• carter'ın enver sedat ile begin arasında arabuluculuk yaptığı ve arap birliği rüyasının mezarı olan yer.
  • o dönem amerikan başkanı jimmy carter'a danışmanlık yapan vamık volkan'dan barış sürecinin hikayesi için;

    politik psikoloji seminerleri - 1

    (24 eylül)

    prof. dr. vamık d. volkan.

    merhaba,

    her şeyden önce şunu belirtmek isterim ki, bir hafta içinde politik psikolojinin her tarafına bakmak mümkün değildir. biz de parça parça bir şeyler anlatacağız. bugün bahsetmek istediğim şey, düşman taraflar bir araya geldiklerinde ne gibi süreçlerin ortaya çıkabileceği üzerine. yarın ise daha çok bize döneceğiz ve atatürk’ten bahsedeceğiz. o'nu atatürk yapan süreçlerden bahsedeceğiz. ve atatürk’ün yarattığı türk kimliği nedir ona bakacağız. biliyorsunuz bugünlerde türk kimliği nedir diye sualler sıkça soruluyor. yarınki konuşmamın büyük kısmı onun üzerine olacak.

    tabii biliyorsunuz, ben bir psikiyatrım ve benim işim gücüm klinikte uğraşmak. amerika’dayken milletlerarası bir cemiyetin üyesiydim. altı ayda bir toplanıp kokteyller falan yapıyorduk. bizim arkadaşlardan biri, israil’e gidip de oradaki çatışmanın ana kaynağının psikolojik olduğunu söyleyince, benim hayatım değişti. en sonunda bir ekip kurduk. önce araplarla israillilerin önde gelen kişilerini biraraya getirdik. üç ayda bir dünyanın farklı yerlerinde bu adamları biraraya getiriyorduk. böylece bir süreç geliştirdik. bu çalışmanın sonuçlarını her grup kendi hükümetine aktarıyordu.

    bir keresinde de bir toplantıya katılmıştık, ama toplantıdaki ruslarla onlar komünizmin temsilcileri diye kimse konuşmuyordu. bize dediler ki; biz onlarla konuşmuyoruz, bari siz konuşun. benim bütün hayatım ondan sonra ise tamamen değişti. ben de, o rusların baş psikologu olan babacan bir adamla konuştum. rusların uzay çalışmalarını yapan ekibin psikologuydu. ben de dedim ki ona, sovyetlerle amerika konuşmak için bir araya gelecek, isterseniz biz önce gayri resmi olarak konuşalım. tam bunu derken benim küçük ekibimle sovyet duma’sı arasında resmi bir anlaşma oldu. reagan ile gorbachov görüşürken, biz o esnada ağaç modeli diye bir model geliştirdik. ben mesleğim gereği bu modelde bir şeyler görüyorum, uzun süren sonu olmayan bir şey. oradan başlayalım şimdi.

    bu ağaç modeli için önce şu gerekiyor, yani para. bu para mesela carnegie’den geldi, de butras’tan geldi. büyük vakıflardan geldi. herkes o dönemde sulh için para veriyordu. biz de zaten tecrübeli olduğumuz için fazla zorluk çekmedik. yeteri kadar para aktarıldı. ben de ondan sonra üniversitede hasta göreceğime devletleri görmeye başladım. önce teşhis yapıyoruz ki bu ağacın kökleri oluyor. ağacın gövdesi, düşman delegelerini bir araya getirip konuşturmaktır, diyelim otuz kişi. ağacın dalları da bu konuşmalardan ortaya çıkan sonuçları halka anlatmaktır. işte buna ağaç modeli diyoruz.

    biz, arap-israil meselesi üzerine altı yıl çalışmıştık; ben bu ekibi virginia üniversitesi’nde biraraya getirmiştim. bu ekipte psikanalistler, tarihçiler, diplomatlar, psikologlar vs gerekiyordu. bazen çatışma olan yerlere gidip bir yıl teşhis yapmak için çalışırdık. orada herkesle konuşurduk. aynı zamanda bilinçdışı süreçleri de anlamaya çalışırdık. mesela, sovyetlerin dağılmasından sonra estonya’ya gitmiştik. orası bir buçuk milyonluk nüfusuyla küçük bir laboratuar gibiydi. yarım milyon rusça konuşan insan vardı. yani, her üç kişinin biri diğerine düşmandı. daha evvel kendilerini idare eden adamlarla düşman olarak bulunuyorsun. orada acayip bir korku vardı. çünkü bin yıl başkaları altında yaşamış insanlar, ama bağımsızlıklarını kazanmışlar, şimdi ne olacak diye korkuyorlar. estonyalıların yüzlerinde sevinç vardı, ama içlerinden titriyorlardı; niye peki, çünkü özgürlüklerini kazanmışlar. neden bundan korkuyorlar; çünkü her özgürlüklerini kazandıklarında birisi gelip onları yutmuş.

    bu ve benzeri teşhisleri yapıyoruz ve sonra katılımcıları seçiyoruz. toplantılar için uygun bir yer seçiyoruz. o mekanın da özel bir yer olması gerek, şehrin ortasında bir yer olmaz mesela. ve sonra katılımcılarla konuşmaya başlıyoruz. diyelim ki, eski bir cumhurbaşkanı geliyor, başlıyor anlatmaya. biz de ona şundan bahset bundan da bahset diyoruz. öyle ilginç hikayeler vardır ki şaşarsınız.

    şimdi şöyle bakalım: birbirine düşman iki grubu aynı toplantıya almışsınız, bunlar konuşmaya başlayınca biraz sonra içlerinden biri çatışma yaratacak bir cümle ediyor. işte şunu şunu yapmazsanız bu toplantıyı terk ederim diyor. tabii ki, bu gayri resmi bir süreç olduğu için bu tür mini çatışmaların olması da doğaldır. resmi diplomatik süreçler daha farklıdır; orada anlaşmalar filan var çünkü. işte burada önemli olan şey, mini çatışmaları idare edebilmektir. eğer siz mini çatışmaları idare edebilirseniz sonraki asli çatışmaları da idare etme imkanını bulabilirsiniz.

    tabii bu toplantılarda bir direnç ortaya çıkar her zaman. düşünün, ben, sizi ve akrabalarınızı öldürmüşüm, siz de beni ve akrabalarımı öldürmüşsünüz; sonra bedenen bir araya gelip birbirimize gülümsüyoruz. bu gerçekten çok zor ve korkunç bir şey. başlamak gerçekten zordur. bir de düşman olan taraflar, diğeri taraf hakkında konuşur; mesela rus kalkar "estonyalılar şöyle düşünür" der, estonyalı da kalkar "rus şöyle düşünür" der. biz bu tür bir şeyi durdururuz ve "herkes kendisi için konuşsun" deriz.

    bu toplantılar dört gün sürerdi. bu toplantılarda bir süre sonra bizim akordeon fenomeni dediğimiz durum ortaya çıkardı. toplantının ilk gününde, siz grupları belirli bir biçimde oturtturursunuz, ikinci gün gelir bakarınız ki herkes kendisine daha yakın bulduğunun yanına oturmuş, işte buna akordeon diyoruz. bizim yaptığımız şey, bu durumun uygun şekilde devam etmesini sağlamaktır. diplomatlar, bu gibi durumlarda bir yanlışlık yapıyor ve sanıyorlar ki, o adamlar yan yana oturdular diye hemen imza atmaya hazırlar. ama böyle bir şey yok. bakın size bir örnek vereyim: camp david hakkında en az yirmi tane kitap vardır; ama içlerinde sadece jimmy carter’ın kitabı doğruyu anlatır. o kitapta da sadece iki sayfada anlatılır orada gerçekte ne olduğu; geri kalanları atabilirsiniz. ben carter’a da danışmanlık yaptığım için bunu kendisine de sordum, ondan dolayı net olarak biliyorum bunu. o toplantılarda taraflar bir araya geliyor, konuşuyor ama sonuçta hiçbir şey olmuyordu.

    toplantıya dönemin abd başkanı jimmy carter, israil başbakanı menahem begin ve mısır devlet başkanı enver sedat katılıyordu. ancak uzun bir süre sonra toplantılardan bir şey çıkmıyordu. begin, carter’dan bu üç liderin de olduğu bir fotoğraf istiyor, güya torunlarına göstermek için. fotoğrafın üzerine de “we tried, but we failed” yazıyor ve bunu sedat’ın odasına asıyor. sedat bakıyor ki, begin çok üzülmüş ve ağlıyor, hani bu toplantılardan bir şey çıkmadı diye... carter da yumuşak bir adam. sonra üçü de birbirine sarılıyor ve diyorlar ki, buradan başarısızlık çıkmamalı. öbür gün medyaya çıkıp biz anlaştık diyorlar ve imzaları atıyorlar. işte akordeon dediğimiz şey budur ve camp david’in başarısının özeti de budur. bunun oradaki mülakatlarla alakası yoktur. ama onlar bunun bir akordeon fenomeni olduğunu bilmedikleri için oradaki anlaşmalar uzun süreli olmadı.

    küçük ayrılıklar da son derece önemlidir. mesela taraflar toplantılarda aralarındaki küçük ayrılıkların sona ermesinden çok korkarlar; çünkü bu küçük ayrılıklar olmazsa sanıyorlar ki kimlikleri ortadan kalkacak. tabi bu süreçler ilerledikçe taraflar birbirini tanımaya başlıyor ve siz kişisel öyküler duymaya başlıyorsunuz. mesela bir örnek vereyim: ruutel, estonya’nın devlet başkanı idi. gorbachov bu adamı moskova’ya çağırtmış ama sonra onu odasının önünde iki saat bekletmiş. bundan dolayı adamın kişisel psikolojisinde ruslarla anlaşmaya katiyen yer yoktu. bir süre sonra da toplumsal öyküleri öğrenmeye başlıyorsunuz, bu tabii daha da ilginç...

    bu süreçte, taraflar çok eskiden yaşanmış zafer veya travmaları sanki bugün olmuşlar gibi gündeme getirirler. mesela, ruslar diyor ki; dünyayı moğollardan biz kurtardık. bizim o toplantılar boyunca yapmaya çalıştığımız şey, tarafların zaman içinde birbirini dinlemeyi öğrenmesi ve böylece o zaman uçurumunu ortadan kaldırmak. ondan sonra konuşmak daha kolay oluyor. insanlar her konuşmalarında tarihi seçilmiş zaferler veya tarihi seçilmiş travmaları bugünkü çatışmaların içine sokuyor. yani, o zamanki hisler gerçek his uyandırıyor ve bugünkü çatışmanın içine giriyor. biz bunların ortaya çıkmasını sağlayarak o zamanki hisler ile bu zamanki hisleri birbirinden ayırmaya çalışıyoruz. bu bahsettiğim şey, ancak 3. senede ortaya çıkabiliyor, öyle hemen birdenbire olmuyor. ayrıca bu toplantılarda taraflar diğer tarafı birtakım sembollerle de anar; mesela biri diğerine "biz dev kadar büyüğüz siz ise fare kadar küçüksünüz" diyor. ondan sonra haydi bakalım kocaman cumhurbaşkanları, şairler falan kavgaya tutuşuyor. dışarıdan gelip o manzarayı görseniz gülersiniz.

    biz bu toplantılarda, birtakım yöntemler geliştirince amerikalılar bunları uygulamakta çok acele ettiler. toplantılara katılan taraflara oyuncak verme işi de o zaman çıktı. amerikalılar toplantılara katılanlara lego oyuncaklarından veriyorlardı; sanki iki taraf da aynı oyuncakla benzer şekiller yapınca daha kolay anlaşırlarmış gibi. tabi bu o kadar basit değil aslında. biz bu işler üzerine senelerce uğraştık ve sonra bunları yazdık. biz yazdıktan sonra amerika’nın her yerinde conflict resolution çıktı. ama bunlar öyle hemen olacak işler değil. ben de benim takıma derdim ki, "sakın kendinizi conflict resolution üyesi falan olarak tanıtmayın".

    bakın buradaki en önemli şey şu: biz kesinlikle o toplantılara katılanlara nasihatte bulunmuyorduk. biz sadece onların gerçekçi konuşmasını sağlıyorduk. o zaman daha rahat bakıyorlar. bir de şuna dikkat etmek lazım: bir araya gelmenin de farklı türleri vardır. mesela, siz gidip de kıbrıs’takilere "siz hepiniz tek milletsiniz" derseniz bu olmaz. amerikalıların en çok hata yaptığı şey budur! bunun aynısını israil ile araplar arasında düşünsenize, hiç olur mu öyle bir şey? olmaz. işte kıbrıs’ta da olmaz. ama batı ve doğu almanya’da olur. çünkü biraraya geldiklerinde onlar beraber yaşayabilirler.

    biz bundan sonra ortaya çıkan durumu hem hükümete iletiyoruz, hem de halka anlatıyoruz. siyasetçiler bundan sonra gerekeni yapmalı elbette. tabii biz herkese anlayacakları dilden konuşuyorduk. bu süreç yaklaşık altı yedi sene sürdü ama çok mesafe katettik. açıkçası, ben dünyayı bir bütün olarak görme imkanına çok yaklaştım, ama bu olanlara bakınca, daha karamsar bir bakışım ortaya çıktı. bunlar diplomasiye de geçiyor, bunlar yine iyi şeyler, ama yine de çok zor işler.

    son olarak şunu söyleyeyim. biz estonya’da altı yıl çalıştık. orası da çok gelişti bu sürede. litvanya’da da çalıştım. seneler sonra tallinn’e gittim mesela. komünistler buraya dokunmamışlar ne hikmetse... rüütel cumhurbaşkanı olmuştu estonya’da, gerçi ben o'nun olmasını istemiyordum ama. rüütel cumhurbaşkanlığı'nı bırakınca ülke biraz karıştı. çünkü, ülkeyi tutan rüütel’di. demek ki, hala bazı sıkıntılı taraflar var. ama sonuçta, bunlar da mümkündür. neyse şimdilik bitirelim; bundan sonra daha çok türkiye üzerine konuşacağız.

    çok teşekkür ederim.

    kaynak: http://www.vamikvolkan.com/…lik-ad�na-katillik".php
  • 1978'de burada imzalanan misir-israil baris anlasmasi ile populer olmus, abd'nin maryland eyaletinde, daglik bir bolgede bulunan kucuk bir kasaba. anlasmanin burada yapilmasinin sebebi abd baskanina tahsis edilmis bir koskun bulunmasi.
    ayni yerde yapilan israil-filistin baris gorusmeleri ise 2000 yilinda basarisizlikla sonuclandi.
  • yazlık beyaz saray...
    washington ın ortasında bulunan beyaz saraya göre çok daha geniş bir alana sahiptir şehir dışında olması nedeniyle...
  • bir giyim markası.
  • mısır'ın arap dünyası içindeki üstünlüğünü değilse de prestijini yerle bir eden anlaşma. o tarihten beri mısır, eski saygınlığını kazanmaya çalışmaktaysa da bunu başaramamıştır.
    ayrıca camp david anlaşmaları bir çerçeve niteliğinde olmuş, daha sonra imzalanmaya çalışılan israil-filistin anlaşmaları için şablon oluşturmuştur.
  • uluslararası hukukta, uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yollarından biri olan mekik diplomasiye verilen ilk örnektir.

    dönemin abd dışişleri bakanı (bkz: henry kissinger) enver sedat ve menahem begin arasında bir uzlaşıya varabilmek için deyim yerindeyse mekik dokumuştur. bu sayede yıllardır devam eden mısır-israil anlaşmazlığının sonuçlarından biri olan bu anlaşma hayata geçmiştir.
  • arap dünyası, özellikle israil'(le burada yapılan anlaşmalara tepkilidir. bunun bir dayatma olduğu düşünülür hep. zira sözkonusu kampın adı yahudi peygamberlerden birinin adını taşır.
  • kırmızı şortu kusursuz duruyor. bir kırmızı deniz şortu meraklısı olarak sonunda alarak adımımı attım. umarım tam olur 2-3 güne gelir de daha uğraşmam.

    https://img-trendyol.mncdn.com/…4781_3_org_zoom.jpg

    bombaaaa.
hesabın var mı? giriş yap