• "geldikleri gibi giderler" iradesinin ardında yatan gücü büyük öndere ve halka vermiş savaştır.

    bu anlamda çok büyük ve anlamlı bir zaferdir.

    tüm askerlerimize şükran ve minnetlerimizle.
  • eldeki yokluk ve imkansızlıklara rağmen sadece inanç ve taktiksel dehayla kazanılmış yegane savaş. eğer atatürk olmasaydı o salak alman komutanla bu savaş kazanılamazdı ve eğer vatanına, toprağına yürekten bağlı, inanmış atalarımız olmasaydı da bu savaş kazanılamazdı.

    ve şu yanlış kanıyı sığ beyinlilerin düşüncelerinden silmek lazım ki, sonuç ne olursa olsun savaştan sonra o gemiler elini kolunu sallayarak boğazı geçmiş olsalar bile, o 250.000 kişi asla boşuna ölmedi. çünkü hem türk halkı mustafa kemal'i sevdi, güvendi, hem de türk halkı damarlarında akan kanın nasıl bir kan olduğunu hatırladı.
  • çanakkale zaferi derler ama ben hep aksini düşünmüşümdür. evet destansı bir mücadeleden bahsedebiliriz ama sosyo-kültürel neticeleri bakımından tam anlamıyla bir hezimettir. şöyle ki; memleketin bilgili, vatanperver, vefakar, eğitimli, vasıflı ne kadar genci varsa çanakkale'de toprağa düşmüştür. bunu mezun vermeyen liseler sayesinde net bir şekilde görebiliriz. o gençler okuyacak, önemli vazifelerle görevlendirilecekti. vatanlarına olan bağları genç yaşta ölümü göze almalarıyla su götürmez bir şekilde kanıtlanan bu gençler memleketin aydınlık yarınları olacaklardı. onların varlığının devamı türkiye'yi bölgede tartışmasız bir lider yapabilirdi. milli mücadele dönemi bin bir yoklukla değil kolayca kazanılırdı ve saire...

    altyapısında bu efkarın olduğu bir düşünce neticesinde yineleme ihtiyacı duyuyorum; mezkur (bahsi geçen) sebeplerden dolayı çanakkaleyi bir zaferden ziyade memleketin geleceği için bir kıyım olduğu kanısındayım.

    * aralara eski lisandan kelimeler serpiştirerek ahenksiz günümüz türkçesini şiirselleştirme gayretinin neticesi..
  • canakkale dunya'da hicbir yere benzemiyor. dunyanin bir cok ulkesini ve sehrini gezdim, canakkale gibi bir yer gormedim. dunyanin baska hicbir yerinde bir insan ayni anda hem ic urpermesi hem ic huzur duyamaz, hatta bu duyguyu tarif bile edemez ama canakkale sehitliginde bu duygu aynen yasanir. canakkale dunyada esi benzeri olmayan bir destanin adidir.

    -johnny, ayni anda hem ic urpermesi hem de ic huzur yasamak nedir bilir misin?

    -oyle bir sey mumkun mudur dostum?

    -canakkaleye git.

    -anlamadim?

    -canakkaleye git. oraya mutlaka gitmelisin.

    -gecen de montla sic demistim ama hadi bakalim, bir bildigin vardir mutlaka.

    canakkale savasi gercekten cok farkliydi. sabah gunesin dogusuyla hucum emri verilirdi ve iki ordu birbirine girerdi. savasin en kizistigi gunler haric aksamlari gunes batarken paydos emri verilirdi ve her iki ordu da kamp kurup dinlenmeye cekilirdi. cogu zaman iki ordunun kamp sahasi birbirine sadece 200 metre mesafedeydi. cogu zaman aksamlari askerler aralarinda takas yapip ellerinde cok olan mali az olanla degistirirdi. mesela geceleri turk askerleri ellerindeki fazla sigaralari avustralya askerlerine verirlerdi, karsiliginda konserve yiyecek alip karinlarini doyururlardi.

    ingiliz askerleri aksamlari aralarinda futbol turnuvasi duzenlemeye baslamisti. maclar gunesin battigi saatlerde ingiliz kontrolundeki duzluklerde oynaniyordu. cevre tepelerde konuslanmis turkler bu maclara saldirmasin diye bir cok asker nobet tutuyordu ama sonradan tepeler giderek dolmaya basladi. mevzileri saran turk askerleri saldirmak bir yana maclari taraftar olarak izlemeye baslamisti. hatta bazi askerler kendi aralarinda maclar hakkinda bahse girmeye baslamisti ve hosaf, sigara gibi urunler mac sonuclarina gore el degistiriyordu. anzaklar da kendi aralarinda kriket oynayacakti ama bu gazetecilerden baska pek kimsenin ilgisini cekmedi.

    sabah gunes dogunca herkes siperlere giriyordu ve yogun top atisiyla beraber savas basliyor, etraf kan golune donuyor, sunguler goguslere girip girip cikiyor, atilan toplar sonrasi vucutlar parcalaniyordu. canakkale turkusunde "olmeden mezara koydular beni" dizesi de bunu anlatir. zira o donemde kullanilan bazi toplar canakkale kiyilarinda buyuk kriterler olusmasina sebep olmustu ve bir cok asker bu kraterlere dusup topragin icinde olusan mezarlara girmislerdi.

    anzaklar canakkale'de guvende olmanin tek yolunun toprak altina girmek oldugunu anlamisti. anzaklarin ele gecirdigi bolgelerde cok detayli tuneller kazilmis, adeta ortaya tunel sehirler cikartilmisti. karargahtan hastahaneye, yemek pisirilen mutfaktan cephane deposuna kadar hersey yer altina alinmisti. zaten carpismalarin ilk gunlerinde askerler canla basla kazi yapiyordu. savasin ilerleyen gunlerinde turkler de tunel kazarak anzak uslerine ulasmaya calisti ve gunlerce tunel ve maden savaslari yasandi.

    savasin ilk gunlerinde anzak komutanlar moral bozmamak icin gazetelere yollanan haberleri edit'liyordu. ornegin yasanan catismalarda iyi haberleri one koyup kotu haberleri en alta dip not olarak geciyorlardi. mesela o gunlerde yasanan bir catismadan "turkler dun gece askerlerimize 4 kere saldirdi, hepsini kahramanca geri puskurtmeyi basardik" diye bahsediliyordu ama en altlarda dip not olarak ufacik bir sekilde "catismada 2 binden fazla kayip verdik" notu geciyordu. zaman gectikce kotu haberleri saklamak daha da zorlasti ve savasin sonlarina dogru kotu haberler cepheye hic sansursuz ulasmaya basladi.

    savas her ne kadar genel olarak centilmence gecse de bazi firlamaliklar da olmuyor degildi. ornegin turk askerleri anzaklara telgraf cekip "sizi geldiginiz yere geri postalayacagiz" "toplarimizin ve mermilerimizin tadina bakacaksiniz" "cok yakinda denize gomecegiz" tarzi mesajlar atiyorlardi ve bu mesajlar anzaklari panige sevkediyordu. yine yaz aylarinda anzaklar arasinda bulasici hastalik ortaya cikip bircogu daha carpismaya giremeden can vermeye calisinca alman ucaklari anzak cephesine brosur yagdirdi. bu brosurlerde "teslim olun, caniniz guvence altindadir ve size iyi davranilacaktir" diyordu. gercekten de turk ordusu da avustralya ordusu da esir aldiklarina cok iyi davraniyordu ve bir sure sonra iki taraftan da bir cok kisi savastan bikip karsi tarafa teslim olacakti. bu brosurlerin birinde de "ingiltere sizi kaderinize teslim etti, bundan sonra ingiltere sizin dostunuz degil, bosu bosuna burada can vermek yerine evinize ve ailenize donun" seklinde bir mesaj vardi. temmuz ayinda her gun 100'den fazla anzak askeri hastaliktan can veriyordu.

    savastan once anzaklar kendilerini ingiliz milletinin bir parcasi olarak goruyordu ve binlerce anzak genci ingiliz devleti icin savasa gitmeye gonullu olmustu. savastan sonra avustralya ve yeni zelandalilar ingiliz devletinin kendilerini masa olarak gordugunu anladi ve bundan sonra bu iki ulkede ulus benligi olustu. turk cephesinde bir cok insan "avustralya'lilarin burada ne isi var, neden avustralya'lilar ingiltere icin savasiyor" diye dusunuyordu ve genel inanc avustralyalilar'in buraya zorla getirildigi seklindeydi. bununla beraber avustralyalilar da "turkler neden almanya icin savasiyor, yoksa almanya turkler'i savasmaya mi zorluyor?" diye dusunuyordu. iki taraf da karsi tarafin savasa zorla katildigini dusunuyordu. bir nevi savas turk topraklarinda oldugu icin turkler'in vatan savunmasinda olmasi avustralyalilar'in orada olmasindan daha kabul gorulur olsa da osmanlilar savasa girebilmek icin rusya ve ingiltere'ye saldirarak dusmani kendi topraklarina cekmisti ve bunu almanya'nin cephedeki yukunu azaltmak icin yapmisti.

    anzaklar sahilde kamp kurmustu ve ozellikler yaz aylarinda serinlemek icin denize giriyorlardi. anzak askerleri topluca denize girdiginde turk askerleri ates aciyordu ve her seferinde 5-10 tane anzak askeri can veriyordu. ertesi gun hicbir sey olmamis gibi anzaklar yeniden denize giriyorlardi ve yine 5-10 kayip veriyorlardi. anzaklar bunun riskli bir macera oldugunu anlamislardi ve ozellikle cephe gerisinde gorev alan askerler boyle bir macerayi sabah aksam tunel kazmanin sikiciligina tercih ediyorlardi.

    savasta bazi ilginc icatlar da olmuyor degildi. her iki ulkenin askerinin de el becerisi yuksekti. ornegin avustralyalilar tufeklerine birkac tahta parcasi ekleyerek siperden cikmadan da ates edebilmeyi saglayan soyle bir duzenek kurmustu: http://goo.gl/5vd3i7 genelde cephelerde bu tur inovatif fikirler askeri muhendislerden veya komutanlardan gelse de bu savasta bir cok inovatif fikir direk erlerden geliyordu.

    bazi cephelerde turklerle anzaklarin siperleri birbirine cok yakindi ve askerler geceleri birbirlerinin konusmalarini, muhabbetlerini ve sakalasmalarini duyabiliyordu. bu sekilde iki ordu da karsisindaki dusmanin insan oldugunu anlamis ve karsisindaki insanlari iyi tanimisti. ornek vermek gerekirse cephedeki askerler aksam bir araya gelince, ozellikle ilerleyen aylarda en buyuk muhabbet "savas ne zaman bitecek?" "ne zaman eve donecegiz?" seklindeydi. iki taraftaki askerler de savasin bir an once bitip eve, ailelerine ve sevdiklerine donebilmeyi herseyden fazla arzuluyordu.

    en basta turk ordusunu yoneten komutanlarin cogu almanya'dan yollanan komutanlardi. olay yerinde mustafa kemal ataturk gibi turk komutanlar da vardi ama ilk etapta turk komutanlar geri plana atilmisti. alman komutanlar fazla risk almayi sevmiyordu ve asker kaybina tahammulleri yoktu. az asker kaybetmek icin gerekirse sadece savunma savasi yapmayi, zaman zaman geri cekilip dusmanin topraklarda ilerlemesini goze aliyorlardi. turk komutanlar ise savunma savasiyla hucum savasinin harmanlanmasi gerektigini, dusmanin hucumunu savurduktan sonra dusmani rahat birakmak yerine peslerine dusup onlari savunmaya zorlamanin gerektigine inaniyordu. ataturk de bu gorusteydi ve savas ilerledikce insiyatif turk komutanlara gecince savasin yonu de bu sekilde degismeye basladi.

    canakkale savasi sirasinda ozellikle ingiliz ve alman komutanlarin gunluk tutma adeti sayesinde bir cok catismaya ait detaylar gunumuze kadar ulasmistir. bu sadece catismalara ait detaylari da kapsamaz, ayni zamanda savas sirasinda askerlerin gunluk yasantisi, savasin psikolojisi, askerlerin savasa bakis acisi gibi detaylari da iceren bir bilgi hazinesidir. zaten bu entry'e ilham veren de bu bilgilerdir.

    unlu ingiliz komutan ian hamilton fransa'da takilmaktaydi ve tayininin cikmasini bekliyordu. kendisi buyuk ihtimalle selanik cephesine gidecegini dusunuyordu ve tum hazirliklarini buna gore yapmisti. selanik ve civarindaki askerlerin durumunu, orada uygulanabilecek taktikleri ve isine yarayabilecek tum bilgileri sular seller gibi yutmustu ama kendisine hic beklemedigi bir sekilde canakkale'ye gidecegi soylenmisti. bay hamilton canakkale hakkinda hicbir bilgi ve fikre sahip degildi. buradaki ingiliz askerlerinin durumunu veya sayisini bile bilmiyordu ve turkler'in nasil bir orduyla karsisina cikacagindan da habersizdi.

    kendisine 30 bini avustralyali ve yeni zelandalilardan olusan 80 bin asker verilecekti ve bu askerlerin 50 bin tanesine mermi atan tufek verilecekti (mermi atan tufege sahip olmayan askerler ya arka cephede gorev alacakti, ya topcu olacakti ya da sunguyle savasacakti). bay hamilton'a gorevi verilirken "son gelismelerden sonra canakkale cephesinin oneminin kat kat arttigi ve bunu ancak kendisi gibi bir komutanin kaldirabilecegi" soylendi. fransizlarin tum itirazlarina ragmen avrupa'da almanlarla catisan 29. tumen canakkale'ye kaydirilacakti ve bu cephede kullanilacakti. fransizlar bir an once canakkale'deki operasyonun basariyla bitirilip 29. tumenin kendi hizmetlerine verilmesini istiyordu.

    inginctir ki ingilizler'in canakkale'ye saldirma plani yunanistan tarafindan yapilmisti. yunanlar bolgeyi hem cografya hem insan olarak cok iyi bildiklerini soyleyip canakkale operasyonunun taktisyenligini ustlenmisti. bununla birlikte cepheye 150 bin asker yollama sozu vermislerdi. bununla birlikte ingilizler canakkale'ye hic asker indirmek istemiyorlardi. bogazi bir cirpida gecip istanbul'a varmak istiyorlardi ve canakkale topraklarina asker indirmek onlar icin vakit kaybiydi. yunanlar canakkale'ye asker indirmek istiyorlardi cunku burayi topraklarina katmak istiyorlardi.

    (not: yigenim sen git cay yap, yiyecek bir sey al, misir filan patlat, bu entry daha cok uzayacak.)

    ian hamilton "canakkale'den iceri birkac tane deniz alti yollayalim, marmara denizinde dolassinlar, marmara uzerinde gordukleri tum turk gemilerini batirsinlar, boylece canakkale'ye disardan hic yardim ulasmasin" diye bir oneri sundu. ona gore canakkale'ye istanbul'dan yardim gelmezse turk direnisi cok kisa surede kirilabilecekti ve turk askerleri kisa surede cepheyi terk edecekti. ian hamilton gunlugunde "dusunsene, bir tane denizaltimiz canakkale bogazini bastan basa gecmis ve marmara denizinde suyun ustune cikip turkler'e el salliyor, o sirada turk askerleri oyle bir dehsete kapilirdi ki bir tanesi bile cephede kalmazdi" diye yazar. bununla birlikte ingilizler o sirada bir cok cephede savastigi icin canakkale'ye denizaltilari yollayip yollayamayacaklari mechuldur. hemen hemen her cephedeki ingiliz komutanlar denizaltilari kendi ellerinde tutmak istiyordu cunku denize kiyisi olan her cephede denizaltilar cok buyuk avantaj sagliyordu.

    ian hamilton canakkale'ye varmadan once kendisine 3 konuda cok dikkatli olmasi tembihlendi. 1) kara birliklerinin canakkale'de sadece yedek guc olarak gorulecekti ve kesinlikle mecburiyet gorulmedigi surece kara birlikleri kullanilmayacakti. 2) eger kara birlikleri kullanilacaksa eldeki birlikler bolunmeyecek, kara hucumu yapilacaksa topyekun saldirilacakti. 3) canakkale'nin sadece avrupa yakasina asker cikartilacakti ve asya kitasindan uzak durulacakti. zira turk askerleri sehrin asya kitasindaki bolumune disardan destek getirebilirdi ama avrupa yakasina takviye birlik getirmek daha zordu ve burayi almak teoride daha kolaydi.

    zaten yukarda bahsettigim gibi kara askerlerinin cogu baska cephelerden odunc alinmisti ve mumkunse karada hic zayiat vermeden sadece deniz yoluyla istanbul'a ulasmak isteniyordu. plana gore canakkale gecildikten sonra ingiliz donanmasi istanbul'un etrafini denizden saracakti ama denize hic asker indirilmeyecekti. ingilizler sadece sehri denizden kusatarak bir hafta icinde sehri pes ettirebileceklerine inaniyorlardi. boylece ingiliz plani saat gibi islerse ingilizler tek asker kaybetmeden canakkale bogazini gecip istanbul'a gelecek, burada da turk ordusunu hic savasmadan teslim olmaya zorlayacakti. zaten o donemde istanbul nufusu rumlardan ve diger azinliklardan olusuyordu ve ingilizler osmanlilar en ufak bir direnis gosterse bile sehri denizden birkac gun bombaladiktan sonra azinliklarin kendi lehlerinde isyan cikartacagini ve osmanlilari teslime zorlayacagini dusunuyordu.

    yok eger isler iyice zora girerse ruslar karadenizden gelip istanbul'a kuzeyden asker cikartabilirdi ve bu sekilde istanbul sehri ele gecirilebilirdi. ingilizler cok kisa surede istanbul'u ele gecireceklerine kesin gozuyle bakiyorlardi. zaten ingilizler istanbul'u ele gecirince diger cephelerden odunc aldigi askerleri iade edip sehri fransiz ve rus askerlerine birakmak istiyordu.

    ingilizler canakkale'de 40 bin civari turk askeri oldugunu dusunuyordu ve bu askerlerde kac tane tufek, kac tane top oldugunu veya askerleri kimin yonettigini bilmiyorlardi. bu konularda sadece tahmin yurutebiliyorlardi. sonradan cobanli soyadini alacak olan cevat cobanli'yi ingilizler ismen taniyordu ama kendisi hakkinda cok da bilgi sahibi degillerdi. normalde ingilizler bir cepheye belli sayida asker yolladiklarinda bu askerlerin %10'u kadar rezerv (yedek asker) yolluyorlardi ama canakkale'de bunu yapmadilar cunku kendilerinden cok emindiler.

    bu arada cevat pasa'dan soz acilmisken onun bir sozunu ozet geceyim: "ingilizlerle turkler birbirine cok benziyor. iki millet de savasmayi cok seviyor ama iki millet de savasa hazirlik ve organize olma konusunda cok kotu. bununla birlikte almanlar savasmayi hic sevmiyor ama savasa hazirlik ve organize olma konusunda cok iyiler. yine de almanlar savasmayi pek sevmedikleri icin ingilizleri almanlar'a tercih ederim."

    17 mart 1915

    http://goo.gl/t8u26c

    ingiliz donanmasi ege denizindeki ilerleyisini surdururken gemiler bozcaada yakinlarinda demir attilar. o aksam kralice elizabeth gemisinde ingiliz komutanlar bir araya gelip savas planina son ayarlari cekeceklerdi. ingilizler savas gemilerindeki hareketli toplara cok guveniyorlardi ve bu gemilerin kara boyunca olusabilecek herhangi bir direnisi kisa surede dindirecegi dusunuluyordu. savas taktiklerinde de buna oncelik verilecekti.

    gece saatlerinde turk askerleri canakkale'nin iki kiyisinda cephe aliyor, tunel ve siginak kaziyor, sahilleri olasi dusman isgaline hazir hale getiriyordu ama gunes batmadan bir saat once tum askerler sahillerden cekilip saklaniyordu. uzaklardan canakkale sahillerini inceleyen ingiliz casus tekneleri gunduz boyunca bir tane bile turk askeri goremiyordu ama gece karanligi cokup ertesi gun gunes dogdugunda gece boyunca bir suru seyin insa edilmis oldugunu, bir suru yeni siperin kazilmis oldugunu goruyorlardi. turkler geceleri sessizce denize mayin dosemisti ve ingilizler bogazlari tamamen mayinlardan temizlemeden bolgeden denizalti cikartamayacaklardi.

    ingilizlerin asker cikartabilecegi hemen hemen tum sahillere paralel olarak siper kazilmisti ve cok sayida tufek ve top bu bolgeye konuslanmisti. turkler'in silahlarinin onemli bir kismi siperlerde gizliydi veya toprakla veya battaniyeyle gomuluydu. boylece ingiliz casus gemileri bunlarin yerini tespit edemiyordu. ingilizler turkler'in savas hazirligi konusunda almanlar'dan destek aldigini gorebiliyordu cunku savunma hatlarindaki duzen, tertip ve planlilik o donemde turk askerlerinden cok alman askerlerinden beklenecek bir davranisti.

    17 mart 1915

    http://goo.gl/4qz7hb

    lemnos adasi etrafinda devasa bir ingiliz donanmasi vardi. ada sakinleri denize baktiklarinda gozlerinin gorebildigi kadar uzaklikta onlarca irili ufakli savas gemisi gorebiliyordu. bu o gune kadar ingiliz donanmasinin bir araya getirdigi en buyuk kuvvetlerden biriydi. lemnos adasinda gemilerin cikabilecegi modern bir liman veya gemilerin tedarik edinebilecegi kadar buyuk bir kaynak yoktu. burasi cok az insanin yasadigi kucuk bir kasaba adasiydi. ingiliz komutanlar saros korfezinde tur atarak canakkale'nin kuzey kiyilarini inceleyeceklerdi. bu sirada ian hamilton "canakkale kiyilari haritada gorundugunden cok daha zorlu" tespitinde bulundu. saros korfezindeki yolculuk boyunca pek turk askeri goremeyen ingiliz komutanlar, sahilin her tarafinda askerlerin geceleri yaptigi hazirliklarin izlerini gorebiliyordu. tahminlere gore canakkale sahillerinin her iki yaninda da cok sayida turk askeri hazir bir sekilde bekliyordu. ingilizler sahil seridi boyunca nerelere asker cikartmanin daha guvenli oldugunu tartisiyor ve bulgularini not aliyorlardi. gorunuse gore turkler cok komplike bir siper sistemi kurmuslardi ve kazilan siperler orumcek aglarini veya labirentleri andiriyordu. bu sekilde komplike bir siper sisteminin kurulmasi aylarca surebilirdi, bu da turkler'in uzun suredir hazirlik halinde oldugunu gosteriyordu.

    18 mart 1915

    18 mart 1915 canakkale zaferi'nin tarihidir ama sanilanin aksine savas 18 mart'ta bitmemis, aksine o tarihte yeni baslamisti. 18 mart ingiliz donanmasinin canakkale bogazina girme denemesi yaptigi tarihtir. ingilizler bu tarihte 30'dan fazla zirhli ile canakkale bogazina girmeye calisinca once bu zirhlilarin bir kismi mayina carpti, sonra da bogazin her iki yakasindan turk askerlerinin top ve torpido atisina maruz kaldilar. bogazin en ince oldugu yerde iki yakanin arasi 1.5 km kadardi ve ingiliz gemileri buradan gecmeye calisirken cok yogun bir direnisle karsilasacakti.

    catismalarin ilk saatinden sonra ingilizler kolay kolay bogazdan gecemeyeceklerini anladilar. bundan sonra zirhlilar geriye cekildi ve mayin temizleme gemileri one suruldu. mayin temizleme gemileri bogazin iki yaninda mayin arayip temizlerken kiyinin disinda bekleyen ingiliz gemileri de kiyinin iki seridini de yogun bir topcu atesine tabi tutuyordu. cephedeki turk askerleri cok sayida kayip verdi ve bir cok turk topu da vurularak etkisiz hale getirildi. birazdan fransiz zirhlisi bouvet mayin temizleme gemileri tarafindan gorulemeyen bir mayina carpip batmaya basladi. bu gemide 600 denizci vardi. birazdan mayin temizleme gemileri turk askerlerinin saldirisina ugramaya basladi ve bircogu tahrip edildi. bu gemiler de geri cekilmek zorunda kaldilar.

    birazdan ingiliz zirhlilar yola devam etme karari aldi ve hms irresistible ve hms inflexible adli 2 zirhli gemi daha mayina carpti. irresistible'i kurtarmak icin yollanan hms ocean gemisi de ya mayina carpti ya da bir torpido tarafindan vuruldu ve bir sure sonra bu gemilerin ikisi bogazin soguk sularina gomuldu. bu sirada fransizlarin iki zirhlisi da turk topcularinin actigi ates ve mayina carpmalari sonucu ciddi derecede tahribat yasadi ama bu gemiler batmadi. ingiliz donanmasinin basindaki john de robeck gemilerin hepsini durum degerlendirmesi yapmak icin geri cagirdi. bu arada canakkale denizini asmaya calisan 2 denizalti da mayinlara carparak buyuk bir darbe yemisti.

    bazi ingiliz komutanlar john de robeck'in gemileri geri cagirma kararini tepkiyle karsiladi. onlara gore ingiliz gemiler zayiat vermisti ama turkler daha kotu durumdaydi. bir cok turk siperi bombardimana tutulmustu ve turkler'in ates gucu buyuk olcude azalmisti. biraz daha kasarak belki de canakkale gecilebilirdi ama de robeck ayni fikirde degildi. yine de kendisi ingiltere'ye cektigi telgraf'ta "tam da turkler'in savunmasini tamamen kirmistik ki gemilerimiz ust uste tahrip edilince risk almamak icin geri cekildik" yazacakti.

    daha once soyledigim gibi 18 mart canakkale zaferinin tarihidir ama savas bu tarihten sonra uzun sure devam etti. bu yuzden entry bitti diye sevinmeyin, daha cok var.

    20 mart 1915

    canakkale ve cevresinde siddetli bir firtina ortaya cikti. deniz normalde oldugundan daha dalgaliydi ve donanmanin bu hava sartlarinda canakkale'ye girmeye calismasi cok riskli olurdu. bu yuzden bir gunlugune operasyona ara verildi.

    21 mart 1915

    canakkale'deki "kotu haber" ingiltere'ye ulasmisti ve ingilizler savasin bir an once kazanilmasi icin sabirsizlaniyordu. de robek ingiltere'ye yolladigi mektupta "bize bir gun once tamamen mayinlardan temizlendi denen denizde neden bu kadar cok mayina rastladigimizi anlamiyorum, gece karanliginda bu mayinlar bizden habersiz bir sekilde mi denize kondu?" seklinde tepki gosterdi.

    22 mart 1915

    ingilizler 18 mart'taki darbeyi unutmus degillerdi. de robeck kara operasyonuna baslamadan once sansini son bir kere daha denemek istiyordu. bu kez bogazin iki yakasindaki turk mevzileri daha guclu bir sekilde dovulecek, turkler bir daha karsi ates edemeyecek hale getirilecek ve mayin temizleme gemilerinin yardimiyla guvenli bir sekilde bogaz gecilecekti. en azindan plan buydu. aksam saatlerinde ne olduysa ingilizler fikir degistirdiler. bir sekilde de robeck kiyiya asker cikartmadan canakkale'nin gecilmesinin mumkun olmayacagina ikna olmustu ve ian hamilton'a kara cikartmasi icin hazir olmasini soylemisti. ian hamilton canakkale'ye rahatca asker cikartabilmek icin her 30-40 tane zirhli arac istiyordu. boylece yuzlerce asker kisa sure icinde turkler'in atesi altindayken karaya cikartilabilecekti. ingiliz askerlerinin hazirlanmasi ve gerekli techizatin saglanmasi haftalarca surebilirdi cunku askerlerin nereye indirilecegi, indirilen askerlerin nereden su ve yiyecek bulabilecegi, yarali askerlerin nereye ve nasil tasinip tedavi altina alinacagi bile belli degildi. zaten 29. tumen de tam olarak hazir degildi. zaten hava durumu hala sakinlesmemisti ve bir saat sonrasinin hava durumu bile tahmin edilemiyordu.

    23 mart 1915

    turk askerleri 18 mart'ta yogun ingiliz topcu atesinde tahrip edilen siperleri ve toplari onarmaya baslamisti. ingilizler'in bir sekilde yeniden gelip saldiracagina dair hicbir suphe yoktu. ingilizler'in asker cikartmasina en elverisli olan bolgeler tespit edilmis ve buradaki savunma ve onlemler iki kat arttirilmisti.

    25 mart 1915

    http://goo.gl/nngr9j

    ıngiliz askerleri kara savasina hazirlik icin misir'da toplanma karari aldi. bunun uzerine donanmanin bir kismi da iskenderiye'ye dogru yol almaya basladi. burada 29. tumen ile birlesilecek ve son hazirliklar tamamlandiktan sonra canakkale'ye cikartma yapilacakti. ilginctir ki misir'daki gunleri anlatan ingiliz askerleri gunluklerinde siklikla "misir halki bizi cok sevdi, her gittigimiz yerde el sallayip selam veriyorlar" seklinde ifadelere yer verecekti.

    30 mart 1915

    misir'daki gazeteler ıngiliz, fransiz, avustralya ve yeni zelanda'dan gelen askerlerin misir sahillerinde idman yaptigini ve cok yakinda canakkale'ye dogru yola cikacagini haber vermeye basladi. 18 mart'tan beri sabirli bir sekilde ingilizler'in canakkale'ye geri donmesini bekleyen turk askerleri sonunda ingilizler'in nerede oldugunu ve ne yapmaya calistigini anlamisti. ian hamilton gunlugunde "misir gazeteleri her yaptigimizi o kadar ayrintili bir sekilde anlatiyordu ki tek umudum turkler'in bunun bir tuzak oldugunu dusunup hicbirine inanmamasiydi" diyecekti. artik kara savasi kacinilmaz gibi gozukuyordu ve iki taraf da son hazirliklarini tamamlamak uzereydi.

    5 nisan 1915

    ıngilizler'in topladigi bir cok milletten olusan ordu misir'da resmi gecit yaparak guc gosterisinde bulunacakti. artik kara savasi icin hersey hazirdi ve kisa sure sonra canakkale karis karis isgal altina alinacakti. isgal ordusundaki askerlerin cogu atletik, kasli, uzun boylu, guclu ve korkusuz genclerden secilmisti. ian hamilton resmi gecidi gorunce "bu askerlerle istanbul ve kudus sehirlerini almak hic de hayal sayilmaz" diyecekti.

    8 nisan 1915

    ingilizlerin topladigi ve bir cok milletten olusan ordu artik gemilere binmisti ve canakkale'ye dogru yol alacakti. deniz sakindi ve hava sartlari tam hizla gitmeye uygundu.

    9 nisan 1915

    kara ordusunu tasiyan donanma ege kiyilarina ulasmisti ve ege'deki yunan adalarini sagli sollu gecmeye baslamisti. kisa sure sonra dunyanin gordugu en kanli savaslardan biri yasanacakti. turk ordusu da hazirliklarini surdururken bogazin hem asya hem avrupa yakasina howitzer toplarini yerlestirmisti. bir savasta en onemli unsur dusmani sasirtmaktir (the element of surprise) fakat ingilizler boyle bir avantaji kullanamayacakti. zaten haftalardir mevzilerde sabirsizca bekleyen ve hazirliklarini hemen hemen tamamlayan turk askerleri ingilizler'in isgal edebilecegi her yeri zaten savunma altina almisti. aksine, ingilizler icin hazirlanmis cokca surpriz vardi.

    10 nisan 1915

    ian hamilton ingiliz komutanlara savas taktigini acikladi. buna gore ingilizlerin komutasindaki askerlerin tamamina yakini bir anda bogazin iki yakasina inecekti ve onceden asya yakasina asker indirilmemesi tembihlendiyse de buna uyulmayacakti. tum askerler 5-6 farkli noktaya indirilecekti ve turk topculari karaya inen askerleri savusturmaya calisirken donanma da hizli bir sekilde bogazin kuzeyine cikacakti ve mumkun oldugunca cok gurultu yapacakti. boylece donanmanin bogazi gectigi haberi istanbul'a ulasacakti ve kisa surede maglup oldugunu goren osmanli devleti pes edip istanbul'u teslim edecekti. tabi ki bu kagit uzerindeki plandi ve evdeki hesap her zaman carsiya uymuyordu.

    15 nisan 1915

    http://goo.gl/6moxpw

    ingiliz gemisi hms triumph tek basina alcitepe kiyilarina gelerek burayi bombardimana tuttu. bombardiman birkac dakika surmustu ki turkler gemiye top atisiyla karsilik vermeye basladi. ilk 3 top atisi gemiyi sadece 50 metre farkla iskalamisti ve dorduncu atis geminin 20 metre yakinina dusmustu. bundan sonra ust uste 3 top atisi daha geldi ve ucu de gemiyi vurdu. gemide birkac noktada birden yangin cikmisti ve cok buyuk bir panik havasi vardi. burada ingilizler turk topcularinin ne kadar iyi nisanci oldugunu gorecekti. ingiliz gemisi birazdan daha fazla sopa yememek icin geri cekildi.

    16 nisan 1915

    istanbul'daki ingiliz konsolosu ingilizler'in canakkale disindaki gemisine misafir olmustu. kahvalti ve ogle yemegi sirasinda komutanlara turkiye ve turk ordusu hakkinda bilgi veren konsolos bir yerde "turkler sonuna kadar savasacaklar, aslinda onlar ingilizler'in kendi topraklarini isgal edecek kadar enayi olmadigini dusunuyorlar. ozellikle enver pasa bizi bir aslanin agzina dogru giden bir kus gibi goruyor ve aslanin agzini kapatip kusu hapsettigi gibi bizi hapsedip maglup edebilecegini dusunuyor" seklinde bilgi verdi. yine konsolosun soyledigine gore turkler her ne kadar kendilerine cok guveniyor olsalar da ingiliz donanmasinin canakkale'yi gecmesinin sonuclarinin cok agir olacagini tum turkler cok yi anlamisti.

    17 nisan 1915

    ingiliz kesif gemilerinden biri canakkale bogazinin agzinda turk donanmasi tarafindan farkedilince bu gemiyi kovalamak icin bir tane torpido gemisi yola cikti. torpido gemisi hiz olarak ingiliz gemisinden daha yavasti ve bu yuzden panige kapilip biraz da aceleyle pek nisan almadan 2 tane torpido atildi ama ikisi de gemiyi iskaladi. ingiliz gemisi zarar gormeden gorev alanina dondu. turkler artik kara saldirisina gunler kaldigini anlamisti.

    21 nisan 1915

    ege denizi ruzgarli ve sisliydi. aslinda kara operasyonu bu gunde baslayacakti ama hava muhalefeti nedeniyle 24 saat ertelendi.

    22 nisan 1915

    bir gun once baslayan ruzgar daha da siddetlenmisti ama sis ortadan kalkmisti. hava ve deniz cok net bir sekilde gorulebiliyordu. yine de her ihtimale karsilik operasyon bir gun daha ertelenecekti.

    23 nisan 1915

    hava sakin, gunesli ve sicakti. artik kara harekati icin tum sartlar uygundu ve karaya cikartma yapacak olan askerler gemilere yukleniyordu. askerler ilk olarak kumkale'ye indirilecekti. http://goo.gl/17n6gw

    24 nisan 1915

    kayiklara ve ufak teknelere bindirilen binlerce asker kiyiya cok yakin bir yerde demir atmisti ve hucum emrini bekliyordu. bu sirada denizde serseri bir mayin bulundu ve gece karanliginda mayina kimsenin carpmamis olmasi buyuk bir sans olarak goruldu.

    25 nisan 1915

    artik hucum emri verildi ve binlerce asker kumkale'ye dogru cikartma yapmaya basladi. sabah 4 gibi hucum emri verilmisti ve sabah 5 gibi yeri gogu inleten top sesleri duyulmaya baslamisti. butun gece uyanik duran ve o gece kiyiya indirme yapilacagini bir sekilde bilen turk askerleri karaya ulasan dusman askerlerini mermi ve top atesine tutuyordu. binlerce dusman askeri karaya tutunmaya calisirken turk askerleri de olanca gucleriyle direnmeye calisiyordu. saat 5:30 sularinda henuz 4 bin asker karaya cikabilmisti ve bunlarin cogu da yaraliydi.

    avrupa yakasinda yine bir grup asker karaya cikmaya calisiyordu. askerlerin bazilari hayatini kaybetse de onemli sayida ingiliz ve anzak askeri karada tutunmayi basarmisti. http://goo.gl/ljmers

    yalniz burada bir sure sonra ilginc bir sey goruldu. bugun sehitler anitinin oldugu bolgeye cikartma yapan ingiliz askerleri hic direnisle karsilasmadi. ellerini kollarini sallayarak sahil seridini gecen askerler kayaliklara tirmanmaya basladilar. burada direnis olmamasi en iyimser ingiliz komutanlarini bile sasirtmaya yetmisti. ingilizler turkler'in tuzaga dustugunu dusunuyordu ve bazilari tedbiri elden birakiyordu. bazi askerler kayaliklara oturup sigara icmeye baslamisti. burada gorunurde tek bir turk askeri bile yoktu.

    seddulbahir'de pek direnisle karsilasmayi beklemeyen ingilizler epeyce direnisle karsilasmisti. denizin bazi bolgeleri kanlardan kirmiziya boyanmisti. sabah 6:45 sularinda gunes denizi aydinlatirken askerlerin ilerleyisi durmustu. bir sekilde karaya cikmayi basarabilen askerler olduklari yerde cakili kalmislardi ve hicbir ilerleme gosteremiyorlardi. turk askerleri burada dusmani yogun bir atese tabi tutuyordu. bazi askerler plajda kendilerine siper kazmislardi veya bulduklari bir kayanin arkasina saklanmislardi ama tabir caizse kafasini kaldiran asker hayatini kaybediyordu.

    bu cephede ingilizler'in pek ilerleme kaydedemedigi ortaya cikinca queen elizabeth gemisi sahil boyunca cok yogun bir bombardimana basladi. oyle ki yer gok bombardimanla inliyordu ve bir suru noktada patlamalar gozukuyordu. turk askerleri plaji tufeklerle mermi manyagi yaparken queen elizabeth de turk mevzilerini top manyagi yapiyordu. toplardan bazilari da civardaki koylere dusuyordu. bir sure sonra turk askerleri fazla zayiat vermeyip geri cekilmeyince cakili turk savunmasini gecemeyecegini anlayan ingilizler bu cephede saldirmayi bir sureligine de olsa biraktilar.

    bundan sonra 45 dakikalik bir bekleme sonucunda ingilizler buradaki askerleri kayiklara ve teknelere bindirip direnisin daha az oldugu bolgelere kaydirmaya karar verdiler. the river clyde adli ingiliz gemisi sahile yanasmisti ve makineli tufeklerle sahildeki turk mevzlerini mermi yagmuruna tutuyordu. bu esnada bu geminin actigi ates sayesinde turkler'in actigi atesin siddeti azalmisti ve oglen saatine gelindiginde ingilizler'in zayiat verme orani dusmustu.

    kumkale'de topraga tutunabilen ve sungulerini takan fransiz askerleri 9:30'da hucuma gecmisti ve 4 saat sonra bir turk koyunu ele gecirmisti. fransizlar buraya tutunup ilerleyislerini surdurmek istiyorlardi ve en azindan tutunacak bir kara parcasi bulmuslardi. burada rus ve fransiz gemileri karayi surekli bombardimana tabi tutuyordu ve turk askerleri ne kadar dirense de biraz geri cekilmek zorunda kalmisti.

    avrupa yakasindaki seddulbahir'de ogleden sonra saat 2 sularinda plaj yarali ingiliz ve anzak askerleriyle doluydu. yarali askerleri toplayabilmek icin queen elizabeth gemisinden yola cikan tekneler turkler'in yogun atesi altinda yaralilardan toparlayabildigini kadar toparlayip gemiye goturdu. bu esnada ingilizler cokca zayiat verdiler.

    ayni saatlerde avrupa yakasina binlerce takviye asker geldi ve bu askerler ingilizlerden olusuyordu. yaklasik 1 saat boyunca tepelerdeki turklerle catisan ingiliz askerleri az da olsa ilerleme kaydetti ve bolgede kisili kalan arkadaslarini kisa sureligine de olsa rahatlatti. turk askerleri buradan tepeye cikan yollari dikenli tellerle kapatmisti ve bu ingiliz askerlerinin ilerleyisini biraz olsun yavaslatacakti. ingiliz askerleri dikenli telleri keserken turkler'in kursun yagmuruna maruz kaliyordu.

    gunun sonunda ingilizler ve fransizlar canakkale'nin hem asya hem avrupa yakasina cikartma yapmisti ve iki bolgede de az da olsa ilerleme kaydetmisti. turkler muthis bir direnis gostermisti ve dusmanin ilerleyisini buyuk olcude yavaslatmisti ve dusmana cok sayida zayiat verdirmisti. ingiliz komutanlar ilk gun ilerleme kaydedilmesine ve canakkale'nin her iki yakasinda da tutunulabilmesini zafer olarak gorecekti ama savas henuz bitmek bir yana, daha yeni baslamisti.

    26 nisan 1915

    ingiliz komutanlar olan bitenleri queen elizabeth gemisinden izliyordu. durbunle bile bakinca askerlerin hareketi karincalari andiriyordu ve olan bitenler cok da net gorulemiyordu. queen elizabeth gemisi canakkale bogazinin iki yaninda mekik dokuyordu ve komutanlar bir asya yakasindaki catismalari bir de avrupa yakasindaki catismalari izleme sansi ediniyordu. ilk gunun sonunda ingiliz, fransiz ve anzak askerlerinin karaya tutunmasi komutanlari cok mutlu etmisti ama cephede durum cok farkliydi. ozellikle anzak askerleri hic de boyle bir direnis gormeyi beklemiyordu. askerlerin cogu uzerlerine yagan mermi ve toplardan dolayi travma gecirmeye baslamisti. anzaklara turk topraklarinda hemen hemen hic direnis gormeyecekleri, sadece geri destekte bulunacaklari soylenmesine ragmen elemanlar atesin ortasina atilmisti.

    25 nisan'i 26 nisan'a baglayan saatlerde anzak kuvvetlerinin basindaki birdwood, ian hamilton'a telgraf cekerek askerlerinin psikolojik olarak yikimda oldugunu, elinde hic rezerv asker olmadigini, bu sekilde birkac gun daha direnis gorurlerse askerleri bir arada tutmasinin bile cok zor olacagini soylediginde o ana kadar zafer sarhosu olan ian hamilton uykudan uyanma vakti geldigini anladi. isler hic de iyi gitmiyordu. gecenin gec saatlerinde duzenlenen toplantida deniz kuvvetlerinin amirallerinden cecil fiennes thursby "canakkale kiyilarinda tam hakimiyet kurmamiz veya askerleri gemilere yeniden yukleyip kiyilari bosaltmamiz en az 3 gun surer, askerlerin daha dayanikli olmasi lazim" diyecekti. ingiliz ve anzak kuvvetleri geri donusu olmayan yola girmisti ve artik geri donmek icin cok gecti.

    sabah saat 5:30'da gunes yavas yavas tepelerden yukselirken queen elizabeth gemisi kabatepe'yi bombalamaya basladi. bombardiman o kadar yogundu ki karsidaki tepelerden kalkan toz bulutu yuzunden gunes gorunmez olmustu ve ortalik olmasi gerektiginden cok daha karanlikti. turk mevzilerinde tozdan goz gozu gormuyordu ve muthis bir panik havasi vardi. her ne kadar turk topcular dusmana karsilik vermek istese de queen elizabeth'in her bombardimanindan sonra turk topcularin sesi giderek azaliyor ve zayifliyordu. bu saldirida cok sayida turk askeri hayatini kaybetmis veya yaralanmisti ve karadaki ingiliz askerleri cesaret bularak ilerlemesini surdurecekti.

    queen elizabeth'in bombardimani 3 saat surdu. ne zaman turk mevzilerinden top atesi acilsa, bu mevzi yerini belli ediyordu ve birkac dakika sonra queen elizabeth'in toplarina yem oluyordu. turk askerleri sabahin ilerleyen saatlerinde kabatepe'den asagidaki sahile hucum etmeye calistiysa da queen elizabeth'in topcu atesi turk tarafina agir zayiatlar verdirince bu saldiri geri puskurtuldu.

    ayni saatlerde fransiz askerleri seddulbahir'de yeni bir saldiri duzenlemisti ve bu saldiri geri puskurtulmustu. saat 9:30 civarinda sapphire, goliath ve dublin gemileri kiyiya yanasti ve seddulbahir cephesinde agir yaralanan ingiliz, fransiz ve anzak askerleri geri cekilmeye basladi. ian hamilton bu askerlerin geri cekilmelerini istemiyordu ve biraz ileri bastirirlarsa turk savunmasini gecebilecegini dusunuyordu. plajda 5-10'ar kisilik gruplar halinde takilan ve asagi yukari yuruyen askerler vardi ama ortalikta hicbir catisma izi yoktu. turk askerleri ingiliz ve anzaklara yaralilarini toplayip geri donmeleri icin firsat vermisti ve bu askerler de kafa karisikligiyla plajda takiliyordu. yarali askerler gemilere yuklenirken saglikli olanlar ne yapacagini bilmez haldeydi.

    queen elizabeth gemisi bolgedeki 3 gemiyle irtibat kurmaya calistiysa da gemilerin hicbirinden cevap alamadi. en son saat sabah 10'a dogru gemilerden biri queen elizabeth'e ulasip karsidaki tepeleri vurmasini soyledi. bundan sonra bu gemi yeni bir bombardiman baslatti. bu kez turk askerleri tepenin arka tarafindaydi ve ingiliz gemisi attigi atislarin isabetli olup olmadigini bilmeden ates ediyordu. bir sure daha devam eden bombardiman sonrasinda ingiliz askerleri tepeden asagi inmeye ve plaji doldurmaya devam etti. bu da turk direnisinin kirilamadigina ve askerlerin moralinin giderek bozulduguna isaretti.

    o ana kadar toplam 6 farkli noktaya 29 bin asker indirilmisti ama hangi noktada kac asker kaldigi bilinmiyordu. bir cok asker cephede yaralanmis veya hayatini kaybetmisti ve yaralananlarin bir kismi gemilere yuklenirken bir kismi yaralandigi yerde kalmisti. olen askerler zaten oldukleri yerde kalacakti cunku onlari almak cok riskliydi. 29. tumen tekkeburnu'nda kisilip kalmisti ve ne ileri ne geri adim atamiyordu.

    kum kale'de onceki gun ilerleme kaydeden fransiz askerleri simdi de yenisehir'e saldirdilar. burada cok muthis catismalar oluyordu. fransizlar cephede ilerleme gosterse de ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle catismalar yasaniyordu ve her birkac metrede bir askerler oluyordu. gece saatlerinde turkler ve almanlar karsi saldiriya gectiyse de fransizlar bu saldiriyi geri puskurtmustu. ertesi sabah bu bolge ceset tarlasina donecekti ve her iki tarafin da cokca zayiat verdigi gunisigiyla beraber ortaya cikacakti. fransizlar yeni sehir'i ele geciremezlerse kum kale'de de fazla tutunamayacaklarini biliyorlardi ama yeni sehir'i ele gecirmek icin epeyce dag tas tirmanmalari gerekiyordu.

    hamilton 29. tumenin bir kismini odunc alip alci tepe'ye saldirmak istiyordu. boylece seddulbahir'deki direnisi zayiflatabilecegini dusunuyordu. alci tepe oldukca yuksek bir rakima sahipti ve turk askerleri tepedeyken ingiliz askerlerinin epeyce tirmanmasi gerekiyordu. bu da onlari dezavantajli duruma dusuruyordu.

    ogleden sonraki saatlerde kabatepe'deki ingiliz ve anzak askerleri hala gemilere yukleniyordu ve sahil yavas yavas bosaliyordu. turk askerleri geri cekilen ingilizlere saldirmiyordu cunku amac zaten ingilizlerin geri cekilmesiydi.

    ilerleyen saatlerde queen elizabeth, triumph, majestic, bacchante, london ve galler prensi adli 6 savas gemisiyle tepelerdeki turk askerleri arasinda catisma basladi. once turk topcu atesi hem bu gemileri hem de kiyida cikartma yapan askerleri hedef alirken daha sonra bu gemilerden turk mevzilerine bomba yagdi. birazdan turk askerleri mevzilerinden cikip hucuma gecti. turk askerleri dalga gibi bir ileri bir geri gidip geliyordu ve gokyuzu otomatik silah, tufek ve top sesleriyle yankilaniyordu. ozellikle queen elizabeth'in bombardimani cok gucluydu ve gok gurultusu gibi patlama sesleri km'lerce oteden duyulabiliyordu.

    saat 2 civarinda agir bombardiman meyvesini vermisti ve turk askerleri geri puskurtulmustu. ingiliz askerleri ilk kez seddulbahir'e girmeyi basarmisti ve turk askerleri gerideki tepelere cikmak zorunda kalmisti. bundan sonra turkler'in toparlanmasinin cok zor oldugu dusunuluyordu ama saat 3 sularinda turkler yeniden saldiriya gectiler. elizabeth'in yogun bombardimanindan cesaret alan yeni zelandali askerler turk ordusuna karsi gogus goguse carpismaya girdi. gemilerden yagmur gibi yagan bombalar sayesinde turk ordusu bir kez daha puskurtuldu.

    saat 5 civarinda kabatepe'nin kuzeyinde ingiliz ve anzak askerlerinden eser kalmamisti. buradaki yarali ve saglikli tum askerlerin gemilere bindirilmesi tamamlanmisti ve turkler hicbir mudahelede bulunmayinca askerler sag salim geri cekilmisti. burada her ne kadar emre itaatsizlik olsa da ingiliz komutanlar simdilik sessizliklerini koruyacakti.

    aksam 6:30 civarinda denize paralel tepelerde zaman zaman zayif da olsa topcu atesi beliriyordu. ingiliz gemileri tespit ettikleri topcularin yonune bombardiman yapip top atesini basladiktan kisa sure sonra susturuyordu. turk topculari tek tuk ciliz top atesleriyle karsilik veriyordu. 26 nisan gunu ingilizler icin kotu baslamisti ama iyi bitecek gibiydi. ingiliz komutanlara gore turk savunmasi dagilmak uzereydi ve birkac gun icinde canakkale'ye hakim tepeler birer birer dusecekti.

    bu arada kum kale civarinda bir mezarlikta kisilan 500 kadar turk askerinin cogu yaraliydi ve agir topcu atesine maruz kaliyorlardi. bu askerler beyaz bayrak cekip teslim oldular. bu askerler esir alinirken bir kismi fransiz askerleri tarafindan olduruldu.

    27 nisan 1915

    gece 2 sularinda anadolu yakasinda kum kale'yi ve cevresini ele geciren fransizlar gemilere binip geri cekilme karari almisti. planlanana gore kum kale zaten 24 saat kadar elde tutulacakti ve durmak bilmeyen turk saldirilari fransizlara surekli kayiplar verdiriyordu. kum kale'den ayrilan fransiz askerleri avrupa yakasindaki seddulbahir'e girmeye calisacakti. seddulbahir'de kayaliklar, eski surlar ve antik yunan doneminin kalintilari zaten askerlerin tirmanmasini zorlastiriyordu ama bununla beraber turk ordusunun kurdugu tuzaklar ve kazdigi siperler de bu cepheyi adeta bir labirente ceviriyordu.

    ingilizler alcitepe'ye 28 nisan'da saldirmayi planliyordu ve 27 nisan daha cok bu saldiriya zemin hazirlamakla gececekti. ingilizler'in 27 nisandaki amaci alcitepe'ye mumkun oldugunca yaklasmak ve buraya bakan birkac tepeyi ele gecirmekti ve mumkunse buranin eteklerinde ilerlemekti. ingilizler ilk 2 gunde hem karadan hem denizden ellerindeki cephaneleri comertce harcamislardi ve bombalarken hic maliyet hesabi yapmamislardi. bir sekilde disardan cephane takviyesi almalari gerekecekti.

    sabah 7 civari kabatepe'de birdwood'un komutasindaki anzak askerleri plajda kamp kurmustu. turk askerleri de plaja bakan tepeden asagi top atislariyla dusmani vurmaya calisiyordu ama kayaliklarin cok olmasi yuzunden pek isabet saglanamiyordu. buradaki topcular daha cok denizi vuruyordu. yine de bombardiman o kadar yogundu ki plajin her yerinde irili ufakli kraterler olusmustu.

    saat 8 itibariyle kabatepe'de ingiliz gemileri turk tepelerini bombalamaya basladi. queen elizabeth gemisinin 12 inclik bir topu vardi ve patladigi yerde 10,000 sarapnel etrafa saciliyor ve cok sayida askeri bir anda etkisiz hale getirebiliyordu. turk topcularinin yerleri tespit edildikten sonra bu toplarla turk mevzileri dovuldu ve turk topculari buna cevap verecek halde degildi. kisa sure sonra turk askerlerinin plaji bombalamasi son bulmak zorunda kaldi. ingiliz gemisinin actigi top atesinde turk topculari agir zayiatlar veriyordu ve top atisina devam edemiyordu. bundan sonra hayatta kalan topcular saglam kalan toplari baska mevziye goturup sakliyordu ve yeniden top atisina basliyordu ama turk ordusunun actigi her top atisi mevzisini belli etmek demekti ve ingiliz gemileri kisa sure icinde oraya bomba ve sarapnel yagdiriyordu.

    bu sirada almanlar'dan osmanli'nin aldigi ve yavuz ismi verilen goebel gemisi ufuklarda gorundu. ingilizler bu geminin yerini tespit etmisti ve top atislarini bu gemiye dogru yoneltmisti. ilk top atisi yavuz'u siyirip gecmisti ve bundan sonra turk gemisi manevra yaparak kendini guvene almisti. birazdan ingilizler gokyuzune yukselttikleri bir balon yardimiyla kiyiya asker cikartan bir turk gemisini tespit ettiler. ilk iki top atisi iskalasa da ucuncu atis bu gemiyi vurmustu ve gemi sabah 11'e dogru batmaya baslamisti.

    gun boyunca turk askerleri canla basla dirense de ingilizler'in denizden baslattigi bombardiman cok siddetliydi ve buna direnmek imkansiza yakindi. ne zaman tepelerin birinde turk askerleri kumelense oraya binlerce sarapnel yagiyordu ve kisa sure sonra askerler agir zayiatlar vererek dagiliyordu. canakkale'nin avrupa yakasinda ingiliz, fransiz ve anzak askerleri tutunmayi basarmisti ve kendi siperlerini kaziyorlardi.

    aksam saatlerine dogru isgal kuvvetleri denizden karaya dogru 2-3 km'lik bir ilerleme kaydetmisti. her iki taraf da cok sayida kayip vermisti ve gun boyunca ne mermi sesleri ne top sesleri bir an icin olsun kesilmemisti. ingiliz gemilerinin ates destegi olmasaydi isgal kuvvetleri bu kadar hizli ilerleyemeyecekti ama su anda isler ingilizler'in istedigi gibi gidiyordu.

    gece boyunca ingilizler sahil seridi boyunca siper kazdilar, gemilerden sahile yiyecek, icecek ve askeri muhimmat tasidilar. ingiliz askerler sabah catisiyor gece nakliyat yapiyordu ve askerlerin bircogu yorgunluktan bitap dusmustu. bu yuzden bazi ingiliz komutanlar alci tepe'nin alinmasini ertelemek istiyordu. daha once bahsettigim uzre ingilizler bir yere isgale giderken yanlarinda goturdukleri askerin %10'u kadar rezerv goturuyordu ama bunu canakkale'de yapmamislardi ve simdi pismanligini cekiyorlardi. turk ordusu da cok daha iyi durumda degildi. turk ordusu gunlerdir araliksiz cephedeydi ve surekli bombardiman altindaydi.

    28 nisan 1915

    http://goo.gl/60nuy4

    ingilizler sabah 8'de alcitepe'ye dogru hucuma gececekti. o ana kadar isgal kuvvetleri plaja inmisti ve alcak tepelerin bir kismini ele gecirmisti ama yuksek tepelerde hala turk askerleri hakimdi. ingiliz askerleri turkler'in oldugu yere dogru hucuma kalkmisti ve turkler de canla basla direniyordu. havada ucusan mermiler birbirine carpiyordu ve topcularin gurultusu durmak bilmeyen bir gok gurultusunu andiriyordu. ingilizler birkac metre ilerliyor, turkler onlari geri puskurtuyordu. bazen 1 saatlik catisma ve her iki taraftan verilen yuzlerce zayiat sonunda sadece 10-15 metrelik bir ilerleme saglaniyordu.

    saat 10 civari kabatepe'de 2 bin kadar asker plajda gorulmustu. bu askerlerin uzerinde hicbir bayrak veya flama yoktu ve ingilizler bu askerlerin kendi askerleri mi yoksa turk askerleri mi olduguna karar verememisti. askerler vurus mesafesindeydi ve gemilerden acilacak bir atesle tamamina yakini oldurulebilirdi ama askerlerin kimin oldugu anlasilamiyordu. o gune kadar turkler plaja inmek yerine tepelerde kalip direnmeyi tercih ediyordu ama bilinene gore o plajda fazla ingiliz askeri de yoktu. birazdan bu askerler guneye dogru manevra yaptilar ve kosarak birkac km guneylerindeki ingiliz askerlerine saldirdilar. o anda ingiliz gemileri askerlerin turk oldugunu anlamisti ama artik iki ordu karsi karsiya geldigi icin acilacak bir ateste iki taraf da cok zayiat verebilirdi.

    turkler gemilerden yagan sarapnellerden cok kayip verdikleri icin artik cephede belli noktalarda kumelenmek yerine genis bir araziye yayilmaya karar verdiler. boylece bombardiman sirasinda cok fazla asker hayatini kaybetmeyecekti.

    queen elizabeth gemisi toplu halde yakaladigi turk askerlerine sarapnel yagdiriyordu ve bu askerlerin cogu ya can veriyordu ya da bir daha savasamayacak hale geliyordu. ingiliz donanmasi gercekten bu savasta en belirleyici unsurdu. turk askerleri ingiliz gemilerinin gorus mesafesinde durduklari anda avlanacaklarini anlamislardi ve ic kisimlara yonelmislerdi. canakkale'de ic kesimlere gectikce daglik ve kayalik alan artiyordu ve askerler daha kolay saklanacak ve siper alacak yer bulabiliyordu. su anda turk askerlerinin acikta bulunmasinin hicbir faydasi kalmamisti ve sadece zayiat sayisini arttiriyordu.

    oglen saatlerinde kabatepe'de ingiliz askerleri turkler'in siperlerine yaklassa da karsi saldiri sonunda geri puskurtuldu. burada ingilizlerin yardimina yine donanma geldi ve o gune kadar gorulmemis agir bir bombardiman baslatti. ingilizler turk askerlerinin tam olarak nerede oldugunu goremedigi icin bolgeyi bastan basa bombaliyordu. queen elizabeth gemisi canakkale'deki ingiliz askerlerinin komutani ian hamilton'u tasiyordu ve bu gemi surekli bogazin bir o yakasina bir bu yakasina gidip geliyor ve ingiliz askerleri nerede zor duruma dustuyse orada bombardiman baslatarak askerlere destek oluyordu. queen elizabeth'in bir islevi daha vardi, o da kiyi seridindeki yarali askerleri kayiklarla toplayip cepheden uzak tutmakti.

    ingilizler alci tepe'ye dogru tum gucleriyle saldiriya gectikten sonra donanmanin da yardimiyla 3 km'lik bir ilerleme kaydettiler ama sonradan karsi hucuma gecen ve yeni askerlerle desteklenen turk ordusu ingilizler'i 1 km kadar geriletmeyi basarmisti. ingiliz ordusunun sag kanadindaki 88. tugay yine donanmanin yardimiyla bazi ilerlemeler kaydetmisti ama ilerleyen saatlerde geri puskurtulmekten kurtulamamisti. bir tabur ingiliz askeri turk askerlerinin cemberini kirarak alcitepe'ye girmeyi basardiysa da tamamina yakini imha edilmisti.

    ingilizler sadece alt rutbeden degil ust rutbelerden de cok sayida asker kaybetmisti. canakkale'de karaya cikabilen askerlerin bir kismi lidersiz kalmisti. turk ordusu beklenenin cok daha ustunde bir direnis sergiliyordu ve bazi ingiliz komutanlar askerlerini gemilere doldurup geri donmek istiyordu. cephede gercekten kalip savasmak isteyen ingiliz askerlerinin sayisi giderek dusuyordu. zaten cephedeki canli ingiliz askerlerinin sayisi da giderek dusuyordu. tum bombardimana ragmen turk ordusu hala geri adim atmamisti ve her kayalikta, her tasin altinda, her atilan adimda catisma yasaniyordu.

    ingilizler simdilik daha fazla ilerleyemeyeceklerini anlayinca en azindan uzerinde durduklari topraklari muhafaza etmenin derdine dustuler. canakkale'nin avrupa yakasinin guney ucundaki sahil seridi ingilizler'in kontrolu altindaydi ve bu 2-3 km'lik bolgeyi ingilizler ne pahasina olursa olsun savunmaliydi. buranin kaybedilmesi ingiliz askerlerinin ege denizine dokulmesi ve savasin kaybedilmesi demekti. ingilizler misir ve baska cephelerdeki bazi askerleri canakkale'ye yoneltmeye ve canakkale'de yorulan ve yaralanan askerleri takviye etmeye karar verdiler. bu diger cephelerin elini zayiflatacakti ve fransizlari memnun etmeyecekti ama baska care kalmamisti. ilerleyen gunlerde canakkale'deki ingiliz askerlerine 2 tumen, yani yaklasik 20-30 bin takviye katilacakti.

    gece saatlerinde sungulerini takan turk askerleri anzak askerlerine hic beklemedikleri anda saldiriya gectiler. anzak askerleri neye ugradigini sasirmisti ve cok sayida zayiat vermisti. sonunda turk askerleri geri cekilse de anzak askerleri psikolojik olarak bu saldiridan cok kotu etkilenmisti. artik canakkale'de hic guvende olmadiklarini anlayacaklardi.

    29 nisan 1915

    ingilizler canakkale'de karaya cikarttiklari askerleri beslemekte zorlaniyordu. karaya cikartilan askerlere gemilerden her gun yiyecek ve su indiriliyordu ama bu gorev hem cok sayida askeri cepheden alikoyuyordu, hem de olasi bir firtinada askerlerin birkac gun beslenemeyecegi veya su bulamayacagi anlamina geliyordu. ingilizler bir sekilde sahile askerlere uzun sure yetecek kadar yiyecek ve su gonderip uzun sure bu konuda endise etmemek istiyorlardi ama bunu yapmanin kolay bir yolu yoktu.

    bu tarihte o ana kadar savasi queen elizabeth gemisinden takip eden ingiliz komutanlar karaya gelip savasi askerlerin yanindan takip etmeye karar vermisti. sabah 9:45'te ian hamilton ve yanindaki komutanlar canakkale sahiline inmisti ve buradaki askerleri teftise baslamisti. ian hamilton'un anlattigina gore plajda ingiliz ve anzak askerleri kumlari toparlayarak kendilerine devasa bir kumdan kale yapmisti ve bunun arkasinda siper almisti. turkler de surekli o yone mermi yagdiriyordu.

    yine de bir cok cephede durum eskisine gore daha sakindi. plajlarda kamp kuran bazi ingiliz askerleri biraz keyif almak biraz da stres atmak icin denize girmeye baslamisti. arada sirada denize birkac mermi dusse de bir cok cephede ortalik yavas yavas sakinlesiyordu. ingilizler takviye birlikler gelmeden daha fazla ilerleyemeyeceklerini anlamisti, turkler de ingiliz donanmasinin agir bombardimani yuzunden sahile inemeyeceklerini anlamisti. iki taraf da karsi tarafin ilk hareketi yapmasini bekliyordu.

    aksama dogru turk askerleri bir kez daha yogun bir atese basladi ama bu ates cok uzun surmedi. turk askerleri uzun sure ates acarlarsa yerlerinin tespit edilecegini ve queen elizabeth tarafindan bombalanacaklarini bildikleri icin kisa sure ates actiktan sonra yer degistiriyorlardi. boylece ingilizlerin gemilerle yerlerini tespit etmeleri zora giriyordu. bunun uzerine ingilizler alci tepe'yi uzaktan bombalamaya basladilar cunku nihayetinde hedefleri alci tepe'ye ulasmakti.

    30 nisan 1915

    gunesin dogusuyla beraber turk topcular seddulbahir'deki dusman askerlerini bombalamaya baslamisti. bu da cevredeki ingiliz gemilerinde panik havasi estirmeye yetmisti. bu sefer turk toplari kayalarin arkasina ustaca yerlestirilmisti ve yerlerinin tespit edilmesi zordu. sabah 9:15 civarinda ingilizler bolgeye birkac tane ucak yollayip topcularin yerini tespit etmeyi akil ettiler. topcularin yeri tespit edilince de gemilerden bombardiman baslayacak ve topcular susmadan bu bombardiman bitmeyecekti.

    ilerleyen saatlerde ingiliz askerleri defalarca deneyip basarisizliga ugramalarina ragmen bu sefer kabatepe'ye asker cikartmayi basarmisti. yine bir grup ingiliz asker alcitepe'ye yakin stratejik bir tepeyi ele gecirmisti ve bu tepe sayesinde alcitepe'nin guneyindeki tum turk askerleri zor durumda kalabilirdi cunku alcitepe'den guneydeki sahillere uzanan tum muhimmat ve gida yollari buradan geciyordu. ingilizlerin burayi tutmasi demek alcitepe'nin guneyini tamamen kontrol altina almalari demekti.

    ilk etapta bu stratejik tepe ingilizlerin eline gecmisti ve turk askerlerinin alcitepe'deki hareketleri gozlemlenebiliyordu. buna gore turk askerleri tepeyi kaybedince alcitepe'den de yavas yavas ayrilmaya ve bolgeyi bosaltmaya baslamisti. tabi ki bu bir yanilgidan ibaretti cunku turk askerleri geri cekilmek yerine ingilizlerin bulundugu tepeye saldirmaya hazirlaniyordu. birazdan turk saldirisi geldi ve ingilizler bu tepeden geri puskurtuldu.

    diger cephelerde ingilizler onceki gun kazandiklari topraga tutunmak icin siper kazarken turkler de uzaktan taciz atesi aciyordu ama herhangi bir fiili saldiri yoktu.

    1 mayis 1915

    hindistan'dan gelen takviye askerler canakkale topraklarina yagmaya baslamisti. bununla birlikte ayni gun sehit olan bir turk askerinin uzerinden cikan bir notta "ingilizler ne kadar asker getirirse getirsin, ne kadar agir bombardiman olursa olsun, koordine bir sekilde bogazin iki tarafini birden kusatmalarina asla izin veremeyiz, eger bunu basarirsak ingilizler burada tutunamaz" yazmasi bazi ingiliz subaylarin gunluklerinde ilginc bir not olarak gecmektedir. genel olarak 1 mayis'ta catismalar devam etmisti ve her iki taraf da kayiplar vermeye devam etmisti. iki tarafta da toprak kaybi veya kazanimi yoktu.

    2 mayis 1915

    gun boyunca dusuk ve orta yogunlukta catismalar yasanmisti ama asil olaylar gece yasanacakti. gece 10 civarinda ian hamilton arcadian adli ingiliz savas gemisindeydi ve gokyuzunu izlerken ortamin ne kadar sessiz ve sakin oldugunu dusunuyordu. bir anda sessizligi yararcasina onlarca top atisi duyuldu. alcitepe ve canakkale'nin anadolu yakasindaki turk askerleri bir anda top atesine baslamisti. kisa surede ingilizler gemilerden acilan atesle buna karsilik verdi. sanki kiyamet kopuyordu. o ana kadar gunduzler agir catismalar yasanirken geceler genelde sakin geciyordu ama o gun bir istisnaydi. ian hamilton arcadian'in mesaj odasina defalarca gitmesine ragmen karadaki askerlerden hicbir mesaj alamadi.

    turk toplari sahil boyunca dizilmis olan ingiliz mevzilerini cok siddetli bir sekilde dovuyordu ve bu saldiri yarim saat sonra en ufak bir duraksama gostermemisti. turkler'in "allah allah" sesleri ingilizlerin "hurraa" seslerine karisiyordu ve bu sesler de mermi ve bomba seslerine karisiyordu. patlamalar km'lerce otedeki savas gemilerinde dahi duyulabiliyordu. karanlikta bir sey belli olmuyordu ama turk toplari giderek daha uzak mesafeleri dovmeye basliyordu. bu da ingiliz komutanlarda "askerlerimiz geriye cekiliyor olmali" seklinde bir dusunceye yol acti. ingiliz ve fransiz askerlerinin birbiriyle baglantisi kesilmisti. mermi ve top yagmurundan dolayi bir cok haberlesme kablosu yanmis veya kopmustu ve kimsenin kimseden haberi yoktu.

    gece 2'de catismalar hala tum siddetiyle devam ediyordu. fransiz savunmasinin sag kanadi iyice zayiflamisti ve saat 3 civarinda ingiliz askerleri o ana kadar ele gecirdikleri tepelerden asagi inmek zorunda kalmisti. ingiliz askerleri savasin ilk gununde cikartma yaptiklari plajlara dogru geri puskurtulmustu. sabah 4'te bu kez toparlanan ve karsi saldiriya cikan taraf ingilizler oldu ve artik yorulmaya baslayan turk askerleri biraz olsun geri cekilmek zorunda kaldi. sabah gunes dogarken ingiliz gemiler turklerin yerlerini tespit etmis ve cok yogun bir bombardimana baslamisti. ingiliz askerlere genel bir hucum emri verilmisti ve simdi turk askerleri geri cekilirken ingilizler gece boyunca kaybettikleri mevzileri yeniden kazanmaya baslamisti. bu bir saat kadar devam etti ve daha sonra turk askerleri kayaliklarda sakladiklari makineli tufekleri meydana cikarttilar ve diplerine kadar gelen ingilizleri taramaya basladilar. neye ugradigini sasiran ingiliz askerleri yeniden geri puskurtuldu.

    gece boyunca bir o taraf hucuma geciyor bir diger taraf hucuma geciyordu ama artik iki taraf da yorgun ve bitik haldeydi. iki tarafta da yuzlerce hayatini kaybeden askerle beraber cok daha fazla yarali ve sakat kalan vardi. ingilizler geri cekilirken geride bir suru yarali biraktilar, turk ordusu da ayni durumdaydi. sabahin ilk saatlerinde ortalik tamamen bir sessizlige burundu ve iki taraf da sedyeli askerlerle olay yerine gelip yaralilarini topladi. iki ordu yaralilarini toplayip gotururken hicbir catisma yasanmadi, tek bir mermi atilmadi ve iki taraf da birbirine saygi gosterdi. hatta zaman zaman askerler birbirlerinin yaralilarinin tasinmasina yardimci bile olacakti. firsattan istifade olen askerler de canlarini verdikleri topraklara cesitli askeri ve dini torenlerle gomuluyordu.

    o mevsimde canakkale tepeleri ciceklerle ve papatyalarla doluydu. olu ve yarali askerler sedyelerle ciceklerin ve papatyalarin arasindan gecirilirken ortaya cok ilginc bir manzara cikiyordu. masmavi deniz de olaya tum sakinligiyle sahitlik ediyordu.

    bu arada cok sayida turk askeri esir alinmisti ve ingilizlerin kamp yaptigi plaja getirilmisti. turk askerleri tedavi goren ingiliz yaralilarla beraber takiliyordu ve aralarinda muhabbet ve sakalasmalar geciyordu. turk askerleri icinde ingilizce, ingiliz askerleri icinde turkce bilen yok denecek kadar az oldugu icin bazen muhabbetler "tarzanca" geciyordu. yine de ingiliz komutanlar cephedeki turk askerlerin ne kadar egitimli, ne kadar atletik olduguna dikkat ediyor ve sasiriyordu. gercekten de cephedeki turkler'in bir kismi o donemin en okumus, en egitimli, en kulturlu genclerinden olusuyordu, cogu da okulunu birakip cepheye kosmustu. ingiliz komutanlardan biri turk askerleri icin "sizin almanya icin savastiginiz gibi hintler bizim icin savassaydi simdiye viyana'yi coktan alip savasi bitirmistik" diyecekti. o sirada ingiliz komutanlar gercekten nasil anzaklar kendi ordulari icin savasiyorsa turk askerlerinin de almanya icin savastigini dusunuyordu. her ne kadar turkiye ile almanya muttefik olsa da canakkale savasi bir hayatta kalma savasiydi.

    3 mayis 1915

    sabah 9'da cephedeki ingiliz ve anzak ordularinin toparlanmasi devam ediyordu. sadece anzaklar onceki gece 700'den fazla zayiat vermisti ve ingilizlerle fransizlarda da durum daha iyi degildi. cephedeki ingiliz komutanlar yine de umutluydular. hemen hemen her komutan "elimizde takviye birlikler olsaydi savas bu kadar uzamazdi" diye dusunuyordu. ian hamilton hangi komutana telefon acarsa veya telgraf cekerse ayni tepkiyi aliyordu. hepsi askerlerinin onemli bir kisminin yaralandigindan ve oldugunden sikayetciydi ve olen askerlerin yerine yenisi gelmiyordu. o ana kadar ingiliz komutanlar hep sinirsiz askerle savasmaya alismisti. ne zaman bir askerleri olse yerine baska bir asker geliyordu ama canakkale'de takviyelerin gelmesi zaman alacakti.

    aksam 9 saatlerinde turk ordusu isgalci kuvvetlere karsi ayni onceki gece gibi bir saldiri duzenleyecekti. bu kez saldirida top atesinden cok tufek atesi duyuluyordu. saldirinin en yogun oldugu bolgede fransiz askerleri vardi (aslinda senegal askerleri) ve bunlar kisa sure sonra siddetli bir sekilde karsi ates acti. iki taraf da fazla ilerleme kaydedemeyince 3 saat kadar suren karsilikli ates azalarak sona erdi.

    4 mayis 1915

    gecenin gec saatlerinde turkler yeni bir saldiriya basladilar. bu saldiri oncekilere gore daha ani ve daha hizli gelisiyordu. ingilizlerin 29. tumeniyle fransizlar bu saldiri karsisinda saskina ugrayip hizla geri cekildiler. ozellikle 29. tumen neredeyse denize dokulecekti. sabaha karsi biraz cesaretini toplayan ingiliz ve fransizlar toparlanarak eski mevzilerine geri donse de gece boyunca suren catismalar ingiliz ve fransiz askerlerinin psikolojisini allak bullak etmisti. ingiliz komutanlardan hunter-weston "askerlerimizin dayanacak gucu kalmadi, kirilma noktasini coktan astik" derken fransiz komutan d'amade "bu saldirilar bir gece daha devam ederse askerlerimi cephede ben bile tutamam" diyecekti. ayrica turkler gun boyunca seddulbahir'in iki tarafini da top atesine tutmustu.

    5 mayis 1915

    gecenin karanligini yine turk topculari ve askerlerinin hucumu bozacakti. bu kez hem ingiliz hem fransiz mevzilerine ayni anda saldiri duzenleyen turk askerleri fransizlarin mevzilerini toplarla, ingilizlerin mevzilerini tufeklerle dovmeye basladi. birkac saat boyunca suren siddetli carpismalar sonucu turk askerleri ilerleme gosterememisti ama ingiliz ve fransiz askerlerinin giderek bozulan psikolojisi biraz daha bozulacakti. ingiliz ve fransizlar ne gece ne de gunduz uyku uyuyamiyordu.

    ingiliz ve fransizlarin cephaneleri de giderek azaliyordu. zaten isgalin bu kadar uzun surecegini kimse hesap edememisti ve getirilen cephaneler de comertce harcanmisti. ingiliz ve fransizlar bu esnada takviye birliklerin "siparisini" verirken ayni zamanda yeni cephane siparisi vermeyi de ihmal etmediler. tabi ki turk tarafinin da sinirsiz cephanesi yoktu ama turkler kendi evlerinde savastigi icin takviyeler daha cabuk ulasiyordu.

    ingilizler ogleden sonra ilk gelen takviye birliklerinden lancashire tugayini canakkale'ye gemilerle indirdiler. bu askerler karaya indirilirken bay hamilton da fransizlarla oturmus bir gun sonra yapilacak olan saldirinin planlarini yapmaktaydi. son gunlerde turkler saldiridaydi ve ingilizler savunmadaydi ama yarindan itibaren ingilizler yeniden saldiriya gececekti.

    6-8 mayis 1915

    http://goo.gl/q8gbw4

    ingiliz, fransiz, anzak askerleri ve muttefikler alcitepe'yi ele gecirmek icin 25 bin kisilik bir kuvvetle saldiriya gectiginde 6 mayis sabahi saat 10'u gosteriyordu. muttefikler tek hat halinde yarimadanin iki ucuna yayilmisti. yani muttefik askerlerin bir ucu ege denizi kiyilarini gorurken diger ucu canakkale bogazina bakiyordu. turk ordusu da ayni sekilde tek hat halinde yayilmisti ve ne olacaksa orada olacakti. saat 11'de ingilizler "ates" emrini verdi ve turkler'in mevzileri onlarca topla araliksiz olarak dovulmeye baslandi. turk mevzilerine top ve sarapnel yagiyordu ve cok sayida insan ya yaralanmisti ya sehit dusmustu.

    yarim saat boyunca neredeyse araliksiz olarak devam eden top saldirisi sonunda ingiliz askerlerine hucum emri verildi. binlerce asker once tufekleriyle ates etmeye basladi, mermileri bitince de sungu takip saldiriya gecti. turk tarafi da ayni sekilde tufeklerle ve sunguyle karsilik verdi. sonraki 3 saatte tam bir meydan savasi yasanacakti ve canakkale'nin etrafindaki deniz de buna coskulu bir sekilde dalgalanarak tepki verecekti. denizin cok dalgali olmasi yuzunden ingiliz gemileri karaya yanasamiyordu.

    saatler suren catismalardan sonra turk ordusu 400 metre kadar gerilemisti ama bunun disinda ingilizler'in hemen hemen hicbir kazanimi yoktu. zaten turklerin en yakin cakili mevzisi ingilizlere 500-600 metre mesafedeydi ve ingilizlerin toprak kazanimi hicbir turk siperini veya mevzisini kapsamiyordu. cok sayida ingiliz askeri hayatini kaybetmisti, cok sayida asker yaralanip sakat kalmisti, elde kalan mermilerin ve toplarin cogu tuketilmisti ve askerler psikolojik olarak bitme noktasina gelmisti.

    ertesi sabah 10'da yine dalgali bir ege denizinden yine saldiri emri verildi. ingilizler ayni taktikle, ayni dizilisle, ayni sekilde saldiriya gecmisti ve turkler ayni bir onceki gun gibi savunmaya cekilmisti. bu kez saldiriya gemiler de uzaktan destek veriyordu ve turk hatlari muthis bir bombardimana tabi tutuluyordu. ornegin lancashire tugayinin hemen onundeki turk hatti saatlerce bombalanmis ve bu tugayin onunun bombos olduguna ikna olunmustu ama turkler hicbir sey olmamis gibi direnmeye devam ediyordu. bu cephenin hemen sag tarafinda hunter-weston'un yonettigi askerler koordine topcu atesi sayesinde turk ordusuna agir kayiplar verdirmisti ve yogun topcu bombardimani sonunda turkler'in siperlerini terk edip geri cekilmesini saglamisti. tabi bu uzun surmedi cunku turkler birazdan geri donup karsi saldiriya basladi.

    aksama dogru saat 4-5 gibi iki ordu da yorgun dusmus, cok sayida zayiat vermis ama iki ordu da pek bir ilerleme kaydedememisti. ingilizler iki gunde cok sayida zayiat vermesine ragmen hedefi olan alci tepe'den hala cok uzaktaydi. ingiliz komutan ian hamilton askerlere dinlenme firsati vermeden yeniden hucum emri verdi. 500'den fazla top atisi sonunda turk mevzileri toz bulutuna donmustu ve goz gozu gormuyordu. turk mevzilerinde inanilmaz bir kargasa vardi ve ne turkler ingilizleri, ne ingilizler turkler'i goremiyordu. hatta mevzideki turk askerleri bile birbirini goremiyordu. cok sayida sehit ve yarali vardi.

    ingilizler birazdan hucuma gecince turkler siperlerine geri dondu ve canla basla savunmaya gecti. birkac saat suren siddetli catismalarda iki ordu da bulundugu yerde cakilip kalmisti. gecenin karanligi cokunce iki taraf da karsi tarafa karsi kontra-ataga kalksa da iki ordu da yerinden fazla kipirdayamadi.

    8 mayis'ta tekkeburnu'na giden ian hamilton sansini son bir kere daha denemek istiyordu. saat 10:15'te savas gemilerinden turk mevzilerine bomba, sarapnel ve top yagmaya basladi ve 15-20 dakika sonra hucum emri verildi. en basta bir arada saldiran ingiliz, fransiz ve avustralyalilar turkler'in direnisi karsisinda bolunmeye baslamisti. bazi cephelerde askerler 10-20'er kisilik kumelenmeler olusturmaya baslamisti ve buyuk gruplar arasindaki baglanti kopmak uzereydi. oglen 2-3 civarina kadar cok siddetli carpismalar yasandi ve turkler'e karsi cok yogun saldirilar olduysa da muttefikler sadece 200-250 metrelik bir ilerleme kaydedebilmisti. uc gundur saldirilara ragmen bin metreden az ilerleme saglanmisti ve alci tepe her ne kadar ciplak gozle gorulebilecek mesafedeyse de alinmasi cok zor gibiydi.

    ian hamilton'a yanindaki komutanlar "yeter artik, cok asker kaybettik, daha fazla ilerleyemeyiz" demesine ragmen kendisi alci tepe'yi goruyordu ve son bir saldiri ile buranin dusebilecegine inaniyordu. saat 4'te askerlere hazirlanmalari ve sungu takmalari emredildi ve saat 5:30'da cephedeki tum askerlere hucum emri verildi.

    binlerce asker bir anda hucuma sunguleri takip gecmisti ve ortalik sanki yuzlerce yil once yasanan meydan muharebelerini andiriyordu. etraf toz duman icindeydi. askerlerden dusenler bir daha kalkmiyor, yere yigilanlar kendi kanlariyla yikaniyordu. turkler o ana kadar geride tuttuklari ve fazla kullanmadiklari toplari meydana surduler ve ust uste ateslemeye basladilar. ilk olarak senagallilerden olusan fransiz birlikleri dagildi, sonra ingilizler bunlari izledi. yeni zelanda ve avustralya askerleri de neye ugradiklarini sasirmisti.

    uc gunluk catismalarin ardindan ingilizler ve muttefikleri geride 7 bin civari zayiat birakmisti ve sag kalan askerlerin de bir daha savasip savasamayacagi supheliydi. ingilizler derslerini almislardi, canakkale onlara kolay kolay yem olmayacakti. 8 mayis gecesi ingilizler ve muttefikleri siperlerine geri donduler.

    9 mayis 1915

    ian hamilton takviye birliklerin gecikmesine kizmisti ve maglubiyette en buyuk sorumlulugu buna yukluyordu. ingiliz savas karargahina mektup yazan ve telgraf ceken bay hamilton "artik bizi oyle 1-2 tumen kurtarmaz, en az 4 tumen yollayin (50-60 bin asker) yoksa canakkale'yi de istanbul'u da unutun" diyecekti.

    ingiliz devleti karadaki askerlerin komutani hamilton ile donanmanin komutani de robeck'in masaya oturup beraberce bir isgal plani yapmasini ve bu kez basarili olunmasini istiyordu. de robeck "belki kara savasini birakip yeniden denizi gemilerle gecmeyi denemeliyiz" fikrini ortaya attiysa da bu fikre destek olan fazla insan yoktu. bir cok subay hala canakkale bogazini gemilerle gecmenin cok riskli olduguna inaniyordu.

    sabahin erken saatlerinde 2 tabur avustralya askeri turkler'in bulundugu bir sipere saldirip siperi kisa zamanda ele gecirdiyse de ilerleyen saatlerde geri donen turkler siperi yeniden ele gecirmisti ve cok sayida avustralya askeri hayatini kaybetmisti. bundan sonra bu siper yogun topcu atesiyle dovulse de turkler buradan cikartilamamisti.

    gecenin karanligi cokunce agir yarali avustralyali askerleri bir kayiga bindirilmisti ve daha once hastahane olarak belirlenen gemilerden birine dogru yola cikmisti. gemidekiler kayiga "yer yok" deyince baska bir gemiye yonelen avustralyalilar yine ayni cevabi aldilar. ust uste 4-5 gemiden ayni cevabi alan kayik yeniden kiyiya dondu ve yarali askerleri plaja birakti. ingilizlerin ve muttefiklerin olu ve yarali sayisi o kadar artmisti ki geride savasacak pek kimse kalmamisti, kalanlar da zaten kafayi yemek uzereydi. bu yuzden ingilizler bolgeye surekli yeni askerler yollayacakti.

    10-13 mayis 1915

    alci tepe carpismasindan sonraki birkac gun iki ordu icin de yaralarin sarildigi, pek fazla catisma olmayan gunlerdi. zaten bu gunlerin ikisi siddetli yagmurla gecmisti ve iki tarafin askerleri de kazdiklari siperlerde epeyce islanmis ve camura bulanmisti. fransizlar komutanlari d'amade'yi canakkale'den cekip baska bir yere tayin etmeye karar verdiler ve ingilizler cepheye 50 bin kadar taze asker gonderme karari aldi.

    13 mayis aksami sisli bir aksamdi ve turkler ingiliz gemisi goliath'a torpido atmayi basarmisti. o gece goliath'in etrafi 5 tane destroyerle cevriliydi ama sisten yararlanan muavenet-i milliye adindaki bir turk botu bu gemiye gece birde iki tane torpido atti. torpidolarin ikisi de tam isabet saglamisti ve gemide cok uzaklardan da duyulabilecek bir patlama duyulmustu. aninda su almaya baslayan goliath gemisi birazdan bir torpido daha yedi ve ters donerek hizla batti. gemideki 700 denizciden sadece 100 kadari kurtulabilmisti ve bu hareket ingilizlere agir darbe indirecekti. sonradan terfi alacak olan ahmet saffet bey'in yonettigi turk gemisi hic isabet almadan gorev yerine donmeyi basarmisti.

    o ana kadar turk mevzilerini surekli bombardimana tabi tutan ve turkler'e cok agir kayiplar verdiren queen elizabeth gemisi de goliath'in sonundan dersini almisti ve verilen bir emirle cephenin gerisine cekilmisti. artik bu gemi savasta direk rol almayacak, daha cok geri hizmetlerde bulunacakti. bu da turk mevzilerini biraz olsun rahatlatacakti.

    17-18 mayis 1915

    carpismalarin yogunlugu giderek azalsa da ingilizler zaman zaman surpriz saldirilarda bulunuyordu. son 2 gunde ingilizler 200 metre kadar toprak kazanmisti ve yavas da olsa ilerleme suruyordu. ian hamilton ayni gunlerde ingiltere'deki devlet adamlarina yazdigi mektupta "ya osmanli'nin topraklarinda yeni bir cephe acip dusmani bolelim, ya rusya kuzeyden gelip istanbul'u direk isgal etsin ya da canakkale'ye 50 bin asker daha yollayin" diyecekti. isin ilginci, ingilizler canakkale'de o kadar ufak bir toprak parcasina sahipti ki 50 bin asker gonderilse bile o askerlerin kalacak yeri yoktu. ingilizlerin isgali altindaki tum plajlar askerlerin kamplariyla doluydu ve yeni gelecek askerlere yer acmak icin toprak alinmasi gerekiyordu, bununla birlikte toprak alinmasi icin de yeni askerler gerekiyordu.

    19 mayis 1915

    http://goo.gl/of47dr

    ari burnu yakinlarinda turk ordusu anzaklari bolgeden tamamen atip denize dokmek icin 40 bin askerle saldiriya gecti. sabahin ilk saatlerinde baslayan saldirida anzaklar onceden hazirlikliydi ve cok iyi organize olmuslardi. bir onceki gun bolgede ucan ingiliz ucaklari turkler'in buraya dogru yoneldigini gorup anzaklara haber vermisti. ozellikle anzaklarin makineli tufekleri ve denizden gelen destek turk ordusuna cok zor anlar yasatti. turk askerleri burada sayilarinin cok olmasina guvenip fazla mermi getirmemisti ve hizli hareket edebilmek icin toplar ve agir makineli tufekler de geride birakilmisti. catisma turkler icin felakete donustu, 10 bin asker yaralandi ve 3 bin asker sehit dustu. anzak tarafinin kayiplari binden daha azdi. bu catisma ingilizlere ve anzaklara cok buyuk cesaret verecekti ve o gune kadar yavas yavas kirilan umutlar yeniden yeserecekti.

    20 mayis 1915

    yavas yavas carpismalar yeniden siddetlenip yeniden her iki tarafta da kayiplar artmaya baslayinca turk komutanlar ingilizler'e ulasarak iki tarafin yarali ve olulerini cepheden toplayip yaralilarin tedavi edilmesi, olulerin de uygun bir sekilde gomulmesi icin cagrida bulundu. ingilizler bu teklifi olumlu karsiladilar.

    22 mayis 1915

    iki taraf olu ve yaralilari toplarken bir anda olusan anlasmazlik ve panik havasi yuzunden silahlar konustu ve iki taraftan da sedyeci askerler can verdi. o ana kadar turklerle ingilizlerin yarali ve oluleri toplamayla ilgili hicbir sorunu olmamisti ama o gun artik uzadikca uzayan savas tum askerlerde bir paranoya baslatmisti. ilk olarak hangi askerin ates ettigi veya kavgada kimin hakli kimin haksiz taraf oldugu pek bilinmiyordu.

    ayni gun turk askerleri birkac haftadir yavas yavas ilerleyen ingilizlere karsi kontra-ataga kalkti. ingilizlere hic beklemedikleri yerden ve hic beklemedikleri anda saldiran turkler 400'den fazla ingiliz askerini oldurerek ingilizlerin ilerleyisini durdurdular ve bir cok askerin geri cekilmesini sagladilar. savas hala devam ediyordu ve arada sirada bu tur sicak catismalar oluyordu.

    24 mayis 1915

    turklerle ingilizler arasinda yeniden olu ve yaralilarin toplanmasi icin gecici baris saglandi. bu seferki gecici baris sorunsuz gecti ve iki tarafta da olenler olmadi.

    25 mayis 1915

    ingilizlerin triumph gemisi kabatepe yakinlarinda demir almis vaziyetteydi ve tepelerdeki turk mevzilerini bombaliyordu. bu sirada 250-300 metre mesafede bir alman denizaltisi gorundu ve bu gemiye torpido atti. sag taraftan vurulan gemi hemen ardindan saga dogru 10 derecelik bir aciyla yatti. gemi 15 dakika boyunca yana yatarken sonunda ters dondu ve bu sekilde batti. gemideki bir cok gorevli ve asker hayatini kurtardiysa da 75 tanesi denize gomuldu. bu savasta ingilizlerin en cok guvendigi sey gemileriydi ve bu gemiler birer birer kayboluyordu.

    27 mayis 1915

    ingilizler'in majestic gemisi denizin dibini boylayan gemiler arasinda yerini aldi. boylece 2 haftada 3 ingiliz gemisi batmisti. bu gemiyi batiran yine almanlara ait bir denizalti oldu. gemi sabah 7 civarinda batmisti ve ingilizlerde muthis bir panige sebep olmustu. bundan sonra ingilizler canakkale yakinlarindaki hemen hemen tum gemilerini cepheden uzaklastiracakti ve bu da ingilizler'in cephedeki elini epeyce zayiflatacakti.

    ayni gunlerde bir deniz zaferi de ingiliz tarafindan gelmisti. ingilizlerin denizaltilarindan hms e11 canakkale bogazini sessizce gecmeyi basarmis, marmara denizine girmis, burada bir cok gemiye ates acarak taciz etmis ve birkac gemiyi batirmisti. daha sonra istanbul'a kadar gelen e11, istanbul kiyilarinda bir gemiyi daha batirmayi basardi. bir sure sonra torpidolari biten denizalti canakkale'ye geri donecekti ve bir ay sonra yeniden marmara'ya cikip bir cok osmanli gemisine zor anlar yasatacakti.

    29 mayis 1915

    savasta artik denenmemis taktikler denenmeye baslanmisti. ornegin hem turkler hem anzaklar yer altinda tunel kazarak dusmanin cephesine ulasmaya calisiyor, bunu basarinca da dusmanin tam altina dinamit doseyerek mumkun oldugunca cok kayip verdirmeye calisiyordu. 29 mayis yer altinda kazilan tunellerin kullanildigi gunlerden biriydi. turkler anzaklarin ussunun hemen altina gelip dinamit patlatmisti, hemen ardindan tepelerden inerek saldiriya gecmisti. anzaklar en basta agir kayip verse de sonradan toparlanip uslerini yeniden ele gecirmisti ve turkler'i geri puskurtmeyi basarmisti.

    4 haziran 1915

    yeni gelen takviyelerle beraber ingiliz askerlerinin sayisi giderek artiyordu. yaklasik 35 bin taze asker toparlanmisti ve ingilizler ucuncu kere alci tepe'yi almak icin bu askerleri cepheye surmeye karar vermisti. askerlerin komutasi hunter-weston'a birakilmisti ve bu operasyonun da basarisiz olmasi durumunda savasin kazanilmasinin zora girecegi kesindi. bir aydan fazla zamandir canakkale'de bulunan ingiliz askerleri sadece ufacik bir alani ele gecirebilmisti ve artik sabirsizlik hakimdi. ne pahasina olursa olsun alci tepe alinmaliydi ve osmanlilarin alci tepe ile canakkale'nin geri kalani arasindaki baglantisi koparilmaliydi.

    ingilizler cepheye 78 tane top getirmislerdi ve ust uste batan gemilerden sonra denize pek agirlik verilmeyecekti. 4 haziran gunu oglen 12'de ingilizler turk askerlerinin siperlerini hem toplarla hem gemilerle cok yogun bir ates altina aldi. oyle ki turk askerleri daha fazla dayanamayarak mevzilerini ve siperlerini terk ederek geri cekilmek zorunda kaldi. birazdan bombardiman durduruldu ve turk askerlerinin siperlere geri donmesi saglandi. askerler tam siperlerde yerini almisken bombardiman bu kez eskisinden daha siddetli bir sekilde yeniden basladi.

    sol kanattan saldiran hindistanli askerlerin saldirisi kisa sure sonra durduruldu. hindistanlilar simdilik geri puskurtulmese de ilerlemesi de durmustu. diger bolgelerde ilerleme kaydedildiyse de bu uzun soluklu olmadi. turk askerleri siperlerine saklanip dusmanin iyice yaklasmasini bekliyor, daha sonra da bir anda binlerce asker dusmani kursun ve top yagmuruna tutuyordu. ingilizler'in 42. tumeni bin metre kadar ilerleme saglayarak en fazla ilerleyen asker grubu olmustu. bu tumen turk savunmasini yararak arkadan kusatmayi basarmisti ve turk askerlerine agir kayiplar verdirmisti.

    2. deniz tugayi turkler'in ilk savunma hattini delip askerleri siperden cikmaya zorladiysa da biraz daha ilerleyince kendisini pusuda buldu. zaten diger ingiliz askerleri turk savunmasinin gerisindeyken savunmanin onunde olmak diger askerlerle olan bagi kesecek ve bu askerleri zor durumda birakacakti. kisa sure sonra bu askerler geri cekilmek zorunda kaldilar ve geride yuzlerce olu ve yarali biraktilar.

    ingilizler genel olarak orta kisimda basarili olup ilerleme gosterdiyse de sag ve sol kanatta turkler daha basariliydi. saat 4 gibi ingiliz komutan askerlere bulunduklari yerde siper yoksa siper kazmalarini ve savunma pozisyonu alip o saate kadar ne kadar ilerlendiyse kar olarak gorulmesini soylediyse de ayni saatte baslayan turk saldirisi ingilizleri buyuk olcude geri puskurttu. uc taraftan uzerlerine saldirilan ingilizler geri cekilmekteyken toparlanip savunma pozisyonu alana kadar cephe epeyce gerilemisti. simdi ingilizler kazandiklari 1,000 metrelik mevzinin 800 metresini geri vermislerdi. ilginctir ki o gun turkler biraz daha bastirsaydi ingilizler'in ilerleyisi tamamen duracakti, ingilizler gunduz biraz daha bastirmis olsaydi turk direnisi cok buyuk darbe yiyecekti. iki taraf da karsi tarafin gucunu iyi hesaplayamamisti. bu catismalarda ingilizler 7 bine yakin olu ve yarali vermisti ve turk tarafinda 3 bine yakin sehit vardi.

    8 haziran 1915

    ingilizler canakkale cephesine 40-50 bin asker daha yollama karari almislardi. ingilizler bolgeye surekli takviye asker yolluyordu ve bolgedeki komutanlar surekli yeterince askerleri olmadigindan sikayetci oluyordu. ayrica destek olarak bir suru savas gemisi yoldaydi ve bu gemiler oncekilere gore denizalti torpidolarina karsi daha dayanikliydi. isler yolunda giderse 40-50 bin yeni asker cephede savasirken yeni savas gemileri de araliksiz bombardiman destegi saglayacakti. ingilizler artik savasi kazanmak istiyorlardi. turk ordusu da balkanlardan ege kiyilarina kadar olan tum bolgedeki askerlerini canakkale'ye aktarmisti ve canakkale disinda herhangi bir sehri isgale cok acikti.

    21 haziran 1915

    yeni askerlerle desteklenen fransiz ordusu canakkale'de ingilizlerden bagimsiz kazanimlar elde etmek istiyordu. kerevizdere civarinda konuslanmis olan osmanli 2. tumenine saldirarak kendilerini kanitlayabilirlerdi ve bu onlar icin bulunmaz bir firsatti. fransizlar hucuma gecmeden once derenin her iki yakasina binlerce top mermisi attilar ve bolgede tas ustunde tas kalmadigina ikna olunca askerler harekete gecti. osmanli askerlerinin basindaki kemal bey catismalarda aldigi yara nedeniyle sehit dusmustu. agir bombardimanda 6 bine yakin osmanli askeri sehit dusmesine ragmen fransizlarin saldirisi geri puskurtulmustu ve fransizlar 3 bine yakin zayiat vermisti. osmanlilar burada tutunmayi basarsalar da hayatta kalan az sayida asker canakkale'nin asya yakasina aktarildi ve bolge kisa sureligine fransizlara birakildi.

    26 haziran 1915

    http://goo.gl/of47dr

    fransizlarin 21 haziran'daki basarisi ingilizler'e de cesaret vermisti. ingilizler turk askerlerini zigindere'den atmak istiyordu ve ayni fransizlarin yaptigi gibi hucuma cikmadan once bolgeyi tas ustunde tas kalmayincaya kadar bombalamaya karar verildi. derenin iki yakasinda konuslanmis olan turk askerleri hem karadan hem de denizden bombalaniyordu. bombardiman hic araliksiz 2 gun boyunca devam etti ve 28 haziran'in ilk isiklarinda son buldu. bundan sonra plana gore ingiliz askerleri bolgeye akin edip turk askerlerinden geri kalanlari temizleyecekti ve turkler bir bolgeden daha atilmis olacakti.

    saldiri icin 20 bin asker hazirlanmisti ve bu askerler bolgeye 2 koldan saldiracakti. 2 gunluk bombardiman baslamadan once burada 12-13 bin osmanli askeri vardi ama bombardiman sonrasi kacinin sag kaldigi bilinmiyordu. turklerin siperiyle ingilizlerin siperi arasinda 100-150 metre kadar ufak bir mesafe vardi ve iki ordu burun burunaydi. kiyiya yanasmis 4 tane gemi turk mevzilerini bombalarken ingilizler de mevzilerinden turklere mermi yagdiriyordu. bununla beraber cephenin iki yani fransizlar ve anzaklar tarafindan kapatilmisti ve turk askerlere disardan hicbir sekilde yardim gelemeyecek sekilde abluka kurulmustu.

    catismalar ilerledikce turkler'in atesi gittikce zayifliyordu. ingilizlerin attigi 10 mermiye karsilik turk tarafi 2-3 mermiyle karsilik veriyordu. kapana kisilmis olan turk askerlerinin yaninda fazla muhimmat yoktu ve ellerindeki az sayidaki mermiyi idareli kullanmaya dikkat ediyorlardi. turkler savunma yapmak icin birbirine paralel 5 tane siper kazmislardi ve her siper farkli bir savunma hattiydi, yani ingilizlerin karsisinda 5 tane savunma hatti vardi. yine de catismanin henuz ilk anlarinda turk askerlerinin fazla bir varlik gosteremeyecegi belliydi.

    hucuma cikan ingilizler birkac saat icinde 1 km'ye yakin mesafe kaydettiler ve turk askerleri epeyce geriye dustu. ingilizler'in 86. tugayi ve 87. tugayi beraberce 5 siperi de ele gecirmisti. tam da ingiliz askerleri turkler'in eski siperlerini isgal etmisti ki turkler uzaktan top atesine basladi. ingilizler kapana kisilmisti. kisa bir sure sonra top atesi sona erdi cunku o bolgedeki turkler'in elinde fazla top mermisi yoktu. ortalik toz dumana donmustu ama ingilizler o kadar fazla zayiat vermemisti.

    gerek ingilizler gerek fransizlar son gunlerde kazanilan zaferlerden iyice cesaret almisti. bazi ingiliz komutanlar "son 2 gunku bombardimani aynen devam ettirebilirsek 1-2 gun icinde cok rahat alci tepe'yi ele gecirebiliriz, sonra da yarimadanin geri kalani elimize duser" diye dusunmeye baslamisti. aksam 5:30 civarinda ingilizler icin bir iyi haber de kabatepe'den gelmisti. buradaki avustralya askerleri hucuma gecmisti ve son gunlerdeki bombardiman sayesinde iyice zayiflayan turkler'e daha da zor anlar yasatmaya baslamisti.

    yalniz savas henuz bitmemisti. 29 haziran'da yani ingilizler'in zaferinin hemen ertesi gunu osmanlilar ufak bir ordu kurup ingilizler'e zafer kazandiklari noktada pusu kurdular. gece saatlerinde baslayan saldiri sabaha kadar devam etmisti ve sabah gunes acinca makineli tufeklerin capraz atesi altinda kalan bir cok turk askeri sehit dusmustu. 30 haziran'da turkler buraya bir saldiri daha duzenlediyse de yeniden geri puskurtuldu. bununla beraber ayni gun fransizlar da saldiriya gecti ve turk askerlerine karsi bazi kazanimlar elde ettiler. aksam saatlerinde turk askerleri bir saldiri daha denediler ama scorpion adli savas gemisi kendilerini kiyida tespit edince uzerlerine bomba ve mermi yagdirdi ve 300 civari turk askerinden kurtulan olmadi.

    temmuz'un ilk gunlerinde hemen hemen her gun turkler'le ingilizler arasinda ayni bolgede catismalar olduysa da tamamini ingilizler kazandi. ingilizler ozellikle denizdeki topcu guclerini cok iyi kullaniyorlardi ve turkler muhimmat olarak eksiklik cekiyordu. ingilizler bundan sonra zafer kazanacaklarindan emindiler. son 5-6 gunde 6 binden fazla turk askeri sehit dusmustu ve bir o kadari da yaralanmisti, yuzlerce asker de esir dusmustu. ingilizler baslarinda cok zorlandiklari savasi kendi lehlerine cevirmeye baslamislardi ama henuz son soz soylenmemisti.

    12 temmuz 1915

    ingilizler bu kez alci tepe'yi almayi kafalarina koymuslardi. osmanlilar'a karsi cephede ust uste zaferler kazanilmisti ve alci tepe'yi almak bunun uzerine tac koymak gibiydi. alci tepe'yi almadan once stratejik oneme sahip olan bir yol alinmaliydi. sabah 4:30'da turk siperleri hem gemilerle, hem karadan siddetli bir sekilde bombalanirken 12 kadar ingiliz ucagi da bu bombardimana destek veriyordu. dunya tarihinde belki de ilk kez bir toprak parcasi hem karadan, hem havadan hem de denizden yogun bir sekilde bombalaniyordu. saatler suren bombardiman sonunda saat 8:30'da ilk kara saldirisi geldi ve saat ogleden sonra 4'te ikinci saldiri geldi. iki saldiri sonunda turkler'in siperlerinin bir kismi ingilizlerin eline gecmisti ve ingilizlerle fransizlar 300 metre kadar ilerleyebilmisti. bu savasta her metre degerliydi.

    gece karanlik cokunce turk askerleri kaybettikleri bolgeyi geri kazanmak icin hucuma gecmisti. ingilizler gece boyunca gogus goguse carpisarak turk askerlerini geri puskurtmeyi basarmisti ama turkler geri gelecekti.

    13 temmuz 1915

    bir gun once baslayan ve gece de devam eden carpismalar siddetlenerek devam ediyordu. bu kez turkler daha organize saldiriyordu ve ingilizler de yorgun dusmustu. zaten onceki gun mermileri ve bombalari comertce kullandiklari icin ellerinde fazla cephane kalmamisti. bununla beraber bazi ingiliz askerler turk savunmasini yarinca fazla ileri cikmisti ve cemberin icinde kalmisti, zira diger ingiliz askerleriyle aralarinda turk askerleri vardi ve disardan yardim almalari imkansiza yakindi. bir sure sonra catismalar yavaslayarak son buldu. catismalar bittiginde turk tarafi 9 bin, ingiliz-fransiz tarafi 4 bin zayiat vermisti.

    14-31 temmuz 1915

    temmuz ayinin geri kalan kismi cok siddetli catismalara sahne olmadi. ingilizler agustos ayinda gelecek olan takviye askerleri bekliyordu ve o ana kadar yorgun dusen osmanli askerleri de genelde tek tuk ciliz saldirilar disinda fazla bir varlik gosteremiyordu. agustos ayi cok daha farkli olacakti, ingilizler'in takviyeleri gelecek, turkler'de de mustafa kemal adinda genc bir subay ismini duyuracak cok onemli islere imza atacakti.

    1-15 agustos 1915

    artik savasin kaderinin cizildigi gunlere gelinmisti. bundan sonraki 15 gunde savasin kazananiyla kaybedeni belli olacak, kazananlar kahramanlasirken kaybedenler evlerine husranla donecekti. ian hamilton agustos ayinda yapilacaklari cok detayli bir planla sekillendirmisti ve ortada savasi kazanmak icin gerceklestirilmesi gereken 3 hedef vardi.

    birinci hedef anzaklarin duzenleyecegi bir saldiri ile sari bayir'i ele gecirmekti. sari bayir'in bazi tepeleri oldukca yuksekti ve bolgenin onemli bir kismina hakimdi. burayi ele geciren bir ordu kuracagi gozlem kulesiyle bolgedeki cogu akvitieden haberdar olabilir, dusmanin hareketlerini cok net bir sekilde tespit edebilir ve bombalanacak hedefleri kolayca belirleyebilirdi. anzaklar burayi ele gecirdikten sonra guneye yonelip kilidbahir'i ele gecirebilirlerdi ve bundan sonra canakkale bogazini gecmek cok daha kolaylasabilirdi. sari bayir anzaklarin su anda bulundugu bolgenin kuzeydogusundaydi ve buraya gece vakti yapilacak bir saldiri osmanlilar'in hic beklemedigi ve hazirlikli da olmadigi bir saldiri olabilirdi. anzak askerlerinin basinda general birdwood vardi ve 37 bin tufek ve 72 topa sahip olan bu orduyu denizden de 2 kruvazor ve 2 destroyer destekleyecekti.

    operasyonun ikinci amaci tuz golundeki suvla koyuna takviye olarak gelen anzak askerlerini indirmek, burada yeni bir cephe acmak ve yukardaki paragrafta bahsedilen anzaklarin saldirilarina destek olacak bir kanat olusturmakti. bu bolgeye hakim olan tepeler anafartalardaydi ve osmanlilarda albay mustafa kemal haric kimse buranin stratejik onemini goremiyordu. canakkale'deki turk ordularinin basindaki alman komutan von sanders almanya'dan istihbarat raporlari almisti ve buna gore anzak askerleri gemiyle canakkale'ye yeni cikartma yapacakti. bu cikartmanin nereye yapilacagi ile ilgili bir suru tahmin yurutulse de dogru tahmini yapan mustafa kemal pasa kimseyi ikna edemiyordu. bu cikartma gece vakti karanlikta gerceklesecekti ve ay isiginin gece 2'ye kadar ortaya cikmayacagi hesaplanan 6 agustos'u 7 agustos'a baglayan gece en uygun zaman olarak secilmisti. bu cikartmayi da o ana kadar hic savas yonetmemis olan ve askerliginin tamamina yakini londrada gecip emeklilige birkac yili kapan bay stopford yonetecekti.

    operasyonun ucuncu hedefi ingilizler'in 3-4 aydir cakili kaldigi seddulbahir-alci tepe arasindaki bolgede bir saldiri duzenleyip hem turk ordusunun dikkatini dagitmak hem de mumkunse toprak kazanmak ve ilerleyisi surdurmekti. ozellikle ne pahasina olursa olsun turkler'in sari bayir ve anafartalara asker yollamasi engellenmeliydi ve buradaki askerlerin amaci buydu.

    yani ortaya soyle bir resim cikacakti: http://goo.gl/jxxthq (burada ortadaki ok ilk hedef, yukardaki ok ikinci hedef, asagidaki ok ucuncu hedefi temsil ediyor).

    savasin basinda canakkale'de 30 bin civari turk askeri varken simdi sehrin avrupa yakasinda 14 tumen asker vardi ve sayilari 150 bin olarak tahmin ediliyordu. bu askerlerin onemli bir cogunlugu yarimadanin guney ucundaydi ve bir kismi da anzaklar'in bulundugu bolumdeydi. yeni isgal edilmesi planlanan yerlerde ve sari bayir civarinda cok az turk askeri vardi cunku turkler ve almanlar buraya ingilizler'in saldirma ihtimalini cok dusuk olarak goruyorlardi.

    ilk catismalar 6 agustos ogleden sonra yarimadanin guneyinde basladi. ingilizler 1000-1100 metrelik bir boyda buyukce bir turk siperine saldiri duzenlemisti ve turkler de top atesiyle karsilik vermisti. ingilizler beklemedikleri kadar sert bir direnisle karsilasmisti ve carpismalar aksamin ilerleyen saatlerine kadar surmustu. sonunda cok az ilerleme gosteren ingilizler gece vakti ele gecirdikleri bir mevziyi sabaha karsi osmanlilarin kontra ataginda kaybetmislerdi. burada ingilizler pek bir sey kazanamasa da asil gorev olan osmanlilari oyalama isi basarili gidiyordu. aslinda turkler bolgeye 2 tumen asker yollamisti ve ingilizleri guneyden denize dokmek icin saldirma planlari vardi. tam da turkler saldiriya gecmeden ingilizler saldiriya gecmisti ve turkleri hic ummadiklari kadar hazir bulmuslardi. ertesi gun (7 agustos) turkler saldiriya gececekti. oldukca siddetli carpismalarin sonunda ingilizler turk saldirisini geri puskurtup kendi saldirilarini baslattilar ama daha sonra turkler bu saldiriyi geri puskurttu. bu cephede savunma yapan taraf daima kazaniyor, hucum yapanlar maglup oluyordu. sonraki birkac gunde catismalar kirte baglari civarinda yogunlasti ve turkler ne yaptilarsa buradaki ingilizleri puskurtmeyi basaramadilar. ayin 9'unda buradaki catismalarin siddeti azalsa da 12'sini 13'une baglayan gece osmanlilar'in saldiriya gecip ingilizleri buradan attilar. ertesi gun geri gelen ingilizler bolgeyi yeniden ele gecirdiler.

    ingilizler kirte bagi cephesini sirf osmanli askerlerini oyalamak ve kuzeye gitmelerini engellemek icin acmislardi. buna ragmen catismalar boyunca ingilizler 4 binden fazla zayiat vermisti ve kar-zarar tablosunda ingilizler buyuk bir zarara ugramisti. bu operasyondan sonra ingilizler guneydeki askeri harekatlara ara verme karari aldilar.

    simdi anzak cephesine akiyoruz. anzak cephesinde asker sayisi kisa surede katlanacagi icin bu askerleri beslemek icin yiyecek, muhimmat ve cephane yiginagi yapmak gerekiyordu. bu yuzden operasyon gunu yaklastikca gunduzleri carpismalara giren anzak askerleri geceleri de gemilerden muhimmat ve erzak tasiyarak gorev aliyordu. bu tasima islemi oldukca gizli bir sekilde devam ediyordu cunku turkler'i suphelendirmenin bedeli agir olabilirdi. anzaklar kuzeydeki plajlara cikartma yaparken gozlem kulelerindeki veya bolgeye hakim tepelerdeki gozlemci turk ve alman askerlerine hic yakalanmamislardi. bolgede surekli devriye ucan alman ucaklari bile bu hareketliligi farketmemisti. bu da 20 binden fazla askerin turkler'in gozleri onunde karaya cikartilmasi ve savasa dahil edilmesi demekti. turk ordusu mustafa kemal pasanin uyarilarini dikkate almamanin bedelini odemisti.

    4-6 agustos arasi birdwood'un emrindeki 37 bin anzak askeri turk mevzilerini toplarla bombardimana tuttu ama bombardimanin fazla siddetli olmamasina dikkat ediliyordu. bombardiman turkler'i rahatsiz ve huzursuz edecek kadar guclu ama onlari siperlerinden cikarip hucuma zorlamayacak kadar hafif olmaliydi. 6 agustos ogleden sonra hucuma gecen anzak askerleri kuzeydoguya yonelerek kanlisirt adi verilen yerde osmanli askerlerine saldirdilar.

    en basta turkler'in siperlerini hem denizden hem karadan top atesiyle doven anzaklar daha sonra bu siperlere vardiklarinda burayi terkedilmis buldular. dahasi, siperlerin kutuk ve topraklarla kapatilmis catilari vardi ve bu siperlerin giris ve cikislarinin nerede oldugunu kestirmek mumkun degildi. anzaklar burada vakit kaybededursun, osmanlilar karsi ataga gecmisti bile. aksam 7'de, sonra 11 sularinda, sonra ertesi gun oglen 1:30'da uc farkli osmanli saldirisi daha gerceklesti ve anzaklar bu saldirilarin hepsini puskurtseler de hepsinde agir kayiplar verdiler. ayin 9'unda sabaha karsi bir osmanli saldirisi daha gelmisti ama bu da sonucsuz kalmisti.

    7 agustos'ta kilicbayir gecidine girip karsi tarafa gecmeye calisan 600 avustralya askeri osmanlilar tarafindan pusuya dusurulup makineli tufeklerle capraz atese tutulmustu. birkac saat suren carpismalar sonucu avustralya 400'den fazla zayiat vererek geri cekilmisti. boylece kanlisirt'in rovansi biraz da olsa alinmisti.

    ozet olarak, kabatepe civarindaki anzaklar kendilerine verilen gorevi kismen yerine getirmis olsalar da cok ufak bir toprak parcasi kazanip karsiliginda cok sayida zayiat vermislerdi. osmanli askerlerini oyalama gorevi basariyla yerine getirilmisti ama stratejik olarak baska bir kazanim olmamisti.

    suphesiz bu operasyonun en onemli ayagi saribayir ayagiydi ve simdi bu ayaktan bahsedecegiz. daha once bahsettigim gibi bu ayagi yonetecek olan stopford'un daha once hic savas tecrubesi olmadigi gibi bu operasyon icin bolgeye getirilen anzaklarin da pek tecrubesi yoktu ve bunlar tamamen toplama askerlerden olusuyordu.

    birdwood elindeki anzak askerlerini ikiye bolup iki farkli operasyon yurutme niyetindeydi. guney tarafina yonelen askerlerin hedefi sazli bey deresi ve caylak deresini gecip conkbayiri'na varmakti. kuzey tarafina gonderilen askerlerin hedefi stopford'un emrindeki takviye askerlerle koordinat saglamak ve bu askerlerin anafartalara yapacagi saldiriya destek olmakti. tabi bunun yaninda bazi stratejik tepelerin ele gecirilmesi gibi yan gorevler de vardi.

    6 agustos'u 7 agustos'a baglayan gece 12:30'da harekete gecen anzak askerlerinin kuzey kolu hizlica sahil boyunca kuzeye ilerleyerek birazdan dogu yonune dondu ve birkac dere yatagiyla bolgeye hakim tepelerden birini neredeyse hic direnis gormeden ele gecirdi. bundan sonra gozunu yayla tepe'ye diken anzaklar burada cok sayida osmanli askeri oldugunu bile bile tepeye gece karanligindan faydalanarak saldirdilar. ayni saatlerde anzaklarin guney kolu caylakdere'de takilip kalmisti ve kanli bir direnis sonucu kayiplar vererek de olsa ilerlemesine devam edecekti.

    anzaklar gece karanligini avantaja cevirmek istiyordu ama bu onlar icin dezavantaja donmustu. gece karanliginda duz ovada operasyon yapmak veya denizden karaya asker cikartmak belki avantajliydi ama daglarla, tepelerle ve su yataklariyla dolu bir zeminde ilerleme gostermek daha zordu. bu saatlerde artik operasyonun bir gizliligi de kalmamisti ve turk askerleri savunma pozisyonu alip dusmanin uzerine mermi yagdirmaya baslamisti. bundan sonra anzaklar'in iki kolunun da ilerlemesi cok yavaslayacak, hatta durma noktasina gelecekti. daha gunesin dogmasina 2 saat vardi.

    sabaha karsi gunes henuz dogmaya yeni baslamisken olay yerine turk takviyeler de yetisince anzaklar'in isi giderek zora girdi. takviye birliklerinin basinda o siralar albay olan mustafa kemal vardi. sabah saat 9 civarinda anzaklar arkadan gelen takviyelerle beraber biraz ilerleme kaydetmisti ama hizli bir sekilde hareket edip turkler'i sasirtma planlari suya dusmustu, zira artik bolgede catisma oldugunu bilmeyen kalmamisti. anzak askerleri zaten gece boyunca yol aldigi icin askerlerin cogu sikayet ediyordu ve baslarindaki general johnston da dinlenme emri vermisti. bundan sonra gece boyunca ele gecirilen tepeler ve topraklara konuslanilacak, durum degerlendirmesi yapilacak ve conk bayirini ele gecirmek icin yeni bir plan yapilacakti. artik hizli davranip turkler'i sasirtmak yerine cephede karsi karsiya gelip yenmek zorundaydilar. oglen yapilan anzak saldirisi kisa surede turk askerleri tarafindan geri puskurtulmustu.

    ilk plana gore gece 12:30'da yola cikan anzaklarin conk bayirina ulasmasi 2:30'u bulacakti ama o mesafede hic direnisle karsilasilmasa ve gunduz aydinligi olsa bile 2 saatte oraya varmak zordu. yani anzaklarin plani bastan bozuktu. bu arada suvla'da anafartalari ele gecirmek icin gorevlendirilen ve stopford'un yonettigi takviye anzak kuvvetleri kiyiya sag salim cikmayi basarmisti ve bu ingiliz karargahinda zafer havasi estirmisti. onceki kiyiya cikislar cok kanli oldugu icin kansiz bir sekilde kiyiya cikilmasi ingilizleri cok sevindirmisti. bir sure ilerleyen stopford'un askerleri yanlarinda yeterince su getirmeyi unuttuklari icin kayaliklara tirmanmayi reddedince savas tecrubesi olmayan komutan askerlerine durup kamp kurmalarini ve su gelmesini beklemelerini soyledi. bu ian hamilton'u cok kizdiracakti cunku bu direk savasi kaybettirecek bir hataydi. o ana kadar anafartalardaki tepelerde cok az turk askeri vardi ve buralar cok kolay ele gecirilebilirdi. stopford askerlerine "biraz daha disinizi sikin, anafartalara cikalim, sular gelecek" deseydi belki savasin kaderi degisebilirdi. kendisi "nasil olsa anafartalara cok az kaldi, tepelerin eteklerindeyiz, bu saatten sonra burayi aldik sayilir" deyip askerlerini durdurmustu.

    conk bayiri'na duzenlenecek olan saldiri 8 agustos'ta sabah 4:15'e ertelenmisti. conkbayiri alindiktan sonra mumkunse q tepesi olarak adlandirilan ve bolgeye hakim bir tepe ele gecirilmeye calisilacakti ama onceden ele gecirilmesi amaclanan koca cimentepe hedefler arasindan cikartilmisti.

    saat sabah 5:30 sularina kadar siddetli topcu bombardimaniyla dovulen conkbayir ve civarina hucum baslatilmisti ve 3-4 saatlik siddetli catismalar sonunda iki taraf da cok agir kayiplar vermisti. anzaklar conkbayirinin guneybati ucuna tutunmayi basarmisti ama buradan sonra ilerlemeleri zordu. sonraki saatlerde ne turkler anzaklari buradan atabildi, ne anzaklar ilerlemeyi surdurebildi. conkbayirini kuzeyden kusatmaya calisan askerler guneyden gelenler kadar bile sansli degildi cunku bu askerler conkbayirina bir karis bile yaklasamadilar ve catismalarda agir kayiplar verdiler. kuzey cephesinde cok az kazanilmlar olduysa da her seferinde turkler kontra atak gerceklestirerek dusmani yeniden basladigi noktaya itelediler.

    suvla'dan yola cikan askerler hala bir ilerleme kaydedememisti ve anzaklar'in takviye umutlari da birer birer suya dusmeye baslamisti. aksama kadar suren catismalar sonucu hatlarda herhangi bir degisiklik olmamisti.

    9 agustos'ta yeniden uce bolunen anzak askerlerinin uc farkli hedefi vardi. anzaklarin sag kolu guney tarafindaydi ve amaci onceki gun ele gecirilen conbayiri'nin guneybati kesimini elde tutmakti. bu kol savunma savasi yapacakti. ortadaki kol bati cephesi olacakti ve conkbayiri ile q tepesi adi verilen bolgedeki gecidi ele gecirmeye calisacakti. soldaki kol da kuzey cephesini olusturacakti ve amaci conkbayiri'ni birakip q tepesine saldirmakti. anzaklar once q tepesini ele gecirip buradan conkbayirina saldirmayi daha uygun gormustu.

    sabahin ilk saatlerinde karadan ve denizden eldeki tum toplar ateslendi ve conkbayiri ile cevresine yuzlerce top mermisi dustu. etraf barut kokusuyla dolmustu ve topraktan kalkan toz bulutu yuzunden birkac saat sonra dogan gunes bile gozukmeyecekti. bombardiman sirasinda turk askerleri siperlere gecmisti ve mevzilerini terk etmisti. buna ragmen anzak saldirisi gelmeden once askerler hizla mevzilerine donduler ve hazir hale geldiler.

    ilk saldiri bati cephesinden geldi ve siddetli carpismalarin ardindan conkbayiri ile q tepesi arasindaki gecit ele gecirildi. burada yuksekce bir tepe kesfedilmisti ve bu tepe conkbayiri dahil bolgeye oldukca hakimdi. kuzeyden gelen ve q tepesini almasi beklenen anzak askerleri karanlikta kaybolunca olay yerine gelmeleri epeyce gecikti. gunes dogarken kuzeyden gelmekte olan anzak askerlerini farkeden turk askerleri anzaklarin hedefinin q tepesi oldugunu anlayinca az once bati cephesi tarafindan ele gecirilen bolgeye hizlica saldirdilar ve anzaklari buradan attilar. buradaki turk topculari ust uste isabetli atislar gerceklestirince anzaklar'in tutunmasi mumkun olmamisti. bunun ustune bir de ingilizler tarafindan yanlislikla gemilerden ateslenen ve tam anzaklarin ortasina dusen bir sarapnel gelince anzaklar epeyce zayiat verdiler. tam da bati cephesindeki anzaklar buradan asagi dokulurken daha once kaybolan ve gec kalan kuzey cephesindekiler olay yerine yeni ulasmisti. turkler conkbayiri'nin guneyinde kamp halindeki anzaklara da saldirarak oldukca zor anlar yasatmislardi ama anzaklar agir zayiatlara ragmen simdilik oradan atilamamisti. boylece son 24 saat icinde conkbayirinda degisen bir sey yoktu ve herkes 24 saat once nereye hakimse hala oraya hakimdi.

    conkbayiri ve koca cimentepe bolgelerine bakan vadilerde su kaynaklari vardi ama buralara tamamen turkler hakimdi. anzaklar bu bolgeleri ele geciremezlerse kisa sure icinde susuz kalacaklarini biliyorlardi. bununla birlikte savasta epeyce zayiat vermislerdi, yorgun dusmuslerdi ve ust uste maglubiyetler almislardi. bay stopford'un ordusu da anafartalarda cakilip kalmisti ve oradan da yardim gelmeyecekti. hatta mumkunse onlar yardima muhtac durumdaydi.

    ertesi sabah anzaklar yeniden gemilerle ve karadaki toplarla conkbayirini vurmaya basladilar. bu kez bombardiman onceki gunlere gore daha siddetliydi ve burada tas ustunde tas birakmak istemiyordu. osmanli askerleri siperlere siginmalarina ragmen bir cok siper isabet almisti ve cok sayida sehit ve yarali vardi. saatler suren bombardimanin ardindan tam anzaklar hucuma gececekken hic beklenmeyen bir sey oldu ve savunma yapmasi beklenen turkler hucuma gecti. kisa sure icinde anzaklari conkbayiri'nin guneyinden sokup atan turk askerleri geri kalan anzaklari da onlerine katip kovalamaya basladilar.

    anzaklar 4 gun boyunca 12 binden fazla zayiat vermisti ve saglikli kalabilen asker yok denecek kadar azdi. bu carpismanin sonucu anzaklar conkbayiri'ni ele geciremese de anzak koyu ile conkbayiri arasindaki bir bolgeyi ele gecirmeyi basarmislardi ama bu ugurda 12 bin zayiat vermeye deger miydi, bu tartisilir. sonuc olarak conkbayiri carpismasi anzaklar icin hazirlik asamasinda cok basarili (cunku turkler'e farkettirmeden cok sayida takviye askeri canakkale'ye indirip organize etmislerdi) ama savas asamasinda cok basarisiz gecmisti.

    anzaklar bir nevi ava giderken avlanmisti cunku binlerce askeri gece karanliginda conkbayirina getirip turkler'i sasirtmak gibi bir amaclari vardi ama askerlerin cogu gece karanliginda kaybolup yolunu sasirmisti. catismalarin basinda anzaklar cogunlukta turkler azinliktaydi ama kisa surede cok sayida takviye birligini bolgeye yonelten turkler catismanin ikinci gununden itibaren daha cok askere sahip olan tarafti. tabi bu cephede canla basla mucadele edip dusmani puskurten askerlerin basarisindan bir sey eksiltmez.

    simdi yeniden anafartalara donuyoruz. az once bahsettigim uzre agustos ayinin basinda ingilizler'in 3 hedefi vardi ve bu hedeflerden ikincisi tuz golu yakinlarindaki sulva'ya binlerce anzak askerini indirmek ve bunlari bati yonune surerek anafartalardaki tepelerden birkacini ele gecirmekti. bu grubun amaclarindan biri de conkbayirindaki anzaklara yardim etmekti ama yukarda bahsettigim gibi conkbayirinda beklenen yardim hic ulasmamisti. peki bunun sebebi neydi? simdi ogrenecegiz.

    yukarda bahsettigim gibi bu anzak guclerinin komutani hayatinda hic savas tecrubesi olmayan stopford isimli bir subaydi ve askerleri karaya basariyla indirmesine ragmen askerlerin su ihtiyacinin giderilmesini temin edememisti ve bu planlama eksiginden dolayi anafartalarin eteklerine kadar gelinmesine ragmen bu tepeler alinamamisti. o sirada anafartalarda hemen hemen hic turk askeri yoktu ama anzaklar vakit kaybedince turk askerleri buraya gelerek savunma pozisyonu alacakti.

    bu arada bir parantez daha acalim, mustafa kemal o donemde dusmanin sulva'ya asker indirecegini biliyordu ama hicbir alman komutani ikna edememisti. almanlar yine de tedbir olsun diye sulva plajinin etrafina 2 tane makineli tufek, 2-3 tane top ve birkac yuz asker yollamisti ama gece karanliginda gerceklesen cikartmayi bu askerler farkettiginde is isten gecmisti.

    sulva'daki askerlerin amaclari arasinda lala baba, gazi baba gibi yukseltileri ve yilgin burnu civarindaki tepelerle ismailoglu tepesini ele gecirmekti. bu tepelerin gece karanliginda ele gecirilmesi gerekiyordu, yani askerler botlardan karaya indirilir indirilmez sessizce suzulup vakit kaybetmeden buralara yigilma yapmalari gerekiyordu. bu ismini saydigim yerler ele gectikten sonra buyuk ve kucuk anafarta tepeleri ele gecirilebilirdi ve buradan koca cimentepe'ye girilebilirdi.

    canakkale yakinlarindaki yunan adalarindan aksam 8'de yola cikan teknelerin en onde gidenleri sulva sahillerine ulastiginda saat gecenin 10'uydu. o gece ayin dogmasina birkac saat vardi ve ortalik yildizlar harici zifiri karanlikti. gece 1 civarinda hemen hemen tum askerler kiyiya cikmisti ve henuz bir direnisle karsilasmamislardi. son tekneler karaya yaklasirken lala baba yukseltisindeki askerler misket tufekleriyle saldiriya gecip teknelere bazi zayiatlar verdirmeye baslayinca bin kadar anzak askeri ilk hedef olarak lala baba yukseltisine saldirmisti ve buradaki az sayida osmanli askeriyle sungu savasina girip burayi ele gecirdiklerinde saat 2'ydi ve ay yavas yavas yuzunu gosteriyordu.

    anzaklarin ciktigi plajda az sayida da olsa mayin vardi ve birkac anzak askeri bu mayinlara basinca epeyce gurultulu bir patlama ortaya cikmisti. bundan sonra bir cok anzak askerinde panik basgostermeye baslamisti. askerler atacaklari her adimi olcerek atmak zorundaydi ve bu onlari yavaslatmaya yetecekti. birazdan plaja hakim tepelerden anzaklarin uzerine keskin nisanci mermileri gelmeye basladi. turk keskin nisancilar anzaklari plajda kus gibi avlamaya baslamisti. bazi anzak askerleri plajin dibindeki tuz golune yoneldiyse de o mevsimde tuz golu kuruydu ve yuzeyi yapiskan, batakligimsi bir ozellige sahipti. burada anzaklarin ilerlemesi zora girmisti.

    burada sahile bakan ve keskin nisancilarin cirit attigi 10. tepe adi verilen bir tepe vardi. anzak askerlerinin bir sonraki hedefi burasiydi. gece 3 gibi baslayan catismalarda az sayida turk askeri muthis bir direnis gostermisti ve zaman zaman acilan topcu atesleri anzaklara zayiatlar verdiriyordu. sabah gune dogana kadar direnen turk askerleri daha sonra geri cekilmeye baslayinca bu tepe anzaklar'in eline gecti.

    gunesin dogmasiyla beraber turk topcular plaji bombalamaya basladilar ve isabet oraninin yuksek olmasiyla dikkat cektiler. o ana kadar haka plajda kalan ve iclere dogru gecmemis olan anzak askerleri 3'er 5'er avlaniyordu.

    sabah 8 civari ingilizler'in denizden topcu atesiyle destekledigi anzaklar ilerlemesini surdururken turk askerleri yavas yavas kucuk anafarta'nin eteklerine dogru geri cekiliyordu. bolgede topu topu 3-4 tabur turk askeri vardi (yaklasik 1000-1500 civari) ve bunlara karsilik 20 binin uzerinde anzak askeri vardi. anzaklar turkler diger askerlerini buraya cekmeden mumkun oldugunca cok toprak almak istiyordu. zaten yukarda bahsedilen diger iki cephenin acilisinin en buyuk amaci guneydeki turk askerlerini oyalayip buraya yardima gelmelerini engellemekti.

    sonraki saatlerde anzak askerleri surekli hareket halindeydi ama amacsiz bir sekilde bir oradan bir oraya kosusturuyorlardi. oglen 3 civarinda kucuk anafarta'ya dogru bir rota cizildi ve yol uzerinde alinmasi gereken tepeler ve duzlukler belirlendi. o gun agustos sicaginin canakkale'ye vurdugu gunlerden biriydi ve komutanlarin kararsizligi yuzunden anzak askerleri bir o yana bir bu yana zigzag cizerek ilerliyordu. kucuk anafarta yakinlarina gelindiginde askerlerin cogu susuz ve bitap dusmustu ve daha fazla ilerleyecek halleri yoktu. o sirada kucuk anafarta'da turk askerleri vardi ama bu askerler sayica azdi. kaybedilecek vakit turk askerlerinin buraya gonderecegi takviyelerle ugrasmak demektir ve zaten oyle olacakti da.

    aksam saatlerinde anafartalar uzerindeki 2 tepe daha ingilizler'in denizden verdigi bombardiman desteginin yardimiyla anzaklarin kontrolune gecmisti ama askerler artik iyice yorgun ve bitkin durumdaydi. kuzeydoguya yol alan anzak askerleri de gun boyunca fazla direnisle karsilasmadan 4-5 km kadar yol almisti ve oldukca yorgun dusmustu.

    ayni saatlerde anzaklarin cikartma yaptigini goren turkler 12. tumeni kucuk anafarta ve 7. tumeni de buyuk anafarta'ya yollayip iki bolgede de savunmaya takviye yaptilar.

    8 agustos gunu aksam 5'te ian hamilton suvla'ya geldi ve buradaki askerlerle gorustu. hamilton buradaki anzaklarin yeterince hizli hareket edemediginden ve bu yuzden operasyonun basarisizlikla sonuclanacagindan endise ediyordu. bay hamilton bay stopford'a "askerler neden anafartalara dogru hucuma gecmedi" deyince aldigi cevap "askerlerimizi operasyon boyunca besleyecek kadar suyumuz yok, gemilerdeki icme sularinin cepheye tasinmasi bitmedi, henuz icme suyu bulunan bir kuyu da bulamadik" olacakti. bundan sonra sinirlenen hamilton "iyi bir komutan askerlerini bu durumda motive edebilmeyi bilmeli, hemen simdi hucum etmenizi emrediyorum" deyince stopford "resmi olarak hucum emrini hucumdan 12 saat once vermeniz gerekir, askerlerime kenara cekilip dinlenme emri verdim, hemen saldiriya hazir olmalari mumkun degil" dedi.

    hamilton turkler'in en kisa zamanda anafartalara takviye asker yollayacagini bildigi icin bir an once saldiri duzenlenip bolgenin alinmasini istiyordu ama stopford'un acelesi yoktu. birazdan onca ordu biriminin icinde sadece 32. tugayin boyle bir saldiriya hazir oldugu ortaya cikti ama bir sorun vardi, o da 32. tugay gunun onceki saatlerinde 2 farkli tepeyi ele gecirmisti ve askerlerin anafartalara hucum etmesi icin oncelikle binbir zorlukla ele gecirdikleri tepelerden inmeleri gerekiyordu. aslinda bakilirsa bu tugay bile ertesi sabaha kadar operasyon icin hazir olmayacakti.

    9 agustos'ta sabah 4 sularinda 32. tugay 31. ve 33. tugaylarla desteklendi ve kucuk anafarta'nin az kuzeyindeki bir alani ele gecirmesi icin cepheye yollandi. kisa surede hizli bir sekilde hareket eden anzak gucleri kendilerine belirlenen noktaya cabucak varmisti ve birkac stratejik noktayi ele gecirmisti. 33. tugay oglutepe adli bir tepeyi ele gecirdiyse de agir carpismalarin ardindan burada pek tutunamamisti. turkler'in takviye birlikleri o saatlerde olay yerine gelmeye baslamisti ve her saat turk askerlerinin sayisi artiyordu. catismanin ilerleyen saatlerinde turk askerleri toplarini da konusturmaya baslayinca anzaklar epeyce koseye sikismisti. anzaklar geri cekilirken yedek cephaneleri de cephede birakiyordu ve turkler bunu firsat bilip karsi hucuma gecmisti. anzaklar'in fazla mermisi kalmamisti ve kacmaktan baska careleri kalmamisti. onceki birkac saatte ele gecirilen tum turk tepe ve duzlukleri yeniden turkler'in hakimiyeti altindaydi.

    anzaklar cok agir kayiplar vererek baslangic noktasina geri donmuslerdi ve bir hucum daha yapacak halleri kalmamisti. bir gun sonra ingilizler ayni bolgeye bir saldiri daha duzenlemek istiyorlardi. bu kez 2 tumenden hayatta kalabilen tum askerler 2 topcu tugayiyla desteklenecekti ve denizden de her turlu topcu destegi verilecekti. turk ordusu boyle bir saldirinin gelecegini cok iyi biliyordu, zira ingiliz askerleri ne zaman geri puskurtulse ertesi gun yeniden saldiri duzenlemek gibi bir huylari vardi. gecenin karanlik saatlerinde baslayan ve yerle gogu inleten topcu bombardimani sirasinda siperlere saklanan turk askerleri fazla kayip vermediler. daha sonra ingilizler hucuma cikinca canla basla karsilik veren turkler, dusmana cok zor anlar yasattilar. ingilizler'in 53. tumeni topcu destegi altinda biraz ilerleme kaydetmisti ama birazdan turkler yeniden saldiriya gecip bu tumeni birkac saat once bulundugu yere geri itelediler.

    ingilizler ust uste birkac saldiri daha yaptiysa da tamami geri puskurtuldu ve ingilizlerin bu catismada zayiatlari binlerce olu ve yaralidan olusuyordu. cephedeki iki tumende de savasabilecek pek asker kalmamisti ve ingilizler burada savasmak icin yeni asker siparisi vermek zorunda kalacaklardi. stopford askerlerine bulunduklari yerden hic kipirdamamalarini, bulunduklari yerde siper kazip icine saklanmalarini emretti. yeni takviyeler gelinceye kadar tum saldirilar durdurulmustu. zaten yeni takviyeler gelince bu askerlerin tamami da baska cephelere gonderilecekti. iste bu birinci anafartalar savasiydi.

    bunun bir de ikincisi var. birincisi cok sevilince ikincisini cekmisler ve basrolde yine mustafa kemal ataturk var. tabi buna birazdan gelecegiz.

    11-12 agustos tarihlerine geldigimizde ingilizlerin 6 agustos'ta bir cok yerde eszamanli baslattigi operasyonlarin hepsi ellerinde patlamisti ve ingilizler kayiplarina kayip eklemislerdi. ingiltere'de artik sesler yukselmeye basliyordu ve bir cok politikaci turkiye'den cekililmesi gerektigini dusunuyordu. ian hamilton kendisine defalarca verilen sanslarin hicbirini degerlendirememisti ve defalarca maglup olmustu. askerlerin de artik dayanacak gucu kalmamisti ve cepheye surekli sevkedilen takviye askerler bir sure sonra ya can veriyor ya sakat kaliyordu. son gunlerde giderek one cikan mustafa kemal pasa rakip aglari defalarca havalandirmis, rakip kaleciye illallah dedirtmisti. haziran ve temmuz aylarinda ust uste zaferler kazanip boburlenen ingilizlerin agustos ayinda bir seref golu bile yoktu ve surekli "hakem hakkimizi yedi, magduruz" diye agliyorlardi. osmanlilar da 'tankla, tufekle, agir sanayii hamlenizle gelin uleyn" diye tassak geciyordu.

    13-16 agustos arasi ingilizler yenilen pehlivan gurese doymaz hesabi sag kalan askerleriyle oraya buraya saldirmaya basladiysa da sinirli basariya ulasti. ingilizler toprak olarak cok az ilerleme kaydediyor ve bu ugurda cok fazla asker kaybediyordu.

    16 agustos'ta ian hamilton daha once istedigi ve aldigi on binlerce ek askerden sonra maglup olmasina bakmadan yeniden takviye istedi. bu kez 50 bini tufekli olmak uzere 100 bine yakin takviye asker isteniyordu. eldeki 100 bin askerle beraber bu canakkale'deki ingiliz-fransiz-anzak asker sayisini 200 bine kadar cikartabilirdi. turkler'in canakkale'de sag kalabilen 110 bin askeri vardi.

    hamilton'a her istediginde "al abicim seni mi kiracagim, 50 bin takviye askeri al istedigin gibi kullan" diyen ingiltere bu kez bilegini guzelce yaglayip en seslisinden "nah" cekerek tepki verdi. cekilen nah'in sesi fransa semalarinda bile duyulmustu. ingiliz hukumeti hamilton'a "surekli asker istiyorsun, aldigin askerleri de telef ediyorsun, gozun doysun, elinde zaten dunyanin en buyuk ordularindan biri var, bir canakkale'yi bile alamadin, hayvan herif" mealinde bir telgraf cekince hamilton savasin artik kaybedildigini anlamisti. ingilizler'in avrupa'da almanya'ya karsi cok sayida askere ihtiyaci vardi. hamilton da icten ice "madem takviyeleri bana yar etmeyeceksiniz, eldeki askerlerle canakkale'yi de alamayiz, bari buradaki askerleri alin almanya'yi yenme sansiniz olur" diye dusunuyordu.

    artik kaybedecek bir seyi olmadigini anlayan hamilton canakkale'nin guneyinde aylardir kayip ustune kayip veren ve bir turlu alcitepe'yi alamayan 29. tumeni kuzeye cekerek anafartalar'in yakinina yerlestirdiginde takvimler 17 agustos'u gosteriyordu. artik savasta uzatmalar oynanmaya baslamisti ve hamilton son 1-2 hamleyle "belki ekmek kazanirim" derdindeydi. burada ismailoglu tepesinde turk topcu birlikleri vardi ve anzaklarin cokca oldugu bolgeye oldukca hakim bu tepeden asagi top atislari yapiliyor ve anzak askerleri cileden cikartiliyordu. simdi 29. tumenin ilk hedefi bu tepeyi ele gecirmekti.

    21 agustos'ta ingilizler ismailoglu tepe'ye saldirdi. ayni gun yusufcuk tepe, 60. tepe ve anafartalar'da da ingiliz saldirilari olacakti. ingilizler "ya hep ya hic" diyecekti ve burada ya batacakti ya cikacakti. gunesin yakip kavurdugu bir gunde ogleden sonra yogun bir topcu bombardimani basladi. turkler onceden boyle bir saldirinin olacagini bildigi icin siperleri guclendirmisti ve ek siperler kazilmisti. ingilizler her zamanki gibi hem gemilerden hem de karadan yogun bir topcu atesi baslatti ve bu ates saatlerce devam etti. turk ordusu tepelerin dogu tarafindaydi ve ingilizler batidan saldiriyordu. ingilizler gunes tam batidayken saldiriya gecmek istiyordu cunku tam karsisinda gunes olan bir ordunun (planlara gore turk ordusunun) gorus mesafesi oldukca kisitli olacakti.

    ingilizler tepelere cikmaya baslayinca topcu atesi kesilmisti cunku topcular kendi askerlerini vurmak istemiyordu. bunu firsat bilen turk askerleri yeniden savunma pozisyonu almisti ve ingilizler'in tepelere tam olarak cikmasini beklemeye baslamisti. o sirada ilginc bir olay yasandi, gokten bir evliya inip...yok yok, gokyuzunde hafiften bir sis bulutu olusup gunesin onunu kapatmisti. zaten genelde agir top saldirilarindan sonra toprak yukari kalkip toz bulutu olustururdu ama bu seferki sis gercekten havanin kendisinden gelen bir seydi. bazi osmanli askerleri bunu tanri'nin bir mudahelesi veya lutfu olarak gordu, ama tabi ki bunun boyle olup olmamasi bu entry'nin konusu degil. sis aksamin gec saatlerine kadar ortadan kalkmadigi icin iki taraf da top atesinden mahrum kalacakti.

    ian hamilton'un yardimcilari sisten dolayi saldirinin iptal edilmesini ve ertesi gune ertelenmesini savunuyordu. hamilton konu uzerinde kisaca dusundukten sonra saldiriyi devam ettirme karari aldi. kagit uzerinde ingiliz saldirisi oldukca iyi dizayn edilmisti ve birlikler arasindaki koordinasyonun en ince ayrintisi bile dusunulmustu ama bu sahaya yansimadi. ingiliz askerleriyle anzaklar arasinda iletisim bozuklugu vardi ve bazi taburlar gorevlerinin ne oldugu konusunda kafa karisikligi yasiyordu. fazla detaya girip entry'i fazlaca uzatmamak gerekiyor ama gun boyunca ingilizler'in yaptigi tum saldirilar geri puskurtulmustu. ingilizler ufacik bir toprak parcasina tutunsa da kisa sure sonra buradan da atilmislardi. ingiliz ve anzaklar'in tutunacak dali kalmamis, kollari kanadlari kirilmisti ve yuvasiz kuslar gibi kalmislardi.

    27-29 agustos arasinda anzaklarla osmanlilar bir kez daha, bu kez anafartalardaki 60. tepe icin karsi karsiya geldi. 3 gun boyunca araliksiz suren carpismalardan sonra birdwood komutasindaki cepheye henuz yeni surulmus taze 5 bin avustralya askeri ile mustafa kemal pasa komutasindaki asagi yukari ayni sayida asker karsi karsiya gelmisti. anzaklar tepeye kismen tirmansa ve eteklerdeki bazi siperleri ele gecirse de tepenin zirvesi osmanli hakimiyetinde kalmisti. iki tarafin karsilikli saldirilari ve kontra-ataklari sonucu esitlik bozulmamisti ve ingilizlerle anzaklar anafartalar'dan atilmisti. bu da 2. anafartalar savasinin sonu oluyor.

    1915 yilinin agustos ayi ingilizler ve anzaklar icin cok kotu gecmisti. on binlerce olu ve yarali verilmesine ragmen elde edilen toprak yok denecek kadar azdi ve ingiliz hukumeti daha fazla asker yollamayi da kabul etmiyordu. turkler'in komplike tunel-siper sistemi bir turlu kirilamamisti ve onca top saldirisina ragmen turkler pes etmemisti. yine turk askerleri ne zaman savunma ne zaman hucum yapacaklarini cok iyi ogrenmislerdi ve hem topcular hem tufekciler cok isabetli atislar yapabiliyordu.

    canakkale'de mayis ayinda basgostermeye baslayan turlu salgin hastaliklar her iki orduyu da vurmustu ve her iki tarafta da hayatini kaybedenler vardi. bazen cepheye yeni surulen takviye askerler tek mermi atamadan hayatini kaybetmis oluyordu. iki orduda da yeterli sayida doktor ve hemsire yoktu ve yaralilarin bir kismi yokluktan vefat edecekti.

    eylul ayinda catismalar artik tek tuke inmisti. iki ordu siperlerde nobet bekliyordu ve aksamlari anzak askerleriyle osmanli askerleri arasinda sigara-konserve yiyecek degisimi oluyordu. iste osmanli askerleriyle anzaklar arasindaki dostluktan bahseden hikayelerin cogu bu doneme aittir.

    ekim ve kasim aylari genel olarak sessiz gecti. catismalar giderek azaliyordu ve ingilizlerle fransizlar canakkale'deki askerlerin sayisini giderek azaltiyordu. zaten bulgaristan savasa almanya tarafinda girince ingiltere icin yeni bir cephe acilmisti ve canakkale'deki askerlerin bir kismi buraya kaydirilacakti. ian hamilton gorevinden kovulup ingiltere'ye cagrildi ve bir daha askeri hicbir pozisyonda gorev alamadi.

    muttefikler icin tasan son damla 27 kasim 1915 tarihinde gerceklesti. canakkale'nin ege kiyilarinda ingiliz ve anzak askerleri konuslanmisti ve yuksek tepelere turkler hakimdi. 27 kasim gunu muttefiklere "yeter lan, aylardir bu topraklari isgal ettiginiz yetmedi mi, siktirin gidin artik!" mesaji verme sirasi doga ana'daydi. once gokyuzunu bati yonunden gelen gri bulutlar kapladi ve bunu sabah saatlerinde baslayan siddetli bir ruzgar takip etti. deniz dalgaliydi ve muttefik gemileri bir o yana bir bu yana sarsiliyordu. kiyidaki ingiliz ve anzak kamplari da firtinadan dolayi dagilmisti. bir cok cadir yikilmisti ve bir cok siperin ici toprakla dolmustu. ogle saatlerinde siddetli bir yagmur basladi, oyle ki yagmur bir turlu durmak bilmiyordu. durmak bir yana her saat siddetini arttirarak devam ediyordu. aksam gunes batarken yagmur hala tum siddetiyle devam ediyordu. gece her yer karanliga boguldugunda yagmur hala bitmemisti. ertesi sabah gunes dogarken yagmur hala tum siddetiyle devam ediyordu. yagmur 24 saat boyunca bir an bile ara vermeden devam etmisti.

    turkler genelde yuksek tepelerde oldugu icin bundan daha az etkilenmisti cunku yagan yagmur yere vurur vurmaz asagilara dogru suzuluyordu. bununla birlikte genelde plajlarda ve dusuk rakimli yerlerde konuslanmis ingiliz ve anzak askerleri zor durumdaydi. bu askerlerin siperleri ya toprakla ya suyla dolmustu, cadirlar tamamen yikilmisti ve ortaya cikan selde bazilari denize savrulmustu. firtinaya uykusunda yakalanan bir cok asker bogularak can vermisti. gemideki komutanlarla karadaki askerler arasindaki tum iletisim kesilmisti ve iletisim aletlerinin cogu sular altinda kalmisti. ortada buyuk bir dogal felaket vardi. askerlerin yiyecekleri ve giyecekleri de sele kapilmisti ve cogu zor durumda kalmisti.

    tam yagmur kesilmisken bu kez de kar firtinasi basladi. hersey cok hizli gelismisti ve sahilden hala cekilmemis olan sularla siperleri dolduran sular buz kesmisti. gokyuzunden hizla yagan karlar da plaji tamamen beyaza boyamisti. tabi ki tepelere daha cok kar yagdigi icin bu kez turk askerleri ingiliz askerleri kadar etkilenmisti. kislik giyecekleri ve eldivenleri yagmurun getirdigi selde kaybolan bir cok askerin parmaklari donmaya baslamisti. ates yakip isinilabilecek tum odunlar ve esyalar da islanmisti ve askerlerin uzerlerinde zaten islak kiyafet oldugu icin bircogu donarak can verecekti.

    sonunda 200'den fazla ingiliz askeri olmustu ve 10 bin asker yaralanmis, sakatlanmis veya vucudunun belli bolgeleri (genelde bu durumlarda ilk olarak parmaklar, kulaklar, burun ve cinsel organ donar) donarak kesilmek zorunda kalmisti. suyla dolan ingiliz siperlerinde birkac tane de turk askerinin cansiz bedenine rastgelinmisti cunku tepelerden asagi hizla akan su bazi turk askerlerini de koparip yaninda goturmustu.

    firsattan istifade turk askerleri hucuma gecip ingilizleri ve anzaklari tamamen suya gomebilirdi ama o gunlerde zaten savasin bitme noktasina geldigini herkes biliyordu. sag kalan ingilizler hizla yeni barinaklar, siperler, cadirlar kurmaya calistiysa da aralik ayi boyunca ingiliz askerleri kademe kademe canakkale'den gemilerle baska yerlere aktarildi. ocagin ikinci haftasinda canakkale isgali tamamen son bulmustu.

    edit: soranlar olmus, yazinin tamami alinteri ve yazilmasi 1 haftadan fazla surdu.

    ekleme:

    bu savasi konu alan 2 tane board game (kutu oyunu) bulunmaktadir.

    bunlardan biri 1979 yilinda piyasaya cikan gallipoli oyunudur.

    oyunun kutusu: http://goo.gl/uyqxki

    bu da oyunun kendisi: http://goo.gl/7m3u9g

    ikinci oyun 2007 yilinda piyasaya cikan a fatal attraction* oyunu.

    oyunun kutusu: http://goo.gl/dgn8qo

    oynanisi: http://goo.gl/nlxp6o ve http://goo.gl/t0njbz

    ayni konuda bir tane de iphone oyunu var: http://de.xyo.net/ipad-game/gallipoli-0xqkibk/
  • dünya'nın içten içe saygı duyduğu kutsal direniştir.
    tüm ulusların.
  • bir anzak askeri türk keskin nişancılara miğfer gösteriyor, gelibolu, 1915.
  • (bkz: #44519910)
  • çanakkale savunması

    yirminci yüzyılın başlarında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan osmanlı devleti’nin girmek zorunda kaldığı ı. dünya savaşı’nın en destansı cephesi, çanakkale cephesi’dir. 1815 yılında toplanan viyana kongresi’nin bir sonucu olarak, avrupa’nın siyasi haritası, mevcut durumuyla kalıcı şekilde biçimlendirilince, emperyalizmin yöneleceği en gözde coğrafya, osmanlı devleti’nin egemenlik alanı oldu. çünkü on yedinci yüzyılın sonlarından itibaren gerilemeye başlayan osmanlı devleti’nin kayıpları giderek arttı ve devletin güçsüzleştiği açıkça anlaşılmaya başladı ve ı. dünya savaşı öncesinde osmanlı devleti, avrupa ve afrika’daki topraklarının hemen hemen hepsini kaybetti.

    ı. dünya savaşı

    osmanlı devleti ı. dünya savaşı’nın başlangıç yıllarına bu koşullarda gelirken, milli birlik oluşturma girişiminde yönlendirici olan politikalar, gelişen sanayileşme nedeniyle üretimin temeli ham maddeye duyulan ihtiyaç, artan nüfus, yeni tarım arazisi ihtiyacı ve bu yönde ortaya çıkan emperyalist yaklaşımlar birçok devleti karşı karşıya getirdi. özellikle bismarck’ın (1815-1898) uyguladığı alman dış politikası avrupa’da bloklaşmaya neden oldu, oluşan bloklar arasında da rekabet ve silahlanma yarışı doğdu. sanayi devrimi sonrasında gelişen ekonomiler nedeniyle on dokuzuncu yüzyılda sömürgecilik faaliyetleri hız kazandı, diplomatik ilişkilerin alanı avrupa’yı aşarak afrika ve uzakdoğu’ya kadar uzandı. bütün bu gelişmeler, büyük devletler arasındaki çatışma alanlarını daha da genişletti. avusturya-macaristan veliahdına sırp milliyetçiler tarafından düzenlenen suikastın ardından, temmuz 1914’te büyük bir kriz çıktı ve ağustos ayında ı. dünya savaşı patlak verdi. osmanlı devleti savaşta tarafsız kalacağını duyurmasına karşın, almanya’nın baskıları sonucu ağustos ayının başlarında savaşa girmekten kurtulamadı.

    aslında osmanlı devleti’ni savaşın içine çekebilmek için her türlü senaryo önceden belirlenmişti. akdeniz’de, ingiliz donanması tarafından izlenen goeben ve breslau adlı alman savaş gemilerinin çanakkale boğazı’ndan geçmesi, osmanlı devleti’nin almanya’nın yanında savaşa katılması için gerekli mizanseni hazırlamıştı. osmanlı devleti de gemilere yavuz ve midilli adlarını vermiş ve bu gemilere türk bayrağı çekilmişti. komutaları enver paşa’nın emriyle amiral souchon’a verilen bu gemiler 29 ekim 1914’te karadeniz’de odesa, sivastopol ve novorosisk limanlarını bombaladı ve rus donanmasıyla savaştı. bu savaşa hamidiye gemisi ile başka bazı türk savaş gemileri de katıldı. gemilerin hükümet tarafından satın alındığının ve adlarının değiştirildiğinin ilan edilmesine rağmen osmanlı devleti’nin tarafsızlığını kabul etmeyen itilaf devletleri 5 kasım 1914’te osmanlı devleti’ne resmen savaş ilan etti. 11 kasım 1914’te de osmanlı devleti aynı devletlere resmen savaş ilan etti. böylece osmanlı devleti hazırlıksız halde, çok geniş bir coğrafyada ve birçok cephede, kendini dünyanın ilk topyekûn savaşının içinde buldu. osmanlı ordularının savaşmak zorunda kaldığı cepheler şunlardı: kafkasya, kanal, filistin, ırak-iran, hicaz-yemen, galiçya-makedonya ve çanakkale. aşağıdaki satırlar sadece çanakkale cephesi’nde olup bitenlerin ve bu cephede kullanılan silahların kısa bir değerlendirmesini içeriyor.

    *6 nisan 1905’te yapılan bir anlaşma ile osmanlı devleti krupp firmasına çeşitli çaplarda 91 adet batarya top siparişi verdi. bu anlaşma ile seri atışlı 7,5 cm’lik 62 batarya sahra, 23 batarya cebel, 15 cm’lik 3 batarya obüs ve 10,5 cm’lik 3 batarya ağır sahra olmak üzere toplam 91 batarya top, bunlara uygun mermi ve ihtiyaç duyulan başka malzemeler, toplam 1.967.634 osmanlı lirası karşılığında satın alındı.

    çanakkale cephesi

    ı. dünya savaşı’nın başlamasının hemen ardından ingiltere ve fransa, almanya karşısında zor durumda kalan müttefikleri çarlık rusya’sına silah ve malzeme yardımı yaparak askeri gücünü takviye etmek, istanbul’u alarak osmanlı devleti’ni savaş dışı bırakmak ve tarafsız devletleri (yunanistan ve bulgaristan) kendi yanlarına çekmek için çanakkale boğazı’nı geçmeye karar vermişti. ancak boğazın nasıl geçileceği konusunda itilaf devletleri arasında görüş ayrılıkları başladı ve sonunda fransa’nın, çanakkale boğazı’nı yalnızca donanma taarruzu ile geçme stratejisi taraflarca benimsendi. ingiltere ve fransa’nın, almanya’yı hırslı ve tehlikeli bir rakip olarak görmesi ve almanya’nın gemi yapımını hızlandırması, özellikle ingiltere’yi denizlerdeki üstünlüğünü korumak amacıyla donanmasını yeniden düzenlemeye yönlendirdi ve ingiltere dretnot olarak bilinen yeni bir zırhlı tipinin yapımına başladı.

    sonunda 3 kasım 1914’te dünyanın en büyük ve modern deniz gücüne sahip olan ingiltere ve fransa’ya ait muazzam savaş gemilerinin çanakkale boğazı’nın her iki yanındaki türk tabyalarını bombalamasıyla çanakkale savaşı başladı. belirlenen hedefler doğrultusunda boğaz’ın her iki yanında kumkale ve seddülbahir mevkileri 18 mart 1915’e kadar ağır top atışına maruz bırakıldı ve 18 mart’ta topa tutulan türk mevzilerinin tamamen imha edildiği hesap edilerek boğaz geçilmeye çalışıldı. böylece boğaza giren ve ilerlemeye başlayan düşman birlikleri, türk topçuların menziline girdikleri anda kıyıdan başlayan top atışı altında neye uğradıklarını bilemedi. beklenmedik şekilde maruz kaldıkları bombardıman altında, düşman gemilerinin düzenleri bozuldu ve kıyılara yakın yerlere döşenmiş mayınlara doğru yöneldiler. bu yönelme, güçlü ve mağrur düşman donanmasını bekleyen büyük felaketin başlangıcı oldu. güneşin batışına kadar itilaf devletleri donanmasına ait 18 gemiden 7’si ya mayınlara çarparak ya da türk topçusunun isabetli atışlarıyla çanakkale boğazı’na gömüldü. bu gemiler ırresistible, ocean, ınflexible, majestik, gaulois (golyat), triumph ve bouvet adlı gemilerdir. birçok gemi de savaşamaz hale geldi.

    itilaf devletleri denizde uğradıkları büyük hüsranın ardından boğazları bu sefer de karadan geçmeye karar verdi. ancak türkler 25 nisan 1915’te seddülbahir ve arı burnu’nda, ağustos’ta anafartalar’da itilaf güçlerinin harekâtını durdurmayı başardı ve iç bölgelere ilerlemelerini önledi. buradaki çarpışmalarda itilaf devletleri’ne gösterilen direniş, çanakkale cephesi’ndeki savaşın gidişatını belirledi. itilaf devletleri aralık ayına kadar 252.000 kişiye ulaştığı tahmin edilen bir kayıpla geri çekilmek zorunda kaldı. osmanlı devleti’nin kaybının da benzer şekilde 250.000 kişiye kadar çıktığı tahmin ediliyor. yaşanan kayıplardan ı. dünya savaşı’nda uygulanan savaş teknolojisinin ne kadar ilerlediği ve teknolojinin ne kadar öldürücü olabildiği anlaşılıyor.

    ı. dünya savaşı’nda uçak, tank ve denizaltı ilk defa etkin olarak kullanılmaya başlanmıştı. diğer yandan bu savaşta, türk deniz savunma konseptinin üç ayağı meydana getirilmişti. birincisi boğaza girecek düşman filolarına karşı, eğik yolla ateş edecek obüs topları, ikincisi seri halde döşenen sualtı mayın hatları, üçüncüsü de ağır kıyı savunma toplarından oluşan iç savunma mevzileriydi.

    bu strateji ekseninde, emperyalist devletlere “çanakkale geçilmez” dedirten çanakkale savaşları’nda başarılı olamayacağını anlayan düşman, 20 aralık 1915’ten itibaren gizlice çekilmeye başladı ve 10 ocak 1916’da çanakkale’yi tamamen terk etti.

    savaşın teknik ve taktik yönleri

    başlangıçta bir manevra savaşı (hızlı hareket eden ordular savaşı) olarak görülen, ancak sonrasında bir yıpratma mücadelesine dönüşen ı. dünya savaşı’nda, her iki taraf da karşısındakinin güçlü bir şekilde takviye edilmiş siperlerini aşma girişimlerinde ağır kayıplar verdi. sadece dört ay sürmesi beklenen savaşın dört yıldan fazla sürmesi, aynı zamanda bu savaşın bütün cephelerinde yeni savaş teknolojilerinin kullanıldığının da göstergesidir. savaş gemilerinde buhar enerjisinden yararlanılmaya başlanınca, ingiltere çok güçlü zırhlara ve büyük toplara sahip dretnotlar yaptı. buhar gücüne dayalı olan dretnotlar 305 mm’lik 10 ana batarya, tek ve çift namlulu 5 taret (zırhlı kule) ve 24 küçük topla donatılmıştı. bunlar, uçak yapımı gelişinceye kadar savaşlarda önemli rol oynadı. yine bu dönemde, özellikle ingilizler tarafından yapılan denizaltılar dikkat çekicidir. 1901’de ingiliz tersanelerinde imal edilen ve a sınıfı olarak denize indirilen denizaltılara, 1905’te 40 metrelik b sınıfı, 1908’te de c, d ve e sınıfı denizaltılar katıldı. çanakkale savaşı’nda ingilizler ve avustralya deniz kuvvetleri tarafından kullanılan e sınıfı denizaltılar 589 tonluk, 54 metre uzunluğunda, su üstünde 15 knot, su altında 9 knot hız yapabilen, 4 torpido kovanına karşı 8 torpido kovanı taşıyabilen bir savaş silahı olarak ortaya çıktı. böylece çanakkale savaşı kara, deniz ve denizaltı kuvvetlerinin kullanıldığı bir savaş oldu.

    kullanılan toplar karşılaştırıldığında ise durum şöyleydi: müstahkem mevkii komutanlığı topçu birliklerinde çeşitli çapta 230 top vardı. ancak 18 mart 1915’te boğaz harbi’ne 2 adet 255/35’lik, 13 adet 240/35’lik, 3 adet 150/45’lik gemi topu, 5 adet 150/40’lık gemi topu, 12 adet 120/30’luk, 31 adet 150/10,8’lik obüs, 6 adet 120/11,6’lık obüs ve 10 adet 210/6,4’lük havan olmak üzere toplam 82 top katıldı. buna karşın birleşik filo’nun 18 savaş gemisinde, değişik çapta toplam 708 adet top vardı.

    çanakkale cephesi’nde savaş öncesi boğaz tahkimatının güçlendirilmesi için tabyalar oluşturulmuştu. bunlara ek olarak, savaş sırasında da tabya ve batarya mevzileri yapılmış ve merkez tahkimatı ile giriş tahkimatı arasındaki bölge obüs bataryaları ile doldurulmuştu. türklerin kullandığı barbaros hayrettin ve turgut reis adlı savaş gemileri ise yaptıkları aşırma atışlarıyla, kabatepe kıyılarındaki queen elizabeth adlı geminin çanakkale’yi bombardıman etmesini engellemişti. queen elizabeth’in 15 inçlik büyük mermilerle çanakkale tabyalarına açtığı ateşe, bataryaların verdiği karşılık sayesinde önemli bir kayıp oluşmadı.

    çanakkale’de kullanılan toplar ı. dünya savaşı’ndan 25-30 yıl önce satın alınarak tabyalara yerleştirilmişti. 22 cm çap uzunluğundaki 7000-8000 m menzilli toplar, özdeş bataryalar oluşturmayacak şekilde karışık dizilmişti. bu toplarda itici güç olarak kara barut kullanılıyordu.

    ancak kara barut ile yapılan atışlardan sonra çıkan duman hedefin görülmesine engelliyor ve topların ateş hızının düşmesine neden oluyordu. diğer yandan 16.900 ve 14.800 m menzilli 355/55’lik ve 240/35’lik toplar, çanakkale boğazı’nın en güçlü topları idi. 5 adet 355/35’lik ve 17 adet 240/35’lik top vardı. bunlar krupp, kruzo, vikers ve snayder fabrikalarından değişik zamanlarda alınmış ve top çapları göz önünde bulundurulmaksızın, plansız ve karışık olarak sıralanmıştı. bu durum, yedek parça ve cephane bütünlemesini, topçuluk kurallarının uygulanmasını ve zaten güçlü olmayan savaşma yeteneğini daha da azaltıyordu.

    tüm parça etkilerine karşı yeterli koruma sağlayamayan taş korunaklara yerleştirilmiş topların dönüş yeteneği çok sınırlıydı, büyük çaplı olanların kullanılması için de çok sayıda asker gerekiyordu. hidrolik donanımlı, geniş ve büyütme özelliği yüksek dürbünlü nişangâhı bulunan ve ateş hızı yüksek olan düşman gemi toplarında ise cephane harcaması için sınırlama yoktu, ayrıca cephane mekanik olarak taşınıp kolayca dolduruluyordu.

    bu sıradan kıyaslama bile iki ordu arasındaki güç farkını göstermeye yeter. savaş teknolojisi açısından kıyaslamayı sürdürdüğümüzde oluşan tablo şöyle: türk topçusunda her şeyden önce cephane yetersizdi. cephane tamamen insan gücüyle taşınıyor ve dolduruluyordu. bu da ateş hızını azaltıyordu. ingiliz ve fransız topçusunda çağa uygun olarak tasarlanmış mesafe ölçme aygıtları vardı.ancak türk topçusu bundan da yoksundu. ingilizlerin queen elizabeth gemisinin bordasındaki toplarla bir anda yaptığı atıştaki mermi ağırlığı 7442 kilogramı buluyordu. buna karşın, bu süre içinde türk tabyalarından biri olan hamidiye’den atılan toplam mermi ağırlığı yalnızca 800 kilogramdı. stratejik olarak da boğaz’ın giriş tahkimatı büyük bir hedef niteliğindeydi ve yandan ateş altına alınabiliyordu. türklerin elinde toplam 137 top vardı. bunlardan sadece 78 tanesinin çapı 15-35,5 ve yalnızca 18’inin menzili 14.800-16.900 metre arasındaydı.

    her bakımdan yetersiz ve gelişmemiş bir donanmayla kazanıldığı açıkça anlaşılan savaşın diğer bir yönü de osmanlı donanması’nın savaş taktikleri açısından da yetersiz olmasıydı. sultan abdülaziz’in tahttan indirilmesi olayına katıldıkları gerekçesiyle haliç’e kapatılan gemiler, her türlü eğitim ve tatbikattan uzak bırakılmıştı. ıı. abdülhamit’in 33 yıl süren istibdat döneminde donanma atıl kalmıştı. osmanlı devleti birkaç torpidobot hariç modern savaş araçlarına sahip değildi. teçhizat 3 muharebe gemisi, 2 kruvazör, 2 torpido kruvazörü, 8 muhrip, 10 torpidobot, 17 gambot, 17 motor gambot olmak üzere 59 parçadan oluşmaktaydı ve savaş gemileri çok eskiydi. donanma 1908’den sonra yeni yeni toparlanmaya başlamışken, savaş gücü olmadan, trablusgarp ve onun ardından da balkan harbi ile karşılaşmıştı. bunun yaralarını sarmakla meşgul olduğu bir sırada da ı. dünya savaşı patlak vermiş, dolayısıyla zamanın savaş usulüne ve tekniğine ayak uyduracak niteliğe erişilememişti. ihtiyaç duyulan gemiler ingiltere ve fransa’ya sipariş edilmiş, ancak ingiltere’ye sipariş edilen iki gemi ı. dünya savaşı’nın patlak vermesinden dolayı osmanlı donanmasına katılamamıştı. 21 temmuz 1914’te ingiltere reşadiye ve sultan osman adlı gemilere el koyarak erin ve agin adlarıyla kendi donanmasına katmıştı. bu gemilerden sultan osman 27.000, reşadiye 23.000 tonilatoluk idi. hızları 21-22 mildi. sahip oldukları toplar da 305-340 mm idi.

    dünyanın denizden kontrol edilebilmesi konusu her dönemde yayılmacı devletlerin gündemini oluşturmuş ve bu açıdan stratejik önemi olan çanakkale boğazı’nın ele geçirilmesi bu devletlerin en büyük düşü ve amacı olmuştur. bu amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü ayrıntıyı göz önüne alan bir senaryo eşliğinde harekete geçen emperyalist devletler, güçlü ve modern silahlarla donatılmış savaş gemileriyle çanakkale’yi geçmeyi planlamıştı. bu muazzam savaş gemilerini görünce dirençlerinin kırılacağı ve adeta kendiliğinden teslim olacakları sanılan türklerin her bakımdan kısıtlı ve yetersiz savaş araç gereçleriyle önce denizden, sonra da karadan gösterdiği beklenmedik direniş, saldırgan devletleri geri püskürtmüş ve boğazın savunulmasında sergilenen kahramanlık tarihin gerçek destanlarından biri olmuştur. çanakkale boğazı’nın geçilemeyeceğinin gösterilmesiyle, boğazlarda tek söz sahibinin türkler olduğu ilan edilmiş, doğunun ve batının emperyalist devletlerinin dünyaya egemen olma arzuları da gerçekleşmemiştir.

    kaynaklar
    • armaoğlu, f., 20. yüzyıl siyasi tarihi (1914-1995), alkım yayınevi, istanbul 2010.
    • avcı, h. e., çanakkale ruhu, metropol yayınları, istanbul 2007.
    • beyoğlu, s. ve ark., atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi ı, ed. c. eraslan,
    anadolu üniversitesi yayınları, 2012.
    • brenchley, e., brenchley, f., stoker’ın denizaltısı, çeviren: p. yanıkkaya,
    harper collins publishers, istanbul 2001.
    • causevic, e., moacanin, n., kursar, v., perspectives on ottoman studies,
    papers from the 18th syposium of the ınternational committee of pre-ottoman
    and ottoman studies, transaction publishers, 2010.
    • çanakkale deniz savaşları 1915, hazırlayan: çanakkale boğaz komutanlığı,
    deniz basımevi, istanbul 2008.
    • erickson, e. j., size ölmeyi emrediyorum,
    • ı. dünya savaşı’nda osmanlı ordusu, çeviren: t. akad, kitap yayınevi, istanbul 2003.
    • harman, c., halkların dünya tarihi,
    • taş çağından yeni binyıla, çeviren: u. kocabaşoğlu, yordam kitap, istanbul 2011.
    • laçiner, s., necefoğlu, h., özertem, h. s.,
    • türk dış politikası, usak yayınları, ankara 2009.
    • massie, r. k., dretnot: ingiltere, almanya ve yaklaşan savaşın ayak sesleri,
    çeviren: m. harmancı, sabah kitapçılık, istanbul 1995.
    • ponting, c., yeni bir bakış açısıyla dünya tarihi, çeviren: e. b. özbilen,
    alfa tarih, istanbul 2011.
    • aşkar, ö., osmanlı devleti’nin çanakkale cephesi’nde askeri donatımı,
    yayımlanmamış yüksek lisans tezi, danışman: z. günal, çanakkale üniversitesi,
    sosyal bilimler enstitüsü, çanakkale 2007.

    -hüseyin gazi topdemir / bilim ve teknik
  • çanakkale savaşında denizaltılar

    alman zırhlıları breslau ve goeben akdeniz’deki ingiliz donanmasından kaçarak 10 ağustos 1914’te çanakkale’yi geçip 11 ağustos’ta istanbul’a geldi. 16 ağustos 1914’te gemilerin satın alındığı ve adlarının breslau-midilli ve goeben-yavuz olarak değiştirildiği açıklandı. bu olay osmanlının ı. dünya savaşı’na girmesinde çok etkili oldu. 27 ekim 1914’te bir grup gemiyle karadeniz’e açılan midilli ve yavuz rus limanlarını bombalayınca, rusya osmanlıya savaş açtı. rusya, ingiltere ve fransa (itilaf devletleri) ile birlikte hareket ediyordu. şubat 1915’te ingiliz ve fransız donanmaları çanakkale önlerinde geniş bir saldırı başlattı. en güçlü saldırıyı 18 mart 1915’te yapan itilaf devletleri türklerin direnişi ve taarruzu sonucu çok ağır bir yenilgi aldı. en güçlü saldırının geri püskürtülmesiyle itilaf devletleri istanbul’a karadan ve denizden geçemeyeceklerini anladı. bu ağır yenilgi itilaf devletleri’nde ciddi anlamda saygınlık kaybına da neden oldu. çanakkale’deki direnişin çok güçlü olması marmara denizi üzerinden sürekli asker, teçhizat, erzak gibi lojistik destek gelmesiyle sağlanıyordu. itilaf devletleri lojistik desteği kesme planları yapıyor, ancak çanakkale’yi geçemiyordu. bu durumun tek çaresi boğaz’ı denizaltılarla suyun altından geçmekti.

    bağımsızlık yolunda tarihimizde çok önemli yeri olan çanakkale savaşı’nın fazla irdelenmeyen denizaltı savaşları kısmı yazımınızın ana konusu. itilaf devletleri’ne ait denizaltıların çanakkale savaşı sırasında boğaz’daki faaliyetlerine, ne zaman, ne gibi saldırılarda bulunduklarına türklerin bu saldırılara nasıl yanıt verdiğine biraz ayrıntılı olarak bakalım.

    aralık 1914’te itilaf devletleri’nin bozcaada’daki denizaltı birliği 3 ingiliz, 2 fransız ve 1 avustralya denizaltısından oluşuyordu. denizaltıların ilk görevi yavuz ve midilli zırhlılarının çanakkale boğazı’dan çıkması halinde onlara saldırmaktı. diğer yandan çanakkale boğazı’na döşenen mayınlar, karadaki birlikler, vb. gibi nedenler itilaf devletleri’ne boğaz’ı denizaltılarla geçme olasılığını düşündürüyordu. ilk deneme için ingiliz b 11 denizaltısı (daha basit yapılı) 1 aralık 1914 günü boğaz girişine gönderildi. b-11’in 13 aralık 1914’te boğaz’daki tüm engelleri geçerek kepez sarı sığlar mevkiinde demirli olan mesudiye zırhlısını torpilleyerek batırması, itilaf devletleri’nin daha modern ve donanımlı gemilerin boğaz’ı alttan geçebileceği düşüncesini pekiştirdi.

    denizaltıların çanakkale boğazı’nı geçme denemeleri

    ilk olarak 15 ocak 1915’te fransız denizaltısı saphir dalış yaparak boğaz’a girdi. daha sonra pusulası bozuldu ve köse burnu kalesi’nin 200 metre açığında yüzeye çıktı. isa reis ve nusrat mayın gemisi tarafından görülerek batırıldı. nisan 1915’e gelindiğinde itilaf devletleri’nin denizaltı birliği 7 ingiliz, 4 fransız ve 1 avustralya denizaltısından oluşuyordu.

    daha sonra fransızların diğer denizaltısı joule 1 mayıs 1915’te boğaz’ı geçmeye çalışırken mayınlara çarparak battı. fransız mariotte denizaltısıysa 26 temmuz 1915’te çanakkale sığlığında savunma ağlarına takıldı ve kıyı bataryaları tarafından batırıldı. fransızların son denizaltısı turquoise 30 ekim 1915’te boğaz’a girdi, ancak kıyı bataryalarında görevli müstecip onbaşı tarafından periskopundan vurularak ele geçirildi. sonra istanbul’a getirildi ve denizaltıya 10 kasım 1915’te yapılan törenle müstecip onbaşı adı verildi.

    avustralya denizaltısı ae-2

    25 nisan 1915’te saat 02:30’da avustralya denizaltısı ae-2 boğaz’a üstten girdi. ilerleyen günlerde boğaz’da kalan ve turgut reis zırhlısına ve bazı gemilere torpido atan ancak başarılı olamayan ae-2, 30 nisan’da karabiga, karaburun, erdek, paşalimanı civarında düşman denizaltısı arayan sultanhisar torpido botu tarafından tespit edildi. 2,5 saatlik mücadele sırasında aldığı darbeler sonucu dalamayan ae-2’nin tüm personeli esir alındı ve denizaltı batırıldı. çanakkale boğazı’nı geçen ilk denizaltı olan ae-2 hiçbir gemi batıramadan batırılmış oldu.

    *denizaltıların torpidoyla hedef vurması

    günümüzde denizaltı torpidoları gelişmiş, sonar vb. gibi cihazlarla hedefi tespit edip ona yönlenerek başarılı sonuç alabilir. ancak ilk zamanlarda hedefin hızını tahmin etmeleri gerekiyordu. su üstünde gemiyi gördüklerinde geminin hızını ve aradaki mesafeyi tahmin etmeye çalışıyorlardı. sonra bir dik üçgen düşünüp bu üçgenin bir köşesine kendilerini, diğerine hedefi, son köşeye de torpidonun hedefle buluşacağı yeri -tahmini olarak- yerleştirerek torpidoyu atıyorlardı. hesaplamalardaki her hata başarı oranını çok azaltıyordu.

    ingiliz denizaltıları

    çanakkale boğazı’na gönderilen ingiliz denizaltıları e-15, e-14, e-2, e-7, e-12, h-1 ve e-11’dir. e-11 üç defa, e-14 ile e-7 iki defa, h-1 bir defa marmara’ya girip çıktı.

    boğaz’a ilk giren (17 nisan 1915) ingiliz denizaltısı e-15’tir. e-15, boğaz’a girdikten sonra kuvvetli dip akıntısında çok zorlandı, bataryalarını tüketerek kepez önlerinde karaya oturdu ve tüm personeli esir alındı. haziran-temmuz 1915’te e-7, e-12, e-14 denizaltıları marmara’da çok etkin oldu. ağustos 1915, osmanlı’nın ingiliz denizaltıları e-2, e-14 ve e-11 tarafından en çok zarar gördüğü dönem oldu. bunlardan e-14 denizaltısı boğaz’ı geçip geri dönen ilk denizaltı olurken, e-11 denizaltısı itilaf devletleri için en etkin görev yapan denizaltı oldu. e-11, aralarında peleng-i derya gambotu (küçük silahlı gemi), barbaros hayrettin zırhlısı, peyk-i şevket torpido kruvazörü, yarhisar muhribi gibi gemiler başta olmak üzere 80’den fazla askeri ve sivil ticaret gemisi batırdı. denizaltılar kara harekâtına destek veren askeri gemilerin yanı sıra küçük nakliye gemilerinin seyirlerini engelledi ve limanlardaki kömür, erzak, ray yüklü çeşitli küçük gemileri de batırdı.

    müttefik alman denizaltıları

    ı. dünya savaşı öncesinde osmanlıların elinde denizaltı yoktu. ingiltere’ye ve fransa’ya sipariş edilen denizaltılar savaş başladığı için teslim edilememişti. mart 1915’te osmanlılar, almanlardan denizaltı isteğinde bulundu. ilk olarak 5 nisan 1915’te iskoçya’dan hareket eden binbaşı otto hersing komutasındaki alman u 21 denizaltısı mayıs ayında çanakkale’ye geldi. u-21 denizaltısı, 25 mayıs 1915’te kabatepe açıklarında türk birliklerini topa tutan ingiliz zırhlısı triumph’ı torpido atışıyla 8 dakikada batırdı. iki gün sonra u-21, seddülbahir önlerindeki majestik zırhlısını torpilledi, ancak majestik sığ bir yerde olduğundan bir kısmı dışarıda kalacak biçimde kuma oturdu ve savaş sonuna kadar öylece kaldı. bu olaylar sonunda ingilizler büyük zırhlılarını bombardıman bölgesinden çekti. almanların çok daha sonra görev yapan denizaltıları da oldu. bunlardan ub-14 denizaltısı 24 temmuz 1915-11 kasım 1918 tarihleri arasında görev yaptı ve e-7 ve e-20 denizaltılarını batırdı. bunların yanı sıra ub-3 (kayıp), ub-7 (rus deniz uçağı tarafından batırıldı), ub-42 (kayıp), ub-44 (kayıp), ub-45 (varna’da mayına çarparak battı), ub-46 (karadeniz’de mayına çarparak battı) denizaltıları 1915-1916 arasında çeşitli tarihlerde görev yaptı.

    *çanakkale boğazı akıntıları

    çanakkale boğazı tarih boyunca her zaman askeri açıdan önemli olmuştur. çanakkale boğazı, civarındaki bölgeyle birlikte osmanlı topraklarına 1367 yılında katılmıştır. fatih sultan mehmet boğazlar’daki geçişleri kontrol altına alabilmek için rumeli yakasında kilitbahir’de, anadolu yakasında aydos’ta sultaniye kalelerini yaptırmıştır. sadrazam köprülü mehmet paşa tarafından yaptırılan anadolu yakasındaki kumkale ve eceabat’ın 5 km kuzeyindeki bigalı kalesi önemli diğer kalelerdir. bunların yanı sıra çanakkale boğazı’nın her iki yakasındaki yüksek tepeler boğaz’ın savunmasını kolaylaştıran doğal oluşumlardır. osmanlılar zamanında da defalarca venediklilerin saldırı ve kuşatmalarına karşın çanakkale boğazı ele geçirilememiştir. çanakkale boğazı, marmara’yı ege’ye (aynı zamanda karadeniz’i akdeniz’e) bağlayan 65 km uzunluğunda, en derin yeri 106 metre, en dar yeri 1375 metre (kilitbahir-çimentepe arası), en geniş yeri 8275 metre (domuzderesi erenköy kıyıları arası) olan bir boğazdır. çanakkale boğazı’nın ortasında kuzeyden güneye 50 m derinliğinde oluk biçiminde bir yapı vardır. bu oluk üzerinde yer yer elips biçiminde derin çukurlar bulunur. derinlik nara burnu önünde 102 metre kadardır. çanakkale boğazı’nda iki akıntı vardır. karadeniz’den gelen, yoğunluğu az olan suyun oluşturduğu üst akıntı ve akdeniz’den gelen, yoğunluğu fazla olan suyun oluşturduğu alt akıntı. üst akıntının hızı yaklaşık 5 deniz mili, alt akıntının hızıysa yaklaşık 3 deniz mili kadardır. üst akıntı marmara girişinde yaklaşık 20 metrelik bir tabaka halindeyken, ege çıkışında yaklaşık 10 metrelik bir tabaka halindedir. boğaz’ın bu iki akıntısı çanakkale savaşı sırasında denizaltılar için mayınlar kadar büyük bir sorun oluşturuyordu. savaş sırasında boğaz’ı geçmeyi başaran denizaltılarsa, bunu akıntıyı doğru kullanabilmeleri sayesinde gerçekleştirmiştir. itilaf devletleri denizaltıları boğaz’ın geniş yerlerini kıyıdan uzak olması nedeniyle yüzeyden geçerken, dar yerlerini tespit edilmemek için su altından geçmeye çalışmıştı. osmanlıların kurduğu “baykuş” adlı gözcülük sistemi savaş boyunca etkin biçimde kullanılmış ve başarı sağlanmıştı. denizaltılar genelde boğaz’ı 20-30 metre derinliklerde geçmiş, dip mayınlarının olduğu bölgelerde yüzeye çıkmış, sonra tekrar dalarak dipteki akıntılardan yararlanmıştır. bu arada başka bir sorun da karadeniz’den gelen suyun yoğunluğuyla , 20 metre ve daha altı derindeki akdeniz’den gelen su yoğunluğu arasındaki farktı. bu yoğunluk farkı 600-700 ton ağırlığa sahip denizaltıları fazladan 1-1,5 ton su almak zorunda bırakıyordu. denizaltıların yüzeyden dalışa geçerek istenilen derinliğe inmesi için yaklaşık 1 saat gerekiyordu. boğaz’ı geçerken en az 5-6 defa yüzeye çıkmaları gerekiyordu.

    osmanlıların denizaltılara karşı aldığı önlemler

    13 aralık 1914’te mesudiye zırhlısının ingiliz b-11 denizaltısını tarafından batırılmasıyla osmanlılar denizaltı tehlikesine karşı önlemler almaya başladı. ilk olarak zuhaf ve nurü’l-bahr gambotları itilaf devletleri denizaltıları için görevlendirildi. gözetleme postaları ve marmara adası’nda “gözetleme karakolları” yapılmaya başlandı. barbaros hayrettin ve turgut reis zırhlıları ve bazı savaş gemileri çanakkale, mudanya gibi bölgelere konuşlandırıldı. ayrıca boğaz’a denizaltılar için mayın engelleri -özellikle denizaltıların en zor geçecekleri yer olan nara geçidi’ne- döşendi. mayın engelleri ilk olarak yüzeye döşeniyordu. ancak denizaltıların bunları kolayca aşmasıyla boğaz’ın dışından içine doğru 2,5, 4,5, 8, 30 ve 40 metre arasındaki derinliklere kademeli olarak yerleştirildi. ayrıca denizaltının sualtında belirlenmesine yarayan basit bir sualtı dinleme aygıtı da kullanıldı, ancak bundan verim alınamadı. en etkili olan yöntem boğaz’daki nara geçidi’ne denizaltı engel ağı kurulması oldu. sualtına örülecek ağların yüzmesini sağlayacak şamandıralar istanbul limanı’ndan, teller tersanelerden getirildi. nara geçidi’nde derinlik 100 metreyi buluyordu. ayrıca akıntının hızı kuzey rüzgârlarıyla birlikte 4-5 mile ulaşabiliyordu. bunlar kurulacak ağın çok sağlam olması gerektiğini gösteriyordu. 29 haziran 1915’te başlanan ağ kurma işlemleri 28 temmuz 1915’te, 60 metre aralıklarla demirlenmiş şamandıralara asılarak tamamlandı. 35-40 metre derinliğe kadar sarkıtılabilen ağlar sonradan 70 metre derinliğe kadar sarkıtıldı. ağın akıntılarla yukarı kalkmaması için eski taş gülleler ağırlık olarak alt kısımlarına bağlandı. bu ağda 15 ton yüzdürücü kuvvetinde şamandıra, 5 cm çapında 147 kilit zincir, 250-500 kg ağırlığında yüzdürücü kuvvette fıçı, 168 roda tel halat, yaklaşık 0,6-1,25 cm çapında ve 1500 metre uzunluğunda zincir, 33 çeşit demir, 58 anele kilidi kullanıldı.

    ekim 1915’te ilk kurulan ağın güney tarafına ikinci bir ağ daha kuruldu. bunlara ek olarak ağın kurulduğu kıyıda çeşitli batarya ve toplar da bulunduruldu. ayrıca ağ başında nöbetçi gemiler vardı ve denizaltı tespit edildiğinde suya sarkıtılarak patlatılacak tahrip kalıpları bulunuyordu. itilaf devletleri bu ağlara zarar vermek için hava desteğini de kullanarak 400 metre yüksekten paraşütlü bomba attı, ancak başarılı olamadı.

    denizaltı savaşları 17 nisan 1915’te ilk denizaltının görülmesinden, itilaf devletleri’nin çekilmeye başladığı 1915 yılının aralık ayı sonuna kadar devam etti. sonuçta 7 denizaltı batırılmış 1’i de esir alınmıştır.

    ae-2 denizaltısı

    boğazı geçen ilk denizaltı olan ae-2 avustralya denizaltısı 55 x 6,86 x 3,81 metre büyüklüğünde, 725 ton ağırlığındadır. su üzerinde 15, sualtında 10 deniz mili hız yapabilir. denizaltı komutanı binbaşı henry stoker’ın savaştan sonra verdiği rapora dayandırılarak hazırlanan, ae-2’nin 24-29 nisan 1915 tarihleri arasında çanakkale boğazı’ndan geçişinin animasyonu aşağıdaki linkte yer alıyor. rahmi koç müzesi’nden araştırmacı selçuk kolay, 1998 yılında denizaltının tam yerini belirledi ve ilk dalışı gerçekleştirdi. ae-2, çanakkale’nin biga ilçesine bağlı karabiga beldesi açıklarında, 73 metre derinde yatıyor.

    http://www.anzacsite.gov.au/…onment/tr/tr-ae2.html. x*

    e sınıfı denizaltılar

    ingiliz tersanelerinde 1901 yılında üretilen denizaltılar “a” sınıfı, 1905 yılında üretilen denizaltılar “b” sınıfı, 1908 yılında daha modern ve geliştirilmiş olarak üretilmeye başlananlarsa “c”, “d”, “e” sınıfı adını almışlardır. çanakkale savaşlarında “e” sınıfı denizaltılar etkin olarak kullanılmıştır. “e” sınıfı denizaltılar, 589 ton ağırlığında, 54 metre uzunluğunda, su üstünde 15, sualtında 9 deniz mili yapabilen, 4 torpido kovanına karşı 8 torpido taşıyabilen bir silah olarak sayılabilir. savaşlarda denizaltıların etkin ve vurucu güç olarak kullanılmaya başlaması 1. dünya savaşı ile başlar. bu savaşa ingiltere 77, almanya 29, fransa’ysa 45 denizaltıyla girmiştir.

    *çanakkale savaşı’nda denizaltılarla birlikte savaş uçakları da kullanıldı. itilaf devletlerinin uçaklar ve balonlardan aldığı keşif raporları denizaltıların hedeflerini bulmasına yardımcı oldu. aynı biçimde osmanlılar da marmara’daki denizaltılarla mücadelede, temmuz 1915’te almanya’dan gelen üç deniz uçağından yararlandı.

    kaynaklar
    • atabey, f., “çanakkale muharebeleri süresince marmara’da deniz nakliyatı”,
    atatürk araştırma merkezi dergisi, cilt. xxv, sayı 73, mart 2009.
    • oran, e., “çanakkale savaşları’nda denizaltı harekatı” yüksek lisans, hacettepe üniversitesi sosyal
    bilimler enstitüsü tarih ana bilim dalı, ankara 2007.
    http://www.wrecksite.eu/wreck.aspx?142798
    http://www.gallipoli-1915.org/marmara.gemiler.htm
    http://www.denizaltici.org/…enizaltici/tarihce.html

    --hüseyin gazi topdemir / bilim ve teknik
  • çanakkale savaşlarında kullanılan havacılık teknolojisi

    osmanlı devleti’nin havacılık faaliyetlerine başlama tarihi 1909. diğer bütün yenilikler gibi havacılığın kökeni de osmanlı ordusu’na dayanıyordu. 1910’da askeri bir heyet avrupa’ya gidip havacılık alanındaki gelişmeleri inceledi. ayrıca paris’te yapılan uluslararası havacılık kongresi’ne katılındı. bu hazırlıkların hemen arkasından harbiye nazırı mahmut şevket paşa’nın öncülüğünde 1911’de orduda ilk havacılık birimi kuruldu ve iki subay pilotaj eğitimi için fransa’daki bleriot fabrikası’nın uçuş okuluna gönderildi. 1912’de sefaköy’le yeşilköy arasında ilk havaalanı yapıldı. iki subay eğitim sonrasında osmanlı ordusu’nun satın aldığı ilk iki uçağı fransa’dan yurda getirdi. böylece 17 aralık 1903 tarihinde wright kardeşlerin ilk motorlu uçağı kontrollü bir şekilde havalandırmasının üzerinden henüz sekiz yıl geçmişken, türk hava kuvvetleri’nin temelleri atılmış oluyordu. temmuz 1912’ye gelindiğinde, yeşilköy’de açılan hava okulu’nda türk ordusu ilk havacı subaylarını yetiştiriyordu.

    osmanlı ordusu’nun henüz havacılık donanımını oluşturmaya çalıştığı aylarda patlak veren trablusgarp savaşı’nda (1911) italyanlar osmanlı’ya karşı -tarihte bir ilk olarakuçaklarla savaşmıştı. balkan savaşları’nda (1912-1913) ise osmanlı’nın elinde 17 uçak vardı. ancak savaşların sonunda bunların tamamına yakını çeşitli sebeplerle kaybedilmişti. ı. dünya savaşı öncesinde büyük maddi fedakârlıklarla fransa’ya ısmarlanan kara ve deniz uçaklarına ise savaş başlayınca fransa tarafından el koyuldu. büyük savaş öncesi osmanlı ordusu’nun elinde yalnızca 8 uçak vardı. bunlar cephelere dağıtılmıştı. çanakkale cephesi’ne verilen 1 deniz uçağı da (ekim 1914) savaştan önce suda devrilip bozulmuş ve istanbul’a gönderilmişti. ocak 1915’te çanakkale boğazı’na gemiyle iki uçak daha gönderildi. bunlardan ertuğrul adlı kara uçağı (bleriot xı-2) teknik kapasitesinin sınırlı oluşu nedeniyle yalnızca boğazın yakın çevresinde keşif amaçlı kısa uçuşlar yapabiliyordu. diğer uçağın nitelikleri ve faaliyetleri hakkında ise herhangi bir bilgi yok. ertuğrul, 18 mart deniz zaferinin ardından 22 mart’ta istanbul’a gönderildi ve hurdaya ayrıldı.

    diğer yandan müttefik almanya’dan osmanlı’ya -3 albatros b.ı ve 1 rumpler b.ı olmak üzere- ilk 4 uçağın gelmesi 1915’in mart ayı başlarına rastlıyor. bunların 3’ünün çanakkale’ye gönderilmesine karar verilmişti; ancak 18 mart deniz savaşı öncesi sadece rumpler b.ı tipi uçak çanakkale’ye ulaştırılabildi. diğer 2 uçak ise ancak mart sonunda çanakkale boğazı’na gelebildi.

    çanakkale savaşları’nın yapıldığı dönemde dünya havacılık teknolojisi henüz oluşmaya başlamıştı. zamanın teknolojisiyle uçaklar, yaklaşık 70-120 km/saat süratle uçabiliyor, en fazla 1000-1500 m’ye kadar yükselebiliyordu. dönemin havadan taarruz silahları 5-15 kg’lık bombalar ve içi çivi dolu kutulardı. bunlar gözle belirlenen hedeflere uçaktan, elle atılıyordu.

    gerek osmanlı devleti gerekse batılı devletler çanakkale savaşları’nda uçakları keşif, destek, taarruz ve psikolojik harekât amacıyla kullanıyordu. keşif uçuşlarıyla düşmanın yer, yön ve nicelik tespitleri yapılıyor, mayınların mevcut durumu gibi istihbaratlar değerlendirilerek askeri harekâtlar bu bilgilere göre yönlendiriliyordu.

    osmanlı devleti’nin yaptırdığı geniş kapsamlı keşif uçuşlarından ilki, deniz savaşı’ndan sadece birkaç saat öncesinde gerçekleşti. çanakkale’ye 17 mart gecesi ulaşan alman rumpler b.ı. uçağı, 18 mart sabahı itilaf devletleri’nin deniz gücünü keşif için bozcaada’ya uçuruldu. uçuş sonucunda iki alman pilotun istihbarat raporunda bozcaada önlerinde 14 savaş gemisi, 2-4 küçük kruvazör, 2 tamir gemisi, 2 hastane gemisi, mayın tarayıcı 10 balıkçı teknesi ve birkaç destroyer ile 1 denizaltı tespit edildiğinden söz ediliyordu. rapor, müstahkem mevki komutanlığı’nın hazırladığı harekât planına ve dolayısıyla kazanılan zafere önemli katkılarda bulunacaktı. aynı uçak 18 mart günü ikinci bir keşif uçuşu daha yaparak düşmanın geri çekildiğini rapor etti.

    diğer yandan, itilaf güçlerinin uçakları deniz savaşı öncesinde yaptıkları keşif uçuşunda -boğaz sularının dalgalı olmasının da etkisiyle- osmanlı askerlerinin çanakkale boğazı’na döşediği mayınları göremeyip temiz raporu vermişti. bunun bir sonucu olarak nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar, bouvet, ırresistible ve ocean adlı gemilerin batmasına, gaulois, suffren ve ınflexible adlı gemilerin ise büyük hasar almasına sebep oldu.

    batılı devletler 18 mart hezimeti sonrasında ve kara savaşları öncesinde hava kuvvetlerinin başarısızlığı nedeniyle çanakkale’ye 18 uçak daha gönderdi. ingilizler 3. kraliyet filosu’nu da bozcaada’daki havaalanlarına taşımıştı. fransızlar ise 8 uçaklık bir filo göndermişti. ayrıca ingilizlerin 3500 tonluk hms manica isimli sabit balon gemisi de 22 mart’ta çanakkale’ye getirildi. itilaf devletleri’nin 30’un üzerindeki hava aracının görevi kara savaşı sırasında keşif yapıp bombalama yoluyla taarruzda bulunmak, çıkarmalarda hedef belirlemek ve top atışlarını düzenlemekti. bunun yanı sıra daha 1 şubat 1915’te 6 deniz, 4 kara uçağıyla ege’ye açılan ingiliz hms ark royal isimli uçak gemisi, deniz uçaklarıyla izmir ve enez yöresinde uzun menzilli keşif görevleri yapıyordu. hms ark royal 17 şubat’ta bozcaada’ya geldiyse de alman denizaltılarının sıkıştırması karşısında manevra zorluğu yaşadı ve selanik’e gönderildi.

    öte yandan hms manica balon gemisi, türk topçu birliklerinin yerini tespit ediyordu. balonun önemli bir diğer görevi de hms baccante savaş gemisinin topları için hedef belirlemekti. hms manica ve hms hector’un balonları gün boyunca ve her hava şartında yukarıda kalıp istihbarat sağlıyordu.

    itilaf devletleri 25 nisan 1915’te başlayan kara savaşlarında yepyeni bir havacılık teknolojisini yürürlüğe sokmuştu. bozcaada’da konuşlanan uçaklar, havadan osmanlı mevzilerinin harita koordinatlarını belirleyip modifiye edilmiş alman goertz katlamalı fotoğraf makinesiyle fotoğraflarını çekiyordu. seddülbahir ve arıburnu’na çıkartma yapan itilaf güçleri, havadan da 10 uçak ve 1 gözlem balonuyla harekâta destek vermişti.

    ittifak devletleri cephesinde ise 25 nisan sabah, pilot garber ve yüzbaşı hüseyin sedat’ın bulunduğu uçakla, saroz körfezi’nden anadolu sahiline, üç saatlik bir keşif uçuşu düzenlendi. pilotlar bu uçuşla 45 nakliye gemisi tespit etmiş ve hatta bu gemilere birkaç bomba da atmışlardı. ayrıca bu keşif uçuşunda savaş gemilerinin boğaz’dan ayrılıp saroz’da bir çıkarma provası yaptığı tespit edilmişti. kara savaşlarının başladığı bu dönemde uçakların arızalı olması sebebiyle başka uçuş yapılamamıştı. bununla beraber 27, 28 ve 29 nisan’daki keşif uçuşlarıyla, düşmanın seddülbahir ve arıburnu’na çıktığı tespit edilmişti. ayrıca bu uçuşlarla beşike limanı, kumkale ve bolayır’da gösteri çıkarmaları yapıldığı da rapor edilmişti. 7 ağustos 1915’te başlayan arıburnu ve anafartalar çıkarmalarında itilaf güçleri filosu yeni uçaklarla desteklenmiş durumdaydı. 4 bristol, 6 caudron, 6 be 2c ve 6 morane parasolünü bünyesinde barındıran filonun kapasitesi 48 uçağa ulaşmıştı. buna karşılık osmanlı’nın 1’inci tayyare bölüğü’nde yalnızca sekiz uçak vardı. bunlara ek olarak 5’i gotha wd 1 ve 3’ü gotha wd 2 olmak üzere 8 deniz uçağı vardı. ancak bu deniz uçakları almanlar tarafından, kara savaşlarının başladığı nisan ayında değil haziran’da osmanlı ordusu’na kazandırılmıştı.

    eylül 1915 öncesinde osmanlı ordusu’na bağlı pilotların az sayıda uçak ve eksik mühimmatla, havadan elle attığı bombalar etkili olamamıştı. bununla beraber genellikle bir türk ve bir alman pilot ile bir uzman gözlemciden (râsıt) oluşan keşif ekibinin sağladığı istihbarat raporları, savaşın başından sonuna kadar 5. ordu komutanlığı’na büyük katkılarda bulunmuştu. 6 eylül’de bulgaristan’ın ittifak devletleri’nin yanında savaşa girme kararıyla balkan yolu açılmıştı. bunun sonucunda, alman kara ve deniz uçaklarının, mühimmat ve çeşitli savaş malzemelerinin çanakkale savaşlarına dâhil olması mümkün oldu. böylece osmanlı hava gücü itilaf devletleri’ne karşı daha etkili olarak kullanılabildi.

    örneğin eylül 1915’te ve aralık 1915’te almanya’dan getirilen 4 fokker staffel uçağın çanakkale savaşlarındaki katkısı büyüktür. ancak bunlardan biri, 6 ocak 1916’da alman pilotuyla birlikte seddülbahir’de itilaf güçlerine ait bir farman uçağı tarafından düşürüldü. buna karşın alman teğmen buddecke dört düşman uçağını bir fokker’le düşürmüştü. ayrıca fokker kullanan üç alman pilot, beş düşman uçağı daha düşürmüştü. böylece fokker’ler çanakkale cephesi’nde bir kayba karşılık dokuz düşman uçağı düşürmüş oluyordu.

    diğer yandan balkan yolunun açılmasından sonra osmanlı ordusu’nun keşif uçuşlarında almanya’dan getirilen fotoğraf makinaları da kullanılmış, ayrıca deniz uçakları makinalı tüfeklerle silahlandırılmıştı. silahlandırılan 5 adet gotha wd-2 deniz uçağı, gökçeada ve bozcaada’daki düşman hava üslerine ve kamplara geceleri bombardıman uçuşları düzenledi. bu uçaklarla toplam 150 uçuş yapıldı ve düşman mevzilerine 200 bomba atıldı.

    osmanlı hava kuvvetlerinin güçlenmesiyle, 27 eylül’de iki alman teğmen ilk defa bir düşman uçağını hava savaşında düşürmeyi başardı. diğer yandan, 30 kasım’da üsteğmen ali rıza, râsıtı orhan ile ak-1 albatros uçağıyla keşif halindeyken, kabatepe üzerinde rastladıkları bir fransız uçağıyla havada savaştı ve bir kurşunla fransız uçağının benzin deposunu deldi. bunun sonucunda uçak yanarak intepe-helles arasına düştü. çanakkale’de ilk hava savaşı 2 mayıs’ta seddülbahir üzerinde yapıldı. osmanlı uçağına tabancayla ateş eden iki itilaf uçağı, otomatik tabancayla yapılan karşı atışla püskürtüldü. diğer yandan çanakkale cephesi’nde osmanlı topçusunun ateşiyle düşürülen uçakların sayısı da fazladır. 1915 senesinde itilaf devletleri’nin uçaklarından 17’si osmanlı topçusunun yerden açtığı ateş sonucunda düşürülmüştü.

    ittifak ve itilaf kuvvetleri uçaklarını keşif ve taarruz dışında, havadan bildiri atarak psikolojik harekât amaçlı olarak da kullanmıştır. örneğin ittifak hava güçleri, kara savaşlarının farklı dönemlerinde uçaktan fransız cezayir birliklerine ve avustralya-yeni zelanda birliklerine hitap eden bildiriler atmıştır. bu bildiriler -25 haziran 1915’te arıburnu’da türk uçaklarının düşman mevzileri üzerine attığı 300 bildiri gibi- ingilizce olarak kaleme alınmıştı.

    tüm bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere, osmanlı devleti’nin batılı devletlere karşı çanakkale boğazı’nda ve gelibolu yarımadası’ndaki savaşlara havadan verdiği destek eylül 1915’e kadar son derece düşük bir teknolojiyle sürdürülmüş olsa da keşif uçuşları, taarruz ve psikolojik harekât çerçevesinde kayda değer başarılar sağlanmıştı. bunun yanı sıra eylül sonrasında açılan balkan yoluyla almanya’dan getirilen ilave uçaklar, malzemenin ve mühimmatın teknik ve donanım desteğiyle keşif uçuşları daha nitelikli hale gelmiş, bu sayede itilaf güçlerine önemli kayıplar yaşatılmıştı. dolayısıyla çanakkale zaferi’nin kazanılmasında osmanlı-alman hava gücünün katkısı büyüktür.

    kaynaklar
    • okuyucu, o., “çanakkale muharebeleri’nde hava harekâtı”,
    askerî tarih araştırmaları dergisi, s. 267-300, ağustos 2010.
    http://www.hvkk.tsk.tr/…etay.aspx?id=32&icerikid=84
    http://www.turkishairlines.com/…lida-havacilik.aspx

    -uzm. dr. emine sonnur özcan
hesabın var mı? giriş yap