• anlatan tarafın, saçmaladığını veya kimsenin anlattıklarıyla ilgilenmediğini farkettiğinde konuyu kapatmak adına sarfettiği cümle.
  • 'ehue olm var ya, bi gun..' gibi bir giris yapip herhangi bir aniyi anlattiktan sonra kimsenin gulmemesi sonucunda durumu kotarmak icin kullanilir.
  • siz gayet heyecanlı bir şekilde başınızdan geçmiş ve karşınızdakilerden taktir toplayacağınız olayı anlatırsınız, anlatırsınız...anlatırsınız!.. ama kimse tepki vermediğinde işte bu cümleyi sarfedersiniz.
  • gayet komik bir hadise anlatilip gereken ilgi goruldugunde de zikredilir bu cumle. zira anlatan kimse genelde icine kapali, oyle geyik ortamlarinda hani ust uste ani nakli durumlarinda cikis yapmayan sakince izleyen bir kimsedir. yani beklenmeyen bir performans gostermis, kendini asmis bitirmis, herkesi sasirtmistir. bunun uzerine yanaklar pembelesir. kisi tekrar kabuguna cekilme, dikkatleri uzerinden dagitma gayretine girer ve bu cumleyi zikreder.
  • genelde dedelerin* kullandığı bir lakırdı. anlattıkları olaya doğru düzgün bir son bulamayıp genç zevatın ilgisini çekemeyince başvurdukları bir son dakika hamlesidir.
    - hiç unutmam sene 1975 yolun karşısına geçerken otobos bir düdük çaldı, bir gorkmuşum.
    - eee...
    - bu da boyle bir animdir
    - hıı, dedesiniz galiba.
    - evet.
    (bkz: öyle de bir anım var işte)
  • - ehahahah , ondan sonra ben de dedim ki, eheheheh, dedim ki, eheheh, sen de gitmeseydin o zaman dedim, eeeahahahaahh
    - himmmmm
    - ehhehahah... eheeeheh... ehe.. heh
    - himmm, evet ya, ilgincmi$ gercekten
    - yaa, yaa i$te bu da böyle bir anımdır.
  • bu yapıyı cümle içinde kullanmak gerekirse;
    hiç unutmam bir gün yer yastığına çömmüş kitap okuyorum birden camdan bir kafa uzandı içeriye doğru. ben birkaç salise içinde ihtimalleri düşünmeye başladım. çocukluktan beri beklediğim süper güçleri olan sevimli uzaylı en sonunda beni ziyarete gelmişti ya da meğersem hayalet diye birşey gerçekten varmıştı veyahut komşunun evinde tuz bitince istemeye yolladığı hiperaktif oğlu orjinallik olsun diye camdan giriyim demişti*
    burda asıl önemli mesele ben üçbuçuk atarken sevimli köpeğimin patileri üstünde hoplayarak camdan çıkan kafaya doğru seyirtmesiydi.. ben havlar diye beklerken o bütün sevimliliğiyle dilini çıkartıp kuyruğunu sallamaya başladı.. misafir olsun da ister kapıdan ister bacadan girsindi. ister dost ister hırsız olsundu..
    işte bu da böyle bir anımdı sevgili sözlük. kafanın bir uzaylıya değil de telefonu bağlamaya gelen telekom görevlisine ait olması ise daha büyük bir hayal kırıklığı oldu..

    edit: bir üst model için
    (bkz: eve giren hırsızla evi gezen köpek modeli)
  • bu yapıyı bir "anı" içinde kullanalım;

    sene 95, van, anzaf kaleleri kazısı -hürrrp-*. ne diyordum? hah; bir pazar günü, tüm talebeler izinliyiz, ilk pazarımız, van'a kaleyi görmeye gideceğiz -evladım kurabiye getir teyzene-. biz tabi cahil çocuklar, giymişiz ayağımıza sandaletleri, sanki bodrum kalesini gezeceğiz. bir gittik ki aman allahım! sarp bir yamaçta bu kale. neyse efendim, zorlana zorlana tırmandık, gezdik ama bunun inişi imiş asıl mesele. bulabildiğimiz en kolay yerden inmeye çalışıyoruz tabi. son bir yer kaldı, oradan da inersek ovadayız say. erkekler de yardım ediyorlar bize, böyle 1,5 m kadar yüksekliğinde bir yerden inmemiz gerekiyor. esasında atlanır ama taban dikenli, biz sandaletleri fora etmişiz, öyle hopadanak inemediğimiz için iki kişi yukardan kollarımızdan sarkıtıyor, bir kişi aşşağıdan tutuyor. indiğimiz yer de bayır aşağı bir yer. neyse en son beni indirdiler, ayağımı yere bastım ama dengemi sağlayamadım. tutunacağım ama etrafta tutunacak hiç bir şey yok. kollarımla habire havayı dövüyorum. hani neredeyse havalanacağım. neyse sol kolumu bir salladim, değdi bir şeye, tuttum can havliyle. efendim, meğerse tutuğum "şey" bizim arkadaşlardan birinin poposunun sol yarısı değil miymiş? bir de öyle bir kavramışım ki, parmaklarım pantolonu delip, araya girecek neredeyse. bıraksam dikenler beni bekler, bırakmasam rezalet diz boyu. bayırı inmiş kızlar manzaraya bakıp bakıp gülerler. neyse, sağladım dengemi bıraktım. ama nasıl utandım, nasıl utandım! o zamanlar daha 20 yaşıma girmemişim, gençlik hezeyanları da var. ben yerin dibine girdim girmesine ama seninki oralı bile olmadı. görsen hülya avşar'ın şovuna çıkmış ricky martin sanırsın. sanki poposunu kavrayan kimse olmamış gibi. yaaa işte bu da böyle bir anımdır. düşünüyorum da, ya arkası değil de önü dönük olsaydı?
  • aslinda bir got olma, ilgi cekmeme ezikligi ifadesi.
hesabın var mı? giriş yap