hadzog

• nickinin anlamı boşboş gezerim fink atarım ofislerde her bardağa çay koyabilirim furontpeyç^* ile inanılmaz web sayfaları ortaya çıkartırım ama bi baltaya sap olamam olan, reel yaşamda sürekli zıplayan bi pokemon olarak bilinir. pokemon kültür kulubünün kurucusudur. makine mühendisliğini kendisine daha çok hitap eden çaycılıkla değiştirmiştir. ısparta veterinerler derneğinden yılın öküzü ödülünün sahibi. muhteşem geyik ama olabildiğine derin insan içerken bileğini sakatlayabilme yeteniğine sahip yeryüzündeki tek pokemon. yüzme yarışlarında lider olma gibi bir huyu vardır ama bunlar hurafedir gönüllerde liderdir, bu huyundan vazgeçmek için prozac kullanmaktadır. solgun gecelerin yorgun düşünce adamı. şarap şişelerinin temizleyicisi. güzel avşa'nın en bi güzel insanı. sahil sevişgeni.
• yeni sözlük yazarı^*.
• latince kıçı yaralı maymun anlamına gelir. yaşadığı sorunları^* duydukça alıp içinize sokasınız gelir. tutup bir şişe vişne şarabını serum lastiği yardımıyla içine boşaltasınız gelir. öyledir süperdir. çenesinde çivi vardır tetenoz olmaz.
• sarıyerde klip bırakan dumur adam. elletip vermeyenlerden.
• papua yeni gine'de "o güzelliğin tanımı yapılamayan ruh" anlamına gelen sözcük.
• (bkz: herzog)
• 45 dakika bekledikten sonra, istiklalde avazı çıktığı kadar cybill diye bağırıp, taksimin ortasındaki çöp birikintilerine hiç çekinmeden kendini atacak kadar manyak bir adam bu.
• #2350365 no'lu entrysiyle ülkücülükle milliyetçiliği karıştırılmasından haklı bir şekilde rahatsız olduğunu ima ederken #2350374 no'lu entrysinde de türkün türkten başka dostu yok diyerek kendi içinde çelişen sözlük yazarı.
  (bkz: yanlışsam söyle)
• adi gozde olan bircok irc kuullanicisinin favori nicki edzog un kriptolojik algoritmasindan esinlenerek yapildigi tahmin edilen nick...
• rock the nations festivali arifesinde akşam üstü uyku ile evime buyurdu. eve doğru yol alırken uyuya kalıp festivale yetişemeyeceğimizi göze alaraktan "heralde içmeyi düşünmüyorsunuz" dediğimde "sen öyle san" diye cevap verdi. alkole karşı zaafı bulunan bünyem istem dışı bu üstü kapalı teklife hayır diyemedi. tekele girdik nevaleyi aldı parasını ödedi hatta eve kadar kendi taşıdı. eve girdi, utanmadan "ben banyoya gidiyorum" diyerekten direk soyundu, beni dumur etti. henüz dile getirmediğim "kendini evinde gibi hisset" sözünü duymadığı halde bu denli rahat davranması bir yandan hoşuma gitti fakat diğer yandan balkonun kapısını açık görüp 70 kilogramlık bu insanı aşağı atmayı düşünmeme sebep oldu. mutfağa girdi ekmek arası bir şeyler hazırladı. ardından cd lerini çıkardı şarabını yudumlamaya başladı. bir ara sarhoşluğun kıyısından döndü saçmalamaya başladı. neyse ki fazla uzun sürmedi. sürekli kendine ayar verdiğimi zannederek içimde gerçekten ayar verme isteği uyandırdı. hakkımda yapmış olduğu yargılardan sadece biri doğruydu; o da occulist olduğumdu. anlattığım bir anekdot karşısın abartısız kırk beş dakika yarılırcasına güldü. susturmak için ancak ideoloji konusunu açmak zorunda kaldık. beraber dünyayı kurtardık, kapitalizmi yıktık, dünyanın merkezine indik, eğlendik. hiç bir akreple anlaşmaya müsait olmayan akrep bünyem yirmi yıllık geleneği bozdu ve ona kanının kaynadığına kanaat getirdi. vodkayı sek içmeme şaşırdı ard arda üç kere "oha" dedi. orphaned land'in filistin kökenli olduğunu iddia etti, sonuna kadar direndi ama bu direniş onu göt olmaktan alıkoyamadı. korktuğum başıma geldi ve ertesi gün festival olduğunu unutarak içip sıçtık, saatin 04 ü gösterdiğini idrak edemedik. yine de yatmayı düşünmedi ama yorgun vücuduna yenildi ve uyudu. insomnia sebebiyle uyuyamadım. sabahın sekizinde yanına giderek "bölük kalk bugün opeth izlenecek" diye bağırdım. uyanmamakta direndi, küfür etti ama inadıma yenildi. kahvaltıyı beğenmedi ve bu sefer benden küfür yedi. festival mahalinde gece uyumadığım için mumya modunda dolaşan bana saatlerce mukayyet oldu, kolladı, kol kanat gerdi, yatacak yer sağladı. bin türlü eziyet sonrasında girdiğimiz venuede oldukça eğlendik. nihayetinde eve geri döndük. bir kaç gün daha bende kaldı. iyi çocuk, güzel çocuk. sevdim.