• simdilerde yuo tarafindan sahnelenen cok eglenceli bir komedi. tuncer cucenoglu nun yazdigi serkan hizli nin yonettigi oyunda, bir muayenehanede ufak bir yanlis anlamayla baslayip giderek karmasiklasan olay orgusu anlatilmakta. boyaci kadir usta ve esinin etrafinda donen trajikomik olaylar, hastasiyla, kacagiyla, polisiyle hirsiziyla giderek icinden cikilmaz bir hal almakta. oyle ki gulmekten 2 saatin nasil gectigini anlamiyorsunuz bile. yillar once trabzon devlet tiyatrosunda yazarin kadinciklar oyununu seyretmistim. yuo sayesinde ayni tadi bir kez daha yasadim. amator ruhla, profesyonel isler cikabildigini gosterdikleri ve gulmekten yuz felci gecirmemi sagladiklari icin tesekkuru bir borc bilirim. boyaci bu donem boyunca yildiz teknik universitesi oguz atay sahnesi nde sergilenecek. gidilmesini siddetle tavsiye ederim.
  • onlar bir nevi duvar doktorudur. önce çırak olarak işe başlarlar, sonra usta olurlar. bir tulum, bir tshirt işlerine çok yarar. her fırça tutan boyacı olamaz. gerçek boyacılar, yaptıkları işte çok titiz davranırlar, iyi bir fırça, kaliteli bir boya olmazsa olmazlarıdır, güvenilir insanlardır.
    kendilerine boyacı denilmesini sevmezler, saygı beklerler, onlar "boya ustası"dır.
  • 1966 yapımı yeşilçam filmi. yönetmeni sırrı gültekin, yazarı sadık şendil... başrol oyuncuları ise sadri alışık, selda alkor ve çolpan ilhan...

    sadri alışığın bol bol sesli düşündüğü, şarkı söylediği, 1966'nın istanbul'unda sokaklarda dolaştığı nefis film. iki kez evine girerken gördüğü bir kıza aşık olması, sadri alışığın tekerleme tarzı diyaloglarla sürekli konuşması, arkadaşlık, dostluk, mertlik vurgulamalarıyla izlenmesi gerekir.

    (bkz: dalgacı mahmut)
  • aynı zamanda çorum'un mecitözü ilçesine bağlı bir köy.
  • malum, ilkbaharın gelişiyle televizyonlardaki boya reklamları tavana vurmak üzere. boya mevsimiyle birlikte açılan sezonun en önemli şahısları da elbetteki boyacılar. dikkatimi cezbetti, zanaat erkanının en yüce makamında oturanlar boyacılarmış, onu anladım. bu fırsatla da boya firmalarının boyacıları yere göğe konduramadıklarını, yalakalıkta boyut atladıklarını da görmek nasib oldu.

    boya reklamlarından anladığımız kadarıyla boyacılar bir nevi sanatçı, bir nevi salvador dali ile picasso arasında bir yerlerdeler. işini bilen üstadlar, bilge kişiler, ağzından bal damlayan mürşidler hep bu boyacılar. yanlış anlaşılmasın, boyacılara bir sözümüz yok elbet. onlar da işini yapan, ekmek kovalayan emekçiler. bizim sözümüz kendi boyalarından alsınlar diye yalaklığın dozunu kaçıran boya firmalarınadır.

    bir boyacının, sıvacıdan, duvarcı ustasından, elektrik tesisatçısından ne farkı vardır? sonuçta hepsi bir hizmet veriyor. biri olmasa inşaat işi olmaz. boyacı sanatçı da, sıvacı amele mi?

    sonuçta boyacı sana geliyor ve şöyle bir diyalog geçiyor aranızda:

    -abi burayı ne renk boyayalım. aha bak renk kataloğu, seç ordan.
    -hmm, şu buz yeşili güzel gibi. sen ne dersin usta?
    -abi bu sene saman sarısı moda, çok yere sürdüm bak...
    -yok yok, samanı karıştırma şimdi, sen şu buz yeşilinin orta tonunu yap bize.
    -tamam abi sen bilin.

    işte bütün muhabbet aslında bu minvalde cereyan ediyor. yalnız, boya markası seçiminde boyacılar otorite. size söylediği herhangi bir markayı kabul ettirebilir. işte boya firmalarının hassas noktası da burası. işte o yüzden boyacıları yücelte yücelte sanatçı mertebesine çıkarttılar. hay sizin gibi reklamcıların...
  • bir sadri alışık filmi. mizah ağırlıklı yer yer de trajik. sadri alışık bu filmde "tophane rıhtımında yaparlar gemi aman aman"ı söyler. bir de filmin başında söylediği bir şarkıdır, karakterini tanımladığı; sözleri şöyle:

    benim adım dalgacı mahmut
    kafanda bu sözü iyi tut

    hayat böyle yok ki gacı
    boyacıyım ben boyacı

    beni bilmez sevdiğim gacı
    içimde ah bir bu acı

    dalgacı mahmudum, amannn, amannnn,
    boş ver, boş ver, bos ver gene ben boyacı

    hayat böyle napalım yani
    dünya denilen zaten fani

    hayat böyle yok ki gacı
    boyacıyım ben boyacı

    beni bilmez sevdiğim gacı
    içimde ah bir bu acı

    dalgacı mahmudum, amannn, amannnn,
    boş ver, boş ver, bos ver gene ben boyacı

    dinlemek için: https://youtu.be/lnpjptzamyo
  • - annen var mı senin?..
    - var tabii.
    - ne iş yapar?..
    - çamaşıra gidiyor.
    - sen ne olacaksın büyüyünce?..
    - ben mi? dedi.
    gözlerini gözüme kaldırdı. ikimiz de mavi mavi baktık.
    -ben, dedi, boyacı olacağım.
    - ne boyacısı?..
    - kundura boyacısı.
    - neden kundura boyacısı?..
    - ya ne olayım?..
    - doktor ol, dedim.
    - olmam, dedi.
    - neden?..
    - olmam işte.
    - neden ama?..
    - doktoru sevmem ki.
    - olur mu ya?.. bak, dedim. doktor sevilmez olur mu?..
    - tabii sevmem, dedi. annem hasta oldu. evimize geldi. kumbaramızı kırdık. bütün yirmi beşlikleri ona verdik. sonra çeyrekler kaldı. onlarla da reçeteyi yaptırdık. o da zorlan.
    - ama annen iyileşti.
    - annem iyileşti ama paramız gitti. iki gün, yemek yemedim ben.
    - peki, dedim, öğretmen ol.
    - ben mektebe gitmiyorum ki.
    - neden?..
    - öğretmen beni dövüyor.
    - neden?..
    - yaramazlık ediyorum da ondan.
    - sen de yaramazlık yapma.
    - ben yaramazlık ne demek bilmiyorum ki.
    - öğretmenin yapma dediği şey, dedim.
    - belli olmuyor ki!.. bir gün arkadaşımın biri “çamaşırcının piçi.” dedi. ben de döğdüm onu. öğretmen de beni döğdü. ondan sonra hep çamaşırcının piçi diye çağırdılar. hiç kimseyi döğmedim. yaramazlıkmış diye. birkaç gün sonra yanımdaki arkadaşın iki kalemi vardı. birini aldım. hırsızsın sen diye döğdüler. benim kalemim yoktu aldım. sonra o da yaramazlıkmış, hem de çok fena bir şeymiş. bir daha kimsenin kalemini almam dedim. defterini aldım. bu sefer hem döğdüler, hem mektepten koğdular.
    - çok fena yapmışsın.
    - fena yaptım. ben adam olmak istemiyorum ki.
    - ne olmak istiyorsun ya?..
    - boyacı olacağım dedim ya.

    sait faik abasıyanık, plajdaki ayna
  • bu sezon bursa büyükşehir belediyesi şehir tiyatrosu tarafından sergilenen tuncer cücenoğlu'nun yazıp murat liman'ın yönettiği oyundur. ekip gayet başarılı. boyacı ve halit beye bayıldım. gidilesi ve izlenilesi bir komedidir. gülme garantili.
  • 1966 yapımı komedi filmi. başroldeki sadri alışık bu filmde 'dalgacı mahmut' adlı fakir bir ayakkabı boyacısını canlandırmaktadır. filmin replikleri her sadri alışık filminde olduğu gibi muhteşemdir.

    --- spoiler ---
    fabrikatörün öldüğü sahnede sadri alışık'ın kaçmadan önceki şu repliğini unutamayacağım ya çok güldüm. ''sonra abbas bey amcam orada öldü. o orada öldü. bu da burada öldü. ben türbedar gibi burada olmaz ki şimdi. polis de orada. ben burada. ben olmamalıyım burada.''
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap