• şahane pilavımın yanına bir o kadar şahane tavuğunu yakıştırdığımdır.
  • uzun uzun okunulası yazıların sahibi yazar.
    hoşgelmiş..
  • konuştukça açılan, açıldıkça genişleyen, genişledikçe aşan, aştıkça taşan ve taştıkça her daim başka haznelere dolan muhabbete sahip yazar. tanım zaruriyetinden kendimi kurtardığıma göre; sözlüğün mesajlaşma fasilitesinin de destekleriyle muhabbetimizi belli bir noktaya çektik, ama bu noktadan ufka doğru baktığımda bu birbirine zincirle bağlanan muhabbetlerin daha hangi muhabbetlere gebe olduğunu kestiremiyorum. alakasız noktalardan birbirine bağlanan bir david lynch filmi gibi muhabbetlerimiz her daim bir çemberin teğet noktalarından çizilen sonsuz çemberin eksenlerinde dönüyor ve muhabbetlerimizin değişik yerlerinden dağılan muhabbetler ile o teğetlerden çizilen çemberlerin teğetlerinden de birer muhabbet çemberi çizilmeye başlıyor.

    dönem olarak aynı dönemlerden kopup geldiğimizi ve oyun piyasasına bakış açımızın aynı olmasını geçtim, müzik bağlamında da konuştukça birbirine yaklaşan bir grafik çiziyoruz. daha önümüzde sonsuz tane görünen muhabbet kutularını bir bir açıp, her birinde farklı diyarlara gitmek için sabırsızlanıyorum. konuştuğumuz süre boyunca karşılıklı bir bilgi alışverişi ve artan bir bilgi kümülasyonu olduğunu farkettim, ve daha da güzeli her muhabbet zincirinde bunun artacağını seziyorum. buradan kendisine saygılarımı sunuyorum ve huzurundan ayrılıyorum.
  • yazılarını okudukça daha çok okuyasım geliyor, güçlü bir kalemi var..
    çok güzel yazıyor..
    uzun süredir badim..
  • koyun önüne birasını çerezini, "ne olacak abi bu oyun piyasasının hali" diye girin konuya, sabaha kadar anlatsın. muhabbeti güzel, kalender bir vatandaştır vesselam.
  • bir avuç fındık biberi ağzına atıp gıgını bile çıkartmadığında acıyı çok sevdiğini düşünmüştüm, su bile istememişti zaten isteyemezdi, dersteydik. ders sonunda bunu önümüzde oturan kızı etkilemek için yaptığını söylediğinde anlamıştım, bir şövalyeyle karşı karşıyaydım. romantik bir şövalye olmasının yanı sıra bir el kaide militanının işlettiği bakkala gidip bira isteyecek kadar cesurdu da.

    hiçbir zaman basılmayan ve gayet de dolandırıldığımız andaç işinin olmayacağını ve emeklerimizin boşa gitçeğini beraber fark etmiştik ama bir heves yine beraber işe koyulmuştuk. sonra gerçekten de herşeyi bildiğini iddia eden bir gurup salak yüzünden gerçekten de dolandırıldık. garip, bu durumu hiç umursamadı sanırım. bu konu hiç açılmadı aramızda, şimdi hatırladım.

    en son görüşmemizde, 3-5 gün önce "vay anasını herkes öğretmen olmuş ha" diye hayıflanışı vardı ki kpss kursuna gittiğini söylemese şakadan hayıflanıyor sanırdım. bir de denize sırtını dönüp oturdu, ankara'da kazanılmış bir alışkanlık olsa gerek, hoş orda sırt dönülecek bir deniz bile yok, istanbul'da yaşamak için sultanahmet'e çadır kurmaya razıyken ankara ne alaka bir tek onu çözemedim hala.

    bir de şu kaotik 1942 ve atari salonu günlerimiz var tabi bir sayısız sohbet muhabbet, kusra bakma sen beni kolaylıkla tahmin edebilirdin ama benim de seni bulmam zor olmadı.

    bir de sözlükte yazar olarak tanıdığım tek adam, başkası yok. aman abi olmasın, burda yazdıklarımızı bir biz bilelim demiştik ama olmadı bir tek kendimiz bilemedik.

    randevu editi: bir iki güne ararım, bu sefer ben de içicem.
  • kendisine ne kadar acımasızsa, çevresine karşı da o kadar sevecen...
  • bazı yazarlar var badi listesine alır okursun. bir de zatı şahaneleri var periyodik olarak profiline girer bakarsın yeni yazısı var mı aman kaçırmayayım diye.
  • az evvel bir yazısını okudum. hiç bitmesin istedim. bitince üzüldüm. başka bir yazısını aradım. ilk gördüğümü tekrar okumaya başladım. hiç bitmesin istedim. bitince üzüldüm. sonra başka bir yazısını okumaya başladım. okurken hiç bitmesin istedim. o sebeple yarıda kesip buraya yazıyorum...

    (bkz: hipoyum hiposun hipolar)
  • (bkz: 26 nisan)
    (bkz: happy birthday)
hesabın var mı? giriş yap