• tarih kitaplarinda yazan ataturk tarafindan denilen cumle. bizden bir sey alamazlar, umduklarini bulamazlar anlamindadir. dusmana toprak parcasi vermeyecegimizi bildiren, ne bir eksik ne bir fazla gidemeyeceklerini ima eden cumle.

    bazen komsu ya da misafir icin de kullanilir.
    - safiye, komsular geldi, aclar galiba, ne ikram edecen?
    - yok evde agza atacak lokma, geldikleri gibi ac ac giderler.
  • - komutanim, anzaklar taarruza gectiler, uzerimize bumerang diye yeni bir silah yolluyorlar, kacalim efendim!
    - merak etme huseyin cavus, geldikleri gibi giderler...
    - ama cok yaklasti efendim her an carpabili... aha falso aldi.... geri donuyo .... komutanim?
    - yaa yaa.....
  • öngörünün, azmin ve kararlılığın göstergesidir. bugün böyle bir inanç önemini yitirmiştir artık. atatürk bu sözü söylerken sadece fiilen buraya gelmelerini ve gitmelerini anlatmaz aslında. ancak iş budur ki, fiilen kovulan düşman fikren ve zihnen gelmiştir. bu megaloman kültürün kaynağı, doğu kültürününün anlamını bilemeyen batı kültürüdür. aslında efektif olarak ne idüğü belirsiz kitleleştirici amerikan kültürüdür.

    umuyoruz ki bilincimiz onlar gibi olmadan kendine gelir ve umarım ki geldikleri gibi giderler.
  • ata'nın birden hatırladığım sözü. bugün sol frame'de şöyle bir görünse ne güzel olurdu.
  • (bkz: 13 kasim 1918)
  • müttefikler çanakkale'yi 1915 ortalarında geçemeyip dönmek zorunda kaldılarsa da 1918'in kasımı'nda gemileri, 3,5 yıl önce topla tüfekle geçemedikleri çanakkale'yi rahatça geçip haliç'e demir attılar. bunun üzerine de mustafa kemal paşa'nın bu gemilere bakarak kullandığı cümle.

    benim buradan anladığımsa, gemiler rahatça gelmiştir haliç'e, top tüfek kullanmadan, ve öylece de gideceklerdir işte, yani "nasıl gelirse öyle giderler" gibidir bu cümle, gelip gitme değil, nasıl gelip nasıl gittikleri üzeredir. ne bileyim, belki seçimle gelen seçimle gitmelidir gibi bir anlamı vardır mesela. ya da haydan gelen huya gider gibi. yani ne değil nasıl sorusuna cevap bir cümledir.
    ayrıca çok güzel bir cümledir, hani böyle insanın içine ümit verrcesine güzel...

    -abi, dertler bini aştı,
    -geldikleri gibi giderler hacamat...

    ne güzel.
  • malum güruh'un çabalarına rağmen değeri her geçen gün artan sözdür. kötü niyetliler ve bilmeyenler okusun:

    suriye cephesinden istanbul'a geldiği 13 kasım 1918 ile samsun'a gittiği 16 mayıs 1919 tarihleri arasında, işgal istanbulunda 'ülke bu badireyi en hafif nasıl atlatabilir' düşüncesinin peşinde koşmuştur.

    kendisine ingiliz general allenby tarafından 6. ordu komutanlığı önerilmiş ama red etmiştir.

    bunun sonucunda büyük maddi sıkıntıya düştü. minber isimli bir gazete çıkarmıştır.

    kendisinin de içinde bulunacağı yeni bir hükümet kurulması için çok çabaladı. ingilizlerle, ermeni ve rum ayrılıkçıların davalarına destek olmasını önlemek için, çeşitli yollarla görüşmeye çalıştı. hatta minber gazetesinde şöyle bir demeci yayınlandı :

    "hükümetimizle mütareke akdeden devletlerin ve bu devletler namına mütareke şartnamesini yapan britanya hükümeti'nin osmanlılara karşı olan hüsnüniyetlerinden şüphe etmek istemem. eğer mezkur şartname ahkamının tatbikatında suitefehhümü mucip olacak cihet görülüyorsa bunun sebebini derhal anlamak ve muhataplarımızla anlaşmak lazımdır." ingilizler'den daha hayırhah bir dost olamayacağı görüşünü de bu demeçte belirtmiş. [bu demeç sözlüğün atatürk'ün hataları bölümünde onun hatası gibi yazılmış. niyet belli olunca yapılıyor tabi böyle şeyler].

    iskoç presbiteryen kilisesi rahibi dr. robert frew adında bir ingiliz, mösyö martin isimli bir tanıdık aracılığıyla mustafa kemal ile iki kez görüştü. dr. frew mustafa kemal'e itilaf devletleri'nin gözüne girmek için, ittihat ve terakki'nin işlediği suçlardan kendilerini soyutlamalarını önerdi, aldığı yanıt hayır oldu. dr. frew'ın ingiliz ajanı olduğu şüphesi vardır. atatürk 1927 de bu şahsı "maceraperest bir ingiliz" olarak tanımladı.

    mustafa kemal, bu 6 aylık süre içerisinde bir çok girişimde bulundu. eski arkadaşlarıyla görüştü. ingilizlerle de, italyanlarla da temaslarda bulundu. padişah ile de çeşitli kereler başbaşa konuştu.
    bu 6 ay içinde ne olduğu bir sır değildir. atatürk'ün bütün biyografilerinde anlatılır.

    ülkesi işgal edilmiş, bununla kalmayıp ayrılıkçı iç düşmanla da karşı karşıya kalan bir subay olarak atatürk; vatanın iyiliği için başkentte 6 ay boyunca her çabayı göstermiş, üstlenebileceği en faydalı görevin ne olacağını aramıştır. andrew mango, atatürk isimli kitabında, "beş ay istanbul'da politika oynadıktan sonra mustafa kemal üstlenebileceği en iyi görevin 9. ordu müfettişliği olduğuna karar verdi.." diyor.

    kaynak : atatürk, andrew mango.
    kaynak : tek adam, şevket süreyya aydemir.

    kafa karıştırıp, bel altından vurmaya çalışmanızın faydası yok.
  • yiğit özgür'ün aylardır aradığım karikatürünün ana teması.

    -geldikleri gibi giderler
    -hiç
hesabın var mı? giriş yap