldum bulmasına parayı
    ne yazık ki kapatamadım ben bu arayı
    ne çocuk ne yaşlıyım ama gençliğim de olmadı

    ah nerdeler, çok acaip günlerdi öyle esip geçtiler
    ah nerdeler, gitti gelmez diyorlar ama beni terketmediler
  • hepimizden birer parça barındıran aşmış ayna şarkısı.
  • lisede beş parasız değilken dinleyip hüzünlendiğim şarkı. lan ne garip insanoğlu.
  • bostancı durağıalbümünde yer alan parasızlık ve dost kazığı temalı aşmış ayna şarkısı üniversite sonrası bunalımında yazılmış bir şarkıya benziyor. üniversiteye gitmemiş olabilir, parasızlık yaşamamış da olabilirsiniz lakin şu duyguları mutlaka yaşamışsınızdır:

    yılları yılları kovaladı
    dostlar kalbimi yaraladı
    ya gittiklerinden ya vakitsizlikten
    bir çarem olmadı sevdiklerimden
    ayrılmış yollarda hayattan geçerken
    bir çarem olmadı sevdiklerimden...

    orta yaş bunalımına da götürebilir zorlasak.
  • "bu his*, sonunda hakikaten beş parasız kaldığını bilmekten doğan, neredeyse keyif verici bir rahatlama hissi." george orwell - paris ve londra'da beş parasız

    "suter'in adamları hemen işlerini bırakırlar; demirciler demir dövmeyi, çobanlar sürülerini, bağcılar üzüm kütüklerini, askerler de silahlarını bırakırlar. eline bir kalbur ve tencere geçiren herkes, kumdan altın elde etmek için soluğu doğruca bıçkıhanede alır. bütün çiftlikler bir gece içinde yüzüstü bırakılır. sağılmayan inekler böğüre böğüre ölür, manda sürüleri ağılları yıkar ve ekili alanlara saldırarak hasat zamanı çoktan gelmiş ürünleri ayaklarıyla ezerler; mandıralar çalışmaz, gıda ambarları birer birer yıkılır, kısacası bir dev ülkenin dev çarkları bir anda duruverir. (...) suter'in ineklerini kesip yerler, kendilerine ev yapmak için depolarını yıkarlar, ekili tarlalarını çiğnerler, makinelerini çalarlar. johann august suter, bir gece içinde beş parasız bir dilenci durumuna düşer, tıpkı kral midas gibi kendi altınları içinde boğulur." stefan zweig - sternstunden der menschheit (bkz: john a sutter/@ibisile)

    "o da* hayallerle yola çıkmıştı. daha 24 yaşında bir gençken naupaktos'ta kahramanca savaştı. hastalanmıştı; komutanları ateşten titrediğini görünce onu savaşa götürmek istemediler. (...) gizlice amerika'ya kaçmak istedi ama borçlarından dolayı yakalayıp hapse attılar. cervantes cezaevinde hayatını düşünmeye başladı. (...) yaşlı, beş parasız, dostsuz, isimsizdi; dünyayı fethe çıkan gülünç bir kalyon döküntüsüydü." nikos kazancakis - ispanya, yaşasın ölüm

    (bkz: beş parasız kalmak)
    (bkz: down and out in paris and london)
  • oturdugum kasaba'nin kilisesinin önününde bir meydan vardi. meydanda banklar vard. aslinda meydan dedigim kilise'nin karsinda bulunan belediye binasi'nin otoparkidir. yas 16 yada 17. o banklarda bes - on kanki banklarda takiliyoruz. çogumuz türk , arada flaman , fasli yada italyan arkadaslar var. 10 kisi takiliyoruz hiç kimse'de sigara kalmamis. bir paket marlboro o zamanlar 105 belçika frangi ( 2.5 euro ) . 10 kisi cebimizdeki kuruslari topladik , 90 frank çikti. yerlerde 15 frank ( 0.10 euro ) aramaya basladik. 5 parasizdik meydanlarda . sarmaya ot vardi , sarma kagidi vardi tütün pahaliydi ....25 yil sonra yönetici olarak dolasiyorum ortaliklarda insanlarin bok'tan sorunlariyla ugrasiyoruml. sokakta 10 euro kurus aramak daha zevlikiydi sanki ...
hesabın var mı? giriş yap