• tıpta sikindirik yaşam tarzı denilen: uyku düzensizliği+kafein koması+sigaranın abartılması+içkici bünye+düzensiz beslenme(beslenmeme) karışımının güzide sonucudur.

    siz de mi kahvaltı niyetine kahve-sigara yapıyorsunuz?
    bir günde bir paket sigara bitiyor mu, yani sigarayı içmek yerine yiyor musunuz?
    gün boyu 3-4 kupa kahve içmeden ayakta duramıyor, şaşı mı görüyorsunuz?
    bazı günler hiç yemek yemeden duruyor(duman sıçmak ve bira işemek), bazı günler de ayı gibi (iki ekmeğin bi öğünde bana yetmemesi sendromu) yiyor musunuz?
    iki gün uykusuz kalıp, sonraki gün 24 saat uyuyor ve gece ile gündüzü sadece güneş ve ay göstergesiyle mi anlayabiliyorsunuz?

    öyleyse gün ortasında dakikada zilyon kez çarpan kalp uyarısıyla bi kenara sığılmanız ya da objektiflere eliniz kalbinizin üstünde, yüzünüzde 'hasiktir' ifadesi ile yakalanmanız işten bile değil sayın iyibokyiyenler.
  • bunun binbir çeşidi var. doktorlar diyor ki ''eğer kalbini hissediyorsan bu çarpıntıdır''. yani kalbin arada gümlüyorsa da çarpıntı, kuş çırpınır gibi bir his geliyorsa da çarpıntı, tekleme hissediyorsan da çarpıntı, nabız çıkmış 120'ye güm güm atıyorsa da çarpıntı.

    bendeki ekstrasistol. yani bendeki dinlenme, uyuma, konuşma vb günlük işler içindeyken kalbimin durduk yere bir kaç defa çok sert veya hızlı (o ayrımı yapamıyorum) atması.

    bunun için son iki senedir 4 doktor ile görüştüm. üç defa holter taktılar. hepsi de aynı şeyi söyledi; yapısal bir bozukluk yok, muhtemelen stres kaynaklı. çarpıntılarım ise gittikçe sıklaştı. o zaman neden bunlar gittikçe artıyor sorusuna doktorlardan bir cevap alamadım. bu entryi benzer şeyler yaşayanlar için yazıyorum. bir kişiye bile faydası olursa ne mutlu.

    bunca doktoru dolaştıktan sonra elimizde psikolojik bozukluk dışında sebep kalmadı. psikoloji bu ülkede nasıl düzgün olsun zaten ama bütün bunlara bir de her an tık diye gitme korkusu gelince insan sağlıklıysa bile delirecek gibi oluyor.

    herneyse, kas ağrılarımın çok yoğun olduğu bir gün magnezyum alınca, çarpıntının o gün azaldığını fark ettim. bu konuyu biraz araştırınca magnezyum eksikliğinin en büyük belirtilerinden birinin de çarpıntı olduğunu öğrendim. stresli dönemlerde magnezyuma olan ihtiyacımız da artıyormuş.

    eğer çarpıntınız varsa, doktorlar size bunu söylemeyebiliyorlar. yapısal bozukluk yoksa çarpıntıyı zaten dikkate almıyorlar. magnezyum almayı deneyiniz. kan değerlerinde normal aralıkta çıksa dahi takviye alabilirsiniz. `@turkcekarakternedenolmuyolannesacma` yazar sayesinde magnezyumun ritim bozukluklarına özel bir versiyonu olduğunu da öğrendim; magnezyum taurat.
    bunu kullanarak kontrol altına alma ihtimaliniz olabilir. korkusuz günlere geri dönebilirsiniz...

    edit: günde iki buçuk, üç litre su içmeye de özen gösterin. içtiğiniz su miktarını mutlaka takip edin. çoğu insan susuz kaldığını farketmez. bu da çarpıntı sebeplerinden biridir.
  • anksiyete denilen olayın göstergelerinden biridir,aynı zamanda yüksek tansiyon hastalarında da görülür
  • hamilelikte, özellikle de son üç aylık dönemde görülebilen bir illetmiş bu.

    bebek büyüdükçe, yaptığı baskıyla nefes almak öyle güçleşiyor ki insan delireceğini sanıyor. kalp adeta kulaklarda atıyor, nabız 150'lere çıkıyor ve hatun kişi "aha da gidiciyim" moduna giriyor.

    hamilelikte nabzın hızlanması normal sayıldığından, 120ye kadar olan yüksek nabız ve çarpıntı normal sayılıyor, ama bunun üstündeki rakamlar doktorları işkillendiriyor.
    ekg çekiliyor, holter cihazı takılıyor, 24 saat boyunca izleniyorsunuz ve kalpte ritm bozukluğu yoksa, "bebek baskı yapıyor, dinlen, yorulma" diyerek eve gönderiveriyorlar.

    siz de hızlı atan bir kalp, panik ötesi bir bünye, ve bol miktarda göt korkusu ile başladığınız noktaya geri dönüp, tansiyon aletinizle seviyeli bir ilişki sürmek üzere evinize dönüyorsunuz.
  • o an yavaşlıyor mu yoksa ani olarak hızlanıyor mu çözemedim* henüz ama derin nefes alınca biraz iyi geliyor bu arkadaşa.. gam kasavet zamanlarında sık tekrarlayan,kalbinin orda olduğunu hatırlatan şirin şey..
  • sabahlamak uğruna gece boyu içtiğim dört nescafe, iki kutu kola, kahvaltıya davet eden arkadaşımda içtiğim üç bardak çay ve kahvaltı sonrası ikram ettiği türk kahvesi (çifte kavrulmuş lokumu bitmişmiş, kınıyorum seni pislik! insan ben geliyorum almaz mı yea :/ ), akşamüstü buluştuğum başka bir arkadaşımla içtiğim bir kadeh şarap ve yine türk kahvesi!...

    bütün bunların sonucu olarak son iki saattir içinde bulunduğum durumdur çarpıntı.. minik minik sevimli kalp krizlerinden geçiriyorum sanırım.. bu ne len; baya yordu bir de ibne :( ah kalbim!..
  • hipertiroid belirtilerindendir.
  • eğer ki, çok sık kaahve içiyorsanız (kahvenin türü ya da sütlü/kremalı olup olmaması hiç farketmez) sevdiklerinizin "çok içiyorsun, korkuyorum!" uyarısını yaşam tarzınıza baskı olarak algılayıp "karışma bana!!" diye artizlik yapmayın, söz dinleyin. çünkü bu illet bugün olmazsa yarın "kesinlikle" karşınıza çıkacak. bakın sigaraya bişi demiyorum, kahveyi azaltmak/bırakmak daha kolay ve sancısız.

    ben bu haltı yedim. çeken anlar.

    eğer ki, uyaran şahıs iseniz ve hergeleye bi türlü söz geçiremiyorsanız bana haber verin ki eşşek sudan gelinceye kadar döveyim sirseriyi..
  • aç karnına kahve içilince ortaya çıkan durumdur. özellikle sabah aç karnına kahve içiyorsanız etkisini daha çabuk gösteriyor ve bir de baş dönmesi ekleniyor çarpıntının yanına.
  • dikkate alınması gereken hadise.

    şöyle de bir ibretlik hikaye mevcut;

    "kalbim duracak gibi oluyor

    elif hanım son zamanlarda çarpıntı yüzünden perişandı. bu çarpıntı hissi geldiğinde, kalbi duracak gibi oluyor, sanki havasız kalacakmış gibi hissediyordu. bu şikâyetleri birkaç aydır devam etmekteydi. iki çocuk, işyeri sorunları, pek yolunda gitmeyen evliliği, ekonomik krizin yarattığı sıkıntıların üstüne bir de kalp hastalığı eklendi diye düşünmeye başlayınca, işyeri doktoruna görünmüş. doktor, bu şikâyetlerinin pek önemli olmadığını, çayı, kahveyi azaltmasını, sigarayı bırakmasını söylemişti. doktorun dedikleri elif hanım’ı tatmin etmemiş, endişelerini yatıştırmaya yetmemişti. zaten pek kahve içmezdi, ama çayla sigaraya bayılırdı. daha 39 yaşındaydı, kalp hastasıysa çocuklarına kim bakardı? geceleri gözüne uyku girmiyordu. kalbi “küt küt” attıkça dikkat kesiliyor, hele bir an durup sonra yeniden atmaya başlayınca, kalp hastası olduğuna dair inancı daha da pekişiyordu. ilginçti, gün içinde, hele meşgul olduğu zamanlarda çarpıntısı daha azdı. bazen bütün bir gün geçiyor, hiç bir anormallik hissetmiyordu. sigarayı azaltmasına, çayı daha az ve açık içmesine rağmen şikâyetleri geçmemişti.

    önce teşhis
    gittiği kardiyolog, elif hanım’ın şikâyetlerinin strese bağlı olabileceğini düşünse de böyle bir tanıya ancak diğer olası nedenleri ekarte ederek varabileceğini biliyordu. doğru teşhis konmadan tedavi mümkün olmadığı için, öncelikle çarpıntının niteliğini anlamak gerekiyordu. çarpıntı yaratan vuruları yakalayıp kaydetmek umuduyla ilk önce bir ekg çekildi. elif hanım’ın ekg’sinde hiç bir anormallik bulunmadı. çarpıntının ne zaman geleceği belli olmadığı için çok daha uzun süreli ekg kaydı gerekiyordu. göğsün üç yerine küçük elektrodlar yapıştırıldı. elektrodlardan çıkan teller, cep telefonundan biraz daha büyük bir kayıt aletine bağlandı. holter kaydı denilen bu yöntemle 48 saat boyunca kalp atımları kaydedildi. elif hanım’dan da ne zaman çarpıntı hissederse, saati ve dakikasını bir küçük deftere yazması istendi. iki gün sonra kayıtlar, özel bir bilgisayar programı yardımıyla incelendi. kalbinin bir durup bir çalıştığını hissettiği zamanlarda, normal zamanda beklenen kalp atımından önce gelen vurular olduğu görüldü. normal kalp ritmini bozan bu vuruşlara erken vuru veya ekstrasistol adı verilir.

    normal atımlar, kalbin aküsü sayılabilecek bir odaktan kaynaklanır. uyarı önce üst katlara, kulakçıklara (sarı), sonra alt katlara, karıncıklara (yeşil) yayılır. yukarı katta başka bir odakdan çıkan erken bir uyarı (kırmızı), tüm kalbe yayılarak normalden erken gelen bir kalp atımı yaratır.

    alt katlardan çıkıp karıncıkları uyaran vuruların ekg’deki görünümü, normal vuru çizgilerinden farklıdır. kalp atımı erken olduğu için çarpıntı hissi olur. erken vurudan sonraki kalp atımı için normalden daha uzun zaman geçtiğinden kalp duruyormuş hissi olabilir. erken vurular kalbin herhangi bir bölgesinden çıkabilir. eğer kalbin üst kattaki odalarından (kulakçıklardan) kaynaklanırsa atriyal ekstrasistol de denilen bu vurular ekg’de normal atımlara benzer.

    neden olur?
    erken vurular her türlü kalp hastalığında görülebilir. özellikle kalp krizinden sonra sık sık gelen ve karıncıklardan kaynaklanan erken vurular tehlike işaretidir. buna karşılık, hiçbir kalp hastalığı olmayanlarda, erken vuruların hiç bir tehlikesi yoktur, tedavisi gerekmez.
    doktor, elif hanım’ın erken vurularının hangi grupta olduğunu anlayabilmek için ekg ve muayeneyle yetinmedi, bir dizi inceleme yaptı. ekokardiyografi aleti ile kalbi ultrasonla inceledi. kalp kası kuvvetle çalışıyordu, kapakların açılıp kapılmasında kusur yoktu. bir de efor testi yaptı. kalbe kan götüren kan damarlarında darlık olduğunu düşündürecek bir bulguya rastlamadı. tiroid hormonlarının fazla salgılandığı hastalıkları düşünerek, kanda bu hormonların düzeyini ölçtürdü. değerler normal sınırlardaydı.

    doktoru çarpıntılarının damar darlığı, kapak hastalığı, kalp zayıflığı, yüksek tansiyon, tiroid hastalığı gibi bir hastalığının belirtisi olmadığını söyledi. bu nedenle hiç bir hayati tehlikesi yoktu. ileride çıkabilecek bir kalp hastalığının habercisi de değildi. doktor, bu tip çarpıntıların hastalık olmadan da olabileceğini söyledi.
    üstünde durulması gereken çarpıntı nedenlerinden biri de ilaç ve destek maddeleridir. reçetesiz satılan grip ve nezle ilaçlarının içinde bulunan bazı maddelerin çarpıntı yaptığı bilinir. destek maddesi olarak alınan hapların çoğunun tam terkibi bilinmez. bu tip maddeler genellikle ilaçların tabi olduğu denetim ve kontrollara tabi olmadıkları ve eczacı gözetiminde satılmadıkları için dikkat edilmesi gerekir. örneğin zayıflama amacıyla alınan birtakım ilaçlar, ana maddesi olan efedrinin kalbe olan etkisi nedeniyle bazı ülkelerde yasaklanmıştır. kısacası, çarpıntı şikâyeti olan hastanın reçeteli reçetesiz, hangi ilaçları kullandığının bilinmesi şarttır.

    çay ve kahveyi çok içenlerde çarpıntılara sık rastlanır. sigara erken vuruları artırır. stres, uykusuzluk, uzun ve yorucu çalışma dönemleri, erken vurulara yol açabilir. bir kısım soğuk algınlığı ilacı, destek maddesi olarak alınan hapların bir kısmı çarpıntı yapabilir. içki içenlerde, hele fazla kaçırdıklarında erken vurular çok rahatsız edici olabilir.

    hasta kadınsa
    hastayı ilk gören hekimin bir ekg bile çekmeden koyduğu teşhis, yapılan incelemelerin sonunda doğrulandı. lakin, bu sonuç hiç inceleme yapmadan konulacak teşhisin her zaman doğru olacağı anlamına gelmemeli. çarpıntı şikâyetiyle gelen bir hastada ne kadar inceleme yapmalı sorusunun cevabı hiç de kolay değil. şikâyetler elif hanım’da olduğu gibi, bir süredir hele bazı tedbirleri aldıktan sonra da devam ediyorsa, altta yatan bir kalp hastalığı var mı diye araştırmakta yarar var. bu noktanın özellikle kadınlarda göz önüne alınması gerekir.
    uzun yıllar doktorlar genç ve orta yaştaki kadınların çarpıntılarını pek önemsemediler, “psikolojik” olduğunu düşündüler. kadınlarda kalp hastalıkları belirtilerinin erkeklerden farklı olduğunu gösteren gözlemler yayınlandıkça bu görüş değişmeye başladı. 10 - 15 yıl öncesine kadar kalp hastalıkları konusundaki bilgilerimizin çoğu avrupa ve amerikalı beyaz erkekler üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilere dayanıyordu. anadolu’daki veya hindistan’daki bir kadında görülen kalp hastalığının, amerikalı bir erkeğinkinden farklı özellikleri olabileceği pek düşünülmüyordu.
    günümüz batı dünyasında, hem kadınların hem de etnik ve ırk olarak azınlıkta olanların yeterince temsil edilmedikleri araştırmalar kabul görmüyor. artık kaliteli araştırmalar, eskisi gibi batı’nın tekelinde de değil. yavaş yavaş kalp hastalığı belirtilerinin erkek ve kadında, hatta değişik ırk ve etnik gruba mensup olanlarda, farklı olabileceğini görmeye başladık. doğrusu, elif hanım’ın şikâyetlerini incelemeden çaya, kahveye veya strese bağlamak geçen yüzyıldan kalma bir yaklaşım."

    http://www.milliyet.com.tr/…ay&articleid=1126570
hesabın var mı? giriş yap